Finali Doğrunun Gücü Yapar


Bazıları düşünür yapar, bazıları düşünür yaşar. Herkes konuşur ama önemli olan anlaşılmaktır. Doğruyu söylemek kadar zor, boş konuşmak kadar kolay bir şeyde yoktur.

Gün bitsin ama ömür bitmesin isteriz. Kendi yarattığımız gerçekliğe inanır, kendi yazdığımız senaryolarda her zaman başrolde kendimizi oynar, her şeyi kendimiz için yapar, kendimiz için aşık olur, kendimiz için ağlarız. İnsanlar belki tam anlamıyla kötü değildir ama iyi hiç değildir.

Doğruya doğrudur diyen kim? Doğruda, güçte sürelidir, keser döner sap döner misali gider, gelir yolunu bulur. Ne tam doğru vardır, ne de tam yanlış bakış açısına göre değişkendir yani subjektiftir mekana ve zamana göre değişir.

Tek bir doğru yoktur herkesin doğrusu farklıdır. Bir çocuğa göre çikolata yemek doğruyken, doktoruna göre yanlıştır. Her güçlünün doğrusu kendine önemli olan doğrunun gücüdür.

İnsana güç veren doğru olanı yaptığından emin olmasıdır. Doğrunun güçlüsü başta galip gelsede finali doğrunun gücü oynar.

Doğrunun gücüdür asıl olan ama baskın durumların manipüle edilerek servis edildiği bir zamanda güçlünün doğrusu geçerlidir maleseff. Güçlünün doğrusu dayatma olur ve bunu kullanarak işine geleni doğru kabul edip, baskı unsuru olarak kullanırsa bu da kaçınılmaz sorunları ve tehlikeleri beraberinde getirir.

Doğrunun gücünü savunanlar güçlü olmalılar ki, doğru güçlünün doğrusu olabilsin. Kime göre, neye göre, hangisine göre doğru görecelidir, güçlü olanların doğrusu bize göre de doğruysa sorun yoktur ama bize göre doğru değilse diktatör olur, zalim olur, olur da olur, en iyisi kendi doğrularımızla mutlu olmayı başarabilmektir.

Hak güçlünün yanında ise en büyük haksızlıktır, gücü değil tarafsızlığı öne çıkarmak içinde vicdan sahibi olmak gerekir. Herkes hak ister, talep eder bu yüzdende herkes hem haklı, hemde haksızdır.

Güçlünün haklı çıkması için hangi anlamda güçlü olduğu önemli. Haksızken baskın karakter olmasıyla kendisini ön plana çıkarıyorsa bu gerçek anlamda haklı olduğunu göstermez. Er, geç adalet yerini bulur. Haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz olayların altında kimbilir neler vardır.

Hak çoğunluğa bakar haksız olsada çoğunluk baskın gelir ve haksızlık hakka evrilir, tescillenir. Hakkın kifayeti yoktur kim ve kimden hak talep ettiğindir önemli olan ki, hakkı hak etmekte çok zordur. Çoğunluğun baskın gelerek haksızlıktan hakka dönüşmesi gerçek adalet olur mu? Bu durumda çoğunlukta olsa haksızsa fikrimce sonuç değişmez, önemli olan kişi doğrularından vazgeçmemeli.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir