CENNET YER DEĞİL, BİLİNÇ DÜZEYİDİR...


CENNET BİR YER DEĞİL, BİLİNÇ DÜZEYİDİR EVLADIM

Bir adam ölümünün ardından, öbür dünyada yargılanmak üzere sırasını bekliyormuş. Sıra kendisine gelip mahkeme salonuna girdiğinde bir de ne görsün? Yargıç kürsüsünde bir insan oturuyor. Tanık sandalyesinde ise Tanrı yerini almış.

Adam şaşkın bir şekilde, “ Beni senin yargılayacağını sanmıştım. Oysa orada hakim olarak bir insan oturuyor. Aman Tanrım, bu nasıl oluyor?” diye sormuş.

Tanrı gülümsemiş ve “Ben hiçbir zaman sizi yargılamadım. Sonsuz sevgimle, ne yapmayı seçtiyseniz, sizi seçiminizde özgür bıraktım. Bana yargılamak değil, sevmek yakışır. Çünkü ben saf sevgiyim. Sizi kendimden yarattığım için, sizi yargılamak kendimi yargılamak olur. Ayıca benim yargılamama ne gerek var ki?

Her şeyi bilen ben, sadece burada tanıklık ediyorum. Dünyada olduğu gibi burada da insanlar tarafından yargılanıyorsunuz. Birazdan salonu hayattayken, senin zarar verdiğin, hoşgörülü davranmadığın, yargıladığın, kalplerini kırdığın insanlar dolduracak. Onlara kendini affettirmeye çalış. Onlar seni affederse ne ala! Çünkü cennetin yolu onların affından geçiyor,” demiş.

Adam merakla sormuş: “Peki ya affetmezlerse ne olacak?”

Tanrı yine sevgiyle gülümsemiş ve “Ben cenneti de, cehennemi de yeryüzünde yarattım. Seni tekrar yeryüzüne göndereceğim. Orada öyle bir yaşam süreceksin ki, tüm yaptığın kötülükler, verdiğin zararlar sana aynen yaşatılacak. Yani ettiğini bulacaksın. Ama bunun amacı sana ceza vermek değil. Sadece o insanların hissettiklerini bizzat yaşayıp anlaman, yaptığın kötülüklerin bilincine varman. İşte o zaman sen kendini affetmiş olacaksın,” demiş.

Adam bir süre düşünmüş, “Peki cennet nasıl bir yer?” diye sormuş Tanrı’ya.

“Cennet, bir yer değil, bir bilinç düzeyidir evladım. Dünyada mutlu, huzur ve sevgi dolu, insanlara destek olmaktan haz duyan, yarattığım canlı ve cansız her varlığa saygı göstermeyi bilen insanlar var ya, işte onlar, dünyada cenneti yeniden yaratmaları için geri gönderdiğim cennetliklerdir. Cennet de dünyadan başka yerde değil,” demiş Tanrı.

“Ama kutsal kitap bana öyle öğretmedi,” diye karşı çıkmış adam.

“Kutsal olan tek şey yaşamdır. Ben o kitapları kutsal kılmadım. Siz kıldınız. Her şeye sevgi ile bakmasını bilerek yaşayan insan, en büyük ibadeti yapandır!” demiş Tanrı.

“Peki dünyaya döndüğümde, doğru yolu görmemde yardımcı olacak mısın?” diye sormuş adam.

“Ben bunun için siz insanların içine 'vicdan' denen bir pusula koydum. Eğer bu pusulanın etrafına ördüğünüz kalın bencillik duvarlarını yıkarsanız, vicdanınızın, yani benim sesimi kolaylıkla işitebilirsiniz!” diye yanıt vermiş Tanrı.

“Peki biz insanlara ne kadar yakında bulunuyorsun?” diye sormuş adam.

“Hem size şah damarınızdan daha yakınım hem de düşman olduklarınız kadar sizden uzağım,” demiş Tanrı. “Çünkü düşmanlarınız da benim, siz de bensiniz.”

“Yani mahkeme salonunda insanlara hiç mi hesap sormuyorsun Tanrım?”

Gülmüş Tanrı ve yanıt vermiş: “Sadece iki sorum oluyor tüm insanlara: Dünya okulunda ne kadar sevmeyi öğrendiniz? Ne kadar bilgi kazandınız?”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Hayat Kişiye Özeldir

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta