Kayıtlar

Kanun etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sıfırlarla Yaşıyoruz!

Resim
Ülkede pek çok alanda kronikleşmiş sorunlar var, bunların temelleri çok önceleri atılmış. Rantın olduğu her alanda bir sistem kurulmuş, birileri hep nemalanmış. Nasıl nemalandıklarının örneği hayatın satır aralarında var zaten. Müteahhitlik mesleği ve inşaat sektörü özelinden bakıp, tüm meslek grupları ve tüm sektörlerde durumun aynı olduğu genellemesine varmak çokta zor değil. Sorun ülkenin sorunu ama çözmesi gereken mevcut hükümettir, halk sorunların çözümü için iktidara yetki vermiştir. Rantı paylaşanların tekerine çomak sokacak her yeni düzenleme açık ve kapalı itirazla karşılaşacaktır, türlü entrikalar dönecektir. Satılık olanlar yoluyla kamuoyu belki de çok ters yönde yönlendirilecektir. Bunun için kamuoyunu doğru bilgilendirecek, doğru yönlendirecek ülkesini paradan daha çok seven gazetecilere, siyasetçilere, bürokratlara, memurlara ihtiyaç var. Eğer siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakıp ülke menfaati için doğru olanı yapmayı hedeflersek sorunlar belki daha kolay çözülebil

Güce Tapan İnsanlar

Resim
Güce tapan insana bir şeyler katamazsınız. Sizden daha güçlüsünü görünce size ihanet edebilirler. Sınıfsal bilincini almamış insan toplulukları hiçbir zaman toplumsal farkındalık, sosyal bilinç ile hareket edebilen kesim olmamıştır. Adalet denince aklımıza gelen ilk şey adaletin terazisi ama ne yazık ki günümüzde terazinin ayarlarıyla oynanmış durumda pek doğru tartmıyor. Terazinin doğru tartması için birlik olmak gerekiyor bu ise mümkün görünmüyor. Hangi sistemi getirirseniz getirin, hangi yönetim şekli üzerinde devlet kurarsanız kurun, eğer devletin temel dayanağı olan kitle bozuk ise hiç fark etmez kurulan sistem iyi bile olsa yozlaşıp batar. İster demokratik laik anlayış, ister sosyalizm, ister İslam hukuku veya başka her ne varsa toplum iyi değilse hiçbirinin anlamı olmaz. Menfaatçi, çıkarcı, kendini düşünen veya hayatını kurtarmak için çabalayan bencil bireyci kişiler yerine, nasıl faydalı olabilirim hem ülkem hem insanlık için neler yapabilirim diyebilecek namuslu, dür

Öğrenilmiş Çaresizlik Öğrenilmiş İyimserliği Döver

Resim
İnsanlar tırnaklarıyla çabalayarak gelmedikleri yerleri hor kullanıp her şey olabileceklerini sanırlar ama sadece amaca malzeme olurlar. Ülkemizde kararları büyükler alır fatura hep emekçiye çıkar. Şıkları da yoktur akıl almak ve hesap ödemek dışında, çünkü akıl hep dümeni tutandadır. Bu yüzden de acıya verecek bir şeyleri kalmamıştır mutluluktan alacakları dışında. Yani hem seçmiyorsun, hem bedelini ödeyensin. Halkın cahilleştirildiği bir ortamda ortaçağ karanlığını dayatan faliyetlere karşı ayık olmak gerekiyor. Çünkü son yıllarda Allah ile insan arasında aracılığa soyunan bir sürü kişi, din taciri, düzenbaz vs. oluştu. Millet çocuğa, sakata, yaşlıya, zihinsel engelliye tecavüz ediyor hiç ses yok ama bir amaç uğruna bir şey yap ortalık ayağa kalkar. Eylem yapana saldır, parkta el ele tutuşana saldır, şort giyene saldır, dondurma yiyene saldır. Biri dönüp eleştirince de yapmadığını bırakma. Ne çok hain ve parazit toplanmış ülkemizde, hakikaten çok büyük ve güçlüymüş ki hala

Uzakta olan birini sevmek...

Resim
Güçlü insanların yaşayabileceği yaşam şekli. Güçsüz tipler zaten aşkın hakkını veremedi. Uzaklık iki kafa arasındaki mesafeden ibaret, oraya ulaşamadıktan sonra ha yakın olmuş, ha uzak aynı. Aşk illa gözle görmek değil, yüreğinle hissedebilmektir. Kontrolsüz yakınlıklarda tüketebilir aşkı, bazen insanlar birbirlerine çabuk ulaşırlarsa çabukta bitebilir her şey. Mesafeler ancak ruhen uzak insanlarda olur, ruhları beraber olan sevgilerde mesafe düşünülemez bile, düşünülüyorsa o sevgi değildir zaten. Kafka Milenayı hep uzaktan sevmiştir. Başınızı yastığa koyduğunuzda avuçlarınızda bir yürek atar. Düş mü, gerçek mi yoksa yastığın marifetimidir bilinmez. Duygular bağımsız bir şekilde alır başını gider. Çok uzakta olsa, sarılamasanda, mutlu olduğunda, hüzünlü olduğunda yanında olamasa da eğer güveniyorsan o kalbi acıtmayacağına dünyanın öbür ucunda olsa da devam eder. Mesele sevdaysa kanun da, kural da, şartlar da bir yere kadar olur. Seven yüreğinde sevileni besleyebilirse yürür g

Ahenkle Dengele!

Resim
Tüm düzeni sağlayan denge o kadar hassas ki, küçük bir şeyin yokluğu her şeyi mahvediyor. Denge, konsantrasyon, gerçekten istemek insan beyninin gücü. Hayatın kanunu denge ne fazla, ne eksik, orta kıvam olmalı, her şey en ufak bir dengesizlikte alt üst olur çünkü. Hiçbir şeyi küçümsememek gerek bazen insanı hayatta tutan küçücük bir nedendir. Bütün mesele ahengi bularak dengeyi sağlamak. Sabırla, azimle ve inanarak inşa etmek. Bir insanın her şey bitti dediği nokta da başlar gerçek yaşamı, yapması zor bozması kolay, dengede de bu böyle. Başkalarını mutlu etmek için kendimizi ne çok harap ediyoruz. Sen bedenini sevmez ve ona hor bakarsan hayatta sana yaptıklarınla uyumlu davranır. Vaktin uçar elde koskoca bir sıfır ile kalır. Ta ki bunun farkına varana kadar. İşte o farkında olmamak kötü olan. Sevdiklerini sonsuz zamana götürmesi ve hayatların yarım kalması. Önce doğurtup sonra da yok eden zamandır. Tıpkı çatlak bardaktaki su gibi içsen de bitecek içmesen de, bari doya doya iç. Yaşa

Hep Bir Umut Vardır!

Resim
Cahil bir toplum özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. (Friedrich Nietzsche) Ancak belli bir olgunluğa erişmiş insanlar kendilerini eleştirir ve başkalarınında eleştirmesine izin verirler. Hata yapmanın insani bir durum olduğunu hata yaparak ilerleyeceğimizi deneyimleyerek farkındalık yaratacağımızı bilmek, anlamak yüksek bir bilinç gerektirir. Düşünmeden kabul gören bir teslimiyet başka zihinlere kelepçelenmiş gönüllü bir tutsaklıktır. Aptal ve cahil olan insanlar sonuna kadar aptal ve cahil kalıyorlar nedense. Bunu eğitimle taçlandıranlar oluyor bazen içlerinde sadece. Toplumların başlarına ne geliyorsa bu doğal seçilimlerinden kaynaklı olarak geliyor. Dolayısıyla zekinin varlığını sürdürebilmesi için aptal olanlar yok oluyorlar. İstanbul’da İktisat Fakültesini kuran Alman Prof. Neumark sizde, demişti; “önemliler”, değerli değil; “değerliler”de önemli değil. (Bir kaç makalem de kullandım bu sözü. Sevdiğim ve doğruluğu gözl

Sosyal Körlük, Sosyal Rüşvet

Resim
Meselenin özü, Avrupa Birliği ile imzalanan anlaşmalar gereği Türkiye'ye iade edilen göçmenler tekrar Avrupa'ya gidebilmek için biz Türkiye'de baskı görüyoruz, bahanesiyle ayaklanıp olay çıkartacaklar. Biz de bunların böyle bir bahanesi olmasın diye vatandaşlık verelim dedik. Bu ne tür bir yasa ile kanun maddesi yapılacak anlamak mümkün değil. Bu sefer Türkiye'ye gelen herkese vatandaşlık vermek zorunda kalınacak. Vatan kavramı sadece Türkler'de vardır, var olduğu günden bugüne kadar. Roma İmparatorluğunun yıkılma sebebi; Roma'yı Romalıların yönetmemesidir. Suriye'nin zenginleri Avrupa ve Amerika'ya kaçtı, vatansever olan azınlığı kalıp savaşmayı tercih etti, aciz ve işe yaramazları ise Türkiye'de. Onları adam etmek için bir ömür yetmez. İstediğin kadar vatandaşlık ver, yer ver, yurt ver. Sonuçta Araplığını yapacaklar. Kan, soy, eğitim, sağduyu meselesi. 2 yıl sonra Suriyeliler: Anadilimiz de eğitim istiyoruz. 3 yıl sonra: Özel haklar. 5 yıl

1500 ALBAY TASFİYE EDİLECEK değil, BALLI EMEKLİ olacak.

Resim
Şok İddia! 1.500 ALBAY TASFİYE EDİLECEK! 1.500 ALBAY EMEKLİ EDİLECEK Yavuz Selim Demirağ, Yeniçağ’da “EMİNSU VAKASI GİBİ TASFİYE” başlıklı yazısında 1.500 albayın emekliye sevk edileceğini duyurdu. Demirağ’ın haberinde öne çıkan hususlar şöyle: “Siyasi tarihimize "EMİNSU Vakası" olarak geçen tasfiyede 3 binden fazla subay emekli edilmişti. Hatta bu askerlerin emeklilik tazminatı hazine tam takır olduğu için Amerikan yardımı ile ödenmişti. EMİNSU olayını yıllar önce "İhtilalin Kudretli Albayı Türkeş'e" sormuştum. 27 Mayıs'tan sonra Amerikalıları İçişleri ve Emniyet binasından kovup, OYAK, TÜBİTAK gibi stratejik kuruluşları gerçekleştirdikten sonra 13 Kasım'da sürgüne gönderilen Türkeş, "Albay rütbesinde ciddi bir yığılma vardı. Ancak kurunun yanında yaşların da yanması ciddi zafiyet oluşturdu" demişti. Ardından Talat Aydemir'in macera dolu 21 Şubat-22 Mayıs başarısız darbe girişimlerinde Harb Okulu talebeleri, genç teğmenler, Aydemir ile