Kayıtlar

ÇOCUKLAR etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dünyanın Derin Anlamı!

Resim
Hayatın alfabesidir aile. Eğri, doğru bu ocakta öğrenilir, öğretilir. Güzel, merhanetli, vicdanlı çocuklar doğuran, büyüten ana babaların da ellerinden öpülür. Yaptıklarımızdan çok yapmadıklarımızdan yani denemediklerimizden pişman oluruz. Hayal olarak kalan her eylem düşüncelerimizi ve yüreğimizi kemiren bir keşkedir. Özgürlük, iradeni kullanarak seçip sorumluluklarını yüklenerek ne her şeyi istediğin gibi yapabilmektir, ne de sınırsızlıktır. Kim iradeye sahip ise o sorumluluk da almış olur ve özgür sayılır, özgürlük de başkasının özgürlük alanında son bulur. Aslında özgürlük düşünmektir. En büyük zenginliktir kimseye minnet etmeden, boyun eğmeden yaşamaktır. Saçma seçenekler olabildiğince çok. Her insan kendince özel, kendince kalabalık, pek çok şey kendi seçimimiz, her şey birbirini tamamlar iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlış vs. gibi. Duyarlı, farkındalıklı bir o kadar da duygusal olmak, insan olmak, vicdanı seçmek bazen hayatı sıkıntılar içinde geçirmek anlamına geli

Hassas İnsanlar Toplumu

Resim
Mutluluk, kimseyi incitmeden doğruyu söyleyebilmektir. Eğer doğru söylemeyi özümsemiş bir toplumda yaşıyorsak söyleme biçimi de aşılmış demektir. İnsanların doğruyu bilmeleri gerekir. Ama gerçekle yüzleşmeyi bilmeyen, hassas insanlar toplumudur bizimkisi. Gerçeği ne şekilde söylersen söyle alınır, kabul etmez ve küseriz. Her şey doğruyu söyleyince başlar. Tüm kirler, açgözlülükler, çekemezlikler, ihanetler ortalığa saçılır ve sonuç kaçınılmazdır. İnsan sürekli egosunun tatminini isteyen bir varlıktan başkası değildir. Gerçeği anlatabilmek için adeta bilge biri olmak gerekir. Konuşmaya korkarız çoğu zaman incitiriz diye, doğruyu söylüyorsak birileri mutlaka incinecektir. Lütfen o çöpü yere atmayın, çevreyi kirleterek çocuklarımızın geleceğinden çalıyorsunuz, deseniz nasıl bir cevap alırsınız. Bazı kimseleri rencide etmeden her hangi bir mesaj iletmenin yolu yok maleseff. Doğruyu söyleyemeyince beyaz yalanlar devreye giriyor. Beyaz da olsalar insanın içinde bir şeyleri tahr

Eleştirel düşünme!

Resim
Eğitimin amacı öğretmek olacaksa eğer bu insanlara sorgulamayı ve araştırmayı öğretmek olmalı. Bilgiyi ahlaki çerçeve içerisinde kullanabilme yetisine sahip bireylerin yetişmesi için zorunlu olarak verilmesi gereken bir ders gerekiyor geleceğimize. Kimin alim, kimin zalim olacağına karar verenlerin aslında alimden zalim, zalimden de alim yapmaya çalışmalarından kaynaklı yaşanan her şey. Hiçbir makam ve mevki insandan daha değerli olmadığı gibi makam mevkilerde insanlar içindir. Bilgi, beceri ve yeteneklere göre sınıflandırmalar da birbirinden farklı karakterlere, zeka seviyesine, refah düzeyine ve farklı bölgesel kültürlere sahip çocukların aynı bilgileri almasının faydalı olup olmayacağı, işe yarayıp yaramayacağı tartışılır. Özgür düşünceli ve kendi kararlarını kendisi verebilecek bireylerin yetişmesi siyasi partilerin, cemaat ve grupların, yanıltıcı reklamlarla ürün ve hizmet satan sermayenin işine gelir. İletişim araçlarında amaç, iletişimin kendisi araç olur. Sığ düşü

Adalet rüzgar gibidir!

Resim
Ahlak kavramını din ile ilişkilendiren bir toplum her türlü ahlaksızlığa kılıf uydurur. Akıl, bilim, vicdan gibi kavramlarla bağı kopmuş basit kurnazlıklar üzerine hayatlar yaşar böyle toplum insanları. Adalet rüzgar gibidir küçükleri yıkar, ezer geçer, büyükleri ise deviremez itaat eder. Kendisinde olduğunu söylediği namus ve dürüstlükle övünen kişilerin belki de telaşla örtmeye çalıştığı günahları ve dolapları vardır. Avrupalı Türkler aslen cahil ve geri kalmış Türklerdir. Yaşadıkları yerlerdeki kurallara uyup Türkiye'ye girdikleri andan itibaren özlerine dönerler. Her türlü kural dışı davranış, trafik kurallarına uymama, sağa sola çöp atma vs. hemen uygulamaya geçerler. İnsanın mayasında varsa ne yapsa, nereye gitse, ne okusa da değişmiyor bir şey. Avrupa ülkelerinde kanunlar oldukça katı uygulanır, kim olursanız olun kaçarınız yoktur. Çünkü devletler insanını terbiye ediyor, etmeli de. İnsan haklarını savunan sözde Müslümanların para için yapamayacakları artistlik, üç

Görünmeyeni görebilmek!

Resim
Düşünmeyen ama parayı çok seven insanları yönlendirmek kolaydır. Böyle insanların paraları azaldıkça akılları da azalır. Akıllı kişiden değil cahilden korkulur. Arı bal yapar ama zarar verirseniz iğnesini batırmaktan çekinmez. Her şeyi düşünebilirsin sınır yok ama düşündüğünü herhangi bir şekilde eyleme geçirme noktasında sınır var. Günümüzde düşünceyi eyleme dönüştürme şansı verilmiyor, bari düşünce özgürlüğünde sınırsız olalım. Kimseye söylemek zorunda değiliz, birileri bizi onaylar onaylamaz önemli değil, böyle bir hesap yapmadan iç dünyamızda özgür ve kuralsızca düşünebilmeliyiz. Para için susanlar, aşk için susanlar, çocukluk hayalleri için susanlar, dini kullanarak susturulanlar. İnsanları susmak zorunda bırakan etkenlerle doğrular saklanmış olur. Hepimizi susturacak bir yöntem mutlaka vardır. Kimi parayla, kimi şekerle, kimi sevgiyle, kimi dinle kandırılıp, susturulmuştur. İnsanların ten renkleri ayrı, kan renkleri aynıdır. Toplumlarda bu sorunlar hep var, zorla dayatıla

NEMRUT'UN SONU

Resim
Nemrut'un burnundan giren sinek gidebildiği yere kadar gitmiş ve orada dönmeye başlamıştı. O andan itibaren Nemrut'da müthiş bir baş ağrısı başladı. Beyninde dolaşan sinek onu müthiş huzursuz ediyordu. Son çare olarak başını tokmaklattırmaya başladı. Vurun. Vurun diyor, sineğin beynine verdiği ızdıraptan tokmağın acısını duymuyordu. Başına tokmağın her inişinde o, daha hızlı vurun, daha hızlı diyordu. Başından kanlar akmaya başlamıştı fakat o aldırış etmiyor, başını tokmaklatmaya devam ediyordu. Bir yandan da başını duvarlara vuruyordu. Hiçbir şey kar etmemişti. Nemrut, başına yediği tokmaklarla kendinden geçmişti. Sivrisinek ise hala beyninde dönüyordu. Çok geçmeden çırpma çırpına can verecekti. Ufacık bir sinek, uluhiyet davası güden Nemrut'un hayatına son vermeye sebep olmuştu. Canlılar arası değişmez olan gözlerdeki o ifade, özellikle korku anındaki her şeyi özetliyor. Güçlü insanların sözleri de güçlüdür. Onların kurduğu cümleler kapılar kırar, duvarlar yıkar,

Bilgi kanıta, inanç korkuya dayalıdır!

Resim
Bilimi ve bilgiyi çocuklara sadece teorik olarak anlatılırsa kısıtlı öğrenilmiş olur. Bir çok şey pratik yaparak veya deneylerle daha rahat anlayarak öğrenilebilir. Heveslendirerek okumaya teşvik edecek öğretmenlere ihtiyacımız var. Bilgi araştırma, inceleme, tartışma, deneyler ve gözlem sonucu oluşur. İnanç ise farklıdır, buyruk niteliğinde, ayrıca kutsaldır. Onun için tartışamazsın, farklı yorumlayamazsın. Yani etkisi ve gücü biraz da bilinmezliğinde saklıdır. Bilmek bizi bir yere taşır ama bildiklerimiz bir müddet sonra bize yük olur. Tek bir şey biliriz o da hiçbir şey bilmediğimizi noktasına ulaşınca yada bildiklerimizi sandıklarımızın aslında öyle olmadıklarının farkına varınca hayret sonucu aşk ile bilmemek okyanusunda haz içinde şenden şene var olmanın huzurunu yaşarız. İnançlarımızın yıkılacağından korkup zaman zaman bilgiden kaçtığımız da olur. Aslında bilgi ile inanç asla çarpışmaz. Birbirinin alternatifi de değildirler. Bir şeyi bilmek için önce inanmak gerekir. İna

İnsan olmak eğitimle başlar...

Resim
Böcekler olmasaydı 50 yıl içinde yaşam sona ererdi. İnsan olmasaydı yaşam ve dünya kendini yenilerdi. Yaşıtlarından farklı gelişim gösteren çocuklar dışlanmaya çalışılıyor her fırsatta ve bu velilerle sınırlı değil maalesef. Halbuki bu çocuklar diğer çocuklara o kadar güzel değerler katıyor ki. Çocuklar dışlamıyor, yetişkinler yapıyor bu dışlamayı. Empati, farklılığa saygı, anlayış gibi değerleri önce yetişkinlere kazandırmaya çalışıyor çocuklar. İnsan olmak eğitimden başlar. Yardım severliğimizi, insanlığımızı, güvenilirliğimizi yani iyi olan her şeyimizi kaybettik. Bir kasvet ve bir karanlık var. Doğuştan sağlıklı olabilir çocuklarımız ancak Allah göstermesin ateşli bir hastalık, trafik kazası herhangi bir şeyden dolayı da daha sonra engelli olabilirler. Gerçekten garip bir millet olduk. Tamam çocuğum sağlıklı diye mutlu olabilirim ama hayat bu insanın başına her şey gelebilir.  Herkes haysiyette ve onurda eşittir. Aynı dışlanma bir yetişkine yapılmış olsa ne hisseder.

Sevginin açamayacağı kapı yoktur!

Resim
Kıymet bilmek kaybedince arkasından ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır. (Hz. Mevlana) Kafalar arasındaki mesafe kısa ise dinleyenin sözlere bile ihtiyacı yoktur, karşısındakinin yüreğini duyar. Eğer bu mesafe fazlaysa hiçbir sözün gücü ona ulaşmaya yetmez. Ne istediğini bilmeyen insanoğlu doyumsuzluğunu aşka da bulaştırıyor. Senin olana sahip çıkmazsan senin olana sahip çıkarlar sana da kaybettiklerini izlemek kalır. Çok mükemmeliyetçi olmak bazen gerçeklerin ucunu kaçırmak gibidir. Bu yüzden de aradığımız gibi birisini bulamayabiliriz. Nasıl ben mükemmel değilsem başkaları da mükemmel değil. Karşımızdaki insanı hatalarıyla kabul etmediğimiz sürece mutlu olmak mümkün değil. Nesimi'ye sormuşlar yarin ile hoş musun? Hoş olayım, olmayayım, o yar benim kime ne? Dil ile sevmek ayrı, kalben sevmek ayrı. İnsanın yürek gözü sevgiyi tanır, sözlerin içi boş ise yürek orada bunalır. Dikensiz gül olur mu? Gülü dikeniyle seveceksin ki kıymeti olsun. Evlilik zor ve meşakkatli

Kalemde, kağıtta sende...

Resim
Sistemi değiştirmek istiyorsan önce sisteme sahip olman gerekir, sisteme sahip olmak içinde sisteme uyman gerekir. Sistemi protesto etmek fayda sağlamaz sınavlara çalışmaya devam. Kaleyi içerden fethetmek için önce içeri girmen gerekir. İlk önce öğretmenleri yetiştirmeli sonra topyekün sistemi değiştirmeliyiz. Şu andaki okullar çocukların tekdüze olmasını sağlıyor ve var olan yeteneklerinde kaybolmasına yarıyor. Garip olan herkes her şeyin farkında ama bir aptallık var ki aldı başını gidiyor. Bir şeyler yapılmadıkça böyle yerimizde sayar dururuz. Evrende fiziksel anlamda israf göremeyiz ama psikolojik anlamda görüyoruz fikir ziyanı olarak adlandırılan. Ezberci eğitim denilen şey aslında bir eğitim süreci değil bir robotlaştırma süreci, insanların kendi fikri olmaması düşünemeyip sadece itaat eden köleler olması için zihne yapılan karartma süreci. Ortak özellikleri akıl yok, fikir yok sadece beden var ve onun üzerinden var olmaya çalışma çabası. Aldığınız nota bile itiraz edemiyo

KARANLIKLARA IŞIK TUT!

Resim
Işığa kavuşmak için karanlığa meydan okumak gerekir. (Eflatun) Yada yeni bir ışık yakmak gerekir. Işık içimizde her zaman mevcuttur, her varlık yolunu aydınlatacak ışığa sahiptir kullanabilirse. Kendi içimizdeki karanlığa çare bulabiliriz de ya milyonlar karanlıkta ve aydınlık istemiyorsa karanlıkta mutluysalar ama onların karanlığı çevreye de yansıyorsa. Burada aklıma Peygamber Efendimizin lafı geldi. Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil onların zamanına göre büyütün, onlar sizin öğrencileriniz değil siz onların öğrencisi olun. İyi öğretmen nereye bakacağınızı gösterir, ne göreceğinizi size bırakır. Öğrencilerinin fikirlerinin harika olduğunu düşünen öğretmenler, işledikleri konunun harika olduğunu düşünen öğretmenlerden daha iyidir. Gerçek eğitim sistemi öğrencinin önündeki engelleri ortadan kaldırandır. Taki öğrenci kendi hür iradesini ortaya koyana kadar. Öğretmenler insanın hayallerine bile şekil verir. Çocukların hayalini ve geleceğini kendi istediği ölçüde şek

DERT AĞACI

Resim
Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı. Arabasının patlayan lastiği onun ise bir saat geç gelmesine neden olmuş,  elektrikli testeresi iflas etmiş ve şimdi de eski püskü pikabı çalışmayı reddetmişti. Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu. Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için davet etti. Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu. Kapı açıldığında adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi. Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı ve ona eve giderken gördüğüm olayı sordum.  O, benim dert ağacım, dedi. Elimde olmadan işimde bazı sorunlar çıkıyor ama şundan eminim ki o sorunlar evime, eşime ve çocuklarıma ait değil. Bunun için bu sorunları her akşam eve girerken o ağaca asıyorum. Sabahları

BİLSELERDİ YAPMAZLARDI...

Resim
Çocuğuna kızan, bağıran, vuran anneleri görünce aklıma Efendimizin (sav) şu sözü geliyor; ‘Bilselerdi yapmazlardı…’ Bilselerdi; çocukların bedenen annelerini bırakıp gidemeseler de, ruhen çekip gidebileceklerini ve bir daha geri dönmeyeceklerini… Bilselerdi; kırılan eşyaların, dağılan evlerin, kirlenen giysilerin kolayca çaresi bulunabilecekken, kırılan yüreklerin, dağılan ilişkilerin, kirlenen niyetlerin kolay kolay eski haline dönemeyeceğini… Bilselerdi; bir çocuğu doğurmanın o çocuğun ‘sahibi’ olmak anlamına gelmediğini ve asıl sahibi olanın (cc) emanetine nasıl muamele ettiğimizden sorguya çekeceğini… Bilselerdi; aşağılanan, hırpalanan, ezilen, alay edilen çocukların şahsiyetlerinin, haysiyetlerinin, onurlarının da incineceğini… Bilselerdi; şiddet gören çocuğun şiddet göstermeyi öğrendiğini ve bu nefret tohumunun bir ülkeyi bitirebileceğini… Ah bir bilselerdi… Artık biliyorsun. O zaman emanetine sevgiyle sahip çık. (Hatice Kübra Konar) Bu yazı da yazanlara gerçekten uy

Beyninizi değiştirin kardeşim...

Resim
Toplumda huzuru kadınlar sağlar. Anneler ne zaman kızlarına öğrettikleri namus kavramını oğullarına da öğretirler ve ne zaman vicdanlı bireyler yetiştirirler o vakit bu toplum huzur bulur. İnsanların ahlaklarını karalamayı seven ahlaksızlar ister tek, ister çok hiçbir zaman vicdanlarında kendilerini paklayamazlar. İnsanın anatomisinin yamukluğu değil ruhundaki yamuklardır önemli olan. Fiziksel ve ruhsal gelişimini tamamlayamamış, korunmaya muhtaç küçüçük bir çocuğa cinsel istek duyan insanlara tıpta pedofili denir ve gelişmiş toplumlar da ciddi bir suç teşkil eder. Ne acı ki Türk kültürü ve toplumunda tarihler boyunca aşağılık bir suç sayılan bu yobaz kültürü, kanunla hayatımıza sokulmak istenmekte. Dikkat edin Türk'üm diyemeyenler pedofili hastasıdır. Türklüğünün bilincinde olan hiç kimsede bu hastalığı göremezsiniz. Türk kanı taşıyan, kültüründe ve benliğinde bu tür sapkınlıklara yer vermeyen her Türk bu sapık yasaya şiddetle karşı çıkacaktır. Onlar istediği kadar Arap sapkın

Yoksa Melekler İzine mi Çıkmış?

Resim
Nereden nereye... Ne oldum demeyeceksin, Ne olacağım diyeceksin! Çocukları önemsemeyen Müslüman bir toplum Müslümanlığını sorgulamalı. Zira Müslümanların önderi ve rehberi Hz. Muhammedin kuşu ölen bir çocuğa baş sağlığına gitmesi olağanüstü bir durumdur ve üzerinde durup düşünülmesi gereken bir olaydır. Bu nasıl bir adalet sistemidir ki bu cinsi sapıkların cezasını içerdeki mahkumların vermesini bekliyoruz. Hep kadınlar için atıp tutuyorlar, açık giyindi, tahrik etti vs. nasıl sapık bir zihniyet varmış ki annesinin diz kapağından tahrik oluyor. Bu zihniyetteki mahlukatları Kurân kursundaki erkek çocukları nasıl tahrik etti peki? Kedi, köpek, kaldırım, damacana vs. nasıl tahrik etti? Kundaktaki bebek nasıl tahrik etti peki? Masum çocuklar kirli beyinler, ahlaki değerlerini yitirmişler tarafından en ağır travmayı yaşıyorlar. Nasıl bir nefs varmış ki bu kadar baştan çıkıldı? Hiç kimse Türkiye çok ilerledi, gelişti demesin. Çocuklara bu travmayı yaşatanlar adil hukuk önünde hak

Hayatın kendisi sensin ve değerlisin

Resim
Mutluluk dediğin öyle uzun boylu bir şey değil azizim. Seni lafta değil, gerçekten düşünen birisinin olmasını bilmek yetiyor. Hangimiz istediğimiz hayatı kendi tercihlerimizi yaşıyoruz? Hayır demeyi öğrenebildik mi? Katlanmak zorunda kaldığımız insanları hayatımızdan bir kalem de silip atabiliyor muyuz?Çalıştığımız işyerinde haksızlığa uğradığımızda çıkış yapıp bu benim hakkım diyebiliyor muyuz? Önce ben demeyi öğrenebildik mi? Sorumluluklarımız ne olursa olsun ister ailemiz, ister çocuğumuz önce kendimiz, önce biz iyi olmalıyız, iyi hissetmeliyiz ki karşımıza da bunu yansıtabilelim. Şahsen ben gerçek anlam da mutlu olabilmek için köprüleri yıkamıyorum. Çünkü bana dayatılmış bir hayat var ve ben çocukluktan itibaren bu şekil de kodlandım. Herkese bakmak, her sorumluluğu almak, her işi ben yapmak zorunda gibi hissediyorum. Yani bize öğretilmiş hayatları yaşıyoruz. Önce anne ve babanın evladı, evlenirsin kocanın karısı, çocuğun olur onların annesi, boşanırsın her şeyin yükü vs. bu

GERÇEK BAYRAM SEVGİDİR

Resim
Mutluluklar küçük ayrıntılarda gizlidir. Biz çocukluğumuzda yaşadığımız bayramları anımsayıp özlemini duyabiliyoruz. Bizim çocuklarımız? Onların böyle anımsadıkları bir çocuklukları olmayacak. Bayramlarımıza, geleneklerimize sahip çıkabilsek keşke ama teknoloji ve geçim dünyasında çok zor. Hiç aklıma gelmezdi o zamanları arayacağım. Bağlılık vardı, masumiyet, sevgi ve saygı vardı, değerlerimizi yavaş yavaş kaybediyoruz. Bayramlaşmaları, el öpmeyi, bayram ziyaretlerini, sabahlarını, mendil içine sıkıştırılmış harçlıklarımızı ve daha neleri özlüyor insan. Her şeyden önce sofraya ailecek oturulur, kalkılırdı. Bu bile özlemek için bir neden. Şimdi hayat şartları annelerin çalışmasını gerektiriyor, çocuklarıyla fazla zaman geçiremiyorlar. Dolayısıyla yokluğunda çocukları sıkılmasın, üzülmesin biraz da vicdan yaparak ne isterlerse onu yapmaya çalışıyorlar. Çocuklar da nasıl olsa istediğimi yapıyor diye daha fazlasını talep ediyor ve istekler yerine geldikçe de mutsuz oluyorlar. Şimdi

Yanlış Adres Bildirimine Para Cezası

Resim
5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanuna göre, yerleşim yeri beyanlarının Adres Kayıt Sisteminde güncel olarak tutulması gerekmektedir ve Adres Kayıt Sisteminde kişilerin Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası ile eşleştirilen tek bir yerleşim yeri adresi beyanında bulunmaları şarttır. Adres değişikliğini süresi içinde yerine getirmeyenlere uygulanan 480 lira idari para cezası 50 liraya indirilirken, adres değişikliği konusunda gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara uygulanan 963 lira idari para cezası 1000 liraya yükseltildi. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 52. maddesinin üçüncü fıkrasına göre kurumlar, yürütecekleri iş ve işlemlerde Genel Müdürlükte tutulan adres bilgilerini esas alırlar. Milli Eğitim Bakanlığı okul kayıtlarında Adres Kayıt Sisteminde yer alan adres bilgilerini esas alır. Milli Eğitim Bakanlığının merkezi yerleştirme sisteminden memnun olmayan, çocuklarının farklı bir okula gitmesini isteyen ve adreslerini farklı göstererek istedikleri okula kayıt yaptırmak isteyen

YENİ ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ

Resim
Yıl içerisinde çalışanların medeni durumlarında ya da çocuk sayılarındaki değişmeler vs. gibi farklı nedenlerden dolayı değişen AGİ (ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ) miktarı çalışanın durum değişikliğine göre artıp, azalabiliyor. Çalışanın evindeki kişilerin sayısına ve çalışan sayısına, eşinin çalışıp çalışmaması, sahip olduğu çocuk sayısına göre değişiklik gösteren AGİ, ayrıca 16 yaşını dolduran ücretli çalışanların asgari geçimini sağlayacak kısmının toplam gelirinden düşülerek vergi dışı bırakılması demektir. Asgari Geçim İndirimi, işveren tarafından ödenir ve işveren bu kesintiyi devlet adına yaptığı için ödenmesi gereken gelir (stopaj) vergisinden mahsup (hesaplanan gelir vergisinden indirilir) etmektedir. 2016 yılında torba yasanın TBMM’de yasalaşması ve asgari ücretin 1300 TL olması nedeniyle AGİ miktarları hesaplaması da değişmiştir. Asgari geçim indirimi, ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tut

Eğitimciye de Eğitim Gerekiyor

Resim
Ülkemizin en büyük sorunu eğitimi yönetenler ve yönlendirenlerin eğitimci olmaması. Bırakın eğitimi eğitimcilere. Milli Eğitim Bakanlığına bakın bakalım Bakanlığın başına geçenlerden kaçı eğitimci? Geldiğimiz nokta eğitim sistemini işletmeye çalışan işletmecilerin eseri. Yine sevgisiz büyüyen acımasız bir çok eğitimci de hınçlarını çocuklardan çıkartıyorlar. Bizim eğitim sisteminden arta kalan tek şey genelde okul arkadaşlıkları :( Onlar hayat okulundan mezun diye bir söz vardır. Hayat uygulamalı bir okuldur gerçekten. Okul programlarının yaşamsal olacak biçimde hazırlanması ve uygulanması gerek yaparak, yaşayarak öğrenmek. Elleriyle keşfeden, kendileri için önemli olan problemleri çözmeye çalışan, sorumluluk ve risk alan ve bu yolda yaratıcılıklarını ortaya koyan insanlar yetiştirmek, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinin öncelikleri arasında yer almakta. El becerilerine dayalı öğrenmeyi ve tamirciliği sınıflara daha fazla sokan ilerici eğitim programları ve bu hedefe yöneli