Eğitimi neden bırakıyoruz?


Eğitimi bırakma oranından çok eğitimi terk etme nedeni daha önemli. Ülkemiz önceleri hoşgörü, doğal güzellikler, turizm, tarım, hayvancılık ve Atatürk ile anılırken şimdilerde tecavüzler, zamlar, krizler, mülteciler ve dahası kötü işlerle anılıyor. Yinede umut ediyorum silkelenip kendimize geleceğiz.

Cehalet mutluluktur neden kabullenmeyip bilgiye erişim ihtiyacı duyalım. İnsan elinde beyninde ne olursa olsun içten darbe almış ve yıkılmışsa gideceği yer belirsiz, amacı da hiç olur. Eriyene, son bulana dek ne yollar, ne yolculuklar biter.

Türkiye'de okumak para etmiyor, okuyunca gidip iş bilmeyen birinin önünde ceket ilikliyoruz. Okuyanlar gidip tarlada, bahçede işçi olarak çalışıp şantiyeleri dolduruyor. Okuyanlar bürokrat olur, hukukçu olur çok biliyor diye görevinden el çektirilir. Okuyan öğrenciler ülkemizde bulunduğu yerin halkı tarafından, esnafı tarafından ezilir. Okuyan bayanlar evlendirilip anne olur. Ülkemizde okumanın değeri yapılan torpil kadardır. Gerçek adalet için bir yol yok, çünkü artık öyle bir şey yok.

Her yere gerekli eğitimleri almamış insanlar istihdam ediliyor. Üniversite mezunları da işsizler. Kamu kuruluşları günümüzde bu şekilde, özel sektörün durumu malum. Tarım, sanayi, enerji gibi ana sektörlere yatırım yapılmaz üretim ve istihdam politikasıyla ara eleman yetiştirme derdin olmazsa istediğin kadar iş güvenliği yasası çıkart. Gelişen çağa göre sektörleri devletin yaratması gerekir. Ama başkaları gelip bütün yeraltı, yerüstü kaynaklarını götürür işleyip sana geri satar sonra gelir işsizlik.

Aslında bilgiyi yanlış mı, doğru mu diye sorgulama kabiliyetine erişmek lazım bilginin kaynağı yine insandır. Sevdiğimiz yazarın, tuttuğumuz partinin, inandığımız dostun, felsefe üstadının, ailemizin verdiği bilgi sonuçta bizim algıladığımız bilgidir. Farkı farkettiren yine farktır. Farkında olduğumun bilincinde miyim yoksa bilincinde olduğumun farkında mıyım? Her iki halde birbirine evrilir bilincin farkındalığına geçmek daha bir üst akıl gibi fikrimce. Önce bilmek sonra bildiğini bırakıp tümüyle vazgeçebilmek kavrayış.

Örneğin, dünyanın en yaygın bilim ve iletişim dili olan İngilizce asli karakterini koruyarak dünyanın neredeyse bütün dillerinden kelime alan dev bir dil haline gelmiştir. Kültürün asli karakteri olan çekirdek unsurlar sabit kaldıkça kültürde kolay kolay yozlaşma olmaz.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir