İNSANLARDAKİ İÇGÜDÜ-SEZGİ-AKIL ÜÇLEMESİ


İnsanoğlu keşfedilmesi çok zor, bir sırlar denizidir. Yaşadığımız sürece belki de bu denizin çeyreğini bile yüzemeyiz. Bazılarımız hangi yöne doğru yüzeceğini, nerede dinlenmesi gerektiğini, nerede meyve verip çoğalacağını ve nerede bir bütün olacağını bulamadan denizde boğulur gider.

Yaşam kaynağımız olan bedenlerimiz bu duruma doğal tepki verdiği zaman bunu, İÇGÜDÜ olarak adlandırırız.
Ruhlarımız doğal bir tepki verdiği zaman bunun adını da, SEZGİ koyarız.
İÇGÜDÜ VE SEZGİ birbirine benzer gibi görünse de çok farklıdırlar gerçekte.
İÇGÜDÜ bedene aittir, yontulmamıştır, kabadır.
SEZGİ ise ruha aittir, zarif ve incedir.
İkisinin arasında bir yerlere de işin uzmanı olan, AKIL oturmuştur.
AKIL, asla doğaçlama tepkiler vermez. AKIL = BİLGİ demektir.
AKIL, yani bir diğer değişle BİLGİ, kişinin kapasitesine göre gelişip büyür.

Bilinçaltımızın ana merkezini, İÇGÜDÜ oluşturur.
Üst bilincimizin ana merkezini ise, SEZGİ oluşturur.
BU İKİSİNE HÜKMEDEN, bence bizim kişiliğimizi ve hayattaki yol alışımızın yönünü belirleyen, bilincin merkezinde ise AKIL vardır.
İÇGÜDÜ bizi bir şeyler yapmaya zorlar. Hatta bazen irademiz dışında olur bu zorlama.
SEZGİ'nin görevi bu durumda yol bulmaktır. Çünkü bilinçaltının merkezinde içgüdü vardır.
AKILIN bulunduğu konuma da belirli bir şey yapmak yada yapmamak için bir yol bulmak düşer.

İşte AKIL yani BİLGİ burada kendini gösterir.
Çünkü; İÇGÜDÜMÜZLE ve SEZGİMİZLE gittiğimiz yolda, AKIL hop dedik dur bakalım, kulaçlar
geriye veya yana atılsın diye bizi uyarır. Bunu da aldığımız eğitim, doğduğumuz, büyüdüğümüz ve yaşadığımız ortam vs. belirler. Sezgi aslında zekamızdır. ZEKA doğuştan vardır. Eğitimle tabi ki daha da şekillenir. Ama sıradan bir köylü zekası sayesinde bir ÇINARI kurtarabilir.

Arabaların yeni icat olduğu bir dönemde asırlık bir çınar ağacı varmış, bu bütün bir yolun tamda ihtiyaç duyulan bir yerini kaplıyormuş. Bir tarafı toprak parçası, bir tarafı sığ bir göle yakınmış. Kral bu ağacın gölgesinde uyuduğu, oynadığı, okuduğu, aşık olduğu kadınla beraber olduğu ve evlendiği için çınarın kesilmesini istemiyormuş. Ülkedeki bütün bilim adamları ve ileri gelenler sadece kesilirse yolun kullanılabileceğini söylüyorlarmış. Bir gün bu tartışmaların olduğu bir esnada, eşeğinin sırtında pazarda satış yapmaya giden bir köylü yoldan geçiyormuş. konuşulanlara kulak misafiri olmuş. NEDEN SIĞ OLAN GÖLÜ ŞATOYU YAPTIĞINIZ GİBİ ÖNCE TOPRAKLA DOLDURUP
ARKASINDAN SAĞLAMLAŞTIRMIYORSUNUZ BÖYLECE ASIRLIK ÇINAR YİNE SUYLA
BESLENİP GÖLGE YAPAR. KRALIN ANILARI DA TAZE KALIR DEMİŞ. Bu hepsine mantıklı ve zekice gelmiş.

Burada köylüdeki akıl değil, zekadır. İleri gelenlerdeki ise zeka değil AKILDIR.
Yani SEZGİ ve köylünün İÇGÜDÜSEL olarak verdiği tepki, ZEKADIR.
İleri gelenlerin bu kuramın üzerine oluşturdukları üretim ve fikir de, AKILDIR.

HEPİMİZE İÇGÜDÜMÜZÜ, SEZGİMİZİ VE AKLIMIZI kullanabileceğimiz bir ömür diliyorum.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir