Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sayın Vali Recep Yazıcıoğlu

Resim
Aydın Valiliği'ne atandığında, henüz üç dört günlük vali iken Nazilli SSK Hastanesi ile ilgili bir şikayet kulağına çalınır. Hiç vakit kaybetmeden hastaneye gider. Tebdil-i kıyafet gelir. Acil bölümünden girer. Oradaki görevli bir hemşireye; "Başhekimin odası nerede?"diye sorar. Hemşire şöyle bir bakar Yazıcıoğlu'na tanıyamaz tabi. Küçümseyici bir ses tonuyla " Üst kata çık, koridorun sonundan sağa dön, sondaki oda" der. Yazıcıoğlu üst kata çıkar. Başhekimin odasını bulur. Kapısı açıktır ama başhekim odasında yoktur. İçeri girer. Tam o sırada başhekim gelir. "Buyrun ne istiyorsunuz ?" diye sorar. Yazıcıoğlu rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini ama parası olmadığını söyler. Başhekim kendisine "Burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın" der. Yazıcıoğlu, "Devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey?" der. Başhekim sinirlenir ve Yazıcıoğlu'nu odasından kovar. Sessizce aşağı iner, hastanenin i

Yorgun Ve Doluyuz...

Resim
Bilmek bazen erdem, bazen de yük getiriyor. Bazen ne yaparsan yap olduramıyor, yaranamıyorsun, bir eksi tüm artıları götürüyor. Her insanın vicdanı kendi tanrısıdır o size nasıl davranacağınızı söyler. Kimsenin umurunda olmak gibi derdiniz olmasın kendiniz olmanız yeterli. Umut inatçı bir tohum gibi dünyanın çekirdeğinde gömülü ve dünya var olduğu sürece o da var olmaya, filizlenmeye devam edecek. Delireceğinizi hissettiğiniz anda bile yaşamaya devam edersiniz. Bazen ölüm en kısa yol olarak geliyor ama sonra yaşam bize yeni yollar çiziyor. İnsanlar sadece kötü şeylere değil iyi şeylere de bağışıklık kazanıyorlar. Yaşamın verdiği dersi almış olanlar kahkahadan tebessüme, öfke krizinden sertliğe düşüyor, hassas olanlarda uyum sağlayamayışlarını belki de delirerek gideriyor. Bizleri duygusuzlaştıran şeyler çoğunlukla edindiğimiz tecrübelerden kaynaklanıyor. Çoğumuzun başına enteresan olaylar geliyor böylece hiçbir şeyi eskisi kadar yoğun hissedemiyoruz. Eskiden bir gelene on adı

Hayat bencil insanların lüksüdür!

Resim
Düşünselliğin ve soruşturmanın toplumsal hale bürünmesinin önünde bir çok engel var. Büyük patronlar, siyasiler, politikacılar, din adamları, liderler vs. Bu engeller sorgulamanın ve derin düşünmenin topluma yayılmasına izin vermezler. Çünkü pragmatik düşünceleri, hükümdarlıkları tehlike altına girer. Azınlık gruplar ise patronlar için tehlike değildir, düşünemeyen toplumun algılarını yöneterek bir takım tanımlamalar ve sınıflandırmalar ile bu azınlık grupları hedef haline getirerek onlar üzerinde kötü bir bakış açısı yaratırlar. Böylelikle çoğunluk daima düşünceden yoksun ve vasat kalır, azınlık ise bir şey yapamaz. Bu koşullar içinde yapacak bir şey kalmaz insanların eli kolu bağlanır, zamanlarının çoğunu telefon, televizyon ve boş şeylerle geçirmeye başlarlar. Böylece toplum kitap okumak, düşünmek, araştırmak ve sorgulamak yerine kolaylığa kaçar. Bir kitabın okunması, araştırılması veya üzerinde düşünülmesi hem beyin jimnastiği olur hemde kişinin düşünme yetisini geliştirir

Dünyada Yapılmaya Değer Olan Şeyler...

Resim
Her insan kendi imzasını atıyor dünyaya yaptıkları, yıktıkları, öldürdükleri, yaşattıkları ile. Ve dünya çok güzel bizlere sundukları ile. Gerçekten yaşamak isteyenler için öyle muhteşem şeyler yapılabilir ki, insanlar isterlerse yeryüzünü cennete dönüştürebilecek bir düzen kurabilirler. İlk insandan günümüze dünyamız için hep bir şeyler yapılmış iyi veya kötü ama yapılmış, yapılıyor ve sonsuza dek yapılacak, bu doğanın vazgeçilemez kanunu. Büyük, küçük hepimiz kendimizce dünyaya bir şeyler katıyoruz bir icat, bir iyilik, bir kötülük, bir lider, bir diktatör vs. şeklinde olabiliyor bunlar. Yapılan her şeyde bir değerlilik bulunur, yaşamaya değip değmediği ise görecelidir. Kültürel kodlarımız yaşamaya değerlilik konusunda bizlere çeşitli anlamlar yüklemiştir. Yaşamak doğanın bir mecburiyetidir kimse gönüllü olarak dünyaya gelmez, doğduktan sonra anı yaşar, hisseder, kaydederiz. Kültürümüze göre yaşar anlam yükleriz, öldüğümüzde ise yaptıklarımızın kendimiz için her hangi bir değ

Yanlış Yüksek Sesle Kınanmalı, Güzel Davranışlar Övülmeli...

Resim
İnsanlar bağlı bulundukları yanlış ideolojilerin cezasını onları sömürenlere muhtaç olmakla öderler. Ellere teknolojik aletleri vererek savaşmadan aldıkları topraklarda istedikleri gibi asıp keserler sömürenlerde. İnsan olmanın sadece yaşayan canlı olmadığını, yaşamanın sadece nefes almak olmadığını anlardık aklımızı kullanabilseydik eğer, savaşların galibi olmadığını, azimle hırsın, imrenmeyle kıskançlığın, korkuyla saygının farkına da varabilirdik. Her şey bizlerin eseri ne olduğunu, nereden geldiğini bilmeyen, bilemeyen akıl, nereye nasıl gideceğini de bilemiyor. İrade ile beslenmeyen, düşünce ile yoğrulmayan bir akıl insan. Bencilliğin tüm gezegeni sarması ve bir yerden sonra başkalarının hayatında bencil olmaları dışında arta kalan milyonda birlik alanda her an bir hiç olabilme ihtimali. Duygularımız köreliyor, köreltiliyor direnirsek bencil insanlar canımızı yakıyor. İnsanlar sevgisiz, seviyesiz, saygısız herkeste bir sinir, bir stres adalet, hak, hukuk yok. Önceden iyi

Yalnızlık Fotoğraflardaki Tekil Pozlardır

Resim
Çoğu insan kendi seçimi olarak, çoğu insanda kendisinden başka kimseden sorumlu olmak istemediği için yalnızlığı seçiyor. Güzel bir şey olduğunda paylaşacak birini aradığımız zaman kimsenin olmadığı aklımıza geliyor ve o güzel şey çokta önemli bir şey olmaktan çıkıyor. Bir şeyin yokluğunun farkına varmamız çoğunlukla o şeye ihtiyaç duyduğumuz anda gerçekleşir. Yalnızlığının farkına varan kişi yalnızlığı bir süreç olarak yaşar çünkü önceleri yalnız değildir. Aslında yalnızlık denen şeyin ne olduğunu, nereye varabileceğini bilmiyoruz. Herkese içinde dostluk var gözüyle bakmamak gerekiyor, bazen insanların yüzleri bir resim galerisinden öteye bir anlam taşıyamayabiliyor, konuşmalar da bir zilin çınlaması gibi olabiliyor. Gözle görülen, elle tutulan somut ihtiyaçlarımızı karşılamak kolay önemli olan duygular gibi soyut olanların karşılanabilmesi. Biriyle ilişki halinde olmamak mı, arkadaş grubunun olmaması mı, sosyal olmasına rağmen tek başına yaşamak mı? Değişken bir şey duygu d

Eksikliklerle Yüzleşmek Kabullenmek Zordur

Resim
Kendi içinde gerçekten demokrasi ile yönetilen bir ülke, dış güçler tarafından karıştırılamaz. Doğrular başka, gerçekler başka biz gerçekleri nasıl doğru yapacağız ona bakmalıyız. Kişiliği gelişmemiş ve özgüven eksikliği yaşayan insanlar her şeyi dış görünüşe göre değerlendirir. Halbuki oturulan yer önemli değildir sizin bir değeriniz varsa oturduğunuz yer önem kazanır. Eksikliklerle yüzleşmek kabullenmek zordur. Kazanımlar bedel ödenerek elde edilir, yoksa lütuf gösterilen bir kul yada hayırsız evlat durumuna düşmek kaçınılmazdır. Bir insan veya bir toplum hastaysa hastadır, bunu meslekler, bölgeler, mezhepler, etnik aidiyet vs. üzerinden kategorize etmenin ve her seferinde şaşırmanın, yeni analizler yapmanın hiçbir anlamı yoktur. Atatürk'ün başlattığı aydınlanma hareketi sekteye uğramasaydı bugün rutin hale gelmiş bir çok aşırılık ve anormalliklerimizi ayda yılda bir yaşanan gariplikler olarak karşılayabilirdik. Çünkü cumhuriyet her şeyden önce medeni insanlar yaratma p

Eğitimli toplum ilk sıralardadır!

Resim
Beyin sünger gibidir, her şeyi anlasa da, anlamasa da çeker. Temelinde eğitim olan bir toplumun bakış açısıda farklı olur ve dünyada ilk sıralardaki yerini alır. Çoğu zaman doğru yönlendirilmediği için kendi yeteneklerinden habersiz yaşar insanlar. Anne, baba ve öğretmenlerin yapması gereken görevdir çocuğun yeteneklerini görmek ve ortaya çıkarmak. Bireysel farklılıklar vardır, bazıları birebir öğrenirken, bazıları toplu eğitimde öğrenir. Bunu belirleyecek kişilerde çocuğun yakınında bulunan yetişkinlerdir. Bozulmuş yetişkinler sağlam çocukları nasıl yetiştirecek? Severek yaptığınız bir mesleğiniz olsun, çocuklarınızı bulunduğunuz dönemin çok para getiren veya sizin istediğiniz mesleğine değil, çocukların yeteneğine, becerisine, yatkın olduğu ve severek yapabileceği mesleğine yönlendirmeye çabalayın. Zamanımızın eğitim sistemi yetenek ve becerileri göz önüne almayan, sorgulamayan, araştırmayan, tek tip öğrenci yetiştirme üzerine kurulu. Ebeveynler bir çocuk dünyaya getirdilerse

Kendini Dahi Zannetmek...

Resim
Sağlıklı düşünemeyen kişiler ölü hücreleri ile beyin hücrelerinide birlikte götürür. Kendini dahi zanneden insan araştırmaz her şeye körü körüne bağlanır ve hatta düşünmekten bile yoksun kalır, çünkü her şeyi biliyorum kafasındadır. Böylece düşünceden yoksun nesiller yetişir, çünkü düşünen nesil her şeyi yargıladığı gibi gün gelir herkesi yargılar. Bireyin ben dahiyim sanrısına saptırılmasının sebebi, bireyin doğru bir sistematikle kendini geliştirdiğini sanmasına yönelik durumudur. Dünyada eğitim insanların kendilerini dahi sanmaları için yaratılmıştır, bireyleri törpülemek, boş insanlara kendilerini yararlı hissettirmek için üretilmiştir. Sonu hep aynı yere çıkar, eğitim kaliteli robotlar yaratır. Sorgularsın, sorgularsın sonuç aynıdır değişen hiçbir şey olmaz. Belki de insan ne kadar az sorgularsa o kadar mutlu ve huzurlu oluyordur. Hayatı derinlemesine sorgulayıp mutlu olan insan var mı acaba? Sorguladıkça yaşamdan tat alma duyusu da azalıyor gibi yaşama, yaşamaya bir anlam

Korku Nedir?

Resim
İnsan yaşama başladığında korkusuzdur. Yeni doğmuş bir bebek neden korkması gerektiğini bilmez ama yaşam devam ettikçe edindiği tecrübeler karşısında savunma mekanizmaları oluşturur. Korku sonradan öğrenilir, aynı durumlarla karşılaştıkça öğretilenler beyine farklı şekillerde yorumlanarak iletilir ve beynin adrenalin salgılamasına yol açar. Korku var olduğu için korkacak olsaydık herkesin aynı şeylere aynı tepkiyi vermesi gerekirdi. Herkes yılandan korkmayabilir, kimisi evcil hayvan olarak bile besler. Korku var olduğu için korkmak geçersiz bir teoridir. Korku insanın savunma mekanizmasını harekete geçiren bir nevi erken uyarı sistemidir. Hayatta kalmaya programlanmış insan korkusuz yaşayamaz, hayatın kendisi korkunun özüdür. İnsanoğlu kendi düşünce ve kararlarına bağlı kalarak korku, sevinç, üzüntü vs. gibi duyguları tabu olarak geliştirir ve korkuyu kendisi üretir. Gücünün yettiği ve kontrolü altındaki şeylerden korkmaz insanlar. Korku kontrol dışı olan yada güç sınırlarının

Empati Kurma Özelliği Kazandırılabilir Mi?

Resim
Empati üstün insanlara verilmiş bir özelliktir bazılarına öğretilse de öğrenemezler. İmkansız değil ama zordur empati, yüzeysel ve maddesel algısı yüksek olan insanlar bu konuda öğrenme güçlüğü çekerler. Zaten dünyadaki en zor savaş insanları anlamak ve öğretmektir. Empati yapabilen kişi muhatabına muhatabının rolünü oynayarak yani o kişi olarak daha sonrada onun onayladığı şeyleri onun önüne sererek empati kapısını açabilir. Yani empati söz ve teoriyle öğretilemez yaşatmak gerekir, kendisinin empatiye ihtiyaç duyduğu anlarda ona bunu hissettirerek, göstererek yaşamasını ve değerini anlamasını sağlayarak belki başarılabilir öğretmek. Kimi insan kendi duyguları dışında hiçbir şeyi önemsemez, bencil birisi öğrenmek istemeyecektir, kötü bir insanı iyi yapmak kadar zor bir iş bu veya cahil birini bilge yapmak gibi bir şey çünkü anlayışsız olacaklardır. Empatiyi kısasa kısas zannedenler de var. Empati bir anlamda yaptıklarının doğuracağı sonuçları analiz etmek ve bu sonuçların sorum

Ülkedeki Ekonomik Büyüme Tüketim Kaynaklı

Resim
Bütün hatalar düşünme organımızı kullanmamaktan kaynaklanıyor. Beynin çalışabilmesi için enerji gerekir, enerji de fiziğin konusudur, düşünce de beyinde oluşur. Ülkedeki büyüme tüketimden kaynaklı yüksek görünüyor yoksa hane halkı gelirinde her hangi bir artış yok. Halkın borçlanma oranı yükseliyor, geçim sıkıntısı hayatı zorlaştırıyor, büyüdükçe her şeyin fiyatı artıyor. Batı kıskanıyor, ABD şaşkın, İsrail biat ediyor, Çin ortaklaşa dükkan açalım diyor. Vergiler tavana vurmuş, benzin almış başını gidiyor millet ekonomi çok iyi diye coşuyor. Ekonomisi iyi olan ülkede vergiler artmaz, halkın refahı artar. Dolar dört lira sınırına dayanmış Türk lirası değer kaybetmiş. Ekonomisi iyi olan ülke dış ticaret açığı vermez yada var olan açığı büyütmez. İthal olmayan tek şey kalmadı, ne üretiyoruz ne de satabiliyoruz. Para icat oldu insanlar da kölesi. Sistem efendi, köle düzeninde yürüyor ve bu sayede kimse kafasını kaldırıp benim gerçeğim bu değil bilincini geliştiremiyor, çünkü yaşa

İyi Niyet Kişilik Yapısıdır!

Resim
İyi niyet bir davranış değil kişilik yapısıdır. İyi niyetli olmak iyidir ama tedbiri de elden bırakmamak gerekir. İyi niyet bazen karşındakini yönlendirme taktiklerinden birisidir, bazen de karşıdaki üzerinde üstünlük kurmaktır. İyi niyet kötülük taşımayan bir düşünceyle hareket etmektir. Bu insana ait olan bir davranıştır, kimileri gösteriş olarak veya karşısındakinin gözlerini boyamak içinde kullanabilir. Hangisi olduğu ise karaktere bağlıdır. Ben iyi niyetle yaklaşmıştm diyen biri için genel olarak sorun iyi niyetle yaklaşmakta değil, karşı tarafın art veya ters davranışları dolayısıyla usanç ve gına gelmesindedir. Çoğu zaman iyi niyet sandığımız durum ise kötü niyet karşısında ezilmiş sıradan bir niyettir. İnsanlara şans tanımalıyız, iyi niyetimiz bizi koruma sınırında olmalı. Karakterin temiz ve dürüst ise, zorlasan da kötü niyetli olman mümkün değildir, en fazla tokat yedikçe biraz daha dikkatli olmaya çalışırsın. Zayıf anları yaşamadan kimin sırtını döneceğini bilemezs

Saygı Eşittir Medeniyet

Resim
Toplumda birilerinin işine yaramazsanız dışılaşırsınız. Kanıksanmış, içine doğulmuş normların dayattığı birey olmaktan uzaklaştığında, farklılaştığında isteyerek veya istemeyerek toplum ve aile tarafından tepki görürsün. Girdiğin herhangi bir işletmede çalışan insanlar seni sevdiği için değil para kazanmak için seninle muhattap olur. Buna eğitim kurumları veya hastanelerde dahil olabilir. Durakta otobüse binerken önündekinin seni geçip senden önce binme arzusunu hissedersin, markete girdiğin zaman kasaya aynı anda geldiğin bir başka kişinin hemen senden önce davranmaya çalışması hepimizin az çok yaşadığı şeylerdir. Bizlere ilkokul, lise, üniversite yıllarında yanımızdaki arkadaşlarımız aynı zamanda rakibimiz olarak tanıtıldı. Bunlar aslında bireysel değil, evrensel para düzeninin insanlara bilinçsiz olarak yaptırdığı şeylerdir. Rutin problemler genellikle gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerde ola gelir. Batı ülkelerinde insanların sevebildiği mesleklere yönelmeleri daha kol