Kayıtlar

AVUKAT etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sıradan biriyiz!

Resim
Dünyaya hiç katkım var mı? diye düşününce çıkan cevap ne kadar sıradan olduğumuzu belirliyor. Bir hastalığa çare bulursun farklısındır, savaş gazisisindir farklısındır, okulu dereceyle veya ekstra bir başarıyla bitirmişsindir farklısındır, sıfırdan şirket kurmuşsundur farklısındır ama hayatın boyunca hep yerinde sayarak yaşamışsan nasıl kendini farklı hissedeceksin. Yani kendimizi kişisel efsane olarak görmekten vazgeçmek gerekiyor. Aslında en büyük sıradanlık kendini farklı zannetmektir. Ben ancak ötekiyle var olurum anlayışının içselleşmesidir bu durum. Sokrates'in kendini bil öğretisi, çıkar ve mütevaziliği sonucu 'bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir' şeklinde görülür. Bu bir farkındalık, bir aydınlanma halidir. Tarihte de olduğu gibi insan kendi içindeki devrimini, rönesansını, reformunu ancak bir aydınlanmadan sonra yapabilir. Bunun farkında olunsa kimse kimseye üst perdeden konuşmaz, küçük dağları ben yarattım edasında olmaz. Hiç kimse mükemmel yani tam

PLAJLAR HALKINDIR

Resim
Anayasa’ya göre kıyı ve denizler halkın. Peki yüzlerce lira verip girilen plajlar bu kanuna uyuyor mu? Hayır ve vatandaşta haklarını bilmediği için ödüyor parasını, kullanıyor denizini. Bir kaç vatandaş Anayasa’yı güvenlik görevlilerine vererek ACAPULCO'nun plajına ücretsiz giriyorlar. Araştırdıkça, okudukça, sorguladıkça düşünce yeteneği gelişir, bilgi artar. Aslında bu olay ferdi olarak değil, sivil insiyatif olarak başlamış ve geçmişte bir çok kez polise yansıyan olaylar olmuş. Avukatlar Anayasa Mahkemesine dava açmışlar; plajlar halkındır para alınamaz diye ve davayı kazanmışlar. Acapulco hotel Kıbrıs'ın beş yıldızlı otellerinden birisi. Güvenlik görevlilerinin karşı koymama nedeni de bu. Yani plajlar halkın, otel tarafından kullanılan yerler de dahil buna. Sadece ANAYASA da değil, KIYI KANUNU'na göre de denizin yüz metre yakınına kadar hiç bir mesken, bina, her hangi bir şey inşaa ve tesis edilemez. Aynı yasa Türkiye'de de var. Ama girmeye kalkarsan itiraz eder

Körler ülkesinde görmek hastalıktır

Resim
Güvende olamadıkça yaşama sevincimizin yerini endişeler alıyor. Hayatımız da pozitif yaşam eksikliği var, herşey negatif enerjiyle yüklü. Atatürk çarşafı neden kaldırdı, işte bu nedenlerden dolayı. Artık herkes çarşaf, cübbe giymeye başladı. Okullar da, bankalar da, resmi yerlerde de kot pantolon giymeye nedir bu? Önce yaptığı işe saygısı olacak, çevresine saygısı olacak, ortamına göre giyinecek. Avrupa çarşafa yasak getirdi, İsviçrede de tutuklamalar başlamış çarşaf giyenlere karşı. Neden yazdım bunu? Güya müslüman olup Avrupa adı geçince sorgusuz, sualsiz antenlerini dikip her yaptıklarını doğru kabul edenlere ki, giymesin ve giydirmesinler diye. Çünkü sahte din alet, edevatları gerçek inanç dışında her işe yarıyor. Örneğin, hava sıcak mont dikkat çekiyor yerine çarşafı kullanıyorlar. Amacı dışında ve bir erkek tarafından. Kendi ülkemiz de emanet gibi yaşıyoruz. Bu günde ölmedik diye şükür ediyoruz. Her sabah işe, okula giderken ev halkı ile helalleşip çıkıyoruz çünkü dakika so

DAHA 9 YAŞINDAYIM

Resim
Adım Alper; Daha 9 yaşındayım. İlk okul 3. sınıfa başladım. Paramız olmadığı için kalem defter alamadım. Bu yüzden bu hafta sonu mahallemizin simit fırınından 100 simit alıp satınca parasını ödüyecek ve kalem defterlerimi alacaktım. Heyecanlıydım. İlk kez bu kadar çok simit satma ihtimalim vardı. Sabah 5 de uyandım. Fırına koştum. Fırıncı Salih dayı gözlerime baktı 10 simitte benden evlat dedi. Çok sevinçliydim. Hemen ilk otobüse binip Sıhhiye ye gitmek istiyordum. Otobüse zorla yükledim simitleri. Otobüs Sıhhiye ye geldi heyecanla indim. Yeni yeni insanlar gelmeye başlamıştı meydana, bende aralarına sessizce daldım ve kısık bir sesle ''Sıcak Simit' seslenmeye başladım. Bir çırpıda tezgahtaki simitler yarıya inmişti. Umutlarım hayallerim daha da güçlendi. Ben bu okulu bitircem dedim ve Avukat olucam dedim içimden kimselere söyleyemeden. Saatler ilerledikçe simitlerim azalıyordu ama satış ta yapamayacağım korkusu kaplıyordu. Son 10 simit kalınca saat 10'a geliyordu

12 yaşında ANKARA saldırısında ŞEHİT olan bir BABA'nın biricik kızı. ŞEHİT KIZI... Kendi kaleminden duyguları...

Resim
Yazı tamamen Şehidimizin Kızına aittir. Ekleme, düzeltme ve çıkartma yapılmamıştır.  İsmim Eda, 12 yaşındayım, 6. sınıfa gidiyorum. Aslında ismimin de yaşımında hiçbir önemi yok. Öğretmenlerim zeki bir öğrenci olduğunu söylüyor. Çok ders çalışıyorum çünkü hayallerim ve idaeallerim var. Avukat olucam, hakim savcı da belki. Hakkı yenen tüm insanlar için mücadele etmek istiyorum. Çünkü hak yemeye tahammül edemiyorum. Eryamanda 8 katlı bir sitenin 6. katında ailemle yaşıyorum. Ankarayı seviyorum ama Eryamanı daha çok seviyorum. Sakin ve huzurlu bir yer.  Her sabah evden çıkıp 250m ilerde okuluma gidiyorum. Servis kullanmak istemiyorum. Bu kadarcık yolu yürümek sağlık açısında iyi diyorum.  Bu gün günlerden Çarşamba yine sabah kaltım biraz da zor oluyor kalkmak. Kalktığımda annem babam kahvaltı sofrasındalardı. Ben kahvaltımı yapıp çıkana kadar babam çoktan kahvaltısını bitirmiş yanağımı öpmüş ve işe gitmişti.  Ders okul yemek derken birde baktım akşam olmuş eve gelmişim. Saat