Kayıtlar

Eylül, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türkiye'nin Kredi Notu

Resim
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin ardından Moody's de Türkiye'nin kredi notunu düşürmüş. Nasıl yani herkesin cebinde akıllı telefonu vardı, herkesin arabası vardı, zengin değil miyiz biz şimdi? Faiz lobisinde her şey mükemmel değil mi? Yerli arabamız bile yapılıyor? Bu arada kredi kartı borcu olmayan var mı? Notun düşmesi demek; devletin alacağı kredilerin faizinin yükselmesi demek. Yani yabancı yatırımcılar artık Türkiye'ye yatırım yapmaz demek. Türkiye üretime, sanayileşmeye gereken önemi vermezse, dış devletlere kapıyı kapatıp yabancı sermayeyi de kaçırırsa, zaten zor ayakta duran şirketlere kayyum atarsa, yakındır Osmanlı gibi çöküş yaşamak. Ekonomi daha kötüye giderse vergiler artırılacak. Yani zaten zor durumda olan vatandaşı daha zor günler bekliyor. En derin karanlıktan sonra ışık gelir. Daha en derin karanlığa ulaşmadık. Çok şirket battı. Piyasa da para dönmüyor, kimse ödeme yapmıyor/yapamıyor. Herkes bir şekilde borçlu. Kredi kar

Aldatıyor mu?

Resim
Kimi umduğunu bulamaz, kimi ise çok bulduğu için, kimine sevgi fazla gelir kaldıramaz, böyle bir kısır döngüdür işte bu hayat. Bilinçsizlik, maddi yetersizlik, ilgisizlik, saygı, anlama ve anlaşılma eksikliği vs. her ne olursa olsun insan aldatmamalı, gerekirse ayrılmalı. Mevlana demiş ki; Seni seveni zehir olsa da yut, seni sevmeyeni bal olsa da unut! Keşke seni daha önce tanısaydım dediğimiz insanların bile gidişine şahit olduk. Gitmemiz için aldatarak çaba harcayan bir insan için kalmak gereksiz. Yaşadıklarımızdan, yaşattıklarımızdan öğreniyoruz hayatı. Bu süreçte bazı insanlar armağan, bazıları da ders oluyor. Yine siz çare arıyorken bahane aranıyorsa, kurtaracak bir şey kalmamıştır, bırakın gitsin... Önce üzülüyor insan, sonra düşünme zamanı oluşuyor. Düşündükçe daha sağlıklı hatırlıyorsun yaşadıklarını, yaşattıklarını ne kadar basit insanlarla vakit kaybettiğini o zaman anlıyorsun işte. Yanılabiliriz hepimiz. Kimin, ne zaman, nerede, ne yaşayacağı belli olmaz. Yıllarca c

Satan karşıya geçer bile!

Resim
Timur'un kurduğu Casus teşkilatı demiryolu çağına kadar yapılmış en iyi casus teşkilatıydı. O kadar titiz ve iyi işliyor ki, örneğin; Timur daha Suriye'yi işgal etmeden 11 sene önce casusları o bölgede yakalanmıştır. (Alıntı-Kazım Paydaş) Anadolu'ya girmeden önce 1000 kișiye yakın bir casus ordusunu Anadolu'nun her yerine yaymıștır. Askerlikten gelme bir lider olan Timur Han tarihimizin en değerli şahsiyetlerinden birisidir ve gelmiş geçmiş en savaşçı, en zeki hükümdarı olduğu düşünülür. Timur'dan sonra Fatih Sultan Mehmet'e istisna dersek Osmanlı istihbarat işlerini Venediklilere yaptıracak kadar uzaklaşmış bu işlerden. Fatih Sultan Mehmet sonrası Bayezid ile yoğunlaşan Devleti Türklerden Arındırma Harekatı da etkili olmuştur bu konuda. Türkler'de tek adam devleti en büyük talihsizlikmiş tarih boyunca. Büyük bir imparatorun yeri doldurulamayınca devlet yıkılıyormuş. Türkiye Cumhuriyeti, 10 yılda ne işler yapmış kurtuluş savaşından sonra. 100 yıl ger

Bilginin bedeli

Resim
Fabrikada imalat hattındaki çok önemli olan ana makinelerden biri arızalanınca fabrikadaki tüm üretim de durdu. Mevcut teknisyenler makineyi çalıştırmak için çok uğraştılar, ancak ne yaptılarsa nafile bir türlü başaramadılar. Sonunda dışarıdan uzman çağırdılar. Uzman gelip makineyi inceledi. Durumuna baktı. Sonra çantasından bir çekiç çıkardı. Elinde çekiçle makineye yaklaştı. Makinenin belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice sert bir vuruş yaptı. Makine hemen çalısmaya basladı ve hiçbir arıza olmamış gibi devam etti. Fabrika tekrar çalısmaya basladı. Uzman fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra faturasını gönderdi: "Hizmet bedeli karşılığı 1.000 USD (bin dolar)" Fabrika müdürü faturaya çok kızdı. Tepesi attı. Bir çekiç darbesi için bin doları çok buldu. Uzmandan ayrıntılı fatura göndermesini istedi. Uzmandan bir gün sonra asağıdaki detaylı fatura geldi; "Makineye çekiçle vurma bedeli................ 1 dolar Nereye vuracağını bilme bedeli..............

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Beyni Var, Fikri Yok! - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Beyni Var, Fikri Yok! - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Üçlü Filtre Testi

Resim
Bir gün bir tanıdığı ünlü filozof Sokrat’a rastladı ve dedi ki; “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” “Bir dakika bekle” diye cevap verdi Sokrat. “Bana bir şey söylemeden önce seni küçük bir testten geçirmek istiyorum. Buna ÜÇLÜ FİLTRE TESTİ deniyor. “Üçlü Filtre?” “Doğru” diye devam etti Sokrat.”Benim arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtrelemek iyi bir fikir olabilir. Birinci filtre ile başlayalım: GERÇEKLİK FİLTRESİ. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?” “Hayır” dedi adam “Aslında bunu sadece duydum ve…” “Tamam,” dedi Sokrat “Demek sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim. Bu filtresin adı İYİLİK FİLTRESİ. Arkadaşım hakkında bana söylemek istediğin şey iyi bir şey mi? “Hayır, tam tersi…” “Öyleyse,” diye devam etti Sokrat, “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yi

Çeşme ve Didim Turizmi

Resim
Terör bir sonuçtur. Eşitlik ve Demokrasi terörün kökünü kazır. Türkiye'nin dünyaya açılan kapısında onlarca insan can veriyor. Biz bir şehirden başka bir şehre gitmeye korkar olduk, kendimizi başka ülke vatandaşlarının (turist) yerine koyalım. Siz olsanız tatil için canınızı tehlikeye atar mısınız? Bırak turisti yerli halk bile tatil yapmaya korkuyor. Terör batının bizi konumlandırmak istediği yerle alakalı. Bağımsız ve güçlü bir Türkiye batının menfaatine ters. İran da aynı sebeplerden bizden uzak. İranlı turistler gelmesinler diyenler; turizm iş yapmazsa diğer taraflara da para akmaz. Turizmci para kazanamazsa alışveriş yapamaz, elbise, ayakkabı vs. alamaz, AVM'lere gidemez, sinemaya gidemez, eşya, ev, araba değiştirecek veya yenileyecek ise yapamaz vs. Sonuç olarak herkese zincirleme olarak zararı dokunacak bir durum söz konusu. Esnaf perişan olmaya başladı, dükkan sahipleri kiralarını alamıyor, kiracılar ödeyemiyorlar. Toptancılar getirdikleri malları geri almak istem

Fransa'da Terör!

Resim
Siyasetçilerin en çok isteyeceği şey, siyasette yalnız bırakılmalarıdır. Siyaseti bazı siyasetçilerin insafına bırakmak çocukların geleceğini Frankenstein'a emanet etmek gibi bir şey. Fransa Başbakanı Manuel Valls'in 84 kişinin yaşamını yitirdiği saldırı sonrası yaptığı açıklama, Terörle yaşamak zorundayız sözü Fransız halkının tepkisini topladı. Politikacılar olabilecekleri önceden bilirler. Terör neden oluyor diye kendilerine soruyorlar mı acaba? Onlar yaratmıyor mu terörü? Suçlu her yerde belli aslında ve farklı ülkeler aynı söylemler aynı kafa. Terörü yaratan ülkelerin yöneticileri böyle açıklamalar yaparlar. Sonuç olarak terörü halk besleyip büyütmüyor. Fransızlar Milliyetçi bir toplumdur, halkı anında tepkisini verdi alışmak diye bir şey yok diyerek. Kendi Ülkesinde güvenliği sağlayamayanlar ülkemizdeki konsolosluklarını kapatıyorlar. Fransız istihbaratı ne iş yapar demek lazım bizi uyarmaktan başka. Türkiye güvensiz bir ülke algısı pekiştirmek dertleri. Bak saldı

Doğru Adama, Doğru Kadın...

Resim
Yıllar önce Havai'de başlık parasına benzer bir uygulama revaçtadır. Bir erkeğin sevdiği kızla evlenebilmesi için kızın ailesine belli sayıda inek vermek zorundadır. İnek sayısının 10 adet olması gerekmekle birlikte kızın özelliklerine göre bu sayı değişebilmektedir. Adada iki kızı olan bir adam yaşamaktadır. Kızlardan büyük olanı bizdeki deyişle kabul görmeyen, çirkin, şanssız bir kızdır ve babası ona 3 inek fiyat biçmiştir. 2 inekli bir teklifi de kabul edecektir ve hatta iyi bir pazarlıkla 1 ineğe fit olmaya bile razıdır. Bir gün adanın zenginlerinden Johny Lingo bu eve geldiğinde herkes onun diğer kızı isteyeceğini düşünür. Oysa yaşlı adamı sevince boğarak büyük kıza talip olur. Herkes en azından isteneni yani 3 inek ödeyeceğini düşünürken Johny yanında 12 tane inekle gelmiştir. O dönemler de normal bir balayı ortalama bir yıl sürmektedir ama gelin ve damat iki yıllık balayı planlamıştır. Damatla gelinin dönmesinin beklendiği gün ahaliden biri dönüşlerini haber vermey

Kurbanın Çıkışı

Resim
Tanrıların gazabından korunmak için en eski ve ilkel inançlardan günümüze kadar gelmiş bir gelenektir kurban adama geleneği. Tek fark eskiden insanlar da kurban edilirmiş. Kurbanın çıkışıyla ilgili önemli teorilerden birisi şöyledir; İlkel kabilelerde M.Ö. insanın hayvan gibi yaşaması, erkek çocuklarını uzaklaştırması (diğer hayvanlardaki sürüye hakim olma güdüsü) ve bu çocukların nefret ile babalarını öldürmeleri ve babalarının ruhunun onlara kötülük getireceğinden korkmalarından ötürü babalarını memnun etme çabaları, ona en iyi yiyecekleri sunmaları kurbanın temelleridir. Burada baba denilen kişiyi tanrı olarak görmektedirler. Tanrı kavramınında ilkel kabilelerde bu şekilde ortaya çıktığı düşünülmektedir. İslâm’da kurbanın kesilme nedenlerinden en önemlisi ise durumu olmayanlara yardım etmektir. Ama günümüzde paylaşmayı unuttuk artık sadece kesiyoruz. Bir çok değeri unuttuğumuz gibi bunu da unuttuk.

Çünkü o kadın…

Resim
Sen erkeksin, ben kadınım. Sen unutursun ama ben asla unutmam. Ben kadınım, siyasi bir örgütün tam merkezi gibi; İsyanlar hep sol yanımda. Ben kadınım, yeryüzünün en büyük savaşçısı! Ana olur, bacı olur, yar olur, yoldaş olurum.. Sen erkeksin, ben kadın. Sen acıtırsın, ben acırım. Sen kanatırsın, ben sararım. Sen unutursun ama Ben asla unutmam... Seni sen olduğun için seven kadının kalbini incitmene, onu ağlatmana rağmen seni terk etmeyip hala sevmeye devam ediyorsa eğer, o kadının kıymetini bilmelisin. Çünkü o kadın… Seni aldatmaz, yanıltmaz, yarı yolda bırakmaz. Çünkü o kadın… Kalbini kırsan da sana sırtını asla dönmez. Çünkü o kadın… Ne kadar üzülse de, bunu sana asla belli etmez. Çünkü o kadın… Herkesi hayatına almaz. Aldığını da asla bırakmaz. Çünkü o kadın… Kendinden çok seni düşünür, üzülmeni istemez. Çünkü o kadın… Parana değil, sana önem vermiştir. Çünkü o kadın… Yüreğine girdiğin için sana sonsuz güvenmiştir. Çünkü o kadın… Sen üzülme diye bütün dert

BABİL KULESİ EFSANESİ

Resim
Pek çok efsanede ve kutsal kitaplarda adı geçen Babil Kulesi, yeryüzündeki ulusların ve onların konuşmakta olduğu binlerce dilin nasıl ortaya çıktığıyla ilgili bir inanış unsurudur: İnsanlar, Tanrıya ulaşmak ve ona daha yakın olabilmek için, uyum içerisinde ve büyük bir istekle göğe yükselen bir kule inşa etmeye girişmişlerdir. Kule, çok geçmeden yükselmeye başlamış ve bunu gören Tanrı, kuleyi inşa eden her insana ayrı bir dil vermiş, onları dünyanın dört bir tarafına savurmuştur. İnsanlar birbirleriyle anlaşamadıkları için kulenin yapımı da durmuş ve dünya üzerinde çok sayıda ulus ve bu uluslara ait binlerce dil türemiştir. Kulenin yüksekliğiyle ilgili bilgilere ise sıkça rastlanılmaz ve Yaratılış Kitabı da bu konuyla ilgili olarak herhangi bir şey aktarmaz; fakat geleneksel inanışta, 2500 metre uzunlukta olduğundan bahsedilir. Yaratılış Kitabında, Kulenin yıkılışından bahsedilmese de Abydenus, Josephus gibi tarihçiler, Tanrının şiddetli bir rüzgârla Kuleyi darmadağın ettiği

Beyni Var, Fikri Yok!

Resim
İnsanlık adına israf olarak nitelendirebileceğimiz bu canlıların çoğalma ve üremesi dinen caiz mi? Otobüste şort giydiği için kadını tekmeleyen şahıs önce serbest bırakıldı bu tarz şeyleri daha rahat yapabilmesi için. Bir insanın fikri neyse zikri de odur, misali bilinçaltında yatan arzuları bir başkasının yaşam şekline göre yorumlamak ne kadar acınacak bir durum. Küfür ve hakaret etmek, kaba kuvvet kullanmak bir karakterin göstergesidir. Dinden imandan bahsedip akılları sadece belden aşağı çalışan rahatsız bir zihniyet. Teknolojinin ve sosyal medyanın geliştiği bu yüzyılda böyleleriyle karşılaşmamız bize hangi toplum da yaşadığımızı ve eğitim sistemimizi gösterir. Toplumu bu hale getirenler bu kişilere bu özgüveni verenler, aile, bulunduğu çevre gibi etkenler bir insanı şekillendirir. Bu yüzyıl da, bu insanlara, bu kadar cahil kalma lüksünü vermek insanlığa ihanettir. Anlamamak, zorlaştırmak için uğraşıyoruz. Ahlakı olmayan kişilerin ahlak bekçiliği yapması gayet alışık bir d

VERGİ VE SGK AFFI

Resim
Kayıt dışını kayıtlı ekonomiye çekmeye çalışırken vergi oranlarının düşürülmesine özen gösterilmesi gerekendir asıl olan vergisini düzgün ödeyenin ne günahı var? Vergi ve SGK borçları ile ilgili yeni düzenlemeler; * Vergi Aslına Bağlı Olmayan Cezalar; Vadesi geldiği halde ödenmemiş, ödeme süresi henüz geçmemiş olan vergiler, gümrük vergileri dahil ve buna ilişkin cezalar yapılandırılıyor. Vergilerin tamamı ile gecikme faizi ve zammı gibi alacaklar yerine enflasyon oranına göre hesaplanıyor. Vergi cezaları ile idari para cezalarının yarısı ödenecek. * İnceleme safhasında bulunan Vergi ve Cezalar; Kanunun yayınlanmadan önce başlanmış vergi incelemelerinde tarh edilecek vergilerin yüzde ellisinin herhangi bir vergi aslında bağlı olmayan cezaların ise yüzde yetmişinin tahsilinden vazgeçiliyor. Bunun içinde verginin kalan yarısı ile gecikme faizi yerine enflasyon oranına göre hesaplanacak ve bir yıl içinde altı eşit taksit şeklinde ödenebilecek. * Gelir, Kurumlar, Katma Değer

Egosu yüksek lisans yapanlar! - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Egosu yüksek lisans yapanlar! - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Bilginin bedeli

Resim
Fabrikada imalat hattındaki çok önemli olan ana makinelerden biri arızalanınca fabrikadaki tüm üretim de durdu. Mevcut teknisyenler makineyi çalıştırmak için çok uğraştılar, ancak ne yaptılarsa nafile bir türlü başaramadılar. Sonunda dışarıdan uzman çağırdılar. Uzman gelip makineyi inceledi. Durumuna baktı. Sonra çantasından bir çekiç çıkardı. Elinde çekiçle makineye yaklaştı. Makinenin belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice sert bir vuruş yaptı. Makine hemen çalısmaya basladı ve hiçbir arıza olmamış gibi devam etti. Fabrika tekrar çalısmaya basladı. Uzman fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra faturasını gönderdi: "Hizmet bedeli karşılığı 1.000 USD (bin dolar)" Fabrika müdürü faturaya çok kızdı. Tepesi attı. Bir çekiç darbesi için bin doları çok buldu. Uzmandan ayrıntılı fatura göndermesini istedi. Uzmandan bir gün sonra asağıdaki detaylı fatura geldi; "Makineye çekiçle vurma bedeli................ 1 dolar Nereye vuracağını bilme bedeli..............

Egosu yüksek lisans yapanlar!

Resim
Diş biliyorlar bana, ''küçük insanlara küçük erdemler gereklidir'' dediğim için. Ve küçük insanların gerekli oluşunu anlamak zor geldiği için bana. Geziniyorum bu halkın arasında ve açık tutuyorum gözlerimi; daha küçük olmuşlar ve gitgide daha da küçülüyorlar; ama onların mutluluk ve erdem öğretisi de, bundan ibaret işte. Geziniyorum bu halkın arasında ve nice sözler saçıyorum; ama ne almayı biliyorlar, ne de korumayı. Hepsi de beni konuşuyor, akşamları oturdukları zaman ateşin başına hepsi de beni konuşuyor, ama hiç kimse düşünmüyor beni! (Alıntı/Böyle Buyurdu Zerdüşt) Bu sene de değişen bir şey yok yazları sıcak ve kurak, bazı insanlar yine yavşak yine yavşak. Menfaatlerine göre şekilleniyorlar göründükleri gibi değil bu insanlar. Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı. Normal de olması gereken her şeyi alkışlar olduk. Alkışlamak yerine kaybettiklerimiz için uğraşsak keşke. Saygı eksikliği toplumların çürümeye başladığının göstergesidir. İnsanın bir diğerinin h

En

Resim
En güzel gün ? Bugün En kolay şey ? Hata yapmak En büyük engel ? Korku, endişe En büyük hata ? Yılgınlık Bütün kötülüklerin kaynağı ? Bencillik En güzel eğlence ? Çalışma En kötü yenilgi ? Pes etme En iyi öğretmen ? Çocuklar En önde gelen ihtiyaç ? İletişim İnsanı en mutlu eden şey ? Başkalarına faydalı olmak En büyük muamma ? Ölüm En berbat kusur ? Keyifsizlik, moralsizlik En tehlikeli kişi? İki yüzlü, yalancı kişi En kötü duygu ? Öfke, hınç En güzel armağan ? Bağışlama En elzem gereksinim ? Aile ocağı En kısa yol ? Emin adım En hoş duygu ? İç huzuru En iyi sığınak, korunma ? Tebessüm En iyi çare ? İyimserlik Dünyanın en büyük gücü ? Umut En gerekli kişiler ? Anneler ve Babalar En yüce duygu ? Sevgi

Geçmiş bugünle, üzüntü neşeyle barışsın!

Resim
Hz. Ömer iftar da bir yere davetlidir. Ev sahibi şerbete benzer bir içeceği Halifeye ikram eder. Hz. Ömer ilk yudum alır ve kaseyi bırakır. Ev sahibi, için Sayın Halife Hazretleri ballı sudur şifalıdır. Hz. Ömer, olmaz halkım çamurlu su içiyorken bunun hesabını kıyamette nasıl veririm. Ve içmez. Bu aralar en az rastladığımız şey merhamet, vicdan, dürüstlük. Merhamet ve vicdan gibi duyguları taşıyabiliyorsan ve insani değerlerini kaybetmediysen güzel ve iyi bir yüreğin var demektir. İnsanın hep ben değerliyim, ben güçlüyüm demesinin de bir anlamı yok. Eğer çevresindekiler ve sevdikleri bunu ona hissettirmiyor ve tam tersine değersizmiş gibi davranıyorlarsa kendi kendine telkini onu ya daha çok yalnızlaştırır, ya daha çok bencilleştirir. Sonuçta iyiyi iyi yapan, kötüler karşısında onun iyiliğini görebilenlerin varlığı ve onayıdır. Kimileri vardır iki betonu bir araya getiremez. Kimileri vardır iki kıtayı denizin altından birleştirir, üstünden birleştirir. Ne kadar değişirsen değiş,

Nasıl bir canavarlık bu!

Resim
Menfaatçi insanlar iş bitimi seni her zaman uçuruma atarlar ve bu hiç değişmeyen kurallarıdır. Kardeşin kardeşi menfaati uğruna unuttuğu fani dünya da eloğlundan da çok şey beklememek gerekiyor. "3. havalimanı inşaatında çalışan 36 yaşındaki evli ve iki çocuk babası Mehmet Aytaç’ın oda arkadaşı tarafından kız arkadaş meselesi yüzünden yakılarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Akıllara durgunluk veren cinayetin zanlısı benzin alırken ve yatakhaneyi ateşe verirken güvenlik kamerasına yakalandı." (Alıntı) Kız meselesi vs. ne fark eder ki bir caninin bir insanı hunharca katlinden sonra. Bir insan nasıl bu seviyeye gelebilir. Kız meselesi olayı küçümsemek için. Hem canice yak hemde arkasından karala. Ölümlere kılıf aramayın. Yakılarak ölüm insan işi olamaz. Nasıl bir kin öfke ki böyle bir vahşeti yapabiliyorlar. Bu zihniyet var maalesef. Çünkü zemin böyle katilleri yetiştirip, besliyor. Sonuçta toplum suçu oluşturur, suçlu da işler. Sistem zaten tüm ön hazırlığını yaratıyor.

Uygarlığı sizden öğrenecek değiliz!

Resim
Ne yazık ki uygarlık kendi yarattığı problemleri çözmede yetersiz. Ya bizler akıllı olacağız yada bizi akıllandıracak insanlar hep başımızda olmaya devam edecek. Başkasına yapılan hukuksuzluğa susarsan/susarsak elbet birgün sıra sana da/bana da gelecektir bilmemiz gereken işte budur. Yığından olanlar beleş yaşamak isterler ama tat vermediğin yerden tat almak istememelisin öyle değil mi? Kapitalizmin coşkusu akrep gibi kimi sokturacağını/sokacağını şaşırtıyor. Bu durum zamanla kendi kendini bitirtir. Türk ırkı, milleti olarak bugüne kadar bizler nelerin üstesinden geldik, ne savaşlar kazandık. Ama bütün izler birbirine karıştı artık ve son zamanlar da bu izler görülür oldu. Bu izlerin sorumlusu biz değiliz. BİZLER DEMOKRASİ YÜRÜYÜŞÜ İLE BÜTÜN İZLERİ SİLİP KOCAMAN BİR İNSANLIK İZİ BIRAKMAK İSTEDİK tabii anlayana. Kazanılamayan belediyeler böyle ele geçiriliyor. Bak bizden olanları da aldık, onlara da kumpas kurmuşlar sonrası hop dışarı. Film aynı, senaryo aynı. Amacı anlamamak s

Sen olursan bensiz, ben de olurum sensiz!

Resim
Her yürekte adsız bir sevda vardır. Adlandıramazsın, adını paylaşamazsın ama o kalbinin bir köşesinde saltanatını kurmuştur. Sevilmesini bilmeyen sevmesini de bilemez. Öğretmek zor olsa da öğrenmek güzeldir. Ufak şeylerden zevk alabilmek, zarafet aramak, saygı istemek, değerli olmak, kimseye muhtaç olmamak, sıkı çalışmak, sessizce düşünmek ve doğru konuşmak en güzel insan özellikleridir. Mükemmel olmayan hayat yoktur, mükemmelsizliğe giden hayatlar vardır. Onu da biz insanlar yapıyoruz. Vermiş olduğumuz değerin bilincinde olunsa, beraber içilse çay, kahve daha güzel olurdu her şey. Ve bir gün biri çıkar karşınıza, kahvenizde hatırını, aklınıza saygısını, kalbinize sevgisini bırakıverir. Sonra da yıllar önceki duyguları yeniden hissedersiniz. Her gece dua edersiniz içten içe seversiniz. Ve öyle bir gün gelir ki, kokusuyla uyuyup, sesiyle uyanmak için her şeyinizi feda edersiniz. Aşk anlayana, kavrayana, sindirebilene duygu yüküdür. Rol yapmakla, yalanla yürümez. Çünkü aşk laiktir.

Ve Beyin Yavaşça Uzaklaşır!

Resim
"Evrende en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." der Albert Einstein. Çağımızın bunalımlarından biri de kuşkusuz düşünmeme eylemine sığınmak olmuş onun bunun fikirleriyle hareket etmek dedikodu ve başkalarının beyni ile düşünmekten kalan vakitte de facebook, instagram, Twitter, televizyon ve gerekli gereksiz abudik gubidik internet kanallarına takılmak olmuş. Benliğinin farkına varamayan, olay ve olguların ise  sadece görünen tarafıyla meşgul olan ve toplumunu tanıyamayan bir nesil yetişiyor. Aynı padişahlar dönemi gibi bir çoğunun anaları da yabancı kökenli. Gel bunlara milliyetçiliği öğret. Beyin tatil de artık umut az ki az. Ve gelinen nokta sapkın davranış gösteren insan sayısındaki fazlalık, iletişim problemi nedeniyle yitirilen canlar, doğaya ve topluma verilen yıkımlar. Okullarımız topluma iyi bir insan yetiştirmek için var aslında. Ama dersler yıllardan beri aynı performansta. Ve sonuç ortada. Bu durumda okullarımız topluma faydalı vatandaş ye

Ötekileşmeden İnsan Olmak!

Resim
Öğrencilerinden birisi Mevlana'ya sormuş; Efendim bu dört kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız? Şimdi bak, karşı medrese de dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım. Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat akşetmiş. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat atmış. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış. Mevlana, İşte sana istediğin örnekler: Birinci, şeriat

Dışarıdan prim ödeyerekte emekli olabilirsiniz

Resim
Emeklilik için bir işte fiilen çalışmak tek seçenek değil. Dışarıdan yani isteğe bağlı sigortalı olup prim ödeyerek de emekli olabilirsiniz. Ama 4/A-SSK kapsamında çalışarak 3,5 yıl=1260 gün prim ödenip, 58 yaşını doldurduğunda emekli olunabilirken, isteğe bağlı sigortalı olarak 7 yıl daha prim ödeyerek, 15 yıl=5400 gün prim gününü tamamladığınızda 4/B=Bağ-Kur statüsünden emekli olursunuz. Ayrıca 4/A kapsamında sigortalı olduğunda babasından aldığı aylık kesilir ve kardeşinin aldığı aylığın oranı ve tutarı değişmez ama isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödediğinde babasından aldığı aylık kesilmez. Yine geçerli olan asgari ücrete göre emeklilik ve genel sağlık sigortası primi olarak aylık 527 TL prim öder. Sonuç olarak, babadan alınan aylıktan vazgeçerek bir iş yerinde çalışıp primleri işveren tarafından ödenmek üzere 3,5 yıl sonra 4/A statüsünden, babasından aldığı aylık kesilmeden primleri kendisi tarafından ödenmek üzere 7 yıl sonra 4/B statüsünden emekli olunması yasalarımız

ATATÜRK'ÜN VASİYETNAMESİ

Resim
Cumhuriyet fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 57 yıla sığdırdığı mücadeleleri, savaşları, başarıları, hüzünleri, yorgunlukları. Bir devleti sıfırdan kurmanın zorluklarını, cahil ve bilinçsiz bir toplumdan uygar bir nesil yaratmak için gösterdiği gayretleri Atamızın resimlerine baktığımızda yüzündeki yoğunluğundan görebiliriz. Kimileri dini, kimileri de Atatürk'ü istismar ediyor. Irkçılık yapmadı, dini kullanmadı, siyasetin de, askerliğin de en iyisini yaptı. Sadece bir partinin değil Türk Halkının Atasıdır. Atatürk bayrağımız, İstiklal marşımız gibi ortak değerimizdir. Atatürk'ü sevmek için illa Partili olmak gerekmez. Zeki, üstün kabiliyet sahibi ve ileri görüşlü, ülkemizi milletimizle beraber yeniden kuran, yaptığı anlaşmalarla, devrim ve düzenlemelerle, söylem ve her türlü eylemlerle kendinden sonra bile değerinden kaybettirmeyen, gösterdiği yoldan sapmadan yürüyecek ilhamı miras bırakan Mustafa Kemal ATATÜRK'

Bre densiz sen olursan bensiz, ben de olurum sensiz!

Resim
Her yürekte adsız bir sevda vardır. Adlandıramazsın, adını paylaşamazsın ama o kalbinin bir köşesinde saltanatını kurmuştur. Sevilmesini bilmeyen sevmesini de bilemez. Öğretmek zor olsa da öğrenmek güzeldir. Ufak şeylerden zevk alabilmek, zarafet aramak, saygı istemek, değerli olmak, kimseye muhtaç olmamak, sıkı çalışmak, sessizce düşünmek ve doğru konuşmak en güzel insan özellikleridir. Mükemmel olmayan hayat yoktur, mükemmelsizliğe giden hayatlar vardır. Onu da biz insanlar yapıyoruz. Vermiş olduğumuz değerin bilincinde olunsa, beraber içilse çay, kahve daha güzel olurdu her şey. Ve bir gün biri çıkar karşınıza kahveniz de hatırını, aklınıza saygısını, kalbinize sevgisini bırakıverir. Sonra da yıllar önceki duyguları yeniden hissedersiniz. Her gece dua edersiniz içten içe seversiniz. Ve öyle bir gün gelir ki, kokusuyla uyuyup, sesiyle uyanmak için her şeyinizi feda edersiniz. Aşk anlayana, kavrayana, sindirebilene duygu yüküdür. Rol yapmakla, yalanla yürümez. Çünkü aşk l