Kayıtlar

Ağustos, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

REFLEKSOLOJİ

Resim
REFLEKSOLOJİ İLE VÜCUT RİTMİNİZİN DÜZENE GİRDİĞİNİ BİLİYOR MUYDUNUZ? İnsan vücudu beyinden başlayıp el ve ayakuçlarına kadar uzanan sinirlerle çevrilidir. Bu sinirler omurilik, kalp, ciğerler, kaslar yani tüm organların, uzuvların devasa bir iletişim düzeneğini sağlamaktadır. Organizmada meydana gelen bir rahatsızlık söz konusu olduğunda bu devasa sistem harekete geçerek uyarımlar göndererek acil durum harekâtını başlatır beyinde ve beyin direktif merkezi olarak organizmanın olağan ritmini kazanması için savunma sistemini harekete geçirir. Fakat gücünün yetmediği yerde ihtiyaç emrini doğurarak bizlere kendini koru komutasını verir gerek tıbbi gerek bitkisel olarak savunma sistemimize destek sağlarız. Peki, hiç düşündük mü Neden beyin işini yerine getiremiyor var olan sorunun asıl çözümü ondayken neden bize ihtiyaç duyuyor. O deva sistem neyi yanlış yapıyor ya da yanlış varsa asıl sebep ne? Tüm sorun beynin hasar görmüş bölgelerinin tedavi komutlarını algılayamamasında aslında. Tü

Helal olsun sana genç. Gün birlik günüdür!

Resim
Bu millet kendisine bir adım gelene koşar. Gün Chp'li, AKP'li, Mhp'li olma günü değil, Vatana, Millete sahip çıkma günüdür. Klip çok güzel olmuş, bunun altında bir art niyet olmadığını, birlik ve beraberlik adına birleştirici olduğunu düşünüyorum. Siyasi görüş olarak ayrılsak bile vatan, millet, bayrak adına birlik içinde olan milletimiz de sen ben yok, TÜRKİYE var. Suriye'yi, ölen çocukları görüp bundan sonra da sorunları, ön yargıları kaldırarak ve anlayarak çözmeliyiz yoksa bizde parçalanır, bölünür ve ölürüz. Başka Türkiye yok. El ele verip birlik olma zamanı. Ortalığa karıştırıp, birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya kalkan her kim olursa olsun hep birlikte karşı çıkma zamanı. Bu gemi batarsa hepimiz batarız. Birbirimizi eleştirsekte ülkemiz söz konusu olunca dünyayı tanımayan Yüce bir Milletiz biz. Bir karış toprağını bile vermeyiz. Her karış toprağında şehitlerimizin kanı var, hakkı var. Türk, Kürt, dindar, Alevi, Sünni, inançlı, inançsız, okumuş, okumamış, o par

TARLADAN SAHNEYE

Resim
Tarladan kazandığı para ve içindeki sanat aşkı ile Mersin'de bir tiyatro kuran hem de yazıp yöneten Ümmiye Koçak "Yün Bebek" Filmini çekerek New York'ta "En iyi Avrasyalı Kadın Sanatçı" ödülünü aldı. (ALINTI) Toplumun biçimlendirdiği ben ve genetik aktarımları alt etmek ve yeniden doğmak bu hayatın en büyük savaşıdır ve çok zordur. İnsan bazen geri de gidebilir, sağa sola da sapabilir. Yükselebilir de ancak kesin kerametin yüksekler de olduğunu kimse söyleyemez, bilemez. Kişi evrimsel sürecini devrimle alt edebilirse sürekli yükselir, yoksa geri veya sabit bir pozisiyonda kalır. Hayat kendisini alt edenindir! Hayat hep kendini alt edendir! Bu iki cümle birbirinden çok farklı ve ben birinciyi tercih ediyorum. Kişi savrulabilir bu kişinin yarım olduğundan mı, yoksa kişilik dinamiklerinin gücünden mi bu bayan çok güzel örneklemiş bunu. Bizim güzel kadınlarımıza yeter ki fırsat tanınsın, engellenmesinler yapamayacakları hiç bir şey yoktur. Anadolu kadını

CANKURTARAN OLMAK

Resim
Araştırmalara göre boğulma esnasında ciğerler suyla dolar. Yanma ve yırtılma hissedilir. 10 saniye sonra bilinç kapanır ve acı biter. En doğrusu boğulan kişinin bilincini yitirmesini beklemektir. O arada yuttuğu su, biz kişiyi karaya çıkarırken geri çıkacaktır. İlk yardım eğitimin de, bir babanın boğulan evladını kurtarmak isterken, çocuğun babayı korkudan sürekli batırarak onun da boğulmasına neden olduğunu öğrenmiştim. İyi bir yüzücü değilsek ve tam olarak ne yapılması gerektiğini bilmiyorsak! Müdahaleyi yanına çok yaklaşmadan, tutunmasını sağlayacak bir şeyler atarak gerçekleştirmeliyiz. Yüzme bilmeyen veya az bilenler de suda fazla açılmamalı. Yüzme bilmiyor kanoya, deniz bisikletine biniyorlar vs. Fikrimce, eğitim ve tecrübelerim doğrultusun da yapılması gerekenler; Birincisi iyi bir yüzücü olmanız gerekiyor. Boğulan kişiyi gördüğünüz zaman, bir metre yakınına kadar yüzüp, boğulmasını bekleyeceksiniz! Boğulmadan kastım ölmesi değil tabii ki! Suya batışını yani boğul

Cahili cahille sına Allahım!

Resim
Cahiller daha mutlu işte, küçümsememek gerekiyor. Biz biliyoruz da ne oluyor, lanetleniyoruz adeta. Cahiller, bilgisizliği oranında cesur ve taciz kardır ve kısa yoldan sonuca ulaşırlar. Akıllı ve eğitimli ise, bilgisi arttıkça daha dikkatli ve daha sistemlidir. Türkiye bu günlere bunlar sayesinde gelmedi mi? Ne kadar cehalet o kadar mutluluk. Cahilin bilgisi olmayınca kendi cahilliğinin farkında bile değillerdir ve her zaman bilmeyenler bilenlerden daha çok ses çıkartırlar. Bir atasözümüz vardır: Boş başak başını dik tutar, dolu olansa eğiktir. Mütevazi olma ezerler ve seni aptal yerine koyarlar derler. Bu sözü hayatım boyunca çok yaşadım. Ama bu karakter asla değişmez. Altının değerini sarraf bilir. Sıkıntı yok. Allah her şeyi görüyor. Cahil insanlardan çekinirim. Çünkü konuşması, davranışları bilinçsiz ve kontrolsüzdür. Onların doğruları farklıdır. Şaka yapmaya bile gelmez, yanlış anlam çıkarırlar, hakarete bile maruz kalırsınız. Örneğin bir fıkrada gizli olan ince düşünc

İnsanoğlunun kullandığı ilk alet başka bir insandır

Resim
Zamansız ve yersiz sessizlik ilk önce susanı, sonra da susmayı erdem sanan toplumu mahveder. Doğrunun yükü ağırdır, kötüler bu nedenden dolayı çoktur. Canlı öldürenin elinde kan kokusu kalır. İnsanlık utanmazsa insan olunur mu? Hayatı debdebe olanın sonu kocaman bir hiçtir. Değer yargılarımız değişti, sistem istediği gibi şekillendirdi. Maddiyata yatırım yaptık, bu yatırım şekliyle daha çok olur dünyanın problemi. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği sadece aklı değil, irade gücününde olmasıdır. Yani tek güç bilek gücü değildir. İnsan topluluklarını yönetmek ve yönlendirmek kolaydır. ABD'nin istikrar sağlamak için girdiği kaç ülke bugün huzurlu? Başkan Obama, Libya'da terör var diyerek orayı da karıştırmaya gidiyormuş. Giderayak dünya savaşı çıkartmaya niyetli gibi. İŞİD'i, Daeş'i yaratan ABD zaten, neden bitirmek istesin ki? Bahaneyle Ortadoğu'yu ve kuzey Afrika'yı yeterince sömürüyor. Şimdi de istikrar diyerek Lübnan'a operasyon başlatıyor. İsti

Bir varmışla başlıyor hayatımız

Resim
Uyanırmış insan düşler ülkesinde bir masalda, yalnız başına kalırmış bazen yoklukla, mevsimler gelip geçermiş birbirlerinden habersiz. Sonra masaldan çıkarmış yalnız ve kimsesiz. Bir gün bizde gülebilsek dağ başında açan çiçeklerle beraber, hüzünleri orada bıraksak orada kalsa geleceğe gülerek baksak. Güzel günlere güzelliklere ihtiyacımız var. Hayalleri diri tutalım ki gerçeğe dönüşmese bile hayaller de gidebilelim istediğimiz yerlere. Çünkü umut imkansızlık değil hayalleri gerçeğe dönüştürmek için bir haritadır bizlere. Bazı sonralar kaderden ötedir, sonrası hiç olmamalı yada öncesi kader de hiç yazılmamalı. Kendimizin heykeltıraşıyız. Yontmaya karar verirsek kendimizi ancak o zaman yardım edilebiliriz hem kendimize, hem çevremize. İnsan hayattaki her nimetten faydalanamaz, bize ne düşmüşse o kadar sadece görmekte yeter. Yaşam bu eksiklikler mutlaka olacaktır. Yontmaya devam ederken buda kalmalı aklımızın bir köşesinde. İlk yapılan yanlışa hata, ikincisine kaza, üçüncüsüne de

BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN

Resim
Evin minik faresi duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü. Kendi kendine; “İçinde hangi yiyecek var acaba?” diye düşündü. Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı. “Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı. Minik fareyi telaş içinde gören tavuk umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı; “Zavallı farecik. Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın” dedi. Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu; “Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” diye adeta çırpındı. Domuz anlayışla karşıladı ama; “Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol” dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü. “Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” dedi. İnek; “Bak fare kardeş senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor.” de

Kuran'ı Kerim'de İsrailoğulları

Resim
Yahudiler (siyonistler) kim bu insanlar? İşte Kuran'ı Kerim de İsrailoğulları; Kur’ân-ı Kerîm İsrailoğulları için şunları bildirmektedir; - Kendilerini diğer insanlardan üstün gördüklerini (Cum’a S. A: 6), - Peygamberleri öldürdüklerini (Âl-i İmran, S. A. 183), - İslama kin ve hırs beslediklerini (Nisa S.A. 46), - Müslümanlara karşı düzen kurduklarını (Âl-i İmran, S.A: 54), - Müslümanlar için en şiddetli düşman olduklarını (Maide S.A. 82), - Yeryüzünde bozgunculuk yaptıklarını (Maide S.A. 64), - Kendi soydaşlarını da öldürdüklerini ve yurtlarından sürdüklerini (Bakara S.A. 84-85), - Zâlim olduklarını (Bakara S.A. 59), - Sıkça ihanet ettiklerini (Maide S.A. 13), - En çok dünya hırsına sahip olduklarını (Bakara S.A. 96), - Diğer insanların mallarını haksızlıkla yediklerini ve onları faiz yoluyla sömürdüklerini (Nisa S.A. 161), - İnsanlara zulüm yaptıklarını ve onları Allah yolundan alıkoyduklarını (Nisa S.A. 160).

21 AĞUSTOS 1935

Resim
Çorum’un 45 km güneyinde, Alaca İlçesi yakınlarında yer alan Alaca Höyük, bilim dünyasına ilk kez 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından tanıtıldı. Bu tarihten sonra yabancı gezginler ve arkeologlar tarafından birçok kez ziyaret edilen höyükteki ilk sistematik kazı, 21 Ağustos 1935 tarihinde Atatürk tarafından başlatıldı. 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nu kuran Atatürk, Ankara’da Ahlatlıbel kazısını yaptırdıktan sonra, hiç görmediği ancak kitaplardan tanıdığı Alaca Höyük’te de kazı yapılmasını istedi. O dönemde devletin imkanlarını da dikkate alan Atatürk, ilk kazı mevsiminde kendi cebinden 3.000 lirayı Afet İnan'a vererek, kazı giderlerinin karşılanmasını sağladı. Türkiye'nin ilk milli kazısı olan Alaca Höyük’teki çalışmalar, Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık tarafından başlatıldı. 1935 yılından 1983 yılına kadar kesintisiz bir şekilde sürdürülen kazılarda, Bakır-Taş Çağından Osmanlı dönemine kadar dört ayrı kültür evresinden kalma 14 yerleşim

İhanetin nedeni değil bedeli olur

Resim
Düşüncelerini, gözlemlerini ve bilgilerini paylaşmak bir insanın yapabileceği ve yapması gereken en doğal şey. Bundan rahatsız olmak için kendi bildiği şeyin doğrultusunda olan her şeye karşı çıkan bir düşünce sistemi gerekir ki bu da diktatörlüktür. Aydın ve bilgili kişi okur, düşünür ve yorumlar sonuçta etkilenip etkilenmeyeceği kişinin kendi tercihidir. Neden yazarlar ve basın mensupları devamlı tutuklanıp susturulmaya çalışılırken hiçbir siyasetçi tutuklanmaz. Çünkü düşünen ve sorgulayan beyni kimse uyutamaz. Bazen de işte böyle Allah şaşırtıyor, birbirlerinin açıklarını ele verdirtiyor. 15 Temmuzdan önce şeriat, 15 Temmuzdan sonra Atatürk ve Cumhuriyet, yanına da Egemenlik Milletindir. Her şey fazla hızlı gelişiyor. Ayakkabımın altı delik, ben ayakkabısının altı delik vatandaşım diyerek çıkılan yolda gemilerle ilerliyoruz. 2016 yılında sekiz ayda 16 patlama yapılmış.Caniler oynamak istedikleri oyunu rahatlıkla oynamaya devam ediyorlar. Teröre verilecek en etkili cevap Türk B

Hacı Pavlo

Resim
Hacı pavlo bildiğiniz gibi meşhur alkollü içkilerin şirket sahibi idi. Leymosun kazasının encümen azalığı seçimi için Kandu köyünün üst başında küçük Civiya köyüne gider. Okulu yok o köyün. Çocuk bile yok. Hacı Pavlo konuşmasını önceden bilgi edindiği olmayanları yapma sözüne getirir. "Na sas gamo ge sholiyo" diye söz verir. Yani "size okul da yapacağım" der. Halk sevinerek bağırır; "ma emis den ehomen mora girye Haci Pavlo", "Ama bizim çocuklarımız yoktur Hacı Pavlo efendi." Hacı Pavlo sıkıştığını anlar ve hemen gelişigüzel bir cevap verir düşünmeden. "E gala olan na sas gamo ge mora, i yenegasas yenegamu, ge yenegamu bale yenegamu" diyerek alkışlar alır "Bravo girye Hacı Pavlo" ve alkış. "Tamam yahu sizlere çocuk da yaparım, karılarınız benim karım, benim karım yine benim karım" der köylüye. Hacı Pavlo köyden acele kaçar ama içlerinden biri köylüye söylenenleri izah eder ve köylüler de Hacı Pavlo'n

Aşk

Resim
Aşk, hiç kavuşamama ihtimaline razı olmaktır. Aşk, hiç olmaya gönüllü olmaktır. Görünenin arkasına saklanmış perdeyi yırtmaktır aşk; perdenin ardındakini görüp susmaktır. Konuşmayan dil, sessiz nefes, kalplerde mühürlü isimdir aşk. Bu satırları yazan yanımı sahipleniyorum. Rüzgâr’dan önce kalbim sadece Allah aşkıyla doluydu. Şimdi fıtratımı ikiye bölen bu duyguları, varlığımdaki gel gitleri kabullenmek hiç kolay değil. Kalbim bir erkeğin yüzüne hayran olmaya alışık değil, yıllarca manevi aşkla beslenen ruhum, bir erkeği tanrısallaştırmaktan korkuyor. Aşk, kendime çevirip her gün ateşlediğim bir silah artık. Doğan her güneşle kalbimi gönüllü açıyorum kurşununa. Her vuruluşumda ölüyorum ve yeniden doğuyorum. Unutmaya yazgılı değilim bundan böyle. Açılan her delikten daha fazla ışık sızıyor.

Ayakkabıcı

Resim
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı; ama küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp: - Küçük!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!. Çocuk, ona dönerek: - Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik. - Bence önemli değil!. diye atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de baca

Notalar ve Anlamları

Resim
İlk olarak Milattan Sonra 480-524 yılları arasında yaşamış Filozof Boethius tarafından isimlendirilen bu sesler, birçok kültürde (özellikle eski yunan ve roma medeniyetlerinde) yine farklı farklı biçimlerde yazım dilinde "işaretlenmişti". 1030 yılında Arezzo Katedrali'nin rahibi Guido D'arezzo adlı din adamı ve müzik ustası tarafından, bir şiirin ilk hecelerinden türetilerek son halini alıp günümüzün belki de tek evrensel dili haline gelmiştir. Manastırında verdiği müzik dersleri için pratik bir nota sistemi geliştiren din adamı, Aziz Johanna ilahisinin ilk hecelerinden yola çıkarak notaları isimlendiriyor. (Bir rivayete göre çocukları çalıştırdığı bir gün, kolaylık olsun diye parmak boğumlarına bu ilahinin sözlerini yazar, parmak diplerine denk gelen ilk hecelerden ise notaların isimleri türer) 991-1033 yılları arasında yaşamış olan Milanolu keşiş, şiirden yola çıkarak (ve çok küçük 2 oynama ile) son halini verdiği, sonrasında Arezzolu Guido'nun Eli

Bizans İmparatorluğunun Selçuklu tabiiyetine girişi

Resim
Büyük Malazgirt zaferinden sonra yenilen Romanos Diogenes'e hemen bir esir çadırı kurulur. Sultan Diyogenes'i huzuruna çağırıp biraz konuştuktan sonra, ''Ben bu duruma düşseydim sen ne yapardın?'' sorusunu sorar. Diogenes, ''Düşmana yapılması gerekeni yapardım.'' Selçuklu Sultanı bu samimi ve vakarlı davranışından ötürü imparatoru takdir eder. Ve ona ''Şimdi sana ne yapacağımı sanıyorsun?'' diye sorar. Diogenes üç ihtimal ileri sürer: 1) Beni öldürebilirsin fakat bu kasap işidir. 2) Zaferini göstermek için beni şehirler de dolaştırır ve satarsın, bu da sarraf işidir. 3) Üçüncü ihtimali söylemek ise hayal veya delilik olur. Alparslan bununla neyi kastettiğini ısrarla sorar. ''Beni tahtıma iade edersin, bu takdir de sana dost kalır, yıllık haraç öder ve senin naibin olurum. Çağırdığın zaman askerim ile gelir hizmet ederim. Beni öldürmekten sana bir fayda yoktur. Aksine yerime başka birisini imparator makamına çıkar

500 yıllık matematik problemini çözen matematikçi

Resim
500 yıllık matematik problemini çözerek imkansızı başaran deha matematikçi Grigori Perelman'ın görüntülenen son hali. 500 Yıldır çözülemeyen poncairre sanrısını çözdü. Ödül ise 1 milyon dolardı. Ödülü 'Ben sergilenecek hayvan değilim' diyerek reddetti. Şu zamanda insanlar birbirlerini 3 kuruş daha fazla kazanmak için kazıklarken, savaşırken bunun ne anlama geldiğini vicdanlı insanlar anlayacaktır.

Cankurtaran Olmak - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Cankurtaran Olmak - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

90 YAŞINDAKİ BİR KADINDAN ÖĞÜTLER

Resim
1. Hayat adil değil ama yine de güzel! 2. Hayat o kadar kısa ki, birisinden nefret ederek vakit harcama. 3. Kimse ama kimse, hayatı çok ciddiye almamalı! 4. Her gün mutlaka dışarı çık, mucizeler her yerde! 5. Her tartışmayı kazanmak zorunda değilsin. 6. Hayatı çok fazla sorgulama, harekete geç ve gerekeni şimdi yap. 7. İlk maaşından itibaren, emeklilik için para biriktirmeye başla. 8. Konu çikolata olunca, direnmek gereksizdir. 9. Geçmişinle barış ki, geleceğini zehir etmesin. 10. Çocuklarının seni ağlarken görmesinde sorun yok. 11. Hayatını, başkalarının hayatı ile kıyaslama. Hangi koşullardan geçerek buraya geldiklerini bilemezsin. 12. Eğer ilişkinin bilinmemesini istiyorsan, o ilişki içinde olmamalısın. 13. Mutlu bir çocukluk yaşamak için hiç bir zaman geç değil. Yeniden çocukluğunu yaşamak tamamen sana bağlı ve kimse de karışamaz! 14. Hayatta neye tutku duyuyorsan peşinden gitmeli ve bu yolda ‘hayır’ı bir cevap olarak kabul etmemelisin. 15. Güzel mumlarını yak, gü

Öğrenmeye yönelik eğitim - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Öğrenmeye yönelik eğitim - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Öğrenmeye yönelik eğitim

Resim
Milli Eğitimdeki temel sorunumuz: Sistemi değiştirmeden önce öğrenme ortamlarını sisteme uygun hale getirmemek (4+4+4), öğretmeni evrak yükü altına sokup verimini düşürmek ve söz de öğrenci merkezli eğitim sistemi denen bir yapı da öğretmenin elini, ayağını bağlamak vs. En acısı da sistem diye sunulan yapının eğitim camiasının ortak görüşü alınmadan bir anda ortaya çıkması ve bu yıl da bunu uygulayalım bakalım tarzı temelsiz görüşler. Siyaset eğitimin içine bu denli girdiği sürece liyakat kavramı göz ardı edildiği sürece, ne kadar sistem getirilirse getirilsin boş. Okullarımızın aklı hür, vicdanı hür, kafası çalışan, aydın gençler yetiştirmesi gerekiyor. Eğer 18 yaşındaki bir genç ülkeyi yönetecekleri seçebiliyorsa, kendisini doğrudan ilgilendiren sorunlar da da hak ve söz sahibidir. Yeni nesil kendi geleceğine kendisi yön vermek istiyor. Üniversite sınavları iyice zorlaştı, imam hatiplilerin önün açılıp mevki sahibi yapılıyorlar. Aydın, çağdaş gençlerin geleceğini çöpe atıyorlar

TEK TÜRKİYE

Resim
İnsanları anlamak çok kolay aslında. Tevazu, anlayış, yargılamadan değerlendirme, kişiselleştirmeme. Demokrasiyi halkımız belki entelektüel kelimelerle tarif edemeyebilir. Ama yaptığı şeyin memnuniyeti ile vatanının nöbetini tutuyor. Çünkü Suriye'nin başına gelenlerin kendi başına gelmesini istemiyor veya Cumhuriyet öncesi günlerin gelmesini istemiyor. Bunu anlamak neden zor? Bu topraklara ait bir halk ve belki eğitimsel olarak sözlü değil ama ülkesini kendince tüm dünyaya karşı korumak için demokrasi nöbeti tutuyor ve buna inanıyor. Bu durum biz de dalga konusu olurken, dünyadaki yankısı (olaylar yatıştıktan sonra) Türk Milleti asırlar geçse de aynı Türk Milleti şeklinde bir yankıdır. Biraz dış Basın okunursa ki herkesin elinde telefon, telefonunda da İnternet ve programlarda da Translate yani Türkçe Çeviri mevcut. Dünyanın bu duruşu geri adım atarak seyrettiğini, Türk milletinin asırlardır olduğu gibi yeni yüzyılda da toprağına sahip çıktığını yazıp çizdiklerini görecekt

Şimdilik ceza yok

Resim
Yürürlüğe Girdi Yıl Sonuna Kadar Uygulamayana Ceza Yok. 1 Temmuz 2016 itibariyle  50 kişiden az çalışanı bulunan ve AZ TEHLİKELİ sınıfında olan iş yerleri ile kamu kurum ve kuruluşlarında iş sağlığı ve güvenliği düzenlemeleri yürürlüğe girdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu yeni uygulama ile birlikte tüm kamu kurum ve kuruluşlarında,  50 kişiden az çalışanı bulunan ve AZ TEHLİKELİ sınıfında bulunan iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin zorunlu hale geldiğini, bu iş yerlerin de yasanın getirdiği her türlü yükümlülüğün uygulanacağını ve bu şirketlerden 10 kişinin altında çalışanları bulunanlar, işveren veya işveren vekili iş güvenliği eğitimi almak koşuluyla iş güvenliği yükümlülüğünü uygulayabilecek. Eğitimler Anadolu Üniversitesi tarafından uzaktan eğitim kapsamında da verilebiliyor. Yine 10 kişinin altında çalışan iş yerleri 5 yılda bir kamu sağlık kuruluşlarınca da sağlık kontrolü yaptırarak sağlık yükümlülüklerini yerine getirebileceğini söyledi.

İçinizdeki devi görün

Resim
Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmesiyle bu hayali de yıkılan çocuğun babası, Japonya'nın ünlü bir Judo ustasına giderek yardım istemiş. Usta ertesi günden itibaren tam on yıl boyunca çocuğa tek bir hareket öğretmiş ve her gün bu hareketi çalışmasını istemiş. Çocuk zaman zaman hocasının yanına gitmiş. “Bu hareketi öğrendim başka hareket göstermeyecek misiniz” diye sormuş. Hocanın cevabı “Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz” olmuş. 2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10’uncu yılını doldurmuş. Bir gün hocası yanına gelip “Hazır ol” demiş “Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın.” Delikanlı şaşırmış. Hem sol kolu yok hem de judoda bildiği tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.

Ezilmişliğin sistemini kim tercih eder?

Resim
Akıl hastanelerindeki hastalar kendi aralarında bir düzen kuruyorlar ve deli olduklarını bilmiyorlar. Umarım biz de öyle değilizdir. Kapitalist düzenin baş ülkeleri insanlığa zulümden ve karanlık bir hayattan başka şey sunmadılar. Dünya da ne kadar kötü, korkunç olay yaşanıyorsa ülkemizde dahil, biliyoruz ki (dünya insanları) altından Amerika, İsrail, İngiltere, Almanya çıkıyor. Ülkeler de önce iç savaş çıkartıp sonra barış elçileri gönderiyorlar. Ezilmişliğin sistemini kim tercih eder, bir huzur adasında yaşamak varken hastalar adasında yaşamaya. Kurum ve kuruluşların içerisinde mutlaka farklı düşünceler ve maksadını aşan zihniyet sahipleri olabilir, siyaset içerisinde kirli ilişkiler yumağı olacaktır ama eminim herkes üzerine düşeni yapacaktır. Kurum ve kuruluşlar başta devlet mekanizması bağırsaklarını temizlerken ummadığımız isimleri görebiliriz. Bundan sonraki dönemler de devlet kademesi ve kuruluşlar da arınmış, temizlenmiş ve şeffaf olacaktır. Ama umarım gerçek suçluların

DÜNYANIN JANDARMASI ABD OLUNCA

Resim
ABD'nin beyaz listesi yok. Dünya Hakları için hep listesi kara. ABD ile iş yapan her devlet şeytanla iş birliği yapıyor demektir. Dünya da ne kadar terör örgütü varsa hepsinde kurucu unsuru vardır. Ülkelerindeki insan hakları ayaklar altında ama dünyaya demokrasi satarlar. ABD, EHS sistemleri ile çip taşıyan her şeyi bozabilir. Sadece bizim değil tüm ülkelere bunu yapabilir. EHS ile durduramadığı tek silah balistik füzeler. Onun için Terminal safha da Rus ve oran füzelerini EHS sistemleri ile etkisiz hale getirebilmek için fırlatması muhtemel noktalara yakın yerlere hava savunma üstleri kuruyorlar. En kolayı bu, Kuzey Kore'nin denemeleri neden devamlı başarısızlıkla sonuçlanıyor? ABD İran'da Pehlevi İran petrollerini millileştirme kararı alınca bu yönetimi oyunlarla yıkıp yerine ABD yanlısı molla rejimini getirmek için harekete geçti. Molla rejimi geldi ama kendisinin desteklediği mollalar yerine Fransa ve Rusya'nın desteklediği mollalar geldi. İslam coğrafyasına

Kalbinin şarkısını kendin yaz

Resim
Kalbimizin şarkısını kimse bize öğretemez. Onu ancak tek başımıza bulabiliriz. Mutluluk en güzel şey ama o da bir ihtimal, bir şans kim yakalarsa, kime denk gelirse. Sevdiğimiz kişilerin hatalarını kendi bahanelerimizle örterek kendimizi kandırıyoruz. Sevginin karşılıklı olması gerektiğini öğrendiğimiz zaman büyüyeceğiz. Alında yazmıyor ağlatır veya sarılır diye, tanıdıktan sonra görüyoruz kimin ne olduğunu.  Ama sevmeyi de sevilmeyi de bilemiyoruz, o yüzden de sevgi zamanla nefrete dönüşüyor. Suçumuz sevgiyi etrafa serpmek olmuş, oysa bir tarlaya serpiştirecektik, büyüyüp çiçekler açacaktı. Gerçi yüreğinde sevgisi olanın suçu olmaz, sonuçta insanın iyi olanı da kendisi kötü olanı da kendisi. Yağmur gibiydin bazen sağanak, bazen damla, bazen fırtına. Sevgi zaten tek kelime, o da zor gelir dile, en iyisi ne öğren o kelimeyi ne de getir diline. İnsan hayatını verir sevdiğine düşünmeden, sormadan, sorgulamadan. Bu benim cennetim der aklına gelmez hiç cehennem. Mutlu olsun der, y

Hayatı yaşarken ona anlam katmak…

Resim
İstediğimiz şey her neyse tamamen artık umudu kestiğimiz anda ve hatta hiç istemediğimiz anda oluyor. Yani çok istemek bazı şeyleri değiştirmiyor, olmaz olmaz da hiç olmayacak anda oluverir.  İnsanın biyolojik ve ruhsal sınırlarını zorlayarak farklı bir bilinç düzeyine geçiş süreci aslında vazgeçiş dediğimiz şey.  Özüne doğru yaptığı bir yolculuk. Kişi neye odaklanıyorsa yönelmesi de ona doğru oluyor. Kimi yer çekimini buluyor bu süreçte, kimi kendini. Ama en son çekirdeğe ulaşmadan egosunu terk edeni görmek de mümkün değil. Hayat başarıda gizlidir; elinden geleni yap, olmadı mı? O zaman şimdi rahat bırakma vakti geldi. Akışına bırakmak bir anlam da teslim olmak ya da başka bir değimle teslimiyet tasavvufla da ilgili dinsel olarak istemek ve geri kalanı yaradana bırakmak. Zaten o enerji dönüp dolaşıp kısmet de varsa bizi bulacak.  Elinden geleni yaptıktan sonra Allaha teslim olmak. Dua edip hayırlısı olsun demek, akışına bırakmak, hiç olduğunu kabul etmek.  Hayatı olduğu gibi