Kayıtlar

ego etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Aşkın Doğası

Resim
Aşk insanoğlunun sen ben kavramından biz kavramına sancılı bir şekilde geçiş süreci. Aşk bir insanı olduğu gibi sevmek, ruhunu kendi ruhunda yaşatmak önce insan olarak değer vermek. Sıradanlık yerine, farklılıklar hissetmeniz ilk alarmıdır aşkın. Kendi üzerindeki psikolojik ve ruhsal değişimi fark edersin. İlk andaki verdiği heyecan, mutluluk ve etkinin kalmayabileceği yoğun beğenme halidir aşk. Şimdilerde ise hemen cinselliğe dönüştürülmeye, çabuk tüketilmeye çalışılan bir şey. Sevmek bedavayken biz cehenneme çevirdik, cehennem egolarımızla da sonrasında üzerine cenneti aradık. Yazık ki birçok şeyin canına okuduk. Bir türün içerisindeki farklı cinsiyetten olan bireylerin kendileriyle en uyumlu olacak bireyleri gerek içgüdüsel, gerek algısal olarak seçmesi, doğanın en temel yasalarından biri olan cinsel seçilimi yansıtmaktadır. Beynimiz gerek biyolojik gerek kültürel olarak seçim yapar ve aşık olur. Aşık olduğumuz kişiyi diğerlerinden ayıran özellik kişiden kişiye de farklı

Uşakların Varlığı Efendileri Var Eder

Resim
Medeniyet egonun gelişimi değil, düşünce ve eğitimin gelişmesi demektir. Liderlerin elindeki kilit, motivasyon aracıdır. Cahil toplumlarda liderler toplumların algılarını değiştirirler. Para ve güç kapitalizmin temel felsefesidir. Para için savaşılır, para için doğa katledilir, para için insanlar ezilir ve öldürülür, para için fuhuş yapılır, para için şerefsizlik, namussuzluk yapılır, para için insani değerler ayaklar altına alınır. Kapitalizm insanları demokrasi yalanıyla kandırır, siz kendinizi özgür zannedersiniz. Eskinin ilkel köleliğiyle bugünün köleliği arasındaki tek fark günümüz köleliğinin ücretli olmasıdır. Eskiden efendi kölesinin bütün ihtiyacını karşılar kölesi de gece gündüz efendisine çalışırmış, şimdilerde ise efendisi ancak karnını doyurabileceği kadar kölesine para veriyor. Politik, siyasi, ekonomik, ahlaksal çöküşler devrimlere gebedir. Aslan kendi avladığı avını sırtlanlar gelince bırakıp gider, genellikle avlanmayan sırtlanlar da başkalarının avının üzerine

Dedikodu

Resim
Dedikodu yalan olunca dozu kaçınca birçok facia ve yıkımlara neden olabilir. Birileri hakkında kötü ve asılsız dedikoduysa bu yapanın kalbini de körleştirir. Sözü geçen kişinin duyduğunda hoşuna gitmeyecek her şey kötüdür. Hadsizliğin keyifli bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Dedikodu aciz insanların yaptığı palavralardır, olmak istedikleri insanları anlatırlar. Gıybet kişinin gıyabında bulunmadığı ortamda onun duyduğunda hoşuna gitmeyecek şekilde hakkında kötü konuşmaktır veya yüz yüzeyken ona söyleyemeyeceğimiz kelimeleri sarf etmektir ve dinimize göre de haramdır. Bazı insanlar dedikodu yaptıktan sonra sıyrılmak adına ama biz olanı söylüyoruz derler, zaten olmayan bir şeyse konuşulan bu da iftiraya girer. Kul hakkına giren kişi helallik almadıkça ve o kişiyle ilgili ben senin hakkında bunları konuştum diye belirtmedikçe vay haline. Bulunulan ortamda dedikoduya başlandığında engel olunabiliyorsa ne ala yoksa ortamı terk etmek kendisini bilen kişi için en doğru olanıdır. Ded

Hassas İnsanlar Toplumu

Resim
Mutluluk, kimseyi incitmeden doğruyu söyleyebilmektir. Eğer doğru söylemeyi özümsemiş bir toplumda yaşıyorsak söyleme biçimi de aşılmış demektir. İnsanların doğruyu bilmeleri gerekir. Ama gerçekle yüzleşmeyi bilmeyen, hassas insanlar toplumudur bizimkisi. Gerçeği ne şekilde söylersen söyle alınır, kabul etmez ve küseriz. Her şey doğruyu söyleyince başlar. Tüm kirler, açgözlülükler, çekemezlikler, ihanetler ortalığa saçılır ve sonuç kaçınılmazdır. İnsan sürekli egosunun tatminini isteyen bir varlıktan başkası değildir. Gerçeği anlatabilmek için adeta bilge biri olmak gerekir. Konuşmaya korkarız çoğu zaman incitiriz diye, doğruyu söylüyorsak birileri mutlaka incinecektir. Lütfen o çöpü yere atmayın, çevreyi kirleterek çocuklarımızın geleceğinden çalıyorsunuz, deseniz nasıl bir cevap alırsınız. Bazı kimseleri rencide etmeden her hangi bir mesaj iletmenin yolu yok maleseff. Doğruyu söyleyemeyince beyaz yalanlar devreye giriyor. Beyaz da olsalar insanın içinde bir şeyleri tahr

Yanınızdayken Enerjinizi Çalan İnsanlar

Resim
Hep mızmızlanıp her şeyden şikayet edip düzelmek için hiçbir şey yapmayanlar. Yaptığın iyiliğin görevin haline getirilmesi. Sürekli kendinden bahsedip karşısındakini dinlemeyenler. Büyük rahatlıkla yalan söyleyenler. Negatif düşünen egoist insanları hayatınızdan çıkarın mutluluğunuzu, huzurunuzu artırın. Birinin üzerinizden ego tatminine çalıştığını hissediyorsanız kaçın. Vaktinizi ona bir şeyler anlatmaya çabalayarak geçirmek yerine daha değerli şeylere ayırın. Ben böyle insanlarla ilişkimi kesiyorum, bana bir şey katmayıp aksine var olan enerjimi de alıyorlar. Bir ilişkiyi kesmek iddialı bir karar, herkesin herkesi idare ettiği çağda üstelik. Kimseden ilişkimi kesecek derecede nefret etmek istemem ama mesafe koymak mantıklı geliyor. Çünkü nefrete yer açmak için yüreğimizde sevgiden yer çalmak gerekiyor. Örneğin çok yalan söyleyen insandan uzaklaşırım. Herkes yalan söyler, bende söylüyorum ancak sık tekrarlamak iletişimin sağlıklısızlığını ve samimiyetsizliğini gösteriyor. Sam

Mantık İstikrardır...

Resim
Eğitim sadece üniversiteye gitmek değil, kendini yetiştirmek, olaylara geniş yelpazeden bakıp, objektif olabilmektir. Fikrimce iki türlü cahil var; normal cahil ve aydın cahil. Kendi yanlışlarımızı görmedimiz sürece hata yapmaya mahkumuz. Sürekli eğitim sistemini suçlayan gençlerinde dönüp biraz kendi tembelliklerine ve sıradanlıklarına bakmaları gerekiyor. Biz çektik onlar çekmesin mantığıyla her şey önlerine serilen çocuklara aslında farkında olmadan kötülük yapıyoruz. Hazır rahata, rahat tembelliğe alıştırır bu durumda da tembellere bakmak bize düşüyor. Kişinin ciddi anlamda kendisine gelecekte üniversiteden daha fazla yardımcı olacağına inandığı bir düşüncesi varsa hiç durmaması gerekir. Çok sağlam üniversitelerde okumadığınız takdirde iş hayatında büyük beklentilere kapılmayın. Yüzde doksan gibi büyük bir bölüm mezun olup kapitalizmin kölecikleri olacak. Üniversite kupa değil, kupaya gidilen yolda atılan goldür. Kupayı almak isteyen sizsiniz, nasıl gol atacağınızda sizi il

Ülkedeki Donanımlı İnsanlar

Resim
Başkalarının gösterdiği yoldan ilerleyerek sadece onların istedikleri duraklarda, onların yükünü taşımaya gerek duymadan, mücadele ve yorgunluklarla en önemlisi de karşılıklı haklara saygı duyarak edinilen yol, en doğru yoldur belki. Beyin göçü madeni işlemeden satmak sonrada yüz misli parayla geri almaktır. Bizlere de aklı kıtlarla uğraşmak kalır. Saman ithal edip, beyin ihraç ediyoruz. Donanımlı insan çok zor yetişiyor, olanı da başka ülkeler alıp her türlü imkanı sunuyorlar, bizde ise kaynaklar sınırlı kalıyor. Ülkemizde donanımlı insanlar istenmiyor. İnsan kaynakları kişisel davranıyor, işçi duvar gibidir duvarın bir tuğlası eksilirse yerine yenisini koyarız mantığıyla hareket ediliyor. Yetişen donanımlı insanlar ego sorunu olan yöneticiler, müdürler, patronlar vs. yüzünden hep yokmuş gibi lanse ediliyor. Biz iyi olanı çekiştiririz, başarı bizde hazmı zor bir duygudur. Hayırlı olsun demek bile külfet gelir. Bunun için eğitim, okumuşluk fark etmez aynı milletten olmak ye

Kullanılmayan Akıl Beyne Yüktür...

Resim
Geçmişini bilmeyen, araştırmayan, öğrenmeyen, ülkemizde yaşamayıp halimizden anlamayan insanlarla dolu her yer. Fikri olmayan, konuşmayı bilmeyen, ezbere bir şeyler söyleyip ne dediği anlaşılmayan ama bunca cahilliğe rağmen kendisine deli gibi güvenen, insanlara saygısı olmayan, kendisinden başka kimseye konuşma fırsatı vermeyen insanlar mevcut, elle tutulur bir tane cümle kuramazlar. Mantık yok, bilgi yok, fikir yok, eğitim yok, boş laf çok. Ahlak ve insani erdemlerin seviyesi tercihleri belirler, yetiştirilme tarzı ve üstüne yapılandırdıklarımız da buna katkı sağlar. İnsan öncelikle kendi ağızdan çıkan sözü kendi kulağıyla duymalı. Ama bazılarının aklına gelenler hemen dillerinden dökülüyor, diğer organlarını kullanmayı bile bilmiyorlar. Cehalet ruhun bilinçsizliğidir, dolayısıyla kullandığımız dil ve üslup davranışlarımızı, davranışlarımız düşüncelerimizi, düşüncelerimiz algımızı ve ruhumuzu yansıtmaktadır. Türkiye'de yaşayan herkes Müslüman değil, Türkiye'

Her Şeyin Değişmesi Gerekiyordur Belki!

Resim
Zamana, teknolojiye ve değişime ayak uydurmak gerekiyor. Önce kendine yenilebilmeli insan hayata, yaşama daha iyi ayak uydurabilmek için. Güneş hiçbir zaman parlayıp sönmez hep aynı güçle oradadır çünkü. İlerleyeceğin yeri hedeflemek gerekir boş bir amaç uğruna ilerlemek ilerlemek değildir. Durmakta bir ilerleme şeklidir çünkü bazı insanlar vardır geriye doğru yürürler. Geliştik diyoruz ama yaptıklarımız hayatın bize sunduklarına karşı gardımızı almaktan ileri gitmiyor, içimizdeki çocuğu kirletmekten başka işe yaramıyor, ne kadar gardımızı alsakta hayat aynı yerden vurmuyor. Değişmek, dönüşmek kişinin bilinç düzeyine bağlı biraz, mevcut kapitalist yaşam tarzı insanların değişmesine izin vermez çünkü. Özünü, doğallığını, kültürünü kaybetmiş toplumlarda kapitalist sistem mevcuttur. Bireyin ve toplumun bilinçlenmesi, kişilik özelliğinin değişime, dönüşüme uğraması için çaba harcanması, mücadele edilmesi, yaşam tarzının değişmesi gerekir. Bilinçaltındaki egoları yok ettiğimiz zaman d

İnsan hep aldanmamalı!

Resim
Affetmek insan için en özgürleştirici eylemdir, kin ise tutsaklaştırır. Tecrübe gerektiği zaman gerekeni hatırlamayı gerektirir. Unutsan bile yapılanı, ne yapman gerektiğini hatırlarsın. Beyin sürekli yapılan haksızlıklarla doluysa ve başka şey düşünemiyorsa obsesyona dönüşür. Beyin sürekli bunlarla iç içe olduğu için sağlığa da zararlıdır. Bilinç altı temizliği yapmayı, haksızlık yapanlara hayır demeyi, mesafe koymayı öğrenmek gerekir. Hayır denmediği için böyle insanlar fazlaca şımarır ve hem bize, hemde kendilerine zarar verirler. Bu zarar kendilerini dünyanın merkezinde görme ve narsist kişilik bozukluğuna yol açar. Bu insanlardan uzak durmak, hem sağlığımızı, hem huzurumuzu, hem beynimizi korumak için faydalıdır. Bunlarla meşgul etmeye hiç gerek yok kendimizi de ve beynimizi de. Bazen boş vermek gerekebilir ama bu demek değildir ki, yapılan haksızlığı unutun sadece aynı haksızlığa ve duruma bir daha düşmeyin. Yapılan haksızlığı unutmayıp tepki gösterince de tepki alıyorsun

Romanımızı Yazabilmek İçin Bir Kaleme İhtiyacımız Var!

Resim
Aslında her acı çeken ruh, bir öncekinin intikamını sonradan gelen insana fatura ediyor. Ya geçmişle uğraşıyoruz yada geleceğin telaşındayız. Anı yaşayabilmek lazım ki, dengele dengeleyebilirsen. Hayat anın kıymetini bilenler için güzel, hayat elindekilerle mutlu olmayı bilenler için güzel, hayat ne istediğini bilenler için güzel. Şunu biliyorum ki, hayattan fazla beklentisi olmayan ve küçük şeylerle mutlu olan insanları ezip geçmeye hazır bir sürü beklentisi yüksek insan var. Bu insanlar size beklentilerinizi yükseltmeniz gerektiğini sizi sömüre sömüre öğretiyor. Ve anlıyorsunuz ki, beklentin yoksa hayattan seni yer, yutarlar. Zamanı geri getiremeyiz belki ama istediklerimizi yaşayabiliriz yeter ki kafaya koyalım. Yaşananlar gerçektir bunu kimsede silemez. Yaşamak için başlamak yeniden denize yelken açmak gibidir. Ya yol alır gidersin yada boğulursun. Bunu yakalamanın yolu da tercihlerimiz. Hayatı olduğu gibi kabullenmek hayata sarılmak ile mümkün. Her şeye rağmen yaşamasını, s

Herkesin anladığı bir dil vardır...

Resim
Öfkenize, nefretinize, umutsuzluklarınıza, düş kırıklıklarınıza kapıldığınız kadar kendinize de kapılın. Sadece bir gün izin verin kendinize. Sonuçta siz düşünseniz de, düşünmeseniz de kötü olan kötü oluyor, iyi olan iyi oluyor. Yani ömrün boyunca iyilik yaparsın kimse görmez ama bir hata yaparsın hemen göze batar. Ömrü boyunca kötülük yapan bir gün bir iyilik yapsa bakalım ne menfaati var derler. O yüzden başkalarını memnun etmek için çokta uğraşmamak lazım. Demişler ki; gerçek yar yaradandır gerisi yaralayandır. Hayat onu yaşama biçimimiz, bizi biz yapan şeyler, tercihlerimiz ve vazgeçişlerimiz arasında kısa, uzun gidiş gelişler. Büyük bir sarkaç gibi salındığında, belki tam o ana değecekken, bir milim kalmışken, belki tekrar geri gelen bir döngü, bizi biz yapan korkularımız. Yaşam mücadelesi vermekten hayatın farkına varamıyor, içinde sürüklendiğimiz manipülasyonu fark edemiyoruz. İnsanlar yaşama eşit şartlarda başlamıyorlar. Sadece içinde bulunduğumuz durumda en iyisini yap

Deli miyiz neyiz ama yürekliyiz!

Resim
Zihne değil egoya değer vermiş insanların üstünlük kurduğu günümüzde, zeki ve akıllı olmak aslında en büyük deliliktir. Bu işler emek işi hadi demekle olmaz :) Delilik aklı özgür bırakmaktır, dokunulmazlıktır. Kontrollü delilik zekanın göstergesidir. Deliler de akıl kalıntıları hep vardır ama aptal hep aptaldır onlarda akıl aramayın. Algı ve sezgisi farklı olanlar genel olarak dışlanırlar, sıradışı insanlar çevreleriyle fazla ilgili değillerdir bundan dolayı da onlara adlar verilir. Ama ben mi sıradanım yoksa beni sıradanlaştıranlar mı sıradan tartışılır. Yine de bu düşünceleri bir tebessüm oluşturuyorsa delinin yüzünde, bir zarar gelmez böyle bir düşünceden de bize. Bazı insanlar kötülüğü ve art niyeti akıl olarak görürler çünkü. Aslında kelimeler her şeyi anlatmaya yeter ama insan beyninin anlatmaya izin verip vermemesi önemlidir, kendisini kontrol edebilmesi. Kimse kendinden daha akıllı birisini karşısında görmek istemez ve bunun içinde deli diyerek dışlar. Düşünceleri kend

Adil olan tek şey ölüm...

Resim
Ağzı olanın konuştuğu bu dünyada beyni olanında düşünmesi gerekmez mi? Kendine güvenip ağzı laf yapanlara, laf yaptığı içinde kendini adam sayanlara kısa bir hatırlatma; lafla adam olunmuyor. Karakterine göre değil de giyimine, arabasına, parasına göre rağbet görüyor yenilerde insanlar. Cahilliklerini de yalanlarla besliyorlar. Ama karakter ve şeref parayla satılmaz, satın alınmaz kişinin genlerinde olacak. Görünüş kalpten bakıldığında berraklaşır, dışarı bakanlar düş kurar, içe bakanlar uyanış yaşar. Ve bazı insanlar bulut gibilerdir, kaybolduklarında hava birden güzelleşiverir. Sonradan görme insanlar maymuna benzerler. Yükseldiklerini görürsünüz, yükseklere çıkmaktaki becerilerini takdir edersiniz ama doruğa ulaştıkları zaman ancak utanç verecek yerleri görülür. İnsanlara "aslan gibisin" denilirse kasılır, "hayvan gibisin" denilirse üzülürler, "kendin ol" denilirse işte buna asla yanaşmazlar. Egoları o kadar tavanlardaki fare gibi kuyrukları hep d

Yolu yokmuş dağın umurunda mı?

Resim
Milliyetçiliği, Devletçiliği ve Cumhuriyeti içine sindirememiş milletler sömürülmeye ve kapitalistlere kul olmaya mahkumdur. Cehalete ve sürü psikolojisine esir olmuş toplumları piyon olarak kullanırlar ve posası çıkınca sıradakine geçerler. 1950'li yıllarda Japonya'da Coca-Cola fabrikası açmak için pazar araştırması yapan Amerikalılar gece bir mahalle de her kapının önüne bir kasa Coca-Cola koyarlar. Ertesi gün JAPON halkının tepkisinin ne olduğuna bakmak için kasaları kontrol ederler. Tek şişeye el sürülmemiştir. ONURLU JAPON MİLLETİ ülkesine atom bombası atan Emperyalist Amerika'nın ürününe tepkilidir. Böyle bir deneyin ülkemizde yapıldığını düşünün bırakın kendi kapımızın önündeki Coca-Cola kasalarını komşuların kasalarını bile yürütürüz. Hatalarımızı bilip öz eleştiri yaparsak kendimizi düzeltebiliriz. İyi olmanın rasyonel temeli inançtan ziyade yaradılış meselesi. Günümüz dünyasında yozlaşma ve suistimal her yerde var. Önce bunun ayrımına varmamız gerekiyor. N

İnsanoğlu insan olmakta zorlanıyor!

Resim
Yerinde kullanılan zeka, yeterli eğitim, sezgi gücü ve vicdan bir araya gelirse ne nankör olunur, ne cahil kalınır. Yıllar huyları değiştiriyor mu? Yoksa kötü ve kıskançlıkla biriktirdikleri duyguları ince noktalara vurarak yaşlılıklarında o kadarcık bir huzurumu kendilerine armağan ediyorlar. Yani yıllar insanların geçmiş hırslarını yüzeye mi çıkarıyor kimbilir. Belki de bazı insanlar hep kötülerdi de biz görmek istemediğimiz için görmemiş olabiliriz veya değişen koşulları onları değişmeye zorladı. Ama insanlar tanıdığınızdan çok farklı davranış sergilediğinde yumruk yemiş boksör gibi oluyorsunuz ve bir daha gardınızı asla indiremiyorsunuz. Sadece susarak noktayı koyuyorsunuz. Ben kendimden özür diliyorum ama sonra unutup tekrar aynı hatayı yapıyorum. Sonra yine özür diliyorum. Yüz kere dibe vurdum. Yüzbir kere yukarı çıktım. İnsanlığımdan, iyi niyetimden, güven duygumdan vazgeçmedim. Bunlar insanı insan yapan özellikler. Asil insanlar asaletleri ve edepleri yüzünden yalnız. Kon

İyi görünmek rol, iyi olmak gerçektir!

Resim
Kurtlar için mutlak özgürlük, kuzular için ölüm demektir. (Isaac Berlin) Bir insana tamamen güvendiğinizde iki sonuçtan birini elde edeceğiniz kesindir. Ya yaşam boyu dost, ya hayat boyu ders. Ama güven olmadan yaşam da olmuyor, ne kadar hayal kırıklığı yaşansa, ne kadar gardımızı alsakta bir yerden bir şekilde sarsılıyoruz, yani akılla da olmuyor bazı şeyler. Günümüz iletişim kopukluğunun yarattığı problemlerin temeli anlayışsızlık. Fedakarlıklar tek taraflı yapılınca hüsranla sonuçlanıyor. Çünkü hayat zıtlıklardan ibaret. İyi kötü, güzel çirkin, yapan yapmayan, vefalı vefasız, hep karşı karşıya getirilir ve imtihan dediğimiz olay orada başlar. Sabrımız, iyi niyetimiz ölçülerek yüce divana hazırlanırız. Dünyadaki yaşam sürecinin 80 yıl olacağını varsayalım, ölüm ötesinde insan sadece saniyelik yaşamını algılayabilecek. Tıpkı uykuda gördüğün rüyanın uyandığında aklında kalanı kadar anlatabileceklerinden ibaret. Sen yoluna insanlığa bırakabileceğin güzel şeylerin peşinden koşanl

KENDİNİ HİNT KUMAŞI SANAN POLYESTERLERDEN VAZGEÇTİM...

Resim
Niye mi vazgeçtim? Yoruldum... Yormasınlar bundan sonra beni… Uğraşmaktan, başkalarının hayatını düzenleyeyim derken, kendine ait bir yaşamı unutmuşum... Gereksiz özveri ve fedakarlık göstermek, karşı taraftan alkış ve takdir almazmış meğer. Görevmiş gibi algılanır ve kıymeti bilinmez, sadece zarar verirmiş... İlişkilerde, sevgide, saygıda paylaşım üzerine kuruludur. Hiçbir şey paylaşılmamış, yaşanmamış benim hayatımda hep benden alınmış... İnsan almaya, tüketmeye eğilimlidir ve rahata çabuk alışır. Armut piş ağzıma düş... Kendini bir şey sananların, sadece bir kenar olduğunu geçte olsa anladığım zaman büsbütün arttı yorgunluğum... Vazgeçmek, savaşmadan yenilgiyi kabul etmektir denirse ki eğer... Bende şöyle derim; Kesinlikle hayır dibine kadar savaştım, vazgeçmemek için elimden gelenin ekstrasını yaptım... Ama bir sabah ayrımına vardım salaklığımın. Hadi ya dedim, benden kıymetli mi? Daha mı önemli? Kaç gün yaşayacağım ben bu dünyada. Yarına çıkmaya garantim mi var ki? N

Japonya Japonlar

Resim
Japonlar bir tanrıya inanmazlar. Onların milli dinleri ŞİNTOİZM'dir. Yani tabiat, doğa. Dağ, ağaç, yağmur, güneş vs. en büyük tanrıları da Güneş Tanrısı'dır. O yüzden bayrakları Güneş şeklindedir. Japonya'da 2. dünya savaşı sonrası yapılan ilk seçimler de sadece üniversite mezunları oy kullanmışlardır. Japonya şu anda teknoloji de en gelişmiş ülkeler arasında yer almaktadır. Yine bununla beraber japonya'da zorunlu eğitim 9 yıldır ve bu eğitimi alanlarının nüfus oranı yüzde 99'dur. Üniversite eğitimi alanlar ise nüfusun yüzde 83'ünü oluşturmaktadır. Günümüzde Japonya'da oy kullanma işlemi klasik parmak basma ile değil, özel el yazısı ve altına imza ile yapılmaktadır. Bu sistem okuma yazma bilmeyenlerin oy kullanmasını imkansız hale getirmektedir. Saçma sapan işlerle de uğraşmadıkları için her konu da başarılı oluyorlar. İki Atom bombası, Tsunami, depremler, Nükleer santral patlaması vs. felaketler ülkesi olmuş ama insanlık, ilim, bilim bir adım geri git

Ego! Ben merkezli düşünme

Resim
Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın. Çünkü başkasına verdiğin acının zehri er ya da geç sana geri döner. (Kızılderili Atasözü) Bir tarafın çıkarı - karşı tarafın kaybı = Menfaat. (Bence) Belki de illa bir tarafın kaybetmesine gerek yoktur. Bütün güçleri birleştirip bir çıkar sağlamak da menfaat değil midir? Sorunun kaynağı çıkar sağlamayı istemek değil. Diğerlerinden üstün olduğuna inanmak isteği. İlişkilerimizdeki temel sorunlardan biri karşımızdaki ister ailemizden biri, ister sevgilimiz, dostumuz, arkadaşımız olsun birbirimizin düşünce, duygu ve davranışlarımızı yanlış anlamamız, yani tam anlamıyla birbirimizi tanımıyor olmamızdır. Eksik ve kompleksli insanlar kendilerini övmeye ve övünmeye ihtiyaç duyarlar. Çalıştığım bir yerde sürekli kitap tavsiye eden birisi vardı. Gelene geçene ezberlemiş arka yüzü tavsiye ediyor veriyor ve geri istiyor. Ben çok akıllıyım havası. Elinde benim başka bir isim altında yazdığım gelişim üzerine bir kitap mevcut. Artık iyice t