Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bhopal felaketi!

Resim
Kıyametin kopmasını boşuna beklemeyin, zaten her gün kopuyor. Ülkeler ülkeleri sömürmese ülkeler vatandaşlarını, vatandaşlar da vatandaşlarını sömürür. Adaletin dağıtımı sorunluysa o yerde adaleti kimse anlamamış sadece sözlükte görmüştür. Adaletin olmadığı yerde kuvvetliler kendi kurallarını dayatırlar. 3 Aralık 1984 günü, ABD kökenli Union Carbide firmasının Hindistan’da Bhopal’de kurduğu böcek ilacı üreten fabrikadan yanlışlıkla 40 ton metil isosiyanat gazını dışarı atması 18.000 kişinin ölümüne, 150.000’den fazla insanın zehirlenmesine neden oldu. Çevresel etkileri Çernobil faciasından bile korkunç olan bu kaza sonrasında, Bhopal eyaleti doğal afet bölgesi ilan edildi. Greenpeace’in bölgede kazadan 20 yıl sonra, 2004 yılında yaptığı ölçümlerde, toprakta normalin 6 milyon katı toksik madde bulundu. İnsanların kendilerine ait hür iradeleri ve fikirleri olmayınca, yönetenleri ne derse bir o tarafa bir bu tarafa savrulur. Köle gibi kullanılırlar. İnsanlar dünyanın en tehlikeli

Uzay Halkı

Resim
400 milyar yıldızı olan sıradan bir galaksinin, onun sıradan bir yıldızının, sıradan bir gezegeninde yaşıyoruz. Milyarlarca gezegenin içinde sadece dünyanın canlı bulundurması mantıklı mı. Dünya dışında canlıların veya uzaylıların olduğunu ispatlayabilecek 5 kanıt... 1- Mısır Piramitlerinin Dizayn ve inşaatında uzaylıların müdahalesi spekülasyonları ve Mısır Hiyeroglifleri... 2- Ed White ve James Mcdivitt Haziran 1965'te bir Uzay aracıyla Hawai üzerinden geçerken uzun kolları olan tuhaf görünümlü metalik bir nesne gördüklerini söylemişler. Çektikleri fotoğrafın camdaki pırıltıdan dolayı makinenin gördüğü şeyi olduğu gibi çekemediğini söylemişler. Söylediklerine göre bir video da çekmişler ama yayınlanmasına izin verilmemiş. 3- NASA'nın Ufo ve Uzaylıları insanlardan sakladıkları iddaları. 2015 Haziran ayı Uluslararası Uzay İstasyonu dış yüzeyindeki kameralarından canlı yayın yaparken izleyiciler arka plan da dünyanın atmosferinde ayrılan ve başka bir noktaya ilerlere

Garip olaylar ülkesiyiz!

Resim
Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus, ne kentlerin büyüklüğü, ne de üretimdir. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir. Karanlığa karşı, karanlıkla mücadele edilmez. Sistem bozuk insanlar sadece kurban. Türkiye'de işini doğru dürüst yapacak ehli insan kalmadı. Paran varsa insansın yoksa bir hiçsin. Kader deyip geçiştirirler olayı, insan hayatı bu kadar ucuz. Hasta mazlum, doktor masum. Sonuç, hakimler hekimleri severler. Hipokrat yemini eden doktorlar göreve başladıktan kısa zaman sonra doktorluğun insani bir görev olduğunu unutuyorlar. Bilgilerini yenilemiyor ve değişik vakalarında olabiliceğini göz ardı ediyorlar. Türkiye'de doktorların %95'i kasap. Kesme, biçme başına göre prim alıyorlar. Doktorlar artık doktor değil pazarlamacı olmuş. Suriyeli doktorları da Kanada, Amerika, Almanya kaptı bize işe yaramazları kaldı. Her yere tıp fakültesi açarak, performans sistemiyle sağlık sorunu bu kadar çözülür. Sağlıkta devrim dedikleri bu olsa gerek. Ticare

Masumiyet Kehanetleri

Resim
Kafese kapatılmış bir kızıl gerdan, Boğar tüm Cennet'i öfkeye. Kumru ve güvercinlerle dolu bir kumru evi Titretir Cehennem'in tüm bölgelerini. Bir köpek, kapısında açlıktan ölen efendisinin, Haber verir çöküşünü devletin. Hor görülen bir at yol üstünde Yakarır insan kanı için Cennet'e. Her feryadı yaban tavşanının, izi sürülen, Bir elyaf koparır beyinden. Bir tarla kuşu, kanadından yaralı, Susturur bir Kerub'un şarkısını. Kışkırtılmış ve kavgaya hazırlanmış dövüş horozu Ürkütür yükselen güneşi. Her kurtun ve aslanın uluyuşu Ayağa kaldırır Cehennem'den bir insan ruhunu. Orada burada gezerken yabani geyik Uzak tutar insan ruhundan kederi. Hor görülen bir kuzu yol açar isyana Yine de bağışlar kasap bıçağını. Küçük çitkuşu'nu inciten adam Sevgi görmeyecektir insanlardan. Kim getirirse öküzü gazaba Asla sevilmeyecektir kadınlar tarafından Sineği öldüren oyunbaz oğlan Tadacaktır düşmanlığını örümceğin. İşkence eden kişi mayıs

Hz. Muhammed ve çocuk sevgisi

Resim
Ey çocuk unutma her şey hayal etmekle başlar, orada güneş var diyorsan vardır. Yine güneş doğuyor çocuklar umutlanın. Sistem okullar da çocuklara empati öğretmez, sahte kahramanlarla süslediği hikayelerle savaşları över, ölümleri kutsar. Kendi ırkıyla gurur duymasını ister, ister ki çocuk ötekilerden nefret etsin. Bu şekilde politik çıkarlar uğruna kendini feda edebilecek gönüllü köleler yetiştirir. Hz. Peygamber engin bir tevazu içinde çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, gördüğünde onlara selam vermiş, hal hatırlarını sormuş, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmiş, onların kusurlarını da hoş karşılamıştır. Bundan dolayıdır ki, dünyanın en mutlu çocukları onun yaşadığı dönemin çocuklarıdır diyebiliriz belki de. İşte hayatımızın her alanı için en güzel örnek olan Hz. Peygamber’in Medine sokaklarındaki miniklerden Zeyd'le olan hatırası: Zeyd 3 yada 5 yaşlarında idi. Zeyd’in çok bağlandığı ve sevdiği adını Umeyr koyduğu küçük bir kuşu vardı. Hz. Peygamber Zeyd’i he

Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın!

Resim
Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Mediha bir yıl önce Mustafayı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, bayan Mediha onun kağıtlarını büyük kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x) yapmaktan ve kağıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu. Bayan Medihanın okulda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu. Mustafanın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak onun hayatını gözden geçirdiğinde bir sürpriz ile karşılaştı. Mustafanın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu v

Bana eşlik etmek ister misin?

Resim
Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini, en iyisini ona verirmiş. Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için onu çok kıskanır üzerine titrermiş. Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur, sorunun çözümünde ona destek verirmiş. Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve onunla hiç ilgilenmezmiş. Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş. En çok sevdiği dördüncü eşine, "Ölüm yolculuğunda bana

FİLOZOFLARA GÖRE İNSAN NEDİR?

Resim
KONFÜÇYUS: İnsan, öğrenen hayvandır. THALES: İnsan, araştıran hayvandır. SOFİSTLER: İnsan, kazanan hayvandır. SOKRATES: İnsan, sorgulayan hayvandır. PLATON: İnsan, toplumsal hayvandır. ARİSTO: İnsan, düşünen hayvandır. SEPTİKLER: İnsan, şüpheci hayvandır. STOİKLER: İnsan, her şeye alışan hayvandır. HERAKLIETOS: İnsan, tartışan hayvandır. J.LOCKE: İnsan, deneyen hayvandır. J.DEWEY: İnsan, çıkarını düşünen hayvandır. I.KANT: İnsan, eleştiren hayvandır. DESCARTES: İnsan, konuşan hayvandır. G.W. HEGEL: İnsan, sistematik hayvandır. GAZALİ: İnsan, tutarsız bir hayvandır. A.CAMUS: İnsan, itiraz eden hayvandır. K.POPPER: İnsan, yalanlayan bir hayvandır. T.KHUNN: İnsan, teori kuran bir hayvandır. K.MARX: İnsan, mücadeleci bir hayvandır. E.FROMM: İnsan, seven bir hayvandır. H.BERGSON: İnsan, araç yapan bir hayvandır. F.NIETZSCHE: İnsan, düpedüz hayvandır.

Sevgi başka bir surette geri dönecek!

Resim
Bir avuç erdemli insanın sayesinde dünya için umutlanıyoruz. Güven vermekte, güven duymak da önemlidir ama en önemlisi duyulan güveni boşa çıkarmamaktır. Kalpte sevgi yoksa iyi bir insan olamazsınız. Hikayeye göre, günün birinde Franz Kafka rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta küçük bir kıza rastlamış. Kız ağlıyormuş. Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve bu onu oldukça üzmüş. Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş ve ertesi gün aynı nokta da buluşmak üzere sözleşmişler. Bebeği bulamaması üzerine Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış ve buluştuklarında kendisine okumuş: “Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım. Sana başımdan geçenleri anlatacağım.” Bu birçok mektubun ilkiymiş. Kafka küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş. Küçük kız da bu şekilde avunurmuş. Derken gün gelmiş ve görüşmelerin de artık sonu gelmiş. Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek geti

UYURSAN ÖLÜRSÜN!

Resim
Mutlu uyumak lazım azizim. Madem uyku yarı ölüm halidir, o halde mutlu ölmek lazım her gece. Her gece ölürüm ve her sabah uyanırım. Çünkü kuşlar uçuyor ve hayat kısa. Mutluluğun artık yeni bir tanımı var: Nefes alıyorum. Yaşıyor musun? Evet. Mutlu ol. Yaşıyor musun? Hayır. Tüh. Aslında yaşam bir ölü uykusu ve insancıklar bu uykuda gördüklerini, rüya zannediyor. Bilseler tüm bunların kabus olduğunu uyanmak için kendileri sıçrayacaklar uykudan ter içinde ve nefes nefese kalıp 'şükürler olsun uykudaymışız' diyebilmek için. UYURSAN ÖLÜRSÜN! Uyumasan da sonuç değişmiyor. İnsanlar uykudadır ölünce uyanacaklar. Uyandığımızda çok şaşıracağımızı düşünüyorum. Evet. Bazısı sevinçten bazılarıysa dehşetten. Uyumamalı! Unutmamalı! Deniyorum. Kurban aşık olmuşsa celladına. Ölüm uykusu bu olsa gerek. Bir çeşit baygınlık gibi. Ağırcasından. Biz uyumayalım. Zaten uyku düzenimiz bozuldu uyuyamıyoz kardeş. Her şey bir illüstrasyon. Hayatta her şey mümkün. Zeki olmaktan başka ş

Boş işler...

Resim
Nereye gideceğini bilmeyen boşa kürek çeken adam yolu kime sormalı, küreği mi? Yoksa denize mi? Eskiden Türkiye'nin en büyük sorunu cari açık sanıyordum. Ama beyin açığı ve yokluğu muazzam seviyede. İnsanımızın algısı vitrindeki cansız mankenden farklı değil. Türkiye'nin durumu ciddi. Yat sektörü de çok ağır şekilde etkilenmiş durumda. Yabancı bayraklı teknelerin çoğu Yunanistan'a gittiler. Bizimkiler zamanında müdahale edemeyince ve Yunanistan'daki marinalar bağlama fiyatlarını indirince ve Türkiye'nin geo-politik sorunları dışarıya negatif olarak yansıyınca, Yabancılar teknelerini Yunanistan'daki marinalara bağladılar. Bu durumdan Türkiye'deki Yat sektörü çok ağır şekilde etkilenmiştir. Çözüm bulmaya çabalayan birileri var mı? Bir Doları Dövizci de bozdurup ülke ekonomisini kalkındırmaya çalışan beyin işlevini yitirmiş insanlardan çok şey bekliyoruz. Turizm bitti, bağlı sektörler can çekişiyor. Acenteler, oteller, tedarikçi firmalar arka arkaya kapan

Siyaset ve zerafet iç içe!

Resim
Bir röportaj sırasında Demirel'e gazeteci sorar; - İsmet İnönü ile aranızda bir sıkıntı mı var? Demirel'in cevabı; - O arkasına koskoca Kurtuluş Savaşını almış bir kahraman. Ben kimim ki onunla bir sıkıntım olabilsin? Demirel'in ilk başbakanlık dönemi, Anıtkabir ziyaret ediliyor. Demirel protokol gereği önde yürüyor. Bu durumdan rahatsız. Adımlarını yavaşlatarak İsmet Paşa'nın yanına gelmesini bekliyor. Bunu fark eden Paşa hızlıca Demirel'e yanaşıyor ve, - Yürü, yürü rahat ol, sen başbakansın. Protokol kimsenin değerini düşürmez, diyor. Siyaset ve zerafet iç içe. Nezaket, tavır, üslup, devlet adamlığı, adam gibi adamlık bu olsa gerek. Mekanları cennet olsun. Umarım günümüz siyasi liderleride kolkola girebilsinler, zaman kenetlenme zamanı. Merhum Sayın Necmettin Erbakan, Kocatepe Caminin avlusunda cenaze namazı için bulunurken hasta ve tekerlekli sandalye üzerinde olmasına rağmen, Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakan sıfatıyla geldiğinde saygısı gereği gü

Ve sonra ne oluyor biliyor musun?

Resim
Ve sonra ne oluyor biliyor musun? Yarım kalıyorsun, değişiyorsun. Biraz güvensiz, biraz umutsuz, biraz da umutlu. Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Ve sonra ne oluyor biliyor musun? Bir zamanlar uğruna dünyayı karşına alabileceğin adam yabancılaşıyor sana. Adım adım uzaklaşıyorsun. Kör kalsa, yatalak olsa, bacaklarını kaybetse vazgeçmeyeceğin adamın buna hiç değmediğini fark ediyorsun. Bir an geliyor bir şeyler kırılıyor içinde, bir şeyler dökülüyor ve geçiyor, bitiyor. Ve sonra ne oluyor biliyor musun? Ölmeye gidiyoruz diyerek ellerini tutsa, tereddütsüz gideceğin adamı hayretle izliyorsun. Usulca ağlıyorsun bir köşe de, gidişine değil, yaptıklarına, zamanına, vazgeçtiklerine ve bunu hak etmeyişine ve aslında kendin için ağlıyorsun. Ve sonra ne oluyor biliyor musun? İp kopuyor en sağlam yerinden. En güvendiğin adamın bıçak izi kalıyor sırtında. Kelimelerle anlatılamayacak kadar sarsılıyor hayallerin. Grileşiyorsun. Oysa biraz umudun olsa, her şeyi yapardın uğr

Dünyanın En Zehirli 10 Hayvanı

Resim
Dünyanın En Zehirli 10 Hayvanı 1- Kral Kobra: Bu yılanın tek bir ısırığı 20 insanı anında öldürmeye yetiyor. Tek bir ısırığı çok büyük bir Asya filini de 3 saat içinde öldürür. 2- Kara Mamba: Kara mambanın tek ısırığı 100 insanı öldürmeye yetecek kadar zehir içerir. Gerekli panzehir uygulanmadığı zaman ölüm kesindir. 3- Gila Canavarı: Dünya üzerindeki en zehirli kertenkele türüdür. Amerika kıtasında yaşar. Isırığı tedavi edilmezse öldürücüdür 4- Huni Ağ Örümceği: 1 mg zehiri 10.000 fareyi öldürebilir. 30 dakikada öldürür. 2 metre uzaktan sıçrayabilir. 5- Ölüm Avcısı (Sarı Akrep): 1 mg zehiri 15.000 fareyi öldürebilir. Zehiri insanı 1 saate öldürebilir. 6- Büyük Patron (Taipan): Kobra yılanından 100 kat kara mambadan 50 kat güçlüdür. Avustralya'da yaşar. Bir ısırığı 120 insanı öldürecek güce sahiptir. Zehri 5 metre uzaktan etkilidir. 3 türü bulunan bu yılan dünya üzerindeki en zehirli yılandır. 7- Kutup Denizanası: 70 insanı aynı anda öldürebilecek zehir taşır. Ölü

Tanrı ve Adam

Resim
Bir adam ölür. Öldüğünü fark ettiğinde, Tanrı’nın elinde bir çanta ile kendisine yaklaştığını görür. Tanrı ile adam arasında şöyle bir konuşma geçer: Tanrı: Haydi oğlum gitme zamanı. Adam: Bu kadar mı erken? Bir sürü planım vardı… Tanrı: Üzgünüm ama gitme zamanı. Adam: O çantada ne var? Tanrı: Sahip oldukların! Adam: Sahip olduklarım mı? Yani eşyalarım mı? Elbiselerim, param... Tanrı: Onlar asla sana ait değildi, onlar dünyaya aitti. Adam: Anılarım mı? Tanrı: Hayır. Onlar zamana ait… Adam: Yeteneklerim mi? Tanrı: Hayır. Onlar koşullara ait… Adam: Arkadaşlarım ve ailem mi? Tanrı: Hayır oğlum. Onlar yürüdüğün yola ait… Adam: Karım ve çocuklarım mı? Tanrı: Hayır. Onlar kalbine ait… Adam: O zaman bedenim olmalı? Tanrı: Hayır hayır. O toprağa ait… Adam: O zaman kesinlikle ruhum olmalı! Tanrı: Üzücü bir hata yapıyorsun oğlum. Ruhun bana ait… Adam gözlerinde yaşlar ve kalbinde korkuyla çantayı Tanrı’nın elinden alıp açtı… BOŞTU! Kalbi kırık, göz yaşları yanaklarından a

Elçiye zeval olmamalıydı!

Resim
Putin'in Büyükelçi Andrey Karlov'a son bakışı. Gerçek bir acı var bakışlarında. Öz ağlamayınca göz ağlamaz derler. Nasıl içten üzüldüyse. Umarım acısıyla değil, devlet adamlığıyla hareket etmekten vazgeçmez. Bakışı önümüzdeki aylar, yıllar bu işte parmağı olanlar için fırtına habercisi gibi. Büyükelçiye gözleriyle bunu yapanlara cehennemi bu dünyada yaşatacağına söz veriyor. Bu acıyı unutmaz ve bu yarada kolayca kabuk bağlamaz. Gelenek, görenek, kültür, karakter her şeyimiz yozlaştı, bozuldu. Kalleşlik, namertlik bizim töremizde yok, savunmasız insanı öldürmek hele hiç yok. Oyun büyük oyuncu çok. Masum bir insanı sırtından vurdular. Katil denilen Yavuz Sultan Selim bile hediye diye dışkı dolu sandık getiren elçiyi, 'herkes yediğinden ikram eder' diyerek lokum dolu sandıkla geri yollamış. Elçi öldürmek ne dinimizle, ne geleneklerimizle, ne de insanlıkla bağdaşmaz. Ülkemizde bir yabancı vurulduğu için çok üzgünüz. Misafiri tabut ile göndermek bize yakışmadı. İnsan

Halil İbrahim bereketi

Resim
Vaktiyle Birbirini Çok Seven İki Kardeş Varmış. Büyüğü Halil. Küçüğü ise İbrahim... Halil, evli çocuklu. İbrahim ise bekarmış... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş. Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış; İbrahim kardeşim, ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki abi, demiş İbrahim. Ve Halil gitmiş çuval getirmeye. O gidince düşünmüş İbrahim: Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine. Böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine. Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi İbrahim demiş, önce sen doldur da taşı ambara. Peki abi. İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşmüş yola. O gidince Halil düşünür bu defa der ki: Çok şükür ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekar. O daha çalışıp para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşünerek kendi payından atar onunkine birka

Dönüş yalnız var olan ışığa!

Resim
İnsanın bazen yapabileceği tek şey her şeye rağmen yaşamaya devam etmek. Yıkımın bizi yıkmamasını ve fonksiyonel kalmayı sağlayan tek şey bu. Hayat hiçbir şey için garanti vermez. Fırsatlar ve seçenekler sunar. Yeterince cesursan başarmak için denersin. Kendini sorgulayıp iç gözlem yapmak perdeyi aralar. Gitmek gereken yer kendimizken bunu kabullenmeyen bizler. Yol gerçek biz biriz. Uzun gerçeklerin hikayesi tek gerçek bilinç düzeyinde izlenen yol ve bizim düşlerimizin bizi götürdüğü yer biz. Sorgulanmayan yaşamda, alınan hava sadece karbondioksittir. Kuralların olsun ama başkalarını dışlamak, yargılamak için kullanma. Doğrularını putlaştırma, inancınla büyüklük taslama. Kurallar bağımlılığa dönüşmeden bizi gitmemiz gereken yere götüren harita gibidir. İzlediğimiz yolu bilmemiz için. Bilinç düzeyi bilinçaltının etkisi aracılığı ile yorumlamalar ve yargılar sonucu oluşur. Her şey bilinç düzeyinde gerçeklik olarak algılanmış olsaydı düş diye bir şey kalmazdı. Çünkü düş yaşadığımı

İnsan düzelince dünya zaten düzelir...

Resim
Adam, pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için pijamalarını çıkarmadan gazetesini alır. Düşüncesi bütün gün miskinlik evde oturmaktır. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak gelir; "Baba sinemaya ne zaman gideceğiz?" diye sorar. Baba oğlunu bu hafta sonu sinemaya götürmeye söz vermiştir ama canı hiç dışarı çıkmak istemediğinden bir bahaneyle oğlunu başından savmak ister. Birden gazetenin promosyon olarak verdiği dünya haritası gözüne ilişir. Önce dünya haritasını keserek küçük parçalara ayırır ve oğluna: "Eğer bu haritayı birleştirip düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim." der. İçinden de kurtuldum diye sevinir. Coğrafya profösörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez." diye düşünür. Aradan 10 dk geçtikten sonra oğlu, babasının yanına koşarak gelir; "Baba haritayı düzelttim, sinemaya gidebiliriz." der. Adam önce oğlunun söylediğine inanamaz. Ama haritanın tamamlandığını görünce şaşıracak; "Bunu

Esaretin cesareti!

Resim
Çok konuşulup az söylendiğinde, boş zaman değerlendirilmeyip, boşa geçen zaman yaratıldığında, gidenin değil, kalanın terk eden olması yaşandığında, işte o zaman hayatı yaşamadığını, hayatın seni tükettiğini anlarsın... Kendi aklınla yaşamak kendi kendini adam etmektir, zeka ve bilgiyi kullanarak etinden kemiğinden kendini inşa etmektir. Aslında herkes kendini yaratır ve çabalar acı vermeye başladığında kendisini zorlamaya devam edebilen kazanır. Merdivenler yorucu olduğu kadar insanı güçlü kılar, hep son adımda daha ne kadar var dersin. Yeter ki umudun olsun azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. Kendinde olanları objektif olarak yargıla sonuçta sen kazanacaksın. Sen varsan herkes var sen yoksan kimse yok, önce sen. Kendini sev çünkü sana bir tek sen gerekiyor. Dünya denilen yere geldik, gidiyoruz. Ne ağlamaya, ne yanmaya değecek hiçbir şey yok, seni sevdiğim kadar yaşıyorum, yaşadığım kadar da seviyorum hayat. Kolay değil yaşamak, hayatın bütün darbelerine göğüs germenin oluştur

İnsan yaşadıkları ile yaşlanır...

Resim
Geçmişteki kötü yaşanmışlıkları unutmayan bir insan, mutluluğu yakalayamaz. Yaşadıkça hatalarımızı anlıyoruz. Geriye dönüp baktığımızda ağzımızdan çıkan keşkelerle kalakalıyoruz. Her yaş bir yanlışı getirir, bir yanlışı düzeltir. Hayatta sadece yaşadığımız yaşın mı acemisiyiz? Yaşadığımız müddetçe her şeyin acemisi olduk zaten. Dün, bugün, yarın derken aklımızda hep tek haneli yaşlarımız kaldı. Güzel dünler, güzel günlerin temeli aslında, daha neler yaşayacağımızı bilemediğimiz, yeni yeni yaşlarımızda. Hayat üniversitesinden mezun olduğunda dört kollu tabuta binmiş gidiyor olursun. Yaşam inişli çıkışlıdır, tam düştüm dersin ve bakarsın ki, bir kapıyı kapatan bin kapı açmış. Bir de bakmışsın küllerinden yeniden doğmuşsun. Her asrın, her senenin, her ayın, her günün ve hatta her saniyenin insana öğrettiği bir şeyler var. Ama hayat öğrenmek isteyene öğretir. Alıcıları, frekansları açık olanlar hayat okulundan ve tecrübe öğretmeninden hayli önemli dersler alıp geleceğe ümitle

Sırlar detaylar da gizlidir...

Resim
Cehalet veba mikrobu gibi sarmış akbabalar da hazırda bekliyor. Keşke insanlara yaşanan olayları algılayabilme, düşünüp karar verebilme dersi verebilsek. Kimse neden olaylar bu noktaya geldi diye bilmiyor, sorgulayamıyor. Hayata karşı beklentilerimiz öyle düştü ki, hayatta olduğumuz her gün kendimizi şanslı hissediyoruz. Tanrı'ya inanan insan olmak kolay, asıl mesele Tanrının inanacağı insan olmakta, insan olmak ve insan kalabilmekte. Cahillik böyle bir şey; her şeyi bildiğini sanan, her şeye maydanoz olan, aşağılık duygularını körelterek herkesten üstün olduklarını göstermeye çalışıp daha da aptal bir duruma düşen insanlar topluluğundan oluşuyor. Sonra niye geri kaldık acaba diye hayıflanıyoruz. Hala her şeyi yaradandan bekleyen bir zihniyetten ne beklenebilir ki. Herkes saygı, sevgi, barış içinde yaşasa, mala, mülke, paraya köle olmasa hayat daha kolay olurdu. Hz. Muhammedin güvenlik açısından iki hadisi var. Seyahate çıkacağınız zaman kimseye söylemeyin. Çarşıya, pazara, c

Öğretemeyenler vardır...

Resim
Ders veren İngilizce biliyor mu acaba? Ülkemizde okullarda ingilizceyi hiç kimse öğrenemiyorsa öğretemeyenler var demektir. Türkiye’de yabancı dil eğitimi sıfır ve sanki çok iyi yabancı dil eğitimi veriyorlarmış gibi bir de temel de olmamasına rağmen 9. sınıfta (lise bir) ikinci bir dil daha koymuşlar Almanca veya Fransızca. Diploma almak için okuyor bu nesil. Eğitim sistemi ve eğitmenler bunun üzerine yetiştiriliyor. Eğitim sistemi sınav geçmeye odaklı ve ezbere dayalı. Sadece İngilizce de değil, çoğu konu da kötüyüz. Kendi dilinde okuduğunu bile anlamayan gençler yetiştiren bir eğitim sisteminden ne beklenir. Yabancı dil öğrenmesinden önce iyi bir şekilde matematik, fizik, kimya, felsefe öğrenmesi gerekir ki hayata bilgiyle akılla devam etsin. 100 yıl önce başlayan İngiliz ekolunun bir eseridir bu. Bütün dünya Amerikan İngilizcesi öğrenirken bizim ülkemizde İngilterenin bile kullanmadığı kalıplar ezberletiliyor. Yazılı sınavda yüz alanların yurtdışında sudan çıkmış balık hal

Başarılı antrenörlük için 50 öneri

Resim
Başarılı antrenörlük için 50 öneri: 1- Eğitimin En Önemli Kuralını Unutmayın; Eğlenerek Öğrenilir! 2- Kazanmanın Her şey Olmadığını Anlatın! 3- Skor Kültürünü Değil, Spor Kültürünü Öğretin ve Buna Uygun Davranın! 4- Performanslarını Doğru Algılamalarını Sağlayın! Başarıları Kendilerine, Başarısızlıkları Başkalarına Mal Etmemeyi Öğretin! 5- Sporda Başarı İçin Yeteneğin Değil, Çalışmanın Önemini  Vurgulayın! 6- Öğretmenin Anahtarı Tekrardır! Tekrarlamaktan Asla Sıkılmayın! 7- Sporculara Sorumluluk Verin, Problem Çözme Yeteneklerini Geliştirin! 8- Etik Davranmayı Öğretin! 9- Sık Sık Spor Ahlakına Sahip Figürleri Örnek Gösterin! 10- Bilimi Unutmayın! Her Zaman Bilimsel Metotları Takip Edin! 11- Görsel Materyallerden Faydalanın! Duvarlar Boş Kalmasın! 12- Beraber Sosyal Faaliyetlerde Bulunun! 13- Disiplin Bir Yaşam Düzenlemesidir. Bu Düzen İçin Kurallar Kesin ve Net Olarak Ortaya Konmalı, Keyfi Olarak Değiştirilmemeli ve Uyulmasına Özen Gösterilmelidir. 14- Takımlarda Gru

EĞER HASTA OLMAK İSTEMESEN

Resim
Brezilyalı bir doktora ait yazı. Eğer hasta olmak istemiyorsan : Duygularını anlat. * Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar. * Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür. Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız! * Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir! Karar Vermelisin.. * Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır. * İnsanlık tarihi kararlardan oluşur. * Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir. * Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar. Olduğundan Farklı Yaşama. * Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir. * Aldatıcı görüne

Heimlich manevrası

Resim
"Heimlich manevrası" olarak adlandırılan ve solunum yolunun yemek ya da yabancı bir cisimle tıkanması sonucu boğulmayı engellemek için kullanılan tekniğin mucidi ABD'li doktor Henry Heimlich, 96 yaşında hayatını kaybetti. Heimlich, 1974 yılında, insanların solunum yolunun yemek ya da yabancı bir cisimle tıkanması sonucu boğulmalarını önlemek için bir teknik keşfetti. ABD'li doktor, kendi adının verildiği bu teknik sayesinde 100 binden fazla insanın hayatının kurtarıldığını belirtmişti. HEIMLICH MANEVRASI NASIL UYGULANIR? - Hastaya ayaktayken ya da oturur durumda arkadan sarılarak gövdesi kavranır. - Bir el yumruk yapılarak, başparmak çıkıntısı midenin üst kısmına, göğüs kemiği altına gelecek şekilde yerleştirilir. Diğer el ile yumruk yapılan el kavranır. - Kuvvetle arkaya ve yukarı doğru bastırılır. - Bu hareket 5-7 kez yabancı cisim çıkıncaya kadar tekrarlanılır. BİLİNCİ YERİNDE OLAN (bilinci açık) KİŞİLERDE HEİMLİCH MANEVRASI UYGULAMASI, Has

AŞK - ŞEMSIN 40 KURALI

Resim
AŞK - ŞEMSIN 40 KURALI Sufinin 40 altın kuralı 1. Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Allah dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer Allah dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir. 2. Kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil! 3. Kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye. 4. Kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza de