Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Harcadığımız Tek Şey Zamandır!

Resim
Acımasız dediğimiz zamanın halimize acıdığı zamandayız. Zaman kadar dürüst olabilsek keşke. Geldiği belli, gittiği belli, bittiği belli. İnsanın neyi belli? Hayır demeyi bilirsek belki insanları da tanıyabiliriz. İpleri ele almalı, kontrol etmeli, yaşamımızı yönlendirmeli, önceliği kendimize vermeliyiz. Hayatın gerçekleri hep ölüme yaklaşınca anlaşılıyor. Yaşam sadece nefes alıp vermek, yemek içmek değildir, ölümde yaşamın bir evresidir. Doğada canlı olan her şey ölür, dirilir ve yenilenir. Hepimiz sonbaharda yaşlanacak, kışın toprağa düşecek ve ilk baharda yenileneceğiz. Evrendeki en önemli şey olan zaman her şeyin başlangıcının ve sonununda belirleyicisidir. Zamanı ilerletemez, durduramazsınız, tek gerçek zamandır ve her şeyden kıymetlidir. Hayatımız yaşanılan yılların uzunluğundan çok dolu yaşanan anların toplamıdır. Yaşamı yaşadıkça öğrenip tecrübe sahibi oluyoruz. Geçmişteki yaşanmışlardan alınan ders ve güzellikler geleceğin hazırlayıcısı olarak düşünülürse bize kattı

Doğru İnsana Yanlış Yapılmamalı

Resim
Güneş olsan insanlara akşam olsada batsan diye bakarlar. Öyle bir hal almış ki dünya, iyilik yapsan ardında bir art niyet arar olmuşlar. İnsanların kendilerine tahammülü kalmamış ki, başkasına nasıl olsun. Bencillik gözüne takılmış ayna gibidir, o gözler nereye bakarsa baksın kendinden başkasını görmez. Hiç kimse çaresiz kalmasın, çünkü diğer hiç kimse bunu anlayamaz. Mutlu ol, çünkü kimse senin üzgün olmanı umursamıyor. Sürekli vurguncuları ve köşe dönmüş olanları dinlemeyi sevenler masum olanı dinlemeyi sevmezler. Elbette hak yerini bulur gün gelir kendi karanlıklarında kalırlar, insanları kendi gafletleri yakar. Böyle insanlar olduğu için sürekli geriye gidip birbirimizden uzaklaşıyoruz. Dost gönülde, düşman akıldadır. Gönülde olanı atmak zordur, acıtır. Çünkü insanın hazinesi gönlünde biriktirdikleridir, dost gönül hazinesinin en değerli mücevheridir ama bir kez gönülden atıldı mı artık değeri kalmaz, değeri kalmayanın da gönüle girmesi zordur. Akılda olanın atılması is

İş Arkadaşlarıyla Özel Hayatında Görüşmek İstemeyen Kişi

Resim
İş arkadaşlarıyla günlük hayatta görüşmeyen insan işi eve taşımayan insandır. İşyerinde kalmaları, özel hayata dahil olmamaları daha makbuldur gereksiz samimiyete gerek yok. Zaten hep bir aradayız herkeste bir çıkar, dolandırıcılık, menfaat. Ne kadar az görsek o kadar iyi. İşyerinin kapısından çıkınca herkes benim için yabancıdır. Fazla samimiyetten doğan sorunlar oluyor ve bunlar ister istemez iş hayatına da yansıyor, en güzeli uzak kalmak hatta sosyal medya da bile olmalılar. Çoğu kişi sevmediği işlerde çalıştığı için çalışmadığı saatlerde işi hatırlatıcı bir şey görmek istemiyor, buna iş arkadaşları da dahil. Aslında iş ortamına göre değişkenlik gösterir. Samimiyetinden emin olunan kişiler varsa görüşülebilir. Patrona, şefe, müdüre yaranmak için arkandan bin türlü dümen çeviren bir ortam varsa hiçbir zaman görüşme, hatta çık o işten mutlu ol. Geçmişte çalıştığım bir işyerinde iş arkadaşlarım sürekli iş dışında da buluşurdu, gitmediğim içinde ben aykırı olurdum. Başka i

Düşünmek Tehlikelidir

Resim
Doğru düşünceleri bozuk düzende hayata geçiremezsiniz. Ne değiştirebiliyor ne de olacaklara engel olabiliyoruz, çaresiz bütün rolleri kabulleniyoruz. Bazen düşündüğünüz şeyleri eyleme geçirmek istediğinizde başkaları tarafından yok olma ihtimaliniz artar. İnsanların şahsi akıllarını bir kenara itip basitçe koyunlaşıp sürüyü takip etmeleri istenir. Fazla düşündüğümde birilerinin bundan rahatsız olup yok etme eğiliminde bulundukları kanısına vardım. Yani düşüncemden, düşüncelerimizden bile rahatsız olanlar var. Ne kadar çok şey bilirseniz başınız öne eğilir, her lafa, her konuya atlamadığınızı fark eder ve daha çok dinlemek için fırsat kollarsınız. Bilmek güç demektir. Etrafı, dünyayı, dünya dışı olup biten her şeyi bilmeye çalışmak, evrensel olmak bir güçtür. Koyun yaprak yer ve süt verir. Mantık dediğimiz şeyde böyle oluşur. Bir düşüncenin mantıklı kategorisine girmesi için o zamana dek herkesin bilim dahilinde deneyip gözlemlediği ve kabul ettiği türden olması gerekir. Bil

İnsanlar Düşünmeye İhtiyaç Duymalılar...

Resim
Bilgi konuşur, bilge dinler, uyanık uygular. Aslan tuzaklara, tilki kurtlara karşı koyamaz. Öyleyse bilge ve bilgi tuzaklara karşı, tilki kurtlara karşı aslan olmalıdır. Fransız Kimyacı Lavoisier 51 yaşında iken mahkeme giyotinle ölüme mahkum eder. Boynunun vurulmasını beklerken kitap okumaktadır. Cellat onu giyotine götürmek için yanına geldiğinde Lavoisier nerede kaldığını unutmamak için kitabın arasına bir kitap ayracı koyar. Lavoisier giyotine giderken matematikçi arkadaşı Langrange’i yanına çağırıp; 'Kafam sepete düştüğünde gözlerime bak. Eğer iki kere göz kırparsam insanın kafası kesildikten sonra bir süre daha beyin düşünmeye devam etmekte demektir' der. Kafası giyotinle kesilir, sepete düşer ve gülerek iki kere göz kırpar. Matematikçi Langrange; 'Lavoisier’in son saniyedeki ispat arayışı bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir' der. (ALINTI) Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. İlkelliğin ise bizlere verebileceği hiçbir şey yoktur. İnsan den

Yeni Birisiyle Tanışmaya Üşenmek!

Resim
Kendini anlat, onu tanımaya çalış, bir sürü emek ver sonra bitsin, acısını çek. Sen bulursun eller alır boş verin şey etmeyin o kadar. Hiç kımıldamadan oturacağım herkes istediği kadar koşsun, beni anlayacak insan oturduğum yerde de gelir beni bulur. Üstüne düştükçe geri kaçacaktır hayat doğru kişiyi zamanı geldiğinde karşımıza çıkartacaktır. Gerek yoktur yeni biriyle tanışmak için uğraşmaya, herkesin gösteriş peşinde olduğunu amaçlarının sadece ego tatmini olduğunu bilir uğraşmak istemeyen kişi. Öylesine tanıştığın zaman sorun olmuyor aslında iki lak lak ediyorsun bitiyor. Planlı, programlı olduğu zaman kafada bir sürü soru. Öyle mi, böyle mi? Hele internet üzerindense vaziyet daha bir fena. Düşünceler, yaşam farklılıkları, kültürel farklılıklar, çevresel farklılıklar, ya büyük görmeler, ya küçük görmeler, ön yargılar hemen devreye giriyor. Kaybetmeden kazanmayı, bırakmadan tutmayı, üzmeden sevmeyi öğrenemedik belki de kimbilir. Üşenmek değil belki de hevesi kalmıyor insan

Kimseyi Geçmişiyle Yargılama!

Resim
Birisinin geçmişini yargılamadan önce kendi geçmişini gözden geçirmek gerekiyor. Kendi geçmişini gözden geçiren birisi her şeye vardır eğer ki, bir yerde yokum diyorsa kendi geçmişinde kaldıramayacağı şeyler olduğu içindir. İnsanların içindeki yangınları, savaşları, acıları, ölümleri bilemezsiniz. Anlamaya çalışın, dinleyin ama yargılamayın. O insanın geçtiği yolları bilmeden onun yolunu kınamayın. Ya yanında olun, ya yardımcı olun yada uzak durun. İnsan olmak bunları gerektirir, toz olan hayatları bir de duman etmeyin. Ne sen zamana karşı avukatlık yapabilirsin, ne de öteki takvimlere hükmedebilir. Her şey içinde bulunduğu zaman dilimiyle yok olup gider. Doğru değildir geçmişiyle yargılamak bir insanı, çünkü geçmiş zamanın hakimlerinin ve sanıklarının dosyaları eskir ve rafa kaldırılır. Ancak küçük bir göz atmak için belki referans olurlar ama bundan dolayı şimdiki zamanı eskiten ise kocaman bir aptaldır. Evet geçmişini sorgulayamayan geleceğini doğru algılama yetisine kavuş

Fransa Devrimi

Resim
Bir kesim insan lüks içindeyken geri kalan kesimin cüzdanına pranga vurulmuşsa o topluluğun bir patlama yaşaması da kaçınılmazdır. Yakarak yıkarak hak aranmaz diyorlar, ülkeleri yönetenler zenginden yana olup yoksulun hayatını yakıp yıkmasınlar öyleyse. Üretenin ürünü para etmiyor ama aldığı malzemeler, mazot, gübre, ilaç vs. sürekli artıyor. Her şeyin fiyatı artarken maaşlara üç beş kuruş zam yapılıyor. Üstüne birde adalet sistemi güçlüden yana olursa o toplumun gün gelip ayaklanması da normaldir. Fransız devriminden bu yana insanlık ne kadar az yol almış, değişen bir şey yok. Köleleşmiş yığınların gazını alan politikacılar sermayenin efendilerine hizmet ediyor. Fransız devriminde otoriteye isyanın amacı hür ve eşit haklara sahip olmaktı. Teorik olarak nesillerden nesillere aktarılan bu eşitlik kültürü, pratikte tam tersine devam etmiştir. Milyonlarca varlığı olanlardan vergi alınmaması insanoğlunun adalet sistemindeki dengesizliğinin bir ispatıdır. Halkın akıllı ve farkındalı

Ülkemiz İnsanı...

Resim
Meraklıdırlar, kişisel hayatınıza girme ve bu konuda her türlü soruyu sormaya hakkı varmış gibi davranırlar. Torpillerden, yolsuzluklardan, ayrımcılıktan, mağdur edebiyatından, cehalet tapınmasına doğru ilerler. Alıngandır hemen gönül koyar, her şeyden nem kapıp çabucak kamplaşırlar. Türk halkı batıya tapar. Ülkesinde adam hesabına koyulmayan Avrupalı bizim ülkemizde baş tacı olur. Kıro, barzo doludur ortalık, insanlık yok, saygı yok, hak hukuk bilen zaten yok. Ahlaksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık, kabalık, eğitimsizlik yani kötülük var hemde göz göre göre, gözümüzün içine soka soka. Namussuzlar namuslulardan daha cüretkar ve saldırgan oldukça da bunun böyle sürmesi normaldir. Yolda yürürken bütün genzini hart hurt sesleriyle sokağa tüküren adam zihniyetiyle yaşar ve bunu görmezler. Elindeki çöpü beş metre ilerideki çöpe değil de sokağa atarlar. Kızı yaşındakilere sapık gözlerle bakıp iç geçirirler. Karısını, kızını, oğlunu dövmeyi erkeklik ölçütü sayarlar. Hizmet alma

Birazda Bencil Olmalı İnsan

Resim
Her insan bir miktar bencil olmalı. Başkaları için yaşamak iyi hoş gözükse de bu durum bir zaman sonra zorumuza gider ve konu yaparız, böylece hoş olmayan hallere düşeriz. Bazen bencillik iyidir, kendine beslediğin saygı, sevgi ve değerdir, hep kendinden ödün vermek kaybettirir. Her şeyde denge önemlidir, bu açıdan dengeli bir şekilde bencil de olmalı sonuçta ortada bir ben var ve bu ben saygıyı hak ediyor. Kişinin kendi düşüncesini yaşamaya çalışması veya istediği hayatı yaşaması bencillik değildir. O kişinin kendi özgür iradesini ortaya koymasıdır. Bencillik kendi düşünce ve isteklerini başkalarına empoze edip kendi yaşam biçimine sokarak yaşanmasını istemektir. Sürekli ben merkezli olmak karşı tarafın duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını önemsememek, her iki taraf içinde zarar verici olmaktır. Bunun bir de tersini düşünürsek başkalarını düşünerek sürekli verici olamayız, bir noktada enerjimiz tükenir, vermek için almamız da gerekir. Bazen ben demek zorundayız. Çünkü ben iyi o

Dünyanın Derin Anlamı!

Resim
Hayatın alfabesidir aile. Eğri, doğru bu ocakta öğrenilir, öğretilir. Güzel, merhanetli, vicdanlı çocuklar doğuran, büyüten ana babaların da ellerinden öpülür. Yaptıklarımızdan çok yapmadıklarımızdan yani denemediklerimizden pişman oluruz. Hayal olarak kalan her eylem düşüncelerimizi ve yüreğimizi kemiren bir keşkedir. Özgürlük, iradeni kullanarak seçip sorumluluklarını yüklenerek ne her şeyi istediğin gibi yapabilmektir, ne de sınırsızlıktır. Kim iradeye sahip ise o sorumluluk da almış olur ve özgür sayılır, özgürlük de başkasının özgürlük alanında son bulur. Aslında özgürlük düşünmektir. En büyük zenginliktir kimseye minnet etmeden, boyun eğmeden yaşamaktır. Saçma seçenekler olabildiğince çok. Her insan kendince özel, kendince kalabalık, pek çok şey kendi seçimimiz, her şey birbirini tamamlar iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlış vs. gibi. Duyarlı, farkındalıklı bir o kadar da duygusal olmak, insan olmak, vicdanı seçmek bazen hayatı sıkıntılar içinde geçirmek anlamına geli

Düşünce Enerjidir

Resim
Düşünce enerjidir. Bir düşünceyi ne kadar çok aklımızdan geçirirsek o düşüncenin enerjisini hayatımızda o kadar çok hissetmeye başlarız. Bu yüzden de korktuklarımız başımıza gelir. Peki iyi yada olumlu düşünmek için ne yapabiliriz? Düşüncenin gücü. Böyle diyorlar. Fikrimce olay hakkında farklı olasılıkları hesaplayarak hareket eden insanın başına gelenler öngörüsündendir. Bu da yetenektir. Olasılıklardan kötü olan gerçekleşmiş ve kişi bunu önceden öngörmüştür. Aynı şeyi tekrar ederek hissetmek ise odaklanmadır. Yani kendi kendini motive etmek ve düşünceyi hayata geçirmek için daha çok kafa yormak. Bir şeyi düşünürsün tüm eylemlerin bunun üzerine kurulur ve o olur, sonra korkarsın, korkudan kaçış yolu ararsın, bu korkunu büyütür ve hiç olmayan bir şeye sürekli bakmak gibi bir süre sonra onu görürsün, enerjin sayesinde oluşur tüm bunlar. Olumlu düşündüğün zamanda aynı şeyler geçerlidir, bu sefer her şey iyiye doğru değişir. Ama insanın korku fonksiyonları daha baskın olduğu için

Aklın Durduğu Yıllarda Yaşıyoruz

Resim
Sosyal hukuk devleti olan ülkelerde hangi işi yapıyor olursanız olun insanca yaşam hakkınız vardır. Ödediğiniz vergiler fahiş değildir ve sadece dolaylı olarak değil, direkt olarak da size döner. Bunlar çok uzun yıllar içerisinde halkın talepleri doğrultusunda ve yine halk için şekillenmiş sistemlerdir. Yani devlet halk için vardır, halk devlet için değil. Millet dünya dışında yaşam formülü arar, her gün kendini geliştirirken biz hala bize hiçbir faydası olmayacak şeyleri tartışıyoruz. Normal bir ülke olmaktan uzaklaştığımız gün gibi ortaya çıkıyor. Var olan ve kanıtlı hiçbir şeye inanmayan, büyüklerinin ağzından çıkanı kayıtsız şartsız doğru kabul eden bir ülke olduk. Muhafazakar cehaletin alkışlandığı, Orta doğu avamlığının tahammülsüzlüğünün moda olduğu günümüzde dini inanç acıtasyonu yapmak artık toplumun her kesiminde görülmeye başlandı. İçinde rakı sözcüğü geçen türkü dinlemek İslam'a göre haram ise, aynı rakının şişesinden %72 vergi alıp, o parayla imamların maaş

Yalnızlıktan keyif almak

Resim
Yalnızlık içindedir insanın hangi kalabalığa karışırsa karışsın, kimini hasta ederken kimine de ilaçtır. Yalnız olmayanların bir çoğu başkalarının kararlarını yaşıyorlar. Her şey vaktinde güzel, insan olanla, kadir kıymet bilenle, kişiliği olanla, bir değere saygı duymayı bilenle güzeldir. Bunlar yoksa yok olmaları da fark etmez hayatınızda. Sağlıklıysanız, kimseye muhtaç değilseniz mutlu olamamanız için önünüzdeki tek engel zihniniz ve içinde barındırdıklarınızdır. Kimsenin varlığıyla var olmadık ki, yokluğuyla yok olalım. Uğraşacak hobilerin, geçirdiğin zamanı anlamlı kılacak seçeneklerin, uğruna mücadele edeceğin değerlerin olduktan sonra kişi veya kişilerin hayatında var olması çokta önemli değil. Tabi güvenebileceğin, bir şeyler paylaşmak isteyeceğin arkadaşların, dostların olmalı. Ne zaman sevdikleriniz değer verdikleriniz yanıltır sizi, ne zaman birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfedersiniz işte o zaman yalnızlıktan korkmaz

Teoloji Mi Felsefeyi Kapsar? Felsefe Mi Teolojiyi?

Resim
Felsefe bir bilim değildir, bütün bilim dallarına su taşıyan devasa bir nehirdir. Teoloji'ye din bilimi veya ilahiyat diyebiliriz. Basit bir denklem ile felsefe ve teolojiyi sorgulayanlar ile sorgulamadan inananlar olarak özetleyebiliriz. Dinde kalıplaşmış şartlar vardır, felsefe sorgular ve kalıpların dışına çıkar. İnancı zedelememek adına dinin felsefeyi engellemeye çalışmasıda normal. Herkes felsefeyi uygulayamaz. Birçok görünen, bilinenin, üstüne görünmeyen, bilinmeyenlerin de hesabını yapmaktır felsefe, oku öğren der dini temsil etmeye çalışanlar da bu yüzden felsefeyi engeller. Felsefe bilim dalı değildir. Din felsefesi de bilim dalı değildir. Teoloji diye bir şey sonradan uydurulan bir kavramdır. Eğer din bilim olsaydı amacından sapardı. Kanıt inancı öldürür, inanç gönülden bağlılık ile olur. Bilim ise somut olgular ile çalışır. Teoloji felsefenin konusudur ama sadece konuştuğu ve soru sorduğu bir alandır. Aslında din felsefesiyi de kapsayan geniş bir yelpazedi

Çevre Yasası

Resim
Günlük yaşamda belki hiçbir şey değişmeyecek, uyulursa doğa kirlenmeyecek ama fabrikaların zehirli atıklarını nehirlere, arazilere, denize dökmelerine göz yumulduğunu ve bunun için hiçbir yaptırımda bulunulmadığını da gözardı etmemek gerekiyor. Uygulanması zor olacak ve birçok konuda olduğu gibi yasalarda kalacaktır. Ülkedeki insanları bilinçlendirmedikçe bu yapılan değişimin etkisi olacağını düşünmüyorum. Çoğumuz yaşadığımız çevreyi temiz ve düzenli tutmamız gerekirken bunu yapmıyoruz. Parklardaki görüntüler çekirdek pislikleri, yollardaki sigara izmaritleri, pet şişeler, sakızın çiğnendikten sonra yere atılıp başka birisinin ayakkabısına yapışması veya diğer canlılara zarar vermesi, ormanlarda, okyanuslarda ve denizlerdeki durumlarla bu tarz örnekler çoğaltılabilir. Diğer ülkelerde de benzer durumlar mevcut ama bunu en aza indirgeyebiliyorlar, en azından insanları bu konularda eğitimle yada katı kurallarla ve iyi bir denetim mekanizması ile düzenin oluşmasını sağlayabiliyorlar.

Gücün Haklı Olduğu Yerde Adalet Olmaz

Resim
Einstein, 'Üçüncü dünya savaşı nasıl olacak bilmem ama dördüncüsü taş ve sopalarla olacak.' demiş. ABD, İsrail önderliğindeki emperyalist ülkeler sayesinde planlı bir şekilde üçüncü dünya savaşına ve Einstein'ın teorisine göre de medeniyetten uzaklaşmaya emin adımlarla gidiyoruz. Bir söylemi sürekli tekrarlarsanız halk o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser. Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur. İnsanlar büyük yalanlara küçük yalanlara göre daha çabuk inanır. Hatalı olduğunuzu yada yanlış yaptığınızı kabul etmeyip, kendinizi savunmak yerine karşınızdakileri sürekli savunmada bırakın() Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak kolaydır. Tevazu bilmediğini bilmek, cehalet bilmediğini bilmemektir. Bir kaç söz ve bir kaç kitap okumakla kendisini bilgili zannedenler çok günümüzde. Olan biten değil, sadece algılayabildiğin kadarsın. Fikrimce alim olmanıza gerek yok ama cahil olarak da kalmak zorunda

Hayat Bana Kendinden Başka Kimseye Güvenilmeyeceğini Öğretti

Resim
Algıları fazlaca açılmış birinin her insanı ayrı ayrı okuması kadar hayatı çekilmez hale getiren bir şey yok. Düşünmekten utanmıyorsan söylemekten de utanma. Konuşulacak yerde susmak kendini hiç etmektir. Hiç kimse senin hamle yapmanı beklemiyor, kimsenin taş sayısı aynı değil, herkes için aynı kurallar da geçerli değil. Herkes kendi acısı kadardır. Kontrol altına alınacak bir şey değildir bu, kendiliğinden gelir ve kendiliğinden de gider. Korkmadan yakacaksın bazen gemileri yanan sen olmak istemiyorsan. Bazı sözlerin muhatabı, kulaklar değil vicdandır, duymuyorsa vicdanlar zorlamayın. Sizi düşünmeyen, anlamak istemeyen, anlamamazlıktan gelen insanlara yön değil yol vermelisiniz. Kimse mükemmel değil, yaşadığımız sürece hep eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyoruz ama ilk önceliğimiz iyi olmaktan geçmeli. Günah maddi olarak, iyilik manevi olarak kazanır. Günahlar manevi kazanca asla ulaşamaz ama iyilikler zamanla maddi olarak da kazanılabilir. Seçim insanlarındır kişiliğe ve d

Hayaller Ölür Normaldir Çünkü Yenileri Doğmuştur...

Resim
Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul ediyor ama kimse kendisinin de kötüye gittiğini kabul etmiyor. Büyürken sevgiyi unuttuk nefreti öğrendik, zorla da olsa öğrettiler. Artık çok mükemmeliyetçi olursan çok şey kaçırır, hiçbir şey yaşayamazsın. Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar, kimileri ise zaferle küçülüp bayağılaşır. Çünkü büyüklük hem yenilgiyi hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar. Dünya küçüldü iyice artık paran varsa her yerde, her şeye ulaşabilirsin. Gereksiz romantizme gerek yok sadece sevdiklerinden ayrı kalmak zor olur. Hayal kurmak parayla değil, yıkılırsa yenilerini kurarız. Hayaller ölür normaldir çünkü yenileri doğmuştur. İnsanlar yaşam ihtiyaçlarını karşılayamazlarsa mutsuz olurlar. Öncelikle sağlıklı olma, karnını doyurma, barınma, iş vs. bu zorunlu ihtiyaçlar giderilemezse nasıl mutlu olunabilir ki? Mutsuzluk aniden gelmez onu hazırlayan nedenler vardır. Bazen hayat öğrenmediğimiz yerlerden de ödev

Susuyorum Avazım Çıktığı Kadar...

Resim
Susmak bazen asalet, bazen nezakettir, incitmekten korkuyorsan sevdiklerini susmak o zaman ebedi zarafettir. Anlayabilene en büyük cevaptır. Bu davranışı sergileyebilmekte en büyük erdemlerden biridir. En kötüsü ise konuşman gereken yerde susmaktır. Allah'a gerekenini yap Allah'ım diyerek her şeyi teslim etmek, her şeye susmak kendine bir zulümdür. Allah bile haklıyken konuş zulüm etmediğin gibi zulme uğrama demiş. Ne zaman ki, çok çaresiz kaldın o zaman Allah senin yerine konuşur ama sende kendi yapabileceğin şeyleri de Allah'a sunma. Susmak gerekli zamanda huyların efendisidir. Bazen konuşmak pişmanlık getirebilir işin ucunda bir ömür pişman yaşamakta var o yüzden susmak bazen iyidir. Bilinçsiz konuşmak başkadır, hakkın konuşmakken susmak ömür boyu pişmanlık getirir, gelen gidene boyun eğilir. Unutma ki, Allah'ın zulme uğramayın emri vardır. Herkese olması gerektiği gibi davranmak en doğrusu sonra yerini yadırgayanlar oluyor. En iyisi tanımadığımız kişilere

Kimse Vazgeçilmez Değildir, Gerekirse Devrim Bile Yapılır

Resim
Kimse kendisini vazgeçilmez sanmamalı gerekiyorsa devrim bile yapılır. Kapattığınız kapının anahtar deliğinden bile bakmayın. Kendini kazanmak istiyorsan birilerini kaybet. En değerli kendimiziz ama her zaman en sona saklıyoruz. Kendisini sıradan hisseden birisi ruh sağlığı açısından en güçlü, en sağlıklı olan insandır. Birçok sorun kişinin kendisinden kaynaklıdır ama bunu kabullenemez. Sorunu görmeyen kişi ise çözümü niye arasın. İçimizden geçeni yapmak korkutuyor. Kendimize, hislerimize, aklımıza güvenmiyor ve giderek uzaklaşıyoruz kendimizden. Kendinden daha cesur kim olabilir? Öz güven ve cesaret varsa sende, sana kim hayır diyebilir? Zamanın güzel günler getireceğini düşünmek aslında boşluğu beklemekten başka bir şey değil. Hayatın hiçbir şey için değmeyeceği gerçeği. Bu öyle bir gerçektir ki, bir anda her şeyden soğutur insanı. Baktığınız, dokunduğunuz, tattığınız her şey anlamsız gelmeye başlar. Ne için yaşıyorum, yaşamımın amacı ne? diye sorgular ve bir süre sonra

İşsizlik Maaşı Ödemesi

Resim
İşsizlik maaşı alabilmek için geriye dönük son üç yılda 600 gün prim ödemiş olmanız gerekiyor. Eskiden son 4 ay yani 120 gün tam olma şartı vardı. Şimdi ise 120 gün tam olma şartı kalktı. Değişen çokta bir şey yok aslında sadece laf kalabalığı. İşin özü; işten ayrıldığınız tarihten geriye dönük son 3 yılda 600 gününüz yoksa işsizlik parası alamazsınız. Her ay bütün işçilerden işsizlik fonu kesiliyor, işsiz kalınca ise en çok 10 ay para alıyor sonra hadi bak başının çaresine diyorlar. Senelerce ödediği fondaki parasını neden vermiyorlar? Devlet rutin dışına çıkarsa olağan, vatandaş çıkarsa suç ve ceza. Devlet parayı karşılıksız basarsa devalüasyon, vatandaş basarsa kalpazan. Liderler tehlikeli değildir asıl tehlike her şeye inanıp, sorgulamayan ve menfaatleri uğruna her türlü haksızlığa sessiz kalan kitlelerdir. Gerçeği bilip susanlar gerçeği bilmeyip söyleyenler kadar tehlikelidir. Bir dalga geldi ve çekildi. Üretim ekonomisine geçilmediği için, seçimden sonra bu dalganın y

İletişimsiz Koca Bir Kalabalık...

Resim
Her türlü ilişkinin emek istediğini, sorunları çözmek için zaman ayırmak gerektiğini düşünen kaç kişi kalmıştır. Empati, iyi niyet ve dürüstlük ikili ilişkilerin temelidir. İletişimsiz koca bir kalabalık. Her tarafta ben daha haklıyım cümlesi, önceleri mırıltıyken şimdi çığlıklar seklinde ve üstelikte konular incir çekirdeğini doldurmayacak türden. Altında gereksiz bir üstünlük çabası yatıyor. Hangisine nasıl anlatmalı aile olmanın, arkadaş olmanın, insan olmanın bu olmadığını ve kendimizi nasıl arındırmalı bu itici kalıptan. Ne konuşmak, ne uzaklaşmak, ne yok saymak çözüm oluyor. Dahası gittikçe daha yaralayıcı hale getirilmeye çalışılıyor. Kimseye köle olmadan, kimseye boyun eğmeden yada kimsenin üstüne basmadan yürümenin birçok yolu olduğunu hangimiz anlayabiliyoruz. İlişkilerde özellikle ikili ilişkilerde partnerlerden birinin tutum ve davranışları satranç oyunu gibiyse bu ilişkinin yürümesi zordur, karşı tarafı çok yorar. Karşı taraf sürekli hamlelere karşı strateji ve

Bırakın Dağınık Kalsın

Resim
Hayat bize acıyı zaten getiriyor, bizim sorumluluğumuz neşeyi yaratmaktır. Kimi durumlarda yaşamı olduğu gibi kabullenmek ve hayatı akışına bırakmak gerekir. Bizi yoran hayatın kendisi değil, taşıdığımız maskeler ve hayır diyemediğimiz insanların sırtımızdaki yükleri, insanların halden anlamayan sağırlığı. Bizi üzen hayatın kendisi değil, insanların değişmeyen ön yargıları. Uzaklaşacaksın kafana, kişiliğine uymayan, farklı istekleri olan, değer vermeyen, sözleriyle, hareketleriyle aşağılayan, hiçbir konuda çaba sarf etmeden sadece almayı bilen, acılardan beslenen, dertleri, sıkıntıları hiç bitmeyen, sadece kendi dediği olsun isteyen, egosu yüksek, duygularını, insanca davranışlarını önemsemeyen sevgisiz soğuk kişilerden. Birazda kendin için yaşayınca güzelleşiyor hayat, biraz durup soluklanınca dinleniyor yürek. Gelmeyeni umursamadığın, gideni sessizce uğurladığın, sadece kendin istediğin için bir şeyi yaptığın zaman özgürleşiyor insan. Herkesi mutlu etmek zorunda değilsin.

Çalışmak Kurtarıyor İnsanı

Resim
Hayat tek başına hiçbir şeyden ibaret değil sanırım. Yaşadığımız hayatı daha eğlenceli, daha çekilebilir hale getirmek için zaman isteyen bir delirme süreci gerekiyor. Kimsenin anlamadığı ama iç dünyanda kafana huni takıp deli gömleği giydirdiğin hayallerinin olabilmesi için. Dünya dev bir prodüksiyon, yer yer gerçek ögelere rastlanmakta. Hayat iş değil ama insanlar iyi okullarda okuyunca iyi bir iş, iyi bir koltuk, iyi bir maaş istiyorlar ve bunu da hak ediyorlar. İşte istedikleri olmayınca hayattan tat alamıyorlar, bu bir sarmal yani. Onlarca pantolon yerine bir kaç tanesiyle, sürekli dışarıda olabilmek için AVM vitrini yerine eğitici etkinliklerle de mutlu olabilir insanlar. Bir çok insan gerçeği görmezden gelerek dayanma noktasını bu şekilde belirlemiş oluyor. Bazı insanlar kaderim kötü derler, oysa çoğunlukla seçimleri yanlıştır. Gelirler az giderler fazla ama kaçımız gelirimizi arttırmak için hamleler yapıyoruz. Tuhaf olan ise kamuda çalışan bir memur maaşını az bulup

Anne Olmak

Resim
Anne ve kadın olmak ayrı şeyler. Her anne kadın olabilir ama her kadın anne olamaz. Bu her insan mevki sahibi olabilir ama adam olamaz gibi bir şey.  Annelerin en büyük özelliği kendilerini bilen mert ve karakterli olmalarıdır. Artık günümüzde anne diyebileceğimiz kadın sayısı da çok az. Annelik bencillik değildir, çocuğunun öncelikli olmasıdır. Özel ve kutsal bir durumdur anne olmak. Kadın olmakta çok özel bir meziyettir, bazı kadınlar bunun farkında değiller ne yazık ki. Tıpkı bazı erkeklerin de adam olamadığı gibi. Anne olmak kendinden vazgeçmek, rağmen sevgisiyle sevmektir. Göbek bağı kesilen ancak yürek bağı kesilmeyen parça demektir. Sağlığından, uykundan, hayatından vazgeçebileceğin tek şeydir. Annelik tek kelime ile koşulsuz ve karşılıksız sevgidir.  Büyüdüğü zaman senin onun için katlandığın her zorluğa ifadesi yapmasaydın diyecek olduğunu bilmene rağmen vazgeçemediğindir. Ciddi anlamda onun karnı doymadan kendi karnını doyuramadığındır. Yemeyip yedirdiğin, giyme

Sonsuz Hayal Kırıklığı

Resim
İnsanlar bir şey yapmadan önce yapacağı işin önemine göre beklenti içine girer bu doğaldır. Beklentisi karşılanmadığı zaman hayal kırıklığı yaşar bu da normaldir. İnsanların eline belirli bir senaryo verip yaşamasını ve yaşatmasını bekleyemeyiz, makine gibi dar bir kalıba sıkıştırıp yaşatamazsınız. Büyük çaptaki hayal kırıklıkları hayatımızla ilgili yaşadıklarımızdır. Bunlara bir çözüm genelde yoktur çünkü hayatlarımızın bin bir çeşit hali vardır. Bunu doğuştan zenginlerde de, işleri sonradan açılanlarda da görürüz ve yine hiçbir işi rast gitmeyenlere de tanık oluruz. Hayat mücadelesinde herkese aynı oranda mal, mülk düşmez. Her insanın maddi durumu iyi olmaz, fakirler de olacak, zenginler de olacak, açlıktan ölenler de olacak, yalnızlar da olacak, mutlu aile kurabilenler, acı çekenler de olacak, ömrü boyunca acı nedir bilmeyenler de olacak. Yani hayat bize mutlaka verir diye bir şey yok. Hayatla ilgili kesin olan tek şey bir gün biteceğidir. İnsanlar kendilerini başkalarıyla

Gündüz Karanlık, Kör Olduk...

Resim
Bir fikre eylem eşlik etmiyorsa o fikir sadece beyinde işgal ettiği hücre kadar büyüyebilir. Geldiğimiz yerde kalıyoruz bir türlü gelmek istediğimiz yere gelemiyoruz. Tam geldik derken yine aynı yer tam bir kısır döngü. Ömrümüz ne olduğunu anlamadan sabır ile tavır arasında bitiyor. İnsanlar karşılarındaki insana verdikleri cevaplarla karakterlerini belli ediyorlar. Çoğu insan dinlemeden anlamaya çalışıyor, günümüz insanının birbirini anlamamasının en büyük nedeni de bu. Kendi fikri olmayan insanlar başkaları adına konuşur, kararları da onlar yerine başkaları verir. Bu özgür olduğun halde köle hayatı yaşamaya benzer ki, başkalarının düşüncesi bir nevi köleliktir. Kimse sorumluluk almak istemiyor. Çünkü sorumluluk rahatlığa ters düşer, kimsede rahatını bozmak istemiyor. Sorumluluk almakta bir beceri işidir. Tecrübeli olacaksın, cesur olacaksın ve aldığın sorumluluğun farkında olacaksın. Sorumsuzluk daha basittir o yüzden çoğu insan bundan kaçar. Sorumluluğun artısı ise insan

Kuantum

Resim
Popüler bilim diye bir kulvar var. Lise düzeyindeki bilgi ile bile en değişik konuları bile kavrayabiliyorsunuz. Kuantum fiziğinin temeli diyebileceğimiz Planck sabitini bulan Max Planck ömrünün sonuna kadar bulduğu bu şeyi kabullenemedi. Çünkü bulduğu şeyin dahil olduğu kuantum modeli bilimsel değil de masalsı bir evreni tarif ediyordu. Bu mümkün olamazdı. Evren mutlaka klasik anlayıştaki bilime uygunluk gösteriyor olmalıydı. Yani kuantumun temellerini atan bilim insanları bile kuantumu kabullenmekte zorluk yaşamışlardı. Biz gündelik işlerin kısır döngülerine hapsolmuşken mükemmel ve sonsuz bir evrende bulunduğumuzun farkında bile değiliz. Evren çok acayip, hiç mantıklı davranmıyor. Bunun farkına varan fizikçiler bile bunu kabullenemiyebiliyorlar. Einstein yıllarca inat etti kuantum modelini kabul etmemek için, kuantumu geçersiz kılmak için. Kuantum denklemlerinden saçma bir sonuç ortaya çıkardı. Sonuç o kadar saçma ve imkansızdi ki, kuantum fikrini çürütebilirdi. Ama ya

Haklıyken Özür Dilemek

Resim
Pozitif düşünen bir kişi negatif cevap vermez, yeter ki sorulmak istenen soru düzgün olsun. Neden haklı olduğu halde özür dilesin insan? Çağ zaten en ufak iyi niyeti dahi istismar ederken, temiz ve hassas olan insana saf salak gözüyle bakarken neden özür dilesin? Aksine tavır alsın, muhatap anlayışsız biriyse hele kestirip atsın, hiç gerek yok uzatmaya. Haklıyken özür dilemek karşınızdaki insanla ciddi iletişim sorununuz olduğunu gösterir. Kaybetme korkusundan kaynaklanan, çaresizlik, zayıflık göstergesi bir davranıştır. Duygulara, hislere pranga vurulmuyor ama haklı durumda iken özür de dilenmemelidir. Bazı durumlarda aptallarla tartışmak hastalanmamıza neden olur, en iyisi böyle insanlardan özür dileyip egosunu şişirmesine izin verilmelidir. Anadolu'da bir deyim vardır, 'senin eşeğin kancık olsun' özeti budur özür dilemenin. Herkesi memnun etmeye çalışan insanlardan bir kısmı takdir edilme, kendini sürekli ispatlama ve değer görme gibi beklentiler ile sürekli

Herkes Birbirine Ayna

Resim
Herkes birbirine ayna. Bizim yansıttıklarımızın karşımızdakinde bıraktıkları ve başkalarının yansıttıklarının bizde bıraktıkları. Hayat tüketmektir her şeyi, tüm bu yaşadıklarımızın hepsi tasarlanmıştır. Herkes hayatı boyunca hep bir şey arar, kimi kendini, kimi sevgiyi, kimi kaynağı ve sonunda da bu dünyadan selamını vererek gider. Geldiği yeri unutan gideceği yeri asla bulamaz. Geldik, yaşadık, gidiyoruz. Ne güzel söylemiş Mevlana 'Hamdım, yandım, piştim.' Çoğu insanda bir hava bir ahkam, özün belli sen bellisin neyin havası neyin kafası. Geldiği yeri unutan bir gün unutulmaya mahkumdur. Bir lokma ekmeği çoluk çocuk kazanmaya çalışıp evine getirenler şimdi bir basamak yükseldi diye şu an ki yoksulu fakiri görmezden gelip hatta aşağılayarak bakıyor. Rızkı verende, alanda Allah'tır. Yüksekten uçan yere sert düşer. Geçmiş geleceğimizi inşa eder, unutmadan ama günümüze de taşımadan. Hayatın kendisinin anlam olduğunun farkına vardığımda, teker teker anlamsızlaşmaya

Beynin Olması Aklın Olmasını Göstermez

Resim
İnsan neyi bilmezse ona gerek duyuyor, neyi bilirse de onu kullanamıyor. Gelişen teknoloji sayesinde kullanım kılavuzu olarak internet var ama yine de kullanım oranında dengesizlik mevcut. Her insan kendi karar alma mekanizmasını kullanır. Ortak bir yer olabilir ama bu başkalarının doğrularını yaşamakla aynı şey değildir, zor olan ise kendini kaybetmemektir. Herkes kullanıyor beynini. Önemli olan anlık çıkarları, kolaya kaçan fikirleri bırakma cesaretini gösterip doğruya doğru, yanlışa yanlış deme yoluna girebilmek ve cesaret gösterip kullanabilmek de. Yani beynin olması aklın olmasını gerektirmiyor. Bizim toplumumuzda kimsenin hata payı yok, hata yapma hakkı bile lüks. Aslında görmemek, dinlememek, bilmemek, düşünmemek insanı karanlığa iten. En büyük ziyan sorma ve sorgulama yeteneğini kaybetmiş beyindir. Bazen de beyni kullanınca canın acıyor, düşünüyorsun nasıl düzelecek, nereden başlamalı sonra bakıyorsun etraf beynini kullanamayanlar ile dolu işte o zaman canın acıyor.

Bizler Sadece Figüranız

Resim
Kişi ne kadar zeki ve mantıklı bir insan olsa da farkında olmadan toplum, çevre, etkenler, tepkiler karşısında zamanla algısı körelebiliyor. Hür düşünmeyi engellemek toplumları, kişisel zaaflar insanları mantıksız davranmaya itiyor. Doğa kanunları her zaman işler, insanın en güçlü yanı yaratıcılığı ve zekasıdır onu elinden alırsan en aciz insan yada en tehlikeli toplum ortaya çıkar. Savaşların çıkma nedeni bir aşk hikayesi olmamıştır. Truva savaşı İzmir'li Homeros'un İlyada'sında anlattığı gibi Paris ve Helen'in aşkı yüzünden mi çıktı? Truva savaşı gerçek birinci dünya savaşıdır ve Homeros'un Akalilar diye isimlendirdiği Miken toplumunun yeni pazar arayışı ile Akdeniz'in diğer kıyılarına yayılma hareketini yapmasını sağlar. Topraklarımıza ilk kez Yunanca konuşan Helen toplumunun gelmesini ve Anadolu'nun Helenleşmesini doğurur. O zaman insanlarının bildiği Akdeniz kıyılarında yaşayan tüm dünya halklarının katılmış olduğu gerçek birinci dünya savaşıdır

Kötüye Neden Bir Şey Olmaz?

Resim
Kötüye bir şey olmadığını nereden biliyoruz? Bir şey olduğu bizim tanıklığımızda olmayınca yada biz görmeyince evrenin ceza sistemi işlememiş mi oluyor? Başlarına karmanın döngüsünün geldiğine ikna olmak için yedi yirmi dört onlarla beraber mi olmamız gerekiyor? Kötünün başına kötülüğün alası gelir ama kötülerden uzak kalmayı tercih ettiğimiz için bunu duymayız. Yanlış insanların üzdüğü doğru insanların ahı yerde kalmaz. Er yada geç ilahi adalet yerini bulur. Ne kötü insanlar vardı bir eli yağda, bir eli balda ama yaşlılıkları iyi geçmeyen, tam huzurlu olacak yaşta sıkıntılı bir şekilde hayata veda eden, ilahi adalete inanıyorum. Herkesin başına iyi de, kötü de her şey geliyor. Bu birazda algıda seçicilik ve iyi, kötü karakterlerin olaylara karşı savunma mekanizmalarıyla da ilgili. Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir. Bu süreci iyilerin başına geliyor da neden kötülerin başına gelmiyor diye değerlendireceği

Mütevazilik Asilliktir Herkesin Harcı Değildir

Resim
Alçak gönüllü olmak ne alçalmak ne de ezik büzük olmaktır. Sadece insanın marifetini en yüceye çıkartan dalkavuk övgüye karşı gerçeğin terbiyeli tavrıdır. Mütevazi olmak karakterini, hayata olan pozitif bakışını gösterir. Mütevazı yaşa ki susunca asaletin konuşsun. Zihnin büyüsünden uzaklaştıkça karanlığın aydınlandıkça kendiliğinden bir süreç olarak gelişiyor mütevazilik. İnsan kendine ait olmayandan soyunup olanı ortaya çıkardıkça, manalar karmaşıklıktan yaşanabilirliğe uzanırken an netleşiyor. Geçmişin yükü geleceğin kaygısı omuzlarından düştükçe hafifleyen gönül sevgiyi, huzuru, dengeyi basitlikten çıkartabiliyor. Mutlu olmak için gelecekte sana göz kırpan bir hedef peşinde koşmaktansa, bulunduğun anda bir gün doğumunda sevgi çoşku ile erimekle yakalanıyor. Çok bilinmeyenli denklemlerin içinde kaybolmaktansa, olaylar içerisinde varsayımlarda bulunmaktan kişiselleştirmelerden vazgeçerek bilinçli bir farkındalıkla yaşamda akıyor. İnsan olmak, insanca davranabilmek, insanlara

Gelip Geçiyoruz...

Resim
Yaşam her canlının hakkı. Ben yok olduktan sonra dünya yok olmuş olmamış kimin umurunda. Dünya benimle var olmadı, bensiz de yok olmayacak. Hayat kendisini yaşamaya devam edecek. Hiç kimse kalmasa dünyanın varlığı, yokluğu nasıl anlaşılacak. İnsan olmadan önce de dünya vardı. Eğer insan dünya yok olduğu için yok olmamışsa o zaman dünya insandan sonrada var olacaktır. Her gün yeni şeyler öğreniyoruz, bunları biz erken öğrendiysek bu bizim şansımız, başkaları öğrenemediyse bu onların şanssızlığı olmamalı. Kimsenin kimseye hava atmasına gerek yok, bizden daha bilgili, görgülü biride bizi zor duruma sokabilir, öğrenmenin yeri, yaşı, zamanı, sınırı yok. Hayatlarımız kendimize göre zor ve aşılmaz, bazen yargısız infaz yapabiliyoruz. Düşünemediğimiz şey ise bizim buna hakkımızın olup olmadığı. Eleştirdiğimiz yaşam dilimine geldiğimiz zaman hatırlıyor, bazen çok ayıp etmişiz bazen de iyi ki yapmışız yada söylemişiz diyoruz. Yaşamadan olmuyor, tecrübe dediğimiz yaşanmışlıklarla olgunl

Hiçbir Mutluluk Bedava Değildir

Resim
Yaşanan veya yaşadığımız her acı ileride yaşayacağımız mutluluğun reçetesidir. Mutlu olabilmek için ilk önce bu acıları bitirmemiz gerekir. Acıyla tanışan ve her şeye rağmen mutlu olmaya karar verip, mutluluğu seçen zaten onu hemen her yerde bulmaya başlar. Acıların bitmesini beklersek mutlu olmaya hiç vakit kalmayabilir, hiç sıra gelmeyebilir. Acıyı unutmayız, en fazla aza indirgeyerek onunla yaşamaya devam ederiz. Acıyı yaşayarak mutluluğun şifresini de çözebiliriz. Fikrimce acılar mutluluğun ücretidir ve değişkendir. Acıyla müzik dinleyen, acıyla yaşayan, acıyla mutluluğu unutan, efkar bağımlısı olanlara sözüm. Hiçbir mutluluk bedava değildir, acıda hayatın baharatı gibidir istemesek bile olmazsa olmazıdır. Acıya tutunmak bir nevi melankoli takıntısıdır. Her insan kendi istediği hayatın sabırlı mimarı olmalıdır. Bazılarına hayat her gün bayramken, bazıları hep gamlı ve kederlidir. Sabırda bir yere kadar o da bir gün çatlar. Mutluluk aramakla bulunmuyor, belki de yazılmış