Eğitimciye de Eğitim Gerekiyor


Ülkemizin en büyük sorunu eğitimi yönetenler ve yönlendirenlerin eğitimci olmaması. Bırakın eğitimi eğitimcilere. Milli Eğitim Bakanlığına bakın bakalım Bakanlığın başına geçenlerden kaçı eğitimci? Geldiğimiz nokta eğitim sistemini işletmeye çalışan işletmecilerin eseri. Yine sevgisiz büyüyen acımasız bir çok eğitimci de hınçlarını çocuklardan çıkartıyorlar. Bizim eğitim sisteminden arta kalan tek şey genelde okul arkadaşlıkları :(
Onlar hayat okulundan mezun diye bir söz vardır. Hayat uygulamalı bir okuldur gerçekten. Okul programlarının yaşamsal olacak biçimde hazırlanması ve uygulanması gerek yaparak, yaşayarak öğrenmek. Elleriyle keşfeden, kendileri için önemli olan problemleri çözmeye çalışan, sorumluluk ve risk alan ve bu yolda yaratıcılıklarını ortaya koyan insanlar yetiştirmek, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinin öncelikleri arasında yer almakta. El becerilerine dayalı öğrenmeyi ve tamirciliği sınıflara daha fazla sokan ilerici eğitim programları ve bu hedefe yönelik geliştirilen programlar, çocukları yaparak öğrenme ve kendi öğrenmelerinin yönetimini ele alma konularında motive etmekte ve bu yolla beyinsel ve motor gelişimlerine hız kazandırmaktadır. Her ülkenin gerçeği farklıdır. Kötü olan eğitim sistemimizin içindeki başarısız öğrenciler kafeler de, internet kahvelerin de. Başarı sağlamış öğrencilere baktığınız da ise nerdeyse tüm gününü okulda ve düzenli eğitimle geçiren okulların öğrencileri olduğunu hemen görebiliriz. Genel olarak yoksul aile çocukları, azimli bir şekilde eğitim öğretim hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bunca zorluğu rağmen, emek ve çaba vererek okuyorlar. Bazen bilginin ve emeğin değerini ancak böyle yaşantısı olan insanlar biliyor. Ama diğer tarafta sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları nedense genel olarak doyumsuz, mutsuz ve ders çalışmamak için hep özel sorunları ve bitmek bilmeyen bahaneleri var. Bana göre başarının sırrı öğretmenlerin günlük derslerini verip okuldan ayrılmak yerine diğer kamu görevlileri gibi mesailerini öğrencileriyle ve faydalı bir şekil de değerlendirmelerinden geçer.

Günümüz Türkiye'sinde öğretmenler kendi aralarında bir kaos. Biz nasıl yapıp da kendine güvenen ufku açık öğrenmek için çaba sarf eden öğrenci yetiştiririz düşüncesi üzerine kurulu değiller. Kim hangi partiye oy vermiş? Kim hangi sendika üyesi? Bizim gruptan olan, olmayan gibi kısır yaklaşımlar öğretmenlerin en güncel kümelenme şekli. Bozuk altyapı kuşaktan kuşağa alışıla gelmiş davranış kalıpları ile taşınıyor. En büyük taşıyıcı öğretmenler ve aileler. Eğitim sistemi bozuk çünkü bu taşıyıcı rolünü üstlenmiş öğretmenleri eleyecek sisteme sahip değiliz. Yine ailelerde bilgilendirme ağı ve yaptırım uygulaması eksik. Hala gardiyan rolü ile iş başında olan eğitimciler, üniversiteden ilkokula kadar harıl harıl iş başındalar :(
Adalet ilkokulda başlıyor. Evet fazla verdiyseniz kırın ama ben kağıdımı görmek istiyorum demeyi öğretmeliyiz çocuklarımıza. Çocuklarımıza özgüven vermek gerekir ki mücadeleci, ezilmeyen kişilikleri ortaya çıksın.

Okul ile öğrenciler kabuğunu kırabiliyor. Bazen aile içi yaşantının çok dışına çıkıyor eğitim olması gerektiği gibi. Aksi takdir de nezaketten uzak öğretmenler, hoşgörüden uzak polisler, adaletten uzak hakimler yetişebiliyor. Aileden gelen her şey doğru olmayabiliyor. Benzeri bir durumu bireysel değil ama toplumsal alan da ATATÜRK başarmıştı. Orta doğu karanlığından cehalet ve saplantı da boğulan Türk milletinin makus kaderini yenerek aydın çağdaş bir toplum olarak yarattı. Ne yazık ki hala kendini Orta doğunun kanın da ve orta çağın karanlığın da bulmaya adamış yığınlar var toplumuz da.

Gerçek eğitim sana rekabet etmeyi değil, kendini kimseyle kıyaslamadan yaratıcı olmayı, sevgi dolu ve mutlu olmayı öğretecek. Böylece kaybetmeyiz. Ya kazanırız ya da öğreniriz. Öğrenme kalıcı izli davranış değişikliğidir. Okul biter, öğrenim biter hayatın içinde ölene kadar öğreniriz.
Eğitimden anladığımız sadece ders çalışmak. Ama hiç birimiz bu süreç de çocukların ve gençlerin ruhsal gelişimi, birey olarak hayattan beklentileri, geleceğe dair planlarıyla ilgilenmiyoruz. Bu sefer toplum da sosyal yönü gelişmemiş öz güveni olmayan kendine yer edinemeyen bireyler yaratıyoruz. Şu anki eğitim sistemi çocuklarımızın çocukluğunu yaşamasına müsaade etmiyor. Her şey kendimizle başlıyor, yılmadan inatla ama kasmadan dimdik durarak keşkeleri gerçeğe dönüştürmek ama yarın değil şimdi hemen harekete geçerek. Hiçbir çabayı küçümsemeyin. Kar tanesi çığ olur ve bu bizim elimizdedir ve herkes bunu içindeki iyi yönüne güç vererek başarır.

Kendi hatalarım başkalarının erdemlerinden daha ilginç. Ben önce insan olabilmiş miyim ona bakıyorum. Yoksa gerisi hikaye.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Hayat Kişiye Özeldir

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta