Kayıtlar

Turizm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Korona öncesi, Korona sonrası

Resim
Salgın öncesi ve salgın sonrası diye yaşam ikiye ayrıldı. Bazı şeyler artık eskisi gibi olmayacak. Salgından birkaç gün öncesine kadar hepimizin farklı planları, günlük telaşları vardı. Anın kıymetini bilmiyorduk hep koşturmaca içindeydik o yüzden farkına varamadık olacak şeylerin. Nelere sahip olduğumuzu, ne kadar şükretmemiz gerektiğini, sağlığın kıymetini öğrendik şimdilerde. Bizde yani Türk insanında koronadan daha tehlikeli iki hastalık var. Biri bize bir şey olmaz. Diğeri cehalet. Şu yaşananlardan ders alacak millet değiliz. Birisi kıtlık olacak erzak doldurun dedi bir baktık market stantları boşalmış. Sonra uzmanlar kolonya ve benzeri şeyler kullanın dedi fiyatları en az on katına çıkarıldı. Aldığımız tek ders kaos yaratıp bundan yararlanmak olmuş. Korona gidecek illaki. Ya sonra ne olacak. O kolonyaların, sabunların yüzüne bakılmayacak. Ziyarete gideceksin sana kolonya tutacaklar nazikçe teşekkür edip geri çevireceksin. İnsanoğlu ders almayan bir nefse sahip. O yüzden nef

Borcu Borçla Kapatmak, Roll Over

Resim
İnsanlar borcu borçla kapatıyor. Ekonomide roll over denen yöntem. Ülkede yıllardır uygulanan taktik, görünürde zenginlik yaratıyor ama arka planda gittikçe fakirleşiyorsun. Enflasyon artarsa faiz de yükselir dolar da artar. Bu zor dönemlerde işadamlarına, üretici firmalara gelir gider soruluyor ama bankalara sorulmuyor, 'ülke batarken siz bu karı nasıl yapıyorsunuz?' diye. Cahil ülkelerde bankalar en karlı kuruluşlardır. Hükumetlerle ortak çalışan bu finans kurumları borçlandırma politikası ile halkı içine çeker sonra her şeylerini ellerinden alırlar. Akıllı ve bilinçli halklar her zaman bankalardan uzak dururlar. Parası olan firmalar kolay yoldan risksiz para kazanmak istiyorlar. Zaten büyük üreticiler yabancı sermayenin Türkiye'deki distribütörleri. Bir üretim yapalım para yurt dışına kaçmasın deseniz hepsinin başı bir o tarafa bir bu tarafa çevriliyor. Millet olma bilincini yavaş yavaş kaybetmeye başladığımız için herkes makyevelist mantalite içinde kendi menf

Kendi Kendine Muhalefet

Resim
Emir vererek, kızarak ekonomilerdeki sorunlar çözülseydi eğer kriz diye bir şey olmazdı dünyada. Ranta dayalı sistemlerde üretim ve dış satım yoksa, harcamalar kontrolsüz ve adaletsizse, sağduyu ve mantık çerçevesi içinde değil, popülist ve günlük hesaplarla iş yapılıyorsa çöküş kaçınılmaz olur. Üretime dayalı kurallarına göre işleyen bir ekonomik sisteme sahipseniz ne olursa olsun paranız değer kaybetmez. Bul karayı al parayı hesabı dolar, TL, borsa arasında kumar oynamak zorundasın ve bu sistemde her zaman kasa kazanır, dürüst, doğru emekçiye yer yoktur köle olarak sisteme figuran olarak katılırsın. Biraz olsa da makro ve para ekonomisi okumuş bir insan, ihracatın rekor kırmamış, varlıklar arasındaki transferinde ihracat olarak gösterilmiş olduğunu anlar. Yani tüm zamanların ihracat rekorunun kırılmadığını... Çalışmaktan çok açılış yaparsanız zengin oluyor, soluğu Uruguay'da alıyorsunuz. Tokatlanan binlerce kişi de memleketi çok sevdiği için yurttaş olarak yaşamaya deva

Eğitimi neden bırakıyoruz?

Resim
Eğitimi bırakma oranından çok eğitimi terk etme nedeni daha önemli. Ülkemiz önceleri hoşgörü, doğal güzellikler, turizm, tarım, hayvancılık ve Atatürk ile anılırken şimdilerde tecavüzler, zamlar, krizler, mülteciler ve dahası kötü işlerle anılıyor. Yinede umut ediyorum silkelenip kendimize geleceğiz. Cehalet mutluluktur neden kabullenmeyip bilgiye erişim ihtiyacı duyalım. İnsan elinde beyninde ne olursa olsun içten darbe almış ve yıkılmışsa gideceği yer belirsiz, amacı da hiç olur. Eriyene, son bulana dek ne yollar, ne yolculuklar biter. Türkiye'de okumak para etmiyor, okuyunca gidip iş bilmeyen birinin önünde ceket ilikliyoruz. Okuyanlar gidip tarlada, bahçede işçi olarak çalışıp şantiyeleri dolduruyor. Okuyanlar bürokrat olur, hukukçu olur çok biliyor diye görevinden el çektirilir. Okuyan öğrenciler ülkemizde bulunduğu yerin halkı tarafından, esnafı tarafından ezilir. Okuyan bayanlar evlendirilip anne olur. Ülkemizde okumanın değeri yapılan torpil kadardır. Gerçek adalet

Sıradan biriyiz!

Resim
Dünyaya hiç katkım var mı? diye düşününce çıkan cevap ne kadar sıradan olduğumuzu belirliyor. Bir hastalığa çare bulursun farklısındır, savaş gazisisindir farklısındır, okulu dereceyle veya ekstra bir başarıyla bitirmişsindir farklısındır, sıfırdan şirket kurmuşsundur farklısındır ama hayatın boyunca hep yerinde sayarak yaşamışsan nasıl kendini farklı hissedeceksin. Yani kendimizi kişisel efsane olarak görmekten vazgeçmek gerekiyor. Aslında en büyük sıradanlık kendini farklı zannetmektir. Ben ancak ötekiyle var olurum anlayışının içselleşmesidir bu durum. Sokrates'in kendini bil öğretisi, çıkar ve mütevaziliği sonucu 'bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir' şeklinde görülür. Bu bir farkındalık, bir aydınlanma halidir. Tarihte de olduğu gibi insan kendi içindeki devrimini, rönesansını, reformunu ancak bir aydınlanmadan sonra yapabilir. Bunun farkında olunsa kimse kimseye üst perdeden konuşmaz, küçük dağları ben yarattım edasında olmaz. Hiç kimse mükemmel yani tam

Ekonomi, maaş, para...

Resim
Toplum yaşamında ağırlığını üzerimizde en çok duyduğumuz kurumdur devlet. Her yönden kuşatmıştır bizi her şeyiyle etkiler, karışmadığımız ve en az tanıdığımız da odur. Devletin ne olduğunu bilemeyiz çoğunlukla. Dünya ekonomisinin genel durumu ise; biri çıkıp devlet hazinesinin değer karşılığını gösterin dese ve buna devletleri mecbur kılsa dünya ekonomisi birden çöker. Üretimin ekonomik değerin yegane kaynağı olduğu gerçekliğinden kopup borsa oyunlarıyla, kredi sistemiyle değer üretenlerin ekonomileri ellerinde patlayacak bir gün. Maaş devlet ananın gözünde her daim çocuk kalırmış, analar evlatlarının büyüdüğünü görmek istemezler. Maaş bildim bileli hep cüce kaldı gelişim bozukluğundan dolayı veya bilinmeyen bir hastalığı var, doktora götürsek belki tedavisi vardır. Aslında büyümek istiyor ama izin vermiyorlar ve durmadan tepesine vuruyorlar. Nasıl büyüsün genleri ile oynanmış büyümez, eksen tohum tutmaz, beddua almış hiç büyüme küçük kal diye. İki cm büyüyene kadar arkadaşları o

Ve dış güçler devrede...

Resim
Rus Büyükelçi Andrey Karlov'u öldüren saldırganın Çevik Kuvvette görevli, polis memuru Mert Altıntaş olduğu öğrenildi. 1994 doğumlu Altıntaş çatışma sonucu ölü ele geçirildi. Suikasti düzenleyen şahıs daha önce Fetöcülük soruşturmasında açığa alınmış bir polis. Bugün polis kimliği ile içeri girip Rus büyükelçisini vuruyor. Sahte dindarların yetiştirdiklerinden sadece birisi. Allahu Ekber diyerek insan öldürüyor ve bunlar kendilerinin Müslüman olduklarını iddia ediyorlar. Eğitim sisteminin polis yaptıkları Tekbirle adam öldürüyor. Türkiye nereye gidiyor anlamamak için kör olmak lazım. Atatürk gençliğini daha çok ararız. Allah Türk halkını iç düşmanlardan korusun. Çok tehlikeli bir durum, kimin kim olduğu belli değil. Öldürülmeden ele geçirilemez miydi? Belki arkasındakilerin azmettirenleri öğrenmemiz hoşlarına gitmeyecekti. Böyle bir dönem de Rus Büyükelçisinin güvenliğini sağlamamak akla zarar. Olan turizm ve çiftçiye olacak yazık ülkemiz bitme noktasına geldi. Putin'in

Neden daha fazla para basmıyoruz?

Resim
Ekonomiye ilgi duyan herkesin hayatında en az bir kez kendisine yada çevresine sorduğu bir soru vardır; Madem ki borcumuz var, o halde neden daha fazla para basıp bu borçları ödemiyoruz?  Öncelikle para arzının enflasyona neden olması için para arzı artış oranının toplam çıktı artış oranından fazla olması gerekir. Eğer hızları aynı ise enflasyon olmaz, çıktı artış hızı fazla ise de deflasyona neden olur. Paranın miktar teorisine göre para arzı artışı fiyat sevyesini arttırır. Klasikler paranın dolaşım hızını sabit kabul etmişlerdir ama gerçek hayatta paranın dolaşım hızı sabit değildir. Yani para arzı artışının enflasyona neden olacağını söyleyebilmek için öncelikle para dolaşım hızının hesaplanması gerekir. Amerika ekonomik kriz geçirdiği 2008 yılında fazla para basmamıştır. 2008'den itibaren paralara bakarsak tasarruf ve kısa dönem vadeli mevduatların nakit paradan çok daha fazla arttığını görüyoruz. Neden? Çünkü bir ülkenin borcu olmasından çok kime borcu old

TURİZMCİ GÖZÜYLE TÜRK TURİST

Resim
Dünya da da, ülkemiz de de insanlar artık kendilerini zor geçindiriyorlar. Ayrıca Ülkemiz de güven ortamı yok, her komşuya düşman olduk. Dünya üzerinde istenilmeyen ülke konumundayız. Hangi ülkeyle iyi ilişkilerimiz var bir düşünün sonra bekleyelim işler iyi gitsin. Herkes işletme sahiplerine yükleniyor. İyi de bu sektör de çalışan dolaylı, dolaysız bir sürü insan, çoluğu çocuğu, anası babası ile bundan birinci derece de etkileniyor. İşletme sahipleri de siyasetçiler kadar suçlu çünkü bu durumu işletmeciler engelleyebilir/çözüm arayabilir. Oralarda çalışan garibanlar değil. Ama en büyük zararı yine turizm emekçileri görüyor. Antalya şehir merkezinde son bir kaç aydır dükkanlar bir bir kapanıyor. Kimse esnafla ilgilenmiyor. Turizmden geçinen Antalya'da bu sıkıntılı durum neredeyse şehirin tamamını etkiliyor. Antalya'ya yazık, insanlara yazık oluyor. Durumun ne kadar vahim olduğu ortada. Ne yazık ki insanlar astronomik fiyatlarla gündeme oturan bir kaç işletme yüzünden herk

Nakit 103 Bin Dolarla Gezen Adam

Resim
Her şeyin bir diyeti var. Gün olur gökdelenden bakarsın, gün olur parmaklıkların ardından. Bharara, Zarrab’ın, 9 Mart’ta Miami Havalananında gözaltına alınmasından sonra üstünden nakit olarak 103 bin dolar çıktığını ve ilk ifadeleri ile kendilerinin ulaştıkları bilgiler karşılaştırılınca, Zarrab’ın kolaylıkla yalan söyleyebilen bir iş adamı olduğunun anlaşıldığını söyledi. Yalan, dolan, hırsızlık, yolsuzluk uzuyor da, uzuyor yok yok. Eşi de burada kendini uyuyan halka masum göstermeye çalışıyor. İnsanların duygularıyla oynuyor. Babasını yıllarca görmeyen insan bir anda baba aşkıyla yanıyor, eşini buradan afaroz ediyor. Tabii bunlar olurken hiçbir şeyden haberi yoktu masumun. 20, 25 yaşında olan biri veya dünya da kısıtlı yaşamış biri için kabul edilebilir ama 40'lı yaşlarını bitirmek üzere ve hayli de görmüş geçirmiş biri için komik olmak ve halkı keriz yerine koymak gibi geliyor bana bu kendini aklama şekli. İşin garibi otelcilerden bazıları da sahne aldıracak. Ya satış pazar

49.5G hızında unutuyoruz!

Resim
4.5G hızında şehitler! patlama! istismar! tecavüz! vs. 49.5G hızında da unutuyoruz! Turgut Özal Didim Denizköy'e Kürtleri yerleştirdi. İnsanlar çarpık yapılaşmayla didimi bitirdi. Özal'la başlayan bu planlı eylem Dikili ve Çeşme'de devam ediyor. Bugün Çeşme yarın Bodrum, Fethiye. Bu turizm düşmanlığı değil mi? Ayrıca ülkenin huzurlu yerlerini de yok etmek değil mi? İnsanların psikolojisini bozmak için eğitimli insanların yüzdesinin yüksek olduğu bölgelerin ipini çekiyorlar. Medeniyet'in kabul görmediği bir şeyin dayatmasını yaşıyoruz. İnsanlara dağlar da ev yapıyorlar. Onlara da dağda, uzak geniş bir ovada, neresi olursa ev, çadır, kent vs. kursunlar. Şehirlerin içine getirmesinler. Turistik yerleri çirkinleştirmesinler. Onları yelerinden, yurtlarından edenler utansın. Ne yazık ki engel olamıyoruz. Varlar ve bizim ülkemizdeler. Bari ekip, biçip, yesin, yaşasınlar. Bize, ülkemize bulaşmasınlar. Turizmi baltalamak için her türlü oyunu oynuyorlar! Zaten sezonun na