Kayıtlar

Haziran, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Her son aslında yeni bir başlangıçtır

Resim
Yaş otuz beş yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Cahit Sıtkı TARANCI Dante 35 yaşındayken kanto 1.1'de şöyle der: Nel mezzo del cammin di Vita Nostra. (Yaşam yolumuzun yarısında.) Dante bununla Zebur'a gönderme yapar. Zebur'da ortalama insan ömrü 70 yıl olarak geçer. Ümidimiz kalmayınca hepimiz arzularımızla yaşamaya başlarız. Arzuları yitirirsek de ümidimizle yaşarız. İki kavramın arasındaki fark şu. Arzu dilektir. Umut aktiftir mücadeledir. Arzuyu tetikleyen ümittir. Ümit biterse arzu da biter. Ümidin bitmesi de yaşamsal gayenin bitmesi demektir. Ümit biterse amaç biter dolayısıyla mücadeleye gerek kalmaz ve sadece dileklerimizle yaşarız. Pandoranın kutusunda geriye bir tek ümit kalır. Onun için insanlık var olduğu sürece ümitler ölmez, insan ümidi olduğu sürece yaşar ümit biterse her şey bitmiş demektir. Ama ümitler kocaman bir dün olmuş gibi günümüzde, yine de neler geçmedi ki bunlar geçmesin imtihan eden illaki mükafatını da verecektir. Sabr

Tapu Güvencesi kalkıyor…

Resim
İnsanda mal kabilinden sayılacak yani bilançoda bir kalem oluyoruz. Artı değer, eksi değer konumuna geldik, insan değil kuluz, kulun tapusu olmaz kendisi maldır. Artık ev garantimiz de kalmadı, bu işin ucu en çok şakşakçı mülk ve arsa sahiplerine dokunacaktır. Koyunlar çobanların kaval sesine odaklanırken başka seslere sağır kalırlar çünkü. Bal tutan parmağını yalıyor. Denetimin, hesap sormanın olmadığı yerlerde savurganlık ve aşırılık olur. Belki suç hiçbir şeye ses çıkarmayıp sınırsız imkanı veren sorgulamayanlardadır kim bilir. Özgür olduğumuz duygusu oluşturarak koşulların sağlandığı ama nasıl davranacağımızın ve yaşayacağımızın sınırlarının çizildiği zamandayız. Aldığımız para kadar özgür hissediyoruz sonuç olarak özgürlük dağarcığı kısıtlı olanın ne hayali, ne reel bir katkısı olur. Garantili, rahat, risksiz işler peşinde olan bir milletiz. Ama devlet kendini bu kadar rahat, cazip, çekici yapmasaydı ve ayrıca özel sektörde en azından asgari düzeyde devlet koşullarında

Bağırmaya gerek yok sesini duy yeter!

Resim
Mutluluk, kendinle yüzleşmekle başlar ve sen yüzleşmelerine devam ettikçe devam eder. Gerçeklerden kaçarsın ama gerçeklerin sonuçlarından kaçamazsın. Hiç beklemediğin anda gelen dostla bir kahve içimi paylaşılan zaman. Arabada radyo dinlerken, sevdiğin bir şarkının çalması. Çocuklarından, arkadaşlarından, sevgilinden, eşinden gelen mesajlar. Açmasını beklediğin tomurcuğun çiçek açtığını görmek. Sağlıklı yaşadığımız her dakikanın kıymetini bilelim. Bazıları hele bir de gülse, hele bir de nasıl gülüyormuş görülse, İşte o zaman istifa eder bütün kelimeler. Biz artık cümle kuramıyoruz diye. İşte mutluluk... Hep anlık... Şu an bunları yazabilmek ve birileriyle paylaşabilmek de mutluluk. İnsanın yüzünde taşıdığı ifade sırtında taşıdığı elbiseden çok daha önemlidir. Masum ve sevgi dolu yüz hayata tutunmanın en önemli şartıdır. Hayat güzelliklerden yana bir bakıyorsun gözyaşı döküyorsun. Hayat devam ediyor bağırmaya hiç gerek yok, sadece sesini duymak yeter. Her insan sevme

GELECEĞİ YENİDEN YAZ

Resim
Bir gün istiridyenin içine bir kum tanesi girer. İstiridye kum tanesinden rahatsız olur ve onu sedefle kaplayarak başka bir şeye, değerli bir inciye dönüştürür. Hepimiz hayatımızdaki kum tanelerini inciye dönüştürme gücüne sahibiz. Ama benim ki kum tanesi değil kaya parçası diyorsanız bu daha da güzel. Çünkü bu sayede dünyanın en büyük inci tanesine sahip olacaksınız demektir. Sen değiştiğinde, HER ŞEY DEĞİŞİR, Sen değiştiğinde, GELECEĞİN YENİDEN YAZILIR. Hayatta istediğin şeyler için uğraşacaksın elinden geleni yapacaksın. Baktın olmuyor vazgeçmeyi de bileceksin. Ve bazen mutlu olmak için başkalarının üstünü çizeceksin. Çünkü geçmişe ve arkamıza sürekli bakarsak bekleyen güzelliklere ulaşamayız. Birlik olmak güzeldir ama bazen ayrılmak gerekir kendi dünyamıza doğru. Hani derler ya herkes senin ters istikametinde ise dön bir bak belki yanlış yönde olan sensin diye. Ben baktım yanlış olan ben değilim sürü şeklin de bir yöne gidiyorlar diye onlara ayak uydurmak zorunda değilim.

Dünyanın ekseni...

Resim
Dünyanın ekseni on'ar bin yıllık yada daha fazla dönemler de kayabilir. Dolayısıyla bölge bölge iklim değişiklikleri yaşanır. Dünyanın ekseni kayıp, kutuplar ekvatora gelirse buz kütleleri erir ve sular dünyayı basar. Sonra kar olup, yeni kutup bölgesine yağarak kuzey ve güney kutbunu oluşturur. Bugün kutup olan yerler geçmişte başka yerdeymiş, şimdi çöl olan Afrika geçmişte yeşil bir ova, belki de bir denizmiş. Geçmişte verimli arazi olan yerler, bugün kurak çorak bir arazi olmuşlar. Mısır piramitleri içinde geçerli bu durum, Amazondaki ormanlarla kaplı şehirler içinde yani her yer için geçerli. Eksen kaydı, iklim değişti herkes göç etti. Eksen kayması da bilinçli olarak gerçekleştirebilir. Piri Reisin haritasını bile böyle açıklayabiliriz. Tonlarca kar altında olan karasal alanın haritası nasıl çıkmıştır. Çünkü oralar bir dönem kutup bölgesi değil, dünyanın başka bir eksenindeydi ve kolayca haritası çıkartılabildi. Kabul etmek gerekir ki, dünya tarihi bir kaç kere resetle

Tanıyınca hemen kaç...

Resim
Sürekli sizi eleştirenler. Burnundan kıl aldırmayanlar. Boş vakitlerin de sizi arayanlar. Yalnız kalmamak için sizi isteyenler. Gözü dışarıda olanlar. Yürümeyen ilişkiler için hep karşı tarafı suçlayanlar. Sürekli haklı çıkmaya çalışanlar. Kendi isteklerini dayatanlar. Sizi değiştirmeye çalışanlar. Size bağıranlar. Geçmişi unutmayan kinciler. Anne, baba ya da geçmiş ilişkilerinin hırslarını sizden çıkaranlar. Sürekli eski sevgilisinden bahsedenler. Eski eşiyle, sevgilisiyle barışmak isteyenler. Görüşenler. Hem ilişkiyi yönetmek isteyen, hem de adım atmayanlar. Geçmiş ilişkilerindeki terk edilme ve öfkelerini size yansıtmaya çalışanlar. Arayınca sen aradın, aramayınca neden aramadın, diyen dengesiz tipler. Sürekli sen bunu dedin, sen bunu yaptın diyenler. İş için bir yere gittiğinizde bozuk atanlar. Kadın hem çalışsın, hem de yemek pişirsin, bana hizmet etsin diyenler. Olmayacak hayaller kurmamalı insan. Hayalleri de yaşamları ile paralel olmalı. Hayale de, sevg

Durum içinden durum çıkarmak

Resim
Dünyanın en etkili zehri de o zehre ilaçta insandır. En büyük zehir insanın kalbindeki kin ve nefret zehridir, içten içe öldürür insanı. Düşünce sahibini ortadan kaldırmakla düşüncenin yok olacağını sanmaktır. Durum içinden durum çıkarmak, iyinin içindeki kötüyü, kötünün içindeki iyiyi çıkarmaktır. Kendini keşfettiğin anda doğarsın. Mükemmel olan herkes merhametli olmayabilir ama merhametli olanlar mükemmel görünebilir. İnsanları birleştiren duygulardır. Bir odada yanan dört mum varmış. Önce sevginin mumu sönmüş ardından yavaşça barışın arkasından mutluluğun mumu sönmüş derken odaya bir çocuk girmiş ve aaa mumlar sönmüş diye yakınmış. Adı umut olan dördüncü mum demiş ki, korkma ben ve sen olduğumuz sürece diğer üç mumu da yakabiliriz ve çocuk alıp umudu diğer üç mumu da tekrar yakmış. Umut insanın içinde sönmeyen bir ışıktır. Keşkelerimizin değil, iyikilerimizin olduğu bir hayat gerek bizlere. Yaşamımız niyetlerimizle anlam kazanır, arzu ve isteklerimiz yaşama anlam katar. Ha

Bir duruşu, bir zerafeti olmalı insanın!

Resim
İnsanı insan yapan idealleri, duruşu, onuru ve şerefidir. İnsanlık tarihi boyunca bunlara daha bir değer biçilememiştir. Önemli olan sonuç değil süreçtir, sürecin kattıklarıdır. Bir duruşu, bir zerafeti olmalı insanın, bunlar konuşmalarına da yansımalı, kendini, haddini ve sınırlarını bilmeli, kızmış dahi olsa nezaketle anlatabilmeli. Nezaket ve zerafettir değerli kılan, tersi aşağı çeker. Her ne olunursa olunsun davranış ve sözcükler özenle seçilmeli. Bir şeyi söylemenin değişik yolları vardır, içlerinden en güzelini seçmek bizim elimizdedir. Bu hem bizi yüceltir, hem karşınızdakinin davranışını iyi yöne doğru değiştirir. Herkes böyle yaparsa her defasında biraz daha uygarlığa yaklaşırız. Yükünü tek başına omuzlamış, yıllarca tek başına yaşamış, her şeyi kendi başına yapmaya alışmış, kimseye eyvallahı olmayan insanlar güçlüdür. Rahat ve bencil insanlar tarafından anlaşılamayan, lafı değil davranışı ölçüt alan, önsezileri kuvvetli insandır güçlü olan. Küçük yaşta sorumlul

Kapitalizmin Tanrısı Paradır...

Resim
Büyük beyinler fikirlere, orta beyinler olaylara, gelişmemiş beyinler ise kişilere sarar. Doğruları konuşmak, tartışmak yürek ve doğruluk ister. Bir doyumsuzluk hırsı, bir de içinde bulunduğumuz olumsuz durumlardan kurtulma hırsımız var. Biliyorsan anlat öğrensinler, bilmiyorsan sus ki adamdan saysınlar derler. Bilgi dipsiz bir kuyudur bitmez, indikçe dibi aydınlanır, aydınlandıkça yeni bilgiler gelir. İnsanlar yaptıkları ile kendi etiketlerini belirlerler, kimse bunu değiştiremez kendisi haricinde. Bir insanın en büyük vasfı onurlu ve dik duruşudur. Onun için tarih onurluları ebediyen yaşatır. Bağımsızlık karakterin değilse efendin çok olur. Kalabalıklara ve onların kafalarına sığınanlar korkaklardır. Kendimizi biraz da başkalarına göre tanımlarız evrensel ölçütler dahil olsa da, yani sürüye dahil olmadan ama sürüyle birlikte. Yine de kendi olamayan insan evrimi kaçırır ve başkalaşır. Beceri, akıl, yeterlilik ile özel mülk ve maddi değer elde edilemeyen sistemlerde, insanın teme

Dünya siyaseti, Suriye ve Katar...

Resim
İki Arap ülkesi kavga ediyorsa oradan bir Amerikalı geçmiştir. Kafirler ile ahmakların buluşması sonucu, uyanık Amerikalı ahmak Araplar olmuştur. Amerika'nın başına kim gelmişse bir Müslüman ülkede katliam yapıyor. Suudi Arabistan'la anlaşan Trump'ta Katara gözlerini dikmiş. Neden Katar? Katar dünyadaki en büyük doğal gaz rezervlerinden birine sahip. Kırım'ı dünyanın gözü önünde iç eden Rusya'ya Avrupa hiçbir şey diyemedi. Çünkü Rusya tribünlerde bakım var diye gazı iki hafta kesince batılıların eli ayağına dolaştı. Rusya'ya mahkum olmamak için alternatif yollar aradılar ve Katarı buldular. Planlarına göre; Katar doğal gazı boru hattıyla Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınacak, Rusya ve İran'a bağımlılık ortadan kalacaktı. Türkiye o dönemde Esad'ı razı etmek için çok uğraştı ama Esad Rusyayı satmadı. Esad'ı razı edemeyince hali hazırda Suriye'de örgütlü olan ve o sırada Mısır'da iktidarda olan Müslüman kardeşler silahlandır

HUY HIRSIZLIĞI

Resim
EN BÜYÜK HIRSIZLIK HUY HIRSIZLIĞIDIR Birgün bir genç yolda atının üzerinde ilerlerken yaşlı bir adam yanına gelir ve “Oğlum ben yaşlıyım bineğim de yok, izin ver de atına ben bineyim sen yaya yürü" der. Genç: “Tamam amca gel bin” diyerek attan iner ve yaşlı adam ata biner. Genç adam, amcanın yüzüne tebessüm ederek yanında yürür. Yaşlı adam bir iki adımdan sonra atı hızlandırır ve kaçmaya başlar. Maksadı atı çalmaktır. Atının çalındığını gören genç adam ise arkasından şöyle seslenir: “Amca, sen benim atımı değil huyumu çaldın. Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim. Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem.” der. Bir insanın güzel bir huyunu çalmak, - Onun kalbini bozmak, - Vicdanını fesada uğratmak, - Kişinin güzel cevherlerle donatılmış kalbini alıp pisliğe bulamak. - Bu davranışlar aynı zamanda dünyaya fesat tohumları serpmek demektir. Elbette ki o tohumlar gün gelip filizlenecek, ağaç olacak ve zehirli meyvelerini verecektir.

Şeytan Evreni terk edeli çok oldu...

Resim
Kocaman dünyayı kendimize dar ettik, beyinler konuşacağına, silahlar konuştu hep. Haçlı seferlerine gerek yok paraşütle silahları atsınlar orta doğu birbirini yok eder zaten. Savaşlar mızraklı, trampetli bayram değillerdir manzaraları kandır, ölümdür. Tarihin konusu kavimlerin ve insanların hayatıdır. İnsanlık tarihi ise aşağılık duygusu ve kibir çatışmalarından ibarettir. Bazıları dinimiz var diyerek vicdana, ahlaka, adalete ihtiyaçları yokmuş gibi davranıyorlar ve acıma duyguları da yok. Kötülük yapanlar hiçbir dine ve hatta insanlık vasfına bile sahip olamazlar, dinlerini, inançlarını temsil edemezler, sadece kukla olup, işi bittiğinde yok edilirler, bunlar birer araçtır ve kötülüğe çalışırlar. Örneğin, Afrika birlik olup sömürenlere baş kaldırsaydı bu kadar sömürülmezdi. Düşünün susuzluktan kıvranan Afrika kıtası yeraltı suları bakımından en zengin kıta. Doğru düşünce ve kararlar doğrultusunda daha iyi yaşamlar her zaman mümkündür. Özgürlüğüne kast edildiğinde cesaretli olm

İnsanlar yoruyor onlar gibi olmayanları!

Resim
Yaptığımız her iş için emek harcıyoruz. İdealist bir insan olarak mesleğini icra etmek istiyorsun, bir bakmışsın bütün ihale sana kalmış. İş yükü koydukça koymuş üstüne. Üstelik nerede yetenek yoksunu insan varsa siyasi güç endikasyonu ile en kaymağı bol yerde besiye çekilmiş. Hümanist duygularla çevrene, ailene katkım olsun diyorsun bakıyorsun sırtında semer, bilinçli ve sorumluluk duygusu yüksek hareket ediyorsun bakıyorsun herkes daha geriye gitmiş. Yalnız ilerliyorsun yükünle, yoruluyorsun, kırılıyorsun, yolunun hedefinden şaşırıp ortada kaldığını gördükçe bir güvensizlik, bir endişe yapışıyor yakana ve sonrası sessizlik. Kendisini bilen insan her şeyi içinde yaşayıp kimseye belli etmez, diğerleri gibi kıyameti koparmak yerine gidişi bile sessiz ve asil olur, her şeyi kişiliğine yakışır yapar. Ama iyi oyunculuğadır değer görünür de, yapıcı ama arkasında parçalayıcı olana değer vermek vardır insanın doğasında. Genelde küçükken hep susturmak niyetine görüntü ile avutulan çocukl

İnsanlar neden anlaşamaz?

Resim
Akışına bırak düşerken etrafı seyret, çakılana kadar kimsenin yaşayamayacağı bir heyecan yaşayacaksın. Ne iten umurunda olacak ne de tutmayan. Gülümse, ne iten mutlu kalsın ne de tutmayan. Hayat final bilgisine ulaşmak içindir. Son anladığın değer her zaman sahip çıkabileceğin değerdir. İnsanı insan yapan sevgi, saygı, dostluk ve en önemlisi onurlu yaşamaktır. Kimse böcek olmayı istemez kişiliğini satana kadar. Dinleme yeteneğindeki noksanlık, sabit fikirlilik, fanatizm, sıfır empati, haklı çıkma telaşıyla tartışma zemininin unutulması. Kalıp yargılarımız ve bakış açımız karşılıklı beklentilerin netleştirilememesi, sorunu çözmeye çalışmak yerine kavgayı daha çok kızıştırmak. İnsanlar dinlemiyorlar birbirlerini, eleştiri kabul etmiyorlar. Kimseden bir şey beklemezsen sorun, sıkıntı olmaz ama insanız değer verdiğimiz kişilerden gelen beklenmedik hareketler bizleri üzüyor. Farklı görüşlere, fikirlere, beyinlere ve bizim gibi olmayanlara tahammülümüz yok. Anlaşmaya niyetli değiliz,

Zeytin...

Resim
Yunan mitolojisine göre, Zeus kendisine en değerli hediyeyi verene kentin koruyuculuğunu verecektir ve bunun için bir yarışma açar. Denizlerin tanrısı Poseidon, Zeus'a uzak diyarlara dahi uçarak gidebilen ve savaşta yenilmeyecek bir at armağan eder. Athena ise zeytin ağacını. Yarışma çetindir çünkü ikisi de Zeus'a dünyanın en güzel hediyesini vermek isterler. Kuşkusuz dünyanın en uzak diyarlarına gidebilecek ve yenilmez savaşçı bir at mükemmel bir hediyedir ancak zeytin ağacı daha mükemmeldir. Zeytin ağacının muazzamlığı karşısında başta Zeus olmak üzere tüm Tanrılar, Tanrıçalar büyülenmiş ve ağacın kutsallığı karşısında dona kalmışlardır. Tüm hırsına ve kazanma isteğine rağmen Poseidon bile zeytin ağacından o kadar etkilenmiştir ki, aralarındaki çekişmeye rağmen zeytin ağacının üstünlüğünü kabul eder. Bunun üzerine, Athena zeytin ağacından bir dal kırıp Poseidon'a verir ve öylece aralarındaki düşmanlık zeytin ağacının rakipsiz güzelliği karşısında yok olur. O günden so

TAVŞANIN ZAFERİ

Resim
Çiftçinin bir köpeği ve evcil bir tavşanı varmış. Bir gün arkadaşıyla sohbet ederken köpeklerin mi yoksa tavşanların mı saklanan şeyleri bulmak konusunda daha yetenekli olup olmadıklarını tartışmaya başlamışlar. Arkadaşı köpeklerin üst düzey gelişmiş koklama duyuları ve içgüdüleriyle bu konuda doğuştan yetenekli olduklarını bu sebeple saklanan her şeyi bulmakla ün yaptıklarını savunmuş. Çiftçiyse kendi tecrübesine göre doğal yeteneğin yanı sıra başka özelliklerin de önemli olduğunu bu sebeple tavşanların bazı durumlarda köpeklerden çok daha avantajlı olabileceğini iddia etmiş. Saatlerce birbirlerine türlü deliller getiren iki adam en sonunda durumu açıklığa kavuşturmak için bir yarışma düzenlemeye karar vermişler. Çiftçi eline kazma küreğini alarak tarlasına gitmiş ve bir çukur açmış daha sonra da bu çukurun içine tavşanın bayılacağı kocaman  bir havuçla, tam da köpeklerin ağzına layık irice bir kemiği yerleştirerek deliği kapatmış. Daha sonrada köpeğini ve tavşanını tarlasına

Küresel Sermaye

Resim
Neden ekonomisi güçlü bir ülkede dolar bu kadar sert düşüp, çıkıyor. Ne çıkışı, ne de inişi akıl ve hesap işi değil gibi görünüyor. Küresel sermaye, ülkelerde kendilerine hizmet edecek iş adamlarına maddi yardım yapar. Bu maddi yardımlar sayesinde bulunduğu ülkede büyük bir ekonomik güç olurlar. Bankalara, gazetelere, medyaya girerler, özel kolejler, vakıf üniversiteleri kurup, zeki beyinleri sistemden alıp kendilerine bağlar, yurt dışına gönderir, dil öğrenmelerini sağlarlar. Verdikleri medya desteğiyle halkın gözünü boyar, her yere kendi adamlarını getirirler ve bu yerlerde bunların çıkarları doğrultusunda yönetilir. Bir çok ülke bu şekilde yönetiliyor. Rusya'yı da ele geçirmeye çalışan küresel sermaye Putin'in gazabına uğradı. Putin geçmişte profosyonel bir KGB ajanıdır ve Rus derin devleti tarafindan siyasete atılması sağlanmış, önce belediye başkanı olarak göreve başlamış sonrada Rusya devletinin başına geçmiştir. Putin bunlara hapis cezası vererek şirketlerine de

CENNET YER DEĞİL, BİLİNÇ DÜZEYİDİR...

Resim
CENNET BİR YER DEĞİL, BİLİNÇ DÜZEYİDİR EVLADIM Bir adam ölümünün ardından, öbür dünyada yargılanmak üzere sırasını bekliyormuş. Sıra kendisine gelip mahkeme salonuna girdiğinde bir de ne görsün? Yargıç kürsüsünde bir insan oturuyor. Tanık sandalyesinde ise Tanrı yerini almış. Adam şaşkın bir şekilde, “ Beni senin yargılayacağını sanmıştım. Oysa orada hakim olarak bir insan oturuyor. Aman Tanrım, bu nasıl oluyor?” diye sormuş. Tanrı gülümsemiş ve “Ben hiçbir zaman sizi yargılamadım. Sonsuz sevgimle, ne yapmayı seçtiyseniz, sizi seçiminizde özgür bıraktım. Bana yargılamak değil, sevmek yakışır. Çünkü ben saf sevgiyim. Sizi kendimden yarattığım için, sizi yargılamak kendimi yargılamak olur. Ayıca benim yargılamama ne gerek var ki? Her şeyi bilen ben, sadece burada tanıklık ediyorum. Dünyada olduğu gibi burada da insanlar tarafından yargılanıyorsunuz. Birazdan salonu hayattayken, senin zarar verdiğin, hoşgörülü davranmadığın, yargıladığın, kalplerini kırdığın insanlar dolduraca

Denizin olmadığı yerde martı olmalı...

Resim
1827 yılında Almanya'nın Magdeburg kentinde bir müzik öğretmeninin oğlu dünyaya gelir (Karl Detroit). Anne ve baba sürekli kavga ettiklerinden dolayı çocuk akrabaları tarafından yetimhaneye götürülür. Çocuk 12 yaşına geldiğinde bir gece yarısı bütün arkadaşları uyurken çarşafları birbirine dolayarak yetimhaneden kaçar ve Hamburg'a gider. Büyük bir liman kenti olan Hamburg'da bir gemide miço olarak işe başlayan Karl Detroit, bütün akdenizi dolaşıp, Marmara denizinden boğaza giren gemisinden Kız Kulesini görünce denize atlar ve Kız Kulesine doğru yüzmeye başlar. Çocuk yakalanır ve Sadrazam Âli paşanın (şair) yanına götürülür. Sadrazam sorar; 'Neden kaçtın Almanya'dan?' Karl Detroit cevap verir: 'Dayak vardı orada, bıktım kaçtım'. 'Peki ya neden Akdenizin onca yeri değil de İstanbulda atladın denize evladım?' Diye sorar Sadrazam. Kız kulesini gösterir Karl Detroit ve 'ben o kuleyi çok sevdim' der. Almanlar çocuğu geri ister, fakat

Ahlaksızlıkta sınır yok...

Resim
Bu millet neden böyle? İyice psikopatlar ülkesi olduk. Biz böyle miydik? Cehaletten kaçın. İnsanın okurken bile dengesi bozuluyor. Nasıl bir yokluktur bu insanın aklı almıyor. Toplumun geldiği nokta. Başını bağlayıp saçının telini göstermiyor günah diye. Aman başını iyi ört, saçın görünmesin günah ama öz evladını yasak ilişkini gördü diye öldür. Cehalet, bencillik, ahlaksızlık, iğrençlik bir olmuş genç kızı katletmiş. İşte idam bu tür mahlukatlar için uygulanmalı. Kapalı toplumların kanseridir gizli ilişkiler, cinayetler. Ahlak örtüsü olmayanı başörtüsü namuslu yapmaz. Bu kadının eşini aldattığını kim düşünebilir? Hiç kimse ama evladına kıyacak kadar cani ve ahlaksız işte. Memleket Dallas'a döndü iyice, kimin eli kimin cebinde belli değil, bu yaşta kızını öldürtecek kadar mı azdın. Sapıklık almış başını gidiyor. Yaşına, başına bakmıyor kadını, erkeği. Zina yapacaksan masum kızından ne istedin. Küfrün de bir değeri var, bunlar küfrü bile hak etmiyor. Kadının kocasının h

Afyonum patlamadı ne demek?

Resim
Afyonum patlamadı ne demek? (Oruç ile bağlantısı) Afyon, haşhaş kapsüllerinin çizilmesiyle ortaya çıkan süte benzer sıvıdır. İçerisinde bulunan morfin, kodein gibi alkoloidler ve eroinin hammadesi olması nedeniyle narkotikler sınıfına girmektedir. Bu deyim Osmanlı döneminde özellikle oruç tutulan aylarda afyon kullananların geliştirdiği bir yöntemden köken almaktadır. Sahurda kuzu bağırsağı, yaprak veya benzeri bir kılıf ile sarılan afyon yutulur ve gün içerisinde mide asidinin bu kılıfı yırtmasıyla afyon vücuda yayılır. Bunun sonucunda kişide sakinleşme, rahatlama geçekleşir. Birden fazla yutulduğu durumlarda afyon paketlerinin kılıfının sarımı, bir önce yutulandan biraz daha fazladır. Bu sayede günün ilerleyen saatlerinde de sarımı daha fazla olan afyon paketi yırtılıp vücuda yayılarak etkinin devam etmesi sağlanır. Sarımı çok olup yırtılmayan veya geç yırtılan afyon paketleri alınması gereken dozun gecikmesine neden olur ve bu kişide asabiyet yaratır. Afyonu patlamamış deyim

Yalnız yürümeyi öğrendim...

Resim
İnsanIar kahramanIarı oynuyorIar, çünkü korkakIar. AzizIeri oynuyorIar, çünkü kötü ruhIuIar. Suikastçiyi oynuyorIar, çünkü yanıbaşIarındaki komşuIarını öIdürmek için yanıp tutuşuyorIar. İnsanIar oynuyorIar, çünkü doğuştan yaIancıIar. Özlediğim hiçbir şey yok. Hayatım acıyor, bulunduğum yer acıyor, kendimi bulabileceğimi düşündüğüm yer çoktandır acıyor. Ne uzun yaşadım hiç yaşamadan dünya çöküyor üstüme, hiç sahip olmadıklarıma ve asla olmayacaklarıma üzülmüyorum artık. Benim düşüşüm en üst noktadan değil hiçbir yerden, yükseldiğimi hayal etmediğim için düşüşüm bir boşlukta gerçekleşiyor. Yani hiçbir yerden hiçbir yere düşüyorum. Susmayı öğrendim çok konuşanlardan... Alçak gönüllü olmanın erdemini tattım çok bilmişlere inat... Gerçekten bilenlerin az konuştuğuna şahit oldum sessizce... Her yaşananın sadece bir deneyim olduğunu kavradım... Değmeyenlere çok anlam yüklemenin ruhuma verdiği zararı keşfettim... Kendim olmayı seçtim başkalarından alınmış parçalardan oluşmayı değ

Kur'anı ağır ağır, düşüne düşüne oku!

Resim
Kur'an, kelime olarak, "toplamak, okumak, bir araya getirmek" anlamlarına gelir. Ayet ve Sureleri bir araya getirdiği; İslam'ın itikat, ibadet, ahlak, hukuk, v.s esaslarını toplayıp ihtiva ettiği; dünyada en çok okunan ve okunacak olan kitap olduğu için bu ismi aldığı ifade edilir.” (Alıntı/Hadimul Müslimin) Düşüne düşüne oku. Elimize Kur'anın mealini yani Türkçe açıklamasını alıp okumalıyız. O zaman gerekli olanı Kur'an bize öğretir. Oku, anla, anlat, öğren, öğret. Okumuyorsan, anlamıyorsan, öğrenmemişsen, öğretmemişsen her şeye inanırsın. Nisa suresi 43. Ayeti anlayarak okursak; Yaradan sarhoş misali namaz kılmamızı değil, anlayarak, idrak ederek namazınızı dosdoğru kılın diyor. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp. Öğrenmenin yaşı ve vakti yoktur. Ayetleri birleştirince anlamlar ortaya çıkıyor; Dileyen düşünür onu öğüt alır. (74/55). Kur'anı ağır ağır, düşüne düşüne oku. (73/4). Kur'anın anlaşılabilesi için herhangi bir konudaki ayetler küme

Hayatınızı Yeniden Başlatın

Resim
Hayatınızı Yeniden Başlatın: Aşmanız Gereken 20 Zihinsel Engel Bir sıcak hava balonunun içinde olduğunuzu hayal edin. Siz ve size ait tüm eşyalar örgü sepetin içinde duruyor. Bir şeyler ters gitti ve hızla irtifa kaybediyorsunuz. Çabucak bir çözüm bulamazsanız 10 dakikadan az süre içerisinde yere çakılacaksınız. Aklınıza ilk gelen, sepetteki fazla ağırlıktan kurtulmak için eşyalarınızın yarısından fazlasını aşağı atmak olurdu. Ya eşyalarını atacaksınız ya da 10 dakika içinde yere çakılacaksınız. Eşyalarınıza bakıp birkaç saniye duraklarsınız ama sonra yapmanız gerekeni yapar ve kazanmak için hayatınızın yarısını harcadığınız eşyaları tek tek aşağı atmaya başlarsınız. Yükünüz hafifler, düşüşünüz yavaşlar ve yeniden havada asılı kalmaya başlarsınız. Bir oh çekip düzgün düşünürsünüz. Buna benzer durumlar daha az dramatik şekillerde hepimizin başına gelir. Yıllarca biriktirdiğimiz şeylere bağlanırız. Bazılarının kullanım açısından değerleri vardır. Bazı eşyalara ise sadece uzun z

ANITKABİR VE BARIŞ PARKI

Resim
Anıtkabir… Toplam 750 bin metrekaredir, bunun 120 bin metrekarelik bölümü anıt blokudur, geriye kalan 630 bin metrekarelik bölümü ise, on binlerce ağaçtan oluşan Barış Parkı'dır. * Yani aslında Anıtkabir… Dünyanın en önemli kabrini çepeçevre sarıp sarmalayan devasa bir ormanın ortasındadır. * Bu ormanı oluşturan ağaçlar, gelişigüzel serpiştirilmiş değildir… Anıt blokunun oturduğu tepe, Anıtkabir mimarisinin ağırlık merkezidir. En dış çevreye en yüksek boylu ağaçlar dikilmiştir. Anıta yaklaştıkça boyları giderek kısalan ağaçlar dikilmiştir. Böylece… Orman merkeze yaklaştıkça sönümlenmiş, Anıtın heybeti daha da ortaya çıkmıştır. * Aslanlı Yol mesela… İki tarafı yüksek ağaçlardan oluşan koridordur. Hem o koridorda yürüyen insanların, görsel açıdan şehirle, dış dünyayla bağlantısını keser, hem de, manevi bir hazırlık yürüyüşü sonrasında Ata'nın huzuruna çıkmalarını sağlar. O ağaçların boyları, hacimleri, renkleri ve türleri, tesadüfen seçilmiş değildir. * O ağaçlar… “

Kalite asla tesadüf değildir!

Resim
Büyüdükçe toplum kalıbında ezilip kirlendik, büyüdükçe korkularımız da büyüdü, büyüdükçe kaybettik güvenimizi, yaşam sevincimizi. Herkes kendine yakışanı yapar. İnsanlık öyle bir elbisedir ki herkese yakışmaz. İnsan içindeki sevgisinin, vicdanın ağırlığınca insandır ama bu kavramların anlamını bilmeyen, duymayan, bildikleri halde yapmayanlarla dolu her yer. Sonuçta dünya menfaat dünyası, bedavaya bunu yapacak çok fazla insan yok, olanı da harcıyorlar. Madem sıradan olmak kaçınılmaz o zaman kaçıncı sıradayız onu ayarlayalım. Kalabalıkları yarıp bir yıldıza dokunmayı başardıysam zaten ön sıradayım demektir. Yaşam ne geçmişte, ne de gelecektedir sadece yaşandığı andır. Yaşamana bak ve kendine güven gerisi boş. Dürüst olduğun sürece kendi düşüncelerin her şeyden önemli. Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile örülmüştür, acıyı yaşayanın sesi kısılır, nefesi daralır, yaşama sevinci söner. Dert bir bedene girmişse eğer üstesinden gelmesini bilmedikçe derin sevinçler getirmez, aks