Kendimizi Adilce Yargılayabilsek...


Bulunduğum yeri yadırgamamayı öğrendim. Düşen düştüğü yere, giden gittiği yere, kalanda kaldığı yere alışıyor. Ağlamayı öğreten hayat gülmeyi de öğretiyor, gözyaşını sildiğin mendil bir gün sevince de sallanıyor. Hayat bu umut ettiklerin boşa çıkarken, hiç ummadığın şeyler mutluluğa yetiyor.

Sınırsız mutluluk diye bir şey yok, hedeflerine ulaştığın kadar mutlusun. Mutsuzluklar ise hedeflere ulaşmaya çalışırken karşımıza çıkan engeller. Kendi hatalarımızı hayata atıyoruz oysa hayat ilk günkü gibi devam ediyor biz önce kendimizi düzeltmeliyiz ki, hayatın yanında bizlerde güzel olabilelim.

Toplumda hakim olan kimse elimden tutmuyor ki kaçışının sonu başarısızlıktır. Oyuncu olmak isteyen birisi oyuncuları eleştirerek onlardan daha iyi olduğunu, kitapları seven birisi bir çok yazardan daha iyi yazabileceğini söyler, herkes bir fırsat verildiğinde harikalar yaratacağını düşünüp bu durumdan şikayet eder. Böyle düşünenler; kimsenin umurunda değilsiniz, kimse kapınızı çalıp hayatınızın fırsatını ayaklarınızın önüne sermeyecek.

Sadece kendin odaklı yaşamıyorsan, evrensel olaylar seni biraz olsada ilgilendiriyorsa huzurlu olmanda zorlaşır. İnsan önce kendini sonra başkalarını sonra yine kendini tanıdığı ve bunuda kaldırabildiği zaman mutlu olur. Mutluluk özgürlük, özgürlükse cesarettir.

Kendini mutlu etmeyi öğrenip inadına mutlu olmayı başarabilmek ise ayrı bir yetenektir, ayrı bir kuvvettir. Çünkü hep isteriz ama ne istediğimizi bir türlü bilemez huzursuz, mutsuz, keyifsiz yaşarız. İhtiras, kıskançlık, gözün doymaması, bitmeyen arzular insanoğlunu dünyanın en tehlikeli canlısı yapar. Tepki görmeyeceğine emin olduğu zaman içindeki canavarı ortaya çıkarır insanoğlu, içinde yapmak isteyipte yapamadığı bir çok şeyi barındırır.

Günün birinde öleceğini herkes biliyor, bu gerçek herkesin içinde saklı duruyor ama nasıl oluyorda böyle bir şey yokmuş gibi üzeri örtülüyor. Amaç yok, plan yok, başlangıç yok, son yok sadece sürekli açılan, kıvrılan ve tekrar açılan sonsuz bir dönüş var. Hiçbir şeyin aynı olarak geri gelmediği, potansiyel olanın farklılıklar içinde geldiği bir durum içindeyiz, önemli olan içeriğin yaşanması, farkı ve tekrarı anlamaya, yakalamaya çalışarak zaman ise bunu yakalamaktaki en büyük engelimiz.

İnsan her yaşta yanlış yapabilir, yanlış yapmadan doğruyu göremiyoruz, herkesin doğrusu da, yanlışı da kendisine bunu çok sonra anlıyoruz düzeltene kadar da zaman geçiyor.

HÜLYA ÇAKICI

http://hthayat.haberturk.com/blog/haber/1059117-kendimizi-adilce-yargilayabilsek

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir