Kayıtlar

çocuk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yolu değiştir çıkışın olabilir

Resim
Yolu bilmemek yol yok demek değildir. Acı aktifse yaşanmaktaysa elbette üzüntüde çekilecektir. Kahraman yada kurban olma bilincine girmeye gerek yok gibi geliyor. Her şeyi herkes gibi belirli bir yere kadar kontrol edebiliyoruz. Travmatik haller yaşayan bir kitle var. Bu kurban rolünü çok yakınlarımızda da görüyoruz, örneğin anne babamızda. Tartışırlarken geçmişte şöyle oldu, böyle oldu başlıyorlar, bu her zaman kendini tekrar eden bir polemik ama kendileri bu tekrarın kısır döngünün, bu negatiften beslenmenin farkında bile değiller. Travmatik durumlar bir süre sonra ondan beslenilen bir kaynağa dönüşüyor. Bu kısır döngüden çıkabilseler hayatları pozitif yönde değişecek. Belirli bir farkındalığa ulaşmış olsanızda insan en yakınındakilere bile yardım edemiyor. Çünkü insanların yardım alması için öncelikle kapıyı çalması gerekir. Bu annen, baban, kardeşinde olsa insanlar değişmek ve görmek istemedikçe güneşte olsanız faydası yok. Bir süre sonra insanlar bu travmalar içinde ışıkla

Anne Olmak

Resim
Anne ve kadın olmak ayrı şeyler. Her anne kadın olabilir ama her kadın anne olamaz. Bu her insan mevki sahibi olabilir ama adam olamaz gibi bir şey.  Annelerin en büyük özelliği kendilerini bilen mert ve karakterli olmalarıdır. Artık günümüzde anne diyebileceğimiz kadın sayısı da çok az. Annelik bencillik değildir, çocuğunun öncelikli olmasıdır. Özel ve kutsal bir durumdur anne olmak. Kadın olmakta çok özel bir meziyettir, bazı kadınlar bunun farkında değiller ne yazık ki. Tıpkı bazı erkeklerin de adam olamadığı gibi. Anne olmak kendinden vazgeçmek, rağmen sevgisiyle sevmektir. Göbek bağı kesilen ancak yürek bağı kesilmeyen parça demektir. Sağlığından, uykundan, hayatından vazgeçebileceğin tek şeydir. Annelik tek kelime ile koşulsuz ve karşılıksız sevgidir.  Büyüdüğü zaman senin onun için katlandığın her zorluğa ifadesi yapmasaydın diyecek olduğunu bilmene rağmen vazgeçemediğindir. Ciddi anlamda onun karnı doymadan kendi karnını doyuramadığındır. Yemeyip yedirdiğin, giyme

Denedim Diyebilmek...

Resim
Kendini bilen dünyayı bilir, dünyayı bilen evreni. Denemek ve kendine yenilmek de güzeldir. Hayat kısa, kuşlar mutlu ve uçuyorlar. Bazen yenildik sanırız yoksa bu bize başka bir kapının açılması için fırsat mıdır? Konuya nasıl baktığımız önemli olan. Sonsuz kapı olduğunu fark ettiğimizde yenilgi başarı olur. Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyilikler. Yapabileceklerini sonuna kadar yapan, yenilecekse de daha iyi yenilen, en çokta yolun sonunda denedim diyebilenler, kaybettiklerinde bile kazananlardır. İnanç, sorgulamaya ve şüpheye engel olduğunda sonuç felaket olur. İnancın gerçek karşısında devrilmesine de ızdırapdan çok aydınlanma diyebiliriz. Doğuştan kör olan zenci bebeği beyaz bir aile evlat ediniyor, hiçkimse çocuğa zenci olduğunu söylemiyor. Çocuk beyaz olduğuna inanarak büyüyor, yetişkinliğinde oldukça ırkçı birine dönüşüyor ve tüm zencilerden nefret ediyor. En sonunda yapılan ameliyatlardan biri sonuç veri

Yanlış Yüksek Sesle Kınanmalı, Güzel Davranışlar Övülmeli...

Resim
İnsanlar bağlı bulundukları yanlış ideolojilerin cezasını onları sömürenlere muhtaç olmakla öderler. Ellere teknolojik aletleri vererek savaşmadan aldıkları topraklarda istedikleri gibi asıp keserler sömürenlerde. İnsan olmanın sadece yaşayan canlı olmadığını, yaşamanın sadece nefes almak olmadığını anlardık aklımızı kullanabilseydik eğer, savaşların galibi olmadığını, azimle hırsın, imrenmeyle kıskançlığın, korkuyla saygının farkına da varabilirdik. Her şey bizlerin eseri ne olduğunu, nereden geldiğini bilmeyen, bilemeyen akıl, nereye nasıl gideceğini de bilemiyor. İrade ile beslenmeyen, düşünce ile yoğrulmayan bir akıl insan. Bencilliğin tüm gezegeni sarması ve bir yerden sonra başkalarının hayatında bencil olmaları dışında arta kalan milyonda birlik alanda her an bir hiç olabilme ihtimali. Duygularımız köreliyor, köreltiliyor direnirsek bencil insanlar canımızı yakıyor. İnsanlar sevgisiz, seviyesiz, saygısız herkeste bir sinir, bir stres adalet, hak, hukuk yok. Önceden iyi

Einstein Mutlu Bir İnsan Mıydı?

Resim
Einstein büyük bir bilim adamıydı ve yaptığı bilimsel çalışmalarla yeni bir çığır açtı. Bunlar inkar edilemez bunun yanında savaş karşıtlığı, toplumsal sorunlara duyarsız kalmaması da takdire şayandır. Mutluluk formülleri yazan Einstein mutlu bir insan mıydı diye düşünmekten kendini alamıyor insan. Rivayete göre Einstein'da aile erdemi yoktur. Bilim tarihçileri Einstein'ın kendi çocuklarına hiç sahip çıkmadığını söylerler. Einstein'ın ilk evliliği kuzeniyle olmuştur ve eşini defalarca aldattığı bilinir. Amerika'ya göç ettikten sonrada karısını ve çocuklarını arayıp sormamış, sahip çıkmamıştır. Amerika'da tekrar evlenir, bu evliliğinden çocuğu olmaz. Yeni eşini de sürekli aldattığı bilinir. Eşi bu duruma isyan ettiğinde ise yaptığı tek şey eşini umursamamak olmuştur. Bu olaylar Einstein'ın yakın arkadaşları ve çevresi tarafından anlatılan, belgelenen olaylardır. Sonuç Einstein büyük bir bilim adamı ve düşünürdü ama kusursuz değildi, aynı bizler gibi. Ei

Her durumda cesur olmalı insan...

Resim
Cesaret korkunun olmaması değil, istenmeyen ve korkulan durumlara karşı sakin kalabilmektir. Cesaret, mutluluk ve pişmanlık vagonları çeken lokomotif gibidir. Her ikiside mutlak suretle yaşanır. Önemli olan treni raydan çıkarmadan son istasyona götürebilecek azim ve kararlılıkta olmaktır. Hepimizin doğrusu, doğruya gidiş yolu, her doğruda anlayış yolu, her anlatılanda öğreniş yolu farklıdır, kendine özgü, kendine hastır. Gördüğümüz algıladığımız kadar yaşarız. Haklı olduğumuz durumlarda cesur olmak en onurlu duruşumuzdur. Önce kendine karşı sonrada hayata karşı cesur olmalı insan. Çünkü hayatımızda en büyük rolü sergileyen ve etki eden kararlarımız ve özgürlüğümüzdür. Cesur olmalı insan. Kendisi olmak için, uykudan uyanmak için, zihinsel şartlanmalarından arınmak için, bağımlılıklardan özgürleşmek için, değişmek ve gelişmek için cesur olmalı. Okumak bir başlangıçtır ama değişim için okuduklarını sindirmek, pratik hayatta uygulamak gerekir. Hayatın amacı eylemde değil farkında

Durum içinden durum çıkarmak

Resim
Dünyanın en etkili zehri de o zehre ilaçta insandır. En büyük zehir insanın kalbindeki kin ve nefret zehridir, içten içe öldürür insanı. Düşünce sahibini ortadan kaldırmakla düşüncenin yok olacağını sanmaktır. Durum içinden durum çıkarmak, iyinin içindeki kötüyü, kötünün içindeki iyiyi çıkarmaktır. Kendini keşfettiğin anda doğarsın. Mükemmel olan herkes merhametli olmayabilir ama merhametli olanlar mükemmel görünebilir. İnsanları birleştiren duygulardır. Bir odada yanan dört mum varmış. Önce sevginin mumu sönmüş ardından yavaşça barışın arkasından mutluluğun mumu sönmüş derken odaya bir çocuk girmiş ve aaa mumlar sönmüş diye yakınmış. Adı umut olan dördüncü mum demiş ki, korkma ben ve sen olduğumuz sürece diğer üç mumu da yakabiliriz ve çocuk alıp umudu diğer üç mumu da tekrar yakmış. Umut insanın içinde sönmeyen bir ışıktır. Keşkelerimizin değil, iyikilerimizin olduğu bir hayat gerek bizlere. Yaşamımız niyetlerimizle anlam kazanır, arzu ve isteklerimiz yaşama anlam katar. Ha

Asgari ücretliye bir şey olmaz!

Resim
Gelişen Türkiye mi? Çalışıp ezilen Millet mi? Yerlere, göklere sığdıramadığınız idareciler mi? İnsanlar az ile geçinmeye alıştırılıyor ki gelecekte de fazla bir şey beklemesinler. Bir şey olmaz asgari ücretliye, fakirden alıp zenginlere vermeye devam. Fakire para lazım değil, çok şükür kıt kanaat geçiniyoruz, bir şey olmaz bize ekmek, su neyimize yetmiyor. İnsan hayatının ucuz olduğu bir yer de kimse adaletten bahsedemez. Nasıl geçinecek bu millet. Ev için banka faizlerini minimum düşürüp evlere % 30 zam yapılan ülkenin adıdır Türkiye. Kiralara yanaşılmaz altıyüz lira kira ile ancak gecekonduda oturulur. 15 temmuz da bu ülkeyi kurtaran bu milletti, 100 lira zammı çok gördüğünüz millet işte bu insanlar. 1404 lira maaşla çocuk mu okutsun, kira mı versin, elektrik, su, mutfak masrafina mı yetişsin, ne yapsın bu insanlar. Evler de huzur diye bir şey kalmadı boşanmalar, işsizlik diz boyu. Milletvekiline ikibin lira zam. Devlet büyükleri elinizi vicdanınıza koyun ve görün artık fakir f

Kopyala yapıştır akıllar...

Resim
Kimse mutlu değil, bereket yok, para yok, sevgi yok, saygı yok, dost yok, arkadaş yok, iş yok, ekonomi çökmüş, ahlak bitmiş mutsuz bir ülkedeyiz işte... Peki neden? Çocukluğum tüp, yağ kuyruklarında geçti, ihtilal zamanını da gördüm ama hiçbir zaman bu dönem ki kadar gelecekten ve çocuklarımın geleceğinden umutsuz olmadım. Evet geçmişte ambargo uyguladılar ama bizler kuyruğa girdik kendi şekerimizi, çayımızı, sütümüzü, etimizi aldık. Şimdi ambargo koysalar sofrana tuz, ayağına çorap alamaz, taksiye, gemiye, uçağa binemez, o cebinizdeki milyonluk telefonla konuşamazsınız. Bu ülkede yıllarca olmayan bir Kürt sorunu varmış gibi gösterilip Kürt mağdur ezilen edebiyatı yapıldı. Şimdi de aynı mağdur edebiyatı din istismarı ile yapılıyor. Kimin dini vecibeleri yerine getirmesi veya dinini gerçek anlamda yaşaması engellendi ki şimdiye kadar, saçma sapan, asılsız iddialarla ortalık bulandırmaktan başka bir şey değil. Herkes şiddete o kadar meyilli oldu ki, şimdiye kadar bildiğim ve gördüğ

YALNIZ SEKİZ DAKİKAN VAR...

Resim
Bir kadın, bir gün kucağında çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar: "İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Ayrıca "Sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al.  Ancak bu fırsatı kaçırma,  ama yine de en mühim şeyi unutma..." diyor, durmadan ikaz ediyordu. Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır.  Yığınla altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla mücevherleri toplamaya başlar. Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur "Yalnız sekiz dakikan var..." Sekiz dakika çabuk geçer.  Kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır.  Bu sırada çocuğunu içeride unutmuş olduğunun farkına varır ama iş işten çoktan geçmiştir.  Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak fayda vermez.  Kapı bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır. Z

BİLSELERDİ YAPMAZLARDI...

Resim
Çocuğuna kızan, bağıran, vuran anneleri görünce aklıma Efendimizin (sav) şu sözü geliyor; ‘Bilselerdi yapmazlardı…’ Bilselerdi; çocukların bedenen annelerini bırakıp gidemeseler de, ruhen çekip gidebileceklerini ve bir daha geri dönmeyeceklerini… Bilselerdi; kırılan eşyaların, dağılan evlerin, kirlenen giysilerin kolayca çaresi bulunabilecekken, kırılan yüreklerin, dağılan ilişkilerin, kirlenen niyetlerin kolay kolay eski haline dönemeyeceğini… Bilselerdi; bir çocuğu doğurmanın o çocuğun ‘sahibi’ olmak anlamına gelmediğini ve asıl sahibi olanın (cc) emanetine nasıl muamele ettiğimizden sorguya çekeceğini… Bilselerdi; aşağılanan, hırpalanan, ezilen, alay edilen çocukların şahsiyetlerinin, haysiyetlerinin, onurlarının da incineceğini… Bilselerdi; şiddet gören çocuğun şiddet göstermeyi öğrendiğini ve bu nefret tohumunun bir ülkeyi bitirebileceğini… Ah bir bilselerdi… Artık biliyorsun. O zaman emanetine sevgiyle sahip çık. (Hatice Kübra Konar) Bu yazı da yazanlara gerçekten uy

GÜÇLÜ KADIN OLMAK...

Resim
Güçlü kadın sevilmez… Güçlü kadın çekilmez… Onun tek suçu, güçlü olmaktır… Her attığı adımda sağlam yere basar. Faturalarını ve ev kirasını kendi öder, arabasını kendi kazandığı parasıyla alır. Zor durumda kaldıysa telefona sarılıp yardım istemek yerine, önce oturup “ne yapabilirim?” diye düşünür. Kendine olan öz güveniyle birlikte içindeki heves ve istek ona başarıyı getirir, hiç pes etmez, hep inanır, kaybetse de üzülmez, çünkü güçlüdür... Güçlü kadınlar sevilmez... Onları terk etmek kolaydır... Çocuğu olsa bile o güçlü bir kadındır ve başının çaresine bakabileceği için pek de umursamaz. Güçsüz (zayıf) kadın; çevresindeki insanlara bağlıdır. Hep yardıma ve sevgiye muhtaçtır. Ona araba, mücevher alındığında hoşuna gider... En ufak bir sorunda telefona sarılıp yardım ister... Güçsüz kadınlar terk edilemez... Çünkü o yalnız yaşamaya alışık değildir... Kendi ayakları üzerinde duramaz, muhtaçtır... Güçlü kadınlar, çekilmez... Çünkü çakma kadınlar; rakip görür, komplekse girer,

Ve Tanrı seyirci...

Resim
Şu dünya da insan o kadar değersiz ve aciz ki. Bitkileri ve hayvanları çıkar insan ırkı yaşayamaz. Ama insanı çıkar sistemden sistem kendini yeniler ve yaşam devam eder. Doğaya ayak uyduramayan biz insanlar anı yaşamadığımızdan hep bir gelecek endişesi taşırız ve geçmişi unutmadığımız ve geleceği de merak ettiğimiz için sürekli bir ikilem içinde gelip gideriz. Genel de de anın dışında olduğumuz için yaşamın farkında olmayız. İnsanlar dışındaki diğer canlılar ise doğal ve an da yaşarlar. Bundan dolayı da coşku ve mutluluk doludurlar. Cehennem; insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir, bir çocuğun gözlerindeki korkudur. İnsan insana cenneti de cehennemi de yaşatıyor ama arada olan çocuklara oluyor. Cehennem bir mazlumun kalbini acıtıp, boynunu büküp, gözünden yaş akıtılan yerdir, acının, çaresizliğin yaşandığı gündür. O kadar kötüyüz ki bir çocuğun yüzündeki tebessümü bile çok görüyoruz. Zehir ettik bu dünyayı küçücük yüreklere. Dünyanın da, insanların da dengesi değişti hep çıkarl

İhanetin nedeni değil bedeli olur

Resim
Düşüncelerini, gözlemlerini ve bilgilerini paylaşmak bir insanın yapabileceği ve yapması gereken en doğal şey. Bundan rahatsız olmak için kendi bildiği şeyin doğrultusunda olan her şeye karşı çıkan bir düşünce sistemi gerekir ki bu da diktatörlüktür. Aydın ve bilgili kişi okur, düşünür ve yorumlar sonuçta etkilenip etkilenmeyeceği kişinin kendi tercihidir. Neden yazarlar ve basın mensupları devamlı tutuklanıp susturulmaya çalışılırken hiçbir siyasetçi tutuklanmaz. Çünkü düşünen ve sorgulayan beyni kimse uyutamaz. Bazen de işte böyle Allah şaşırtıyor, birbirlerinin açıklarını ele verdirtiyor. 15 Temmuzdan önce şeriat, 15 Temmuzdan sonra Atatürk ve Cumhuriyet, yanına da Egemenlik Milletindir. Her şey fazla hızlı gelişiyor. Ayakkabımın altı delik, ben ayakkabısının altı delik vatandaşım diyerek çıkılan yolda gemilerle ilerliyoruz. 2016 yılında sekiz ayda 16 patlama yapılmış.Caniler oynamak istedikleri oyunu rahatlıkla oynamaya devam ediyorlar. Teröre verilecek en etkili cevap Türk B

İçinizdeki devi görün

Resim
Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmesiyle bu hayali de yıkılan çocuğun babası, Japonya'nın ünlü bir Judo ustasına giderek yardım istemiş. Usta ertesi günden itibaren tam on yıl boyunca çocuğa tek bir hareket öğretmiş ve her gün bu hareketi çalışmasını istemiş. Çocuk zaman zaman hocasının yanına gitmiş. “Bu hareketi öğrendim başka hareket göstermeyecek misiniz” diye sormuş. Hocanın cevabı “Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz” olmuş. 2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10’uncu yılını doldurmuş. Bir gün hocası yanına gelip “Hazır ol” demiş “Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın.” Delikanlı şaşırmış. Hem sol kolu yok hem de judoda bildiği tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.

İNSANLAR ÖLÜYOR, İNSANLIK ÖLÜYOR

Resim
Bir asır önce Atatürk anlamadan inanılan dinin bu noktaya geleceğini bildiği için, Kuran'ı Türkçeye tercüme ettirdi. Bir asır sonra ki eğitim düzeyi ise hem halkı dininden soğuttu, hem de kulaktan duyma bir takım hurafelere inanan bir kitle yarattı. Bir Suriyeli, Ülkemizde sürekli ve bir yerlerde bombalar patlıyordu umursamıyorduk, ta ki evlerimize bombalar yağana kadar diyor. Başımıza gelmemesini dilerim canı gönülden. Keskin eleştiriler yaptık hepimiz. Başına vermeden almam canını der Allah, bunu vermez umarım. Artık bu saldırıları durdurmanın bir yolu olmalı, onca emek verip özel kuvvetler yetiştirmek yetmiyor işte. Mevcut kanunların işe yaramadığı da ortada. Adamlar uçakla Atatürk hava limanına geliyor etrafı tarıyorlar iki tane canlı bomba patlatıyorlar ve bunun önlemi alınamıyor. Unutulacak tabii ki, tekrarlar ki öyle görünüyor hangimiz nefes alıyorsak artık çünkü kimin başına geleceğini bilemeyiz. Bize olmaz deme lüksümüz yok, tekrar yazıp çizeceğiz, konuşacağız şimdi s

EĞİTİM MİLLİ OLUR DİNİ DEĞİL

Resim
Dinci çevreler ondan hep nefret etti. Hep yoksulların sesi soluğu oldu. Vicdan kavramını idrak edip insanlara da idrak ettirmek için ömrünü harcadı. Mirasını kimseye bırakmadı. Çünkü bırakacak hiç bir şeyi yoktu. Hayattayken paylaştı neyi var neyi yoksa. O kişi HZ. MUHAMMED (SAV) di. Okullarımızın aklı hür, vicdanı hür, kafası çalışan, aydın gençler yetiştirmesi gerekiyor. Eğer 18 yaşındaki bir genç ülkeyi yönetecekleri seçebiliyorsa, kendisini doğrudan ilgilendiren sorunlar da da hak ve söz sahibidir. Yeni nesil kendi geleceğine kendisi yön vermek istiyor. Üniversite sınavları iyice zorlaştı, imam hatiplilerin önün açılıp mevkii sahibi yapılıyorlar. Aydın, çağdaş gençlerin geleceğini çöpe atıyorlar. Ne çocuklarımız ne de bu ülke sahipsiz değildir. Herkes dinini ailesinden, kitaplardan öğrenir. Okullar da ilim ve fen öğretilmeli. Meslek olarak din adamı olmak isteniyorsa IHL gidilir ve arkasından da İlahiyat Fakültesi okunur. Ama bir insan doktor, avukat, mühendis, ekonomist, mim

BİLİN İSTEDİM

Resim
Küçücük kuzenine tecavüz edip öldürüyor. Baldızını öldürüyor. Kız kardeşine tecavüz edip hamile bırakıyor. 23 yıl öğretmen olduğu köyde köyün çocuklarına tecavüz ediyor, tecavüz ettiklerinin çocuklarına da tecavüz ediyor. Sığınmacı kampında çocuklara tecavüz ediyorlar. Kuran kursunda tecavüz. Bebeğe tecavüz edip öldürüyorlar. Hayvanlara, damacanaya, kaldırıma tecavüz ediyorlar. Vakıflarda tecavüz ediliyor. Ufacık çocukları okul müdürü ve öğretmeni canı istedi diye 2.5 kiloluk meşrubat şişesine oturtup ölmelerine sebep oluyorlar. Annesinden, öz kızından  tahrik oluyorlar. Köyün yaşlıları sığınmacı erkek çocukları köy evine kapatıp tecavüz ediyor, gülerek anlatıyorlar. Anneler sevgililerine çocuklarını sunuyor. Koltuk sahibi bayanlar sürekli cinsellik ve seks konuşuyor. Ben yazarken bile utanıyorum. Milyarların önünde televizyonlarda. Büyük, küçük, genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek vs. önünde hiç rahatsızlık duymadan günlük bir olay gibi açık seçik konuşuluyor. İnsanları özellikle tah

BİLSELERDİ YAPMAZLARDI

Resim
Çocuğuna kızan, bağıran, vuran anneleri görünce aklıma Efendimizin (sav) şu sözü geliyor; ‘Bilselerdi yapmazlardı…’ Bilselerdi; çocukların bedenen annelerini bırakıp gidemeseler de, ruhen çekip gidebileceklerini ve bir daha geri dönmeyeceklerini… Bilselerdi; kırılan eşyaların, dağılan evlerin, kirlenen giysilerin kolayca çaresi bulunabilecekken, kırılan yüreklerin, dağılan ilişkilerin, kirlenen niyetlerin kolay kolay eski haline dönemeyeceğini… Bilselerdi; bir çocuğu doğurmanın o çocuğun ‘sahibi’ olmak anlamına gelmediğini ve asıl sahibi olanın (cc) emanetine nasıl muamele ettiğimizden sorguya çekeceğini… Bilselerdi; aşağılanan, hırpalanan, ezilen, alay edilen çocukların şahsiyetlerinin, haysiyetlerinin, onurlarının da incineceğini… Bilselerdi; şiddet gören çocuğun şiddet göstermeyi öğrendiğini ve bu nefret tohumunun bir ülkeyi bitirebileceğini… Ah bir bilselerdi… Artık biliyorsun. O zaman emanetine sevgiyle sahip çık. (Hatice Kübra Konar) Bu yazı da yazanlara gerçekten

YORULDUM PATRON!

Resim
Yoruldum, patron. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünya da hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun? (Yeşil Yol/John Coffey) John Coffey İki küçük kıza tecavüz ederek öldürmek suçundan yargılanıp idama mahkum edilmiştir. Ancak bu vücudu iri yarı ama beyni ve kalbi çocuk gibi olan adam idamlıklar koğuşuna getirildiği andan itibaren tüm insanlara hatta farelere bile gösterdiği derin sevgi ve merhametle gardiyanların ve mahkûmların sempatisini kazanır. Gardiyanlar Coffey'in bu suçu işlememiş olabileceğini düşünmeye başlarlar. Ayrıca Coffey bazı garip güçlere de sahiptir. Ölmüş bir fareyi diriltir, gardiyan Paul Edgecombe'un bir türlü geçmeyen hastalığını nefesiyle iyileştirir ve hapishane müdürünün ölümcül bir has