Bazen bir hiçim, bazen de her şeyim...


Bir bakıma her şey, bir bakıma hiçbir şey, hayat baktığın açıya göre değişir. Her şeye salak gibi inanan, herkese güveni olan, her seferinde kazık yiyen bir aptalım, hayatı daha öğrenememiş, umudunu yitirmemiş, yeşertmeye çalışan kuş beyinlinin biriyim. Kendimden bağımsız bir varoluşa sahip tüm parçalarıma ulaşma yolunda olan birisiyim. Belki de büyük bir yıkımla sonuçlanacak bir mücadele içindeyim. Kendini bilmeye, sevmeye, yaşamını anlamlandırmaya çalışan acemi birisiyim. Başkasına benzemeyen ama bu dünyanın yine de bana ihtiyacı olduğunu düşünen birisiyim. Bazen bir hiçim, bazen de her şeyim.

Belli bir amaç için geldiğim şu dünyada yine belli bir amaç için uğraşıyorum, hiçbir şey olmak yolunda her şeye katlanıyorum. Yüzümde hem hüzün, hem mutluluk var ama bunu ne kendime, nede başkalarına ifade edemiyorum. Varoluşun kendisiyim, dünyayı deneyimlemek için gelen bedenlenmiş bir ruhum, kendi doğrumu arıyorum. Bu kadar karamsarlık içinde sabahları içimde büyük bir umutla uyanan güçlü birisiyim. İnsanım egolarım var, üstünlük duygum var, o var, bu var, hatalarım var, yaşadığım süreci hayretle izliyorum. Büyük bir oyunun içindeyim ve bu oyunda baş roldeyim, kaprislerimin bini bin para, Polyanayı da yuttum bu arada, sonuçta insanım.

Kendi kendime her defasında yeni şeyler keşfetmeye çıktığım sonu gelmez bir yolculuğu ifade ediyorum. Diğer insanlarsız kendimi hissedemem ben insanlarla bir bütünüm. Kendimi bulabilmem kendimi kendime gizli tutmakla mümkün değil. Sonuç, kendim için içinden çıkılmaz bir çelişki ifade ediyorum.

Varlığımızı anlamlı bir şekilde devam ettirmekse amacımız merhamet ve adalet olmazsa olmazımız olmalı. İnanmak istediğimiz şeye inanırız, bu aşk da olabilir, manevi bir varlık da, maddiyat da. Neye inanmak istersek o vardır aslında. Hem her şey vardır, hem de hiçbir şey yoktur. Yaşam kendi tercihin olduğunda bunu bir sebeple desteklemek zorunda kalıyor ve kendine bir bahane üretiyorsun ve işte o ürettiğin şey inandığın şey oluyor.

Bu kadar varlık başıboş olamaz, büyük bir nizam, denge, ilim ve irade var. Kendimiz öncelikle inanmaya değeriz, kendimize inanıp, içimizdeki gücü fark edip, kendimizi keşfetmeliyiz. İnsan önce kendisine inanacak, kendisini bilecek ve sevecek ki sonrasını anlasın. Kendisine inanmayan hiçbir şeye inanamaz, farkına varmaz, taktir edemez. Hayallerine inan, umutlarına inan, içinde adını mutluluk koyduğun ne varsa ona değer buna inan.

Belki elde edilen ve arzuları doyuran çok şey vardır, belki de hiçbir şey yoktur, belki dünyada olmak büyük bir niyettir, belki de dünya bize dayatılan bir yerdir, yaşamaya değen şeyler değişkenlik gösterir hep, belki yaşa göre, çağa göre değişiyordur, belki her şey birbirini tekrar ediyordur, bakanın bedeni farklıdır belki de sadece.

Hayata karşı mücadelenin imtihanı ve dünyaya başkaldırış savı inanmanın temelini oluşturur. Hiçbir şey olmaması da aslında olduğunun bir göstergesidir. Bir şeyleri aramak ama aranan seyin ne olduğunu bilememek, inanılacak onca şeyin hiçbir şeyden kaynaklanması. Mutlu ve güzel bir hayatınız varsa keyfini çıkarın çünkü bir alternatifi daha yok ama yaşamaya değer bir şeyler yoksa dert keder sarmışsa çevreni en iyisi oradan gitmek. Evreni, gezegenleri, doğayı anlamak hayatı da anlamaktır. Hayatta inanmaya değer tek şey ise bizleri de güzel günlerin bekliyor olmasıdır.

HÜLYA ÇAKICI

http://hthayat.haberturk.com/blog/haber/1058943-bazen-bir-hicim-bazen-de-her-seyim

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Hayat Kişiye Özeldir

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta