Muhteşem Türk ATATÜRK



Dünyanın lider olarak kabul ettiği, söylediği her sözün arkasında duran, sonradan hata yaptık, özür dilerim demeyen, savaşmayı topraklarına giren düşmanları temizlemek için yapan ve bizzat ön safhalar da yer alan, yaptığı devrimlerle bir ulusu aydınlığa çıkaran, asla yeri doldurulamayacak, kalplerden çıkmayacak ulu önderimiz. Bir ülke için yapılacak her türlü devrim ve inkılabı yapmıştır. Gerisinden gelenlere yapılanlara sahip çıkmak kalmıştır. Bunu başarmak da en büyük erdemdir.

Cumhuriyet’in 15. yılı 29 Ekim de coşkulu törenlerle kutlanmaktadır. Ancak ATATÜRK'ün sağlık durumu ciddi bir hal almış, yardım da alsa çok güç hareket edebilir duruma gelmişti. Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri törenlerden dönerken boğaz vapurunu Dolmabahçe önüne getirmişler “İstiklâl Marşı ve Gençlik Marşı’nı söyleyerek” onu selamlamaktadırlar. Dışarda coşkulu ve içten büyük bir sevgi gösterisi vardır. Ses tonuna yansıyan bir hüzünle yanındakilere şöyle der: “Bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramında halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum. Bana gelecek bayramlardan söz etmeyin. Hatta gelecek aydan da söz etmeyin. Ekim ayını çıkarabilirsem bile Kasımı çıkarabileceğimi hiç sanmıyorum.” Yüzü her zamankinden daha solgun, elleri balmumu rengini almıştır. Gözlerinin çevresi mor halkalarla çevrili birer kuyu gibidir. Gençlerin coşkusu giderek artmış, gösterileriyle yer ve göğü inleterek onu görmek istemektedirler. Dr. Neşet Ömer ve Zeki Bozok’a, “Duyuyor musunuz bunlar bizim gençlerimiz. Cumhuriyeti emanet ettiğimiz gençlerimiz. Ne gür sesleri var. Öyle bir nesil yetişiyor ki, bu neslin heyecanı, yurt ve bayrak aşkı köreltilmeyecek olursa, dünyanın en mutlu ülkesi biliniz ki, Türkiye olacaktır. Gençliği köreltmek isteyenler çıkacaktır. Tarihe bakınız, gençleri körelterek ulusların mutluluğuna, esenliğine gölge düşürecek bedbahların çıktığını görürsünüz” der ve gençleri görmek, onlara el sallamak için hazırlanmasını ister.
Doktor “fakat paşam” dediğinde sözünü keser, “nedir fakat?” diyerek sert tepki gösterir. Gerisini odada bulunan Sabiha Gökçen şöyle anlatır: “Binbir güçlükle elbisesini giydirdiler. Ben de yardım etmeye çalıştım. Çektiği acıyı anlatmaya imkan yok. Yüzü çektiği acıdan morarıyor, ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu. Pencerenin önüne bir koltuk getirildi ve ATATÜRK koltuğa oturtuldu. İşte o zaman dışarda esas kıyamet koptu. Onu gören gençler çılgınca alkışlıyor, ellerindeki bayrakları sallıyordu. Görülecek bir manzaraydı. Gençleri buradan eliyle selamladı. Gözleri yaşarmıştı. ‘Bu bayramlar ve yarınlar sizindir güle güle’ dedi ve yatağına geri götürülmesini istedi. ‘Yoruldum, çok çabuk yoruluyorum. Beni lütfen yatırınız, onları görebildiğim için çok mutluyum’ diyerek uzandı...”
(ALINTI / Çankaya” F.Rıfkı Atay, İst.-1980)

Vatanı düşmanlardan kurtarıp bize teslim etmiş, ülkeyi o zaman ki koşullar da olabildiğince üst seviyeye ulaştırmak için canını ortaya koymuş, eğitimi, ufku, kültürü, zekası, ahlakıyla tüm dünyanın bugün dahi saygı duyduğu gerçek bir vatansever, başkomutan, gazi, mareşal olmuş, üstün şahsiyettir Mustafa Kemal Atatürk. Halktan kopuk, Osmanlı ailesinin saltanat saraylarında değil, her yöre de, her mecra da halkla yaşamıştır. Şimdi özgürsek, Demokrasi ve Cumhuriyet ile yönetilerek bugünlere kimsenin sömürüsü altında olmadan gelebildiysek Atatürk'ün ve Şehitlerimizin sayesindedir.

Varoluşunu yadsımak, yok oluşu unutmak içindir. Bizler genel de anlatılanı değil, anlamak istediğimizi anlarız. Çoğu zaman onu da anlamayız, anlasak bile yanlış anlarız. Bakış açısı insanın aynasıdır. En güçlü ideolojileri bile bir yandan ayakta tutan, bir yandan yok eden yine bakış açılarıdır. Gerçek biz görmek istediğimiz biçimde şekillenir. Bakış açısı kişilerin niyetine paralel ilerler, inanmak istediğin neyse o yönde şekillenir, istediğin kadarını algılar ve seçtiğin kadarını yaşarsın.

Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyette alnımız temiz, başımız dik, vicdanımız hür, kalbimiz vatan sevgisiyle dolu ve gururluyuz. Türkiye'nin yönetim şekli Cumhuriyettir, demokrasidir. Kimsenin kölesi olmadan halkın kendi kendisini yönetebilmesidir. Hepimizin Cumhuriyet Bayramı Kutlu, Ülke olarak aydınlık yarınlar bizimle olsun.

HÜLYA ÇAKICI 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Hayat Kişiye Özeldir

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta