Bacasız Sanayi (!)


Bir zamanlar turizm için 'Bacasız Sanayi' derlerdi. Nedeni bir sanayi sektörü gibi para kazandırması ama baca emisyonu gibi olumsuz çevre etkilerinin olmamasıydı. Ama zamanla turizmin tanımı değişti ve değişen tanımla beraber alanı da genişledi. Özellikle doksanlı yılların başında başlatılan yatak sayısı atağı ve icat edilen 'Her şey Dahil' konsepti Avrupa ve Dünya ölçeğinde turistin yani misafirin gelir ve gider seviyesi ile beklentilerini değiştirdi.

Avrupa ve Kuzey Afrika destinasyonları Türk Turizm Sektörü ile rekabet edebilmek için ya benzer konseptleri uygulamaya koydular yada fiyat indirimi uygulamaya başladılar.

Otel ve kruvaziyer yatırımları iki binli yıllardan itibaren Avrupa çapında katlamalı olarak arttı. Borçlanarak yapılan bu yatırımlar arasındaki rekabet fiyat kırımlarını da beraberinde getirdi. Sonuç artan finansman ve girdi maliyetleri nedeniyle boş kalmaması gereken tesisler oldu. Ancak bu tesislerin kendi altyapı sorunları ortaya çıktı. Kar elde edebilmek için sadece ucuz iş gücüne güvenen bu sektörde hijyen ve düzen problemleri sadece turist grupları tarafından değil, yöresel halk tarafından da katlanılamaz hale geldi.

Bugün geldiğimiz noktada Turizm Sektörü en yoğun kimya sanayinin baca emisyonu veya atık su deşarjı kadar sorun üretir durumda. Sonuç İspanya ve Yunanistan'da halk, ülkemizdeyse Caretta Carettalar (!) kontrolsüz turist akımından muzdaripler. Kimi protesto ederek, kimi ise doğrudan ısırarak kantitatif (bir maddenin içindekilerin ne olduğunu değil, bu maddenin içinde bulunanların ne kadar olduğunu analiz etmek için kullanılan bir analiz yöntemidir) açıdan kontrolsüz ve dengesiz, kalitatif (maddenin ne olduğunu anlamaya yönelik yapılan bir analizdir) açıdan ise yetersiz turist akımını önlemeye çalışıyor.

Biz bir yerde yanlış yaptık düşüncesine nedense hemen tepki veriliyor. Yürüyerek gidebileceğimiz, havlumuzu serebileceğimiz plaj neredeyse kalmadı. Kıyı kanunu belli olmasına rağmen her otel bir plajı, bir koyu sahiplendi. Sorsanız 'o kadar yatırım yaptık' derler. Yunanistan'da neredeyse her plaja elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz. Bizde ise otopark değnekçisinden başlayarak kolunda görevli bandı takan biri hemen biter tepenizde. Yolda yürürken esnafı laf atar, bir yemek yersiniz maaşınızın yarısını verirsiniz. İnsanlar bunlara doydu artık yıllardır ve hala "nerede hata yaptık" diye düşünmüyor hiç kimse.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir