Kayıtlar

erkek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YAŞINA GÖRE KADIN, ERKEK

Resim
YAŞINA GÖRE ERKEK *20 yaşında erkek FİAT gibidir. Küçük ama hızlı. *20-30 yaş arasında PORSHE gibidir. Hızlı ve konforlu. *30-40 arası erkek VOLVO gibidir. Biraz sıkıcı ama teknik olarak mükemmel. *40-50 arası erkek OPEL gibidir. Yapabileceğinden fazlasını vaat eder. *50-60 arasında ise eski bir FORD gibidir. Harekete geçirmek için karbüratöre biraz alkol koymak gerekir. YAŞINA GÖRE KADIN *15-25 arasında kadın AFRİKA gibidir. Yarı keşfedilmiş, yarı bakir. *25-35 arasında AMERİKA gibidir. Tamamı keşfedilmiş ve bilimsel olarak mükemmel. *35-45 yaşları arasında HİNDİSTAN ve JAPONYA gibidir. Çok ateşli, bilge ve güzel. *45-55 arasında FRANSA gibidir. Savaştan hasarlı çıkmış ama hala çekici. *55-60 arasında kadın ALMANYA gibidir. Savaşı kaybetmiştir ama umutları vardır. *60-70 arasında kadın RUSYA gibidir. Geniş, sakin ama kimsenin gitmediği. *70’inden sonra kadın TÜRKİYE gibidir. Şanlı bir geçmiş ama gelecek.. (Farklı versiyonu) 20 yaşında kadın p

Anne Olmak

Resim
Anne ve kadın olmak ayrı şeyler. Her anne kadın olabilir ama her kadın anne olamaz. Bu her insan mevki sahibi olabilir ama adam olamaz gibi bir şey.  Annelerin en büyük özelliği kendilerini bilen mert ve karakterli olmalarıdır. Artık günümüzde anne diyebileceğimiz kadın sayısı da çok az. Annelik bencillik değildir, çocuğunun öncelikli olmasıdır. Özel ve kutsal bir durumdur anne olmak. Kadın olmakta çok özel bir meziyettir, bazı kadınlar bunun farkında değiller ne yazık ki. Tıpkı bazı erkeklerin de adam olamadığı gibi. Anne olmak kendinden vazgeçmek, rağmen sevgisiyle sevmektir. Göbek bağı kesilen ancak yürek bağı kesilmeyen parça demektir. Sağlığından, uykundan, hayatından vazgeçebileceğin tek şeydir. Annelik tek kelime ile koşulsuz ve karşılıksız sevgidir.  Büyüdüğü zaman senin onun için katlandığın her zorluğa ifadesi yapmasaydın diyecek olduğunu bilmene rağmen vazgeçemediğindir. Ciddi anlamda onun karnı doymadan kendi karnını doyuramadığındır. Yemeyip yedirdiğin, giyme

Modern İnsanın Problemi

Resim
Modern insanın en büyük problemi yaşama amacını kaybetmiş olmasıdır. Bir çok kez kendisini ben ne yapıyorum diye sorgularken bulur ve sürekli bir koşuşturma, sürekli bir yaşam mücadelesi neye yetişmeye çalışıyorum olayım ne der kendi kendine. Günümüzde her şeyin hızlı ve tüketime yönelik olması, fazla toplumsallığın bireyselliği yok etmesi, çağımızın yükselen değerleri bireyciliği öne çıkararak bireyi yok etmiştir. Dolayısıyla bireylerden oluşan bir toplum yok, kalabalıklar var. Yalnız kalabalıklar. Kendi topluluklarını yaratıp kendilerini X marka ürünü tüketenler diye tanımlıyor ve bunlara göre dostluk ve düşmanlıklar icat ediyorlar. Artık hayat felsefesi tüketmek için tükenmek oldu. Gelişen teknoloji insanın bireysel özgürlüklerini yok ediyor, sürekli çevrim içi olma çabası çevrim içi olmazsak veya çevrim içi olup ta cevap vermediğinde lince uğrama durumları vs. gibi yani bireysel özgürlüklerimizi yalnız kalmamak ve toplumsallık için yok ettik. Şikayetler, tespitler aynı ama

Görünmeyeni görebilmek!

Resim
Düşünmeyen ama parayı çok seven insanları yönlendirmek kolaydır. Böyle insanların paraları azaldıkça akılları da azalır. Akıllı kişiden değil cahilden korkulur. Arı bal yapar ama zarar verirseniz iğnesini batırmaktan çekinmez. Her şeyi düşünebilirsin sınır yok ama düşündüğünü herhangi bir şekilde eyleme geçirme noktasında sınır var. Günümüzde düşünceyi eyleme dönüştürme şansı verilmiyor, bari düşünce özgürlüğünde sınırsız olalım. Kimseye söylemek zorunda değiliz, birileri bizi onaylar onaylamaz önemli değil, böyle bir hesap yapmadan iç dünyamızda özgür ve kuralsızca düşünebilmeliyiz. Para için susanlar, aşk için susanlar, çocukluk hayalleri için susanlar, dini kullanarak susturulanlar. İnsanları susmak zorunda bırakan etkenlerle doğrular saklanmış olur. Hepimizi susturacak bir yöntem mutlaka vardır. Kimi parayla, kimi şekerle, kimi sevgiyle, kimi dinle kandırılıp, susturulmuştur. İnsanların ten renkleri ayrı, kan renkleri aynıdır. Toplumlarda bu sorunlar hep var, zorla dayatıla

İnsan kendini unutmak için sever!

Resim
Aşık olduğunu söyleyen bir arkadaşım demişti ki, insan kendini unutmak için sever ve aşık olur. Yunan Mitolojisindeki inanca göre Zeus lanetlemiştir insanı ve bu yüzden insanlar arar yıllarca diğer yarılarını. Aşk her insanda vardır, diğer yarımızı arar, iki kişiden bir kişi yapmaya çalışırız. Her birimiz bir bütün insanın eşleşen yarılarıyız ve her birimiz bize uyacak o diğer yarımızın arayışı içindeyiz. Sevgi insanlığın ortak lisanıdır, kendimizi unutup biz olabilmemizi sağlayan tek dildir, her insanın sevmeye de, sevilmeye de ihtiyacı var. Bazen sevilmek için değil sevdiği için sever, sevgisini hak edecek birini de seçemez. Hayatta bazı şeyler sebepsiz oluyor, sevmekte öyle hiç fark etmeden bir bakarsın sevmişsin. Genellikle eksikliğini hissettiği şeylere sahip kişilere aşık olur insanlar farkında bile olmadan. Korkak bir erkek cesur bir kadına, suskun ve çevresi olmayan birisi sosyal ve konuşmasını bilen birisine aşık olabilir. Çok istediği şeye gerçekten sahip olduğunda artı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Resim
Kadınların isyanı; Amerika'nın Newyork Eyaletinde 8 mart 1857'de 40 bin dokuma işçisi kadın daha iyi çalışma koşulları talebiyle grev yapmıştı. Polis sert müdahale de bulunduğu kadınların bir kısmını bir fabrikaya kilitlemişti. Bu sırada fabrika da çıkan yangın da 129 kadın ölmüştü. 1910'da Danimarka'da düzenlenen uluslararası sosyalist kadınlar konferasında Almanya Sosyalist Demokrat Partisi önderliğin de, 1857'deki yangın da ölen kadınlar anısına 8 MARTIN DÜNYA KADINLAR GÜNÜ olarak anılmasını önerdi. Bu öneri oy birliği ile kabul edildi. Bugünün anlamı erkekler üzerin de ne kadar etkili ona bakmak lazım. Bir Profesör kadına şiddet konulu bir konuşma yaparken, diğer taraftan eve gidip eşini dövüyorsa! Bugünün ne kadar anlamı kalır tartışılır. Kadınlar gününe nasıl baktığımıza bağlı. Bir kadını önce insan olarak göremeyen erkeğe neyi anlatıyoruz demek istiyorum. Kadın devrimi kadınlar tarafından yapılır. O da çocuklarını doğru yetiştirerek. Bir güne sığdırı

Kopyala yapıştır akıllar...

Resim
Kimse mutlu değil, bereket yok, para yok, sevgi yok, saygı yok, dost yok, arkadaş yok, iş yok, ekonomi çökmüş, ahlak bitmiş mutsuz bir ülkedeyiz işte... Peki neden? Çocukluğum tüp, yağ kuyruklarında geçti, ihtilal zamanını da gördüm ama hiçbir zaman bu dönem ki kadar gelecekten ve çocuklarımın geleceğinden umutsuz olmadım. Evet geçmişte ambargo uyguladılar ama bizler kuyruğa girdik kendi şekerimizi, çayımızı, sütümüzü, etimizi aldık. Şimdi ambargo koysalar sofrana tuz, ayağına çorap alamaz, taksiye, gemiye, uçağa binemez, o cebinizdeki milyonluk telefonla konuşamazsınız. Bu ülkede yıllarca olmayan bir Kürt sorunu varmış gibi gösterilip Kürt mağdur ezilen edebiyatı yapıldı. Şimdi de aynı mağdur edebiyatı din istismarı ile yapılıyor. Kimin dini vecibeleri yerine getirmesi veya dinini gerçek anlamda yaşaması engellendi ki şimdiye kadar, saçma sapan, asılsız iddialarla ortalık bulandırmaktan başka bir şey değil. Herkes şiddete o kadar meyilli oldu ki, şimdiye kadar bildiğim ve gördüğ

GÜÇLÜ KADIN OLMAK...

Resim
Güçlü kadın sevilmez… Güçlü kadın çekilmez… Onun tek suçu, güçlü olmaktır… Her attığı adımda sağlam yere basar. Faturalarını ve ev kirasını kendi öder, arabasını kendi kazandığı parasıyla alır. Zor durumda kaldıysa telefona sarılıp yardım istemek yerine, önce oturup “ne yapabilirim?” diye düşünür. Kendine olan öz güveniyle birlikte içindeki heves ve istek ona başarıyı getirir, hiç pes etmez, hep inanır, kaybetse de üzülmez, çünkü güçlüdür... Güçlü kadınlar sevilmez... Onları terk etmek kolaydır... Çocuğu olsa bile o güçlü bir kadındır ve başının çaresine bakabileceği için pek de umursamaz. Güçsüz (zayıf) kadın; çevresindeki insanlara bağlıdır. Hep yardıma ve sevgiye muhtaçtır. Ona araba, mücevher alındığında hoşuna gider... En ufak bir sorunda telefona sarılıp yardım ister... Güçsüz kadınlar terk edilemez... Çünkü o yalnız yaşamaya alışık değildir... Kendi ayakları üzerinde duramaz, muhtaçtır... Güçlü kadınlar, çekilmez... Çünkü çakma kadınlar; rakip görür, komplekse girer,

Doğum ve askerlik borçlanması, işgücü kaybında emeklilik, GSS, Rapor parası ödemeleri

Resim
Doğum borçlanması erken emekli yapmaz sadece prim sayısını artırır. Ayrıca doğum borçlanması yapılabilmesi için doğumların 2000’den sonra olması ve çocuğun/çocukların doğum tarihlerinden sonraki iki yıl içerisinde de sigorta priminin ödenmemiş olması gerekir. Erkekler için askerlik borçlanmasında ise; 250 gün askerlik borçlanması bir yıl erken emekli eder. Raporunuz onaylanırsa emekli olabilirsiniz; 5510 sayılı kanuna göre 4/C’li olan memurlardan, çalışmaya başladığı tarihten önce malul sayılmayı gerektirecek derecede yani en az yüzde 60 oranında işgücü kaybı olması halinde hastalığı veya rahatsızlığı bulunan ve bu nedenle malullük aylığından yararlanamayanlar, 15 yıl sigorta ve 3960 gün prim şartına tabidir. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Kamu Görevlileri Emeklilik Dairesi Başkanlığı’na emekli olmak için başvuru yapabilirler. SGK Sağlık Kurulu işe başlamadan malul olduğunuza karar verirse emekli olabilirsiniz. Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi ödeyen yaklaşık 3 milyon kişi il

NEREM DOĞRU Kİ!

Resim
Ne ekerseniz onu biçersiniz. Savaş ekerseniz savaş biçersiniz, barış ekersiniz barış biçersiniz ve sonunda savaşa dur demek için çırpınmazsanız savaş gelip kapınıza dayanmış olur. Terör eylemi nasıl bu kadar rahat yapılabiliyor? Yönetenlerin öncelikli görevi can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Ülkeyi kabus evine çevirenlere göz yumulamaz. İstihbarat bağışıklık sistemi gibidir. Çöktüğü ve çalışmadığı zaman beden hasta adama dönüşür. Terör ile mücadele askere bırakılmadığı sürece daha çok polis ölür. Polisin işi terör ile mücadele etmek değildir. Terörü kullanan, onu himaye eden ve destek verenler hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklardır. Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini bozmak adına yapılan hain saldırılar asla amacına ulaşamayacaktır. En değerli varlıklarını bu ülke için feda eden ailelerimizin acısını yürekten paylaşıyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yedisi şehit polis onbir vatandaş. Kadın ile uğraşırken anneler evlatsız kalıyor.

Kadın işi? Erkek işi?

Resim
Evrim ve doğal seçilim, uyum sağlamaya dayalıdır ve uyumsuz canlı yok olur ilkesine göre şu an olan durum en uygun olanı ve normal olanıdır. Yani; Kadın bugün şikayet ettiği konumu kendisi istemiştir. İş kolları geçmişte bu şekilde değildi. Kaba kuvvet, fiziki dayanım, tehlikeli mücadeleler, ölümüne savaşmak gibi işleri erkeğe bırakıp, ben bayanım narinim diyen kadın güvenli yuvasın da erkeğine lojistik destek vermek, yeni nesli büyütmek gibi zor olsa bile daha risksiz işleri kendisi üstlendi. Durum böyle olunca da erkek gücü kullanan, otoriter, savaşcı bir tutum sergiledi. Erkeğe erkekler ağlamaz, sen aslansın, delikanlısın, sağlam dur, yıkılma, savaş gazını binlerce yıl verdiler. Erkek de kendisine biçilen role uyum sağladı. Şimdi ise iş ortamında fiziki yıpranımı olmayan, güvenli ve masa başı işler var. Kadın bunu anladığı anda uyanık davrandı. Çalışmak varken neden ev işi yapayım demeye başladı. Anlamadığı ise şuydu, milyon yıldır süren bir düzenin uyanığı sadece kendisi deği

İYİ ŞANS İÇİN BİR NEPAL TANTRA TOTEMİ

Resim
Umarım tüm güzel enerjiler etrafımızda olur. İlk önce bir dilek tutun. YAŞAM İÇİN ÖNERİLER Kepekli pirinçten çok ye. İnsanlara beklediklerinden daha çok şey ver ve bunu zevk alarak yap. En sevdiğin şiiri ezberle. Dinlediğin her şeye inanma, sahip olduğun her şeyi harcama ve istediğin kadar uyuma. Seni seviyorum dediğinde cidden söyle. Üzgünüm dediğinde, o kişinin gözlerinin içine bak. Evlenmeden önce en az 6 ay nişanlı kal. İlk bakışta aşka inan. Başkalarının düşleriyle asla alay etme. Tutkuyla ve derinden sev. Sonradan yara alabilirsin belki, ama hayatı komple yaşamanın tek yolu budur.  Anlaşmazlık durumların da dürüst ol. Kimseyi kırma, hakaret etme. İnsanları akrabalarına göre yargılama. Yavaş konuş, ama hızlı düşün. Biri sana, yanıt vermek istemediğin bir soru yöneltirse gülümse ve en büyük aşkın ve en büyük başarıların daha büyük riskleri olduğunu hatırla. Anneni ara. Biri hapşırdığında çok yaşa de. Kaybettiğinde ders al.  ÜÇ S'yi unutma. Kendine Saygı Başkalarına Sa

Herkesin sevdiği bir başkasını seviyor, onun sevdiği de başkasını. İlk kaydırmayı kim yaptıysa artık :)

Resim
Herkesin sevdiği bir başkasını seviyor, onun sevdiği de başkasını. Demek ki sıra bozuk, ilk kaydırmayı kim yaptıysa artık :) Tiryaki gönlüm de olmasın kuşkun. Tek sana müptela, tek sana düşkün. Ardından bir ağıt yakalım aşkın. Adını elveda koyalım gitsin.  Güven varsa sevgi vardır, sevgi varsa huzur vardır, huzur varsa para vardır, para varsa aşk vardır, aşk varsa eşin evden gitmiş demektir :) Demek ki kaybetmeyi anlamıyorsan. Bu da büyük bir kayıp.  Kaybetmeyi anlamayan  değer  vermeyi de bilmez.  Kaybetmeyi öğrendik,  bilmeyene de  öğretiriz. Kalbe vurulan bir mührü silemezsin, unuttukça kaybedemezsin.  Hep sorarlar kadınlar ne ister diye ve bir sürü şey sıralarlar arkasından. Para, güç, sahiplenme, makam ve rahat diye. Oysa ben sadece iki şey sayarım; Kadın güven ve huzur ister. Güç beklemez bir kadın çünkü erkekten daha güçlüdür. Sahiplenmek istemez kadın çünkü zaten kendine sahiptir. Para ve makam istemez bazı kadınlar çünkü geçici şeyler olduğunu bili

Hayatı Anlamlı Yaşamak İsteyenlere...

Resim
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar 4 oğlu olan bir adam varmış.  Bu adam zamanın da kendisi hakkın da insanların kulaktan dolma sözlerle veya çok kısa bir tanışıklıktan sonra ön yargılı davranmalarından çok sıkıntı çekmiş. Çocuklarının da aynı sıkıntıyı çekmemeleri ve çektirmemeleri için onları bir deneye tabii tutmuş ki, yaşayarak ve deneyimleyerek öğrensinler. Çok erken karar vermemeleri ve ön yargılı olmamaları için onları eğitmek gerekiyormuş.  Böylece her birinden, farklı zamanlar da, uzakta duran ağacın yanına gitmelerini ve ona bakmalarını istemiş. İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi ilkbahar, üçüncüsü yazın ve sonuncusu da sonbahar da.  Geri döndüklerinde hepsini bir araya çağırmış ve ne gördüklerini sormuş. İlk oğlan ağacın çok çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş. İkinci oğlan hayır! yeşillikle doluydu ve canlıydı demiş. Üçüncü oğlan çiçekleri vardı ve kokusuyla, görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki! daha önce hiç böyle bir şey görmedim demiş. Sonuncu o

AHTAPOTUN ANNELİĞİ...

Resim
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun! Kadın toprak ana gibidir.  Toprağın öyle çok gücü vardır ki!  Çok fazla  baskıyı içine çeker ve tüm dünyaya meyveler ve çiçekler verir. Eğer çok güçlü bir erkek görürsem, biliyorum ki arkasın da bir kadın  vardır.  Bu aynı elektrik, ışık ve lamba gibi.  Eğer elektrik düzgün  bir şekilde akıyorsa, lamba yanıyordur. KÜÇÜK BİR GERÇEK (bir bilgi) AHTAPOTUN ANNELİĞİ... Beni en çok şaşırtan !  Bu nasıl bir hafıza?  Aynısını yavrular da gerçekleştirecek. İnanılmaz bir döngü. .. Ahtapotun anneliği hiçbir canlının anneliğine benzemez. Dişi Ahtapot çiftleşmeden sonra bir oyuk bularak oraya yerleşir. Yumurtlamaya başlar ve yumurtlama işlemi bittikten sonra kuluçkaya yatar. Yumurtalarını yuvanın tavanına çengelle asar gibi dizer. Yumurtalara devamlı su pompalayarak onların temiz kalmalarını sağlar. Her ne pahasına olursa olsun yuvasını terk etmez. Yavrular yumurtadan çıkmadan açlığa dayanamazsa birkaç kolunu yer ve

AŞK?

Resim
Öyle saf, öyle temiz, öyle derin sevmelisin ki! İki kişilik bakabilesin. Tenlere doymuş adamlar güzel sever kadınları. Özellikle adam diyorum. Çünkü Onlar sever. Erkek başka bir şey. Uçur diğer adı. Umarım yalan diller de bu sihirli kelime (AŞK) bitmez. Kadınları asla anlayamayacağım diye düşünmemiş adam var mıdır? Yoktur! Karşılıklı oturduğunuz, gözlerinin içine baktığınız zaman bile anlayamadığınız kadınlardan, internet yüzünden daha da uzaklaşıyorsunuz. Eskiden cep telefonu yoktu, internet yoktu. Güzeldi, şimdi de güzel. Ama o zamanları şimdi ki neslin görememesi üzücü. Onlar birbirlerine sms atarak, her an yanlarında taşıdıkları telefonlara hapsedilmiş bir dünya da sürekli haberleşiyor ancak özgürlüğün tadını asla bilemiyorlar. Biz kendimize ait bir dünya da sevdiğimiz insana adanmış bir kalp taşıyorduk. Nerede olduğunu bilmesek bile ev telefonundan:) arayacağını biliyorduk. Gelemediği zaman bekliyorduk. Çünkü geleceğini biliyorduk. Kadınları asla anlayamayan erkekler!

Kimse kimseyi kaybetmez. Giden başkasını bulur, kalan da kendisini...

Resim
Bazen bilirsiniz tarif edemezsiniz. Belki sizi kimse anlamaz ama yine de anlatmaya çalışırsınız bir umutla. Belki hayatınızda şimdiye kadar her şey ters de gitmiş olabilir. Ama yine de bir umut çocuk gibi  görmediğiniz ama bildiğiniz  tanışmadığınız bu mutluluğa koşarsınız. Bazen hayat keşke yanımda olsa dediklerimizi uzağımıza atarken. Yüzünü bile görmek istemediklerimizi gözümüze sokar. Bazen hayat sinirlerimizi alt üst eden şeyleri. Sabrımızı sınamak istercesine üzerimize gönderir. Neden kimse birlikte yaşamayı öğrenemez.  İnsanların birbirlerine ihtiyaçları varken yokmuş gibi davranır.  Yalnızlık marifet gibi.  Başkasının derdine ortak olmak, çok mu zor. Yanında ağlayana mendil uzatmak, düşeni kaldırmak insanca yaşamak çok mu zor. Ve şimdi uzağınızdadır belki  yanı  başında  olmasını istediğiniz. Ve kim bilir belki de uzağınızda olan senin için en değerli, en özel ve seni en çok anlayandır.  Üzülme sakın neden şimdi yanı başımda değil

ADIM ADIM BATAKLIĞIN İÇİNE DOĞRU GİDİYORUZ...

Resim
Geri kabul merkezi Dikili!!! NATO gemileri Ege sularında göreve başladı. Ancak Ege’de hava durumunun da yazı aratmaması nedeniyle geçişler hız kesmedi. Şubat’ta Türkiye kıyılarından Yunanistan’a geçen mülteci sayısı 55 bin 222’ye ulaştı. Böylece 2016’nın ilk iki ayında Yunanistan’a deniz yoluyla ulaşan mülteci sayısı 122 bin 637 oldu. Gözler Türkiye ile AB’nin yaptığı anlaşma sonrası Avrupa’dan göçmenleri Türkiye’ye geri gönderme sürecinin nasıl işleyeceği üzerindeyken Hürriyet, “Geri Kabul Merkezi” yapılması planlanan yerle ilgili ipucuna ulaştı. Adres Dikili’ye bağlı Çandarlı. Ancak merkezin mültecilerin en çok tercih ettiği kaçış noktalarından biri ve ayrıca turistik bir ilçe olan Dikili’ye yapılma planları ilçede tepkiye de neden oldu. İsmini açıklamak istemeyen yetkililer Dikili’ye bağlı Çandarlı Demirtaş köyündeki  dev ormanlık alanın Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan  İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne gizli tahsisle devredildiğini onayladı. Bölgenin geri

EĞİTİLEMEMİŞ BİR BEYİNDEN TECAVÜZ!

Resim
KAYSERİ’de pazartesi günü matematik öğretmeni Bayram Ö.’nün cinsel istismarına uğrayan 18 yaşındaki Cansel K., 2 gün sonra hayatına son verdi. Melikgazi’de lisede okuyan 12’nci sınıf öğrencisi Cansel, öğretmeni Bayram Ö.’nün cinsel istismarına uğrayınca durumu önce arkadaşlarıyla ardından öğretmenleriyle paylaştı. İddiaya göre okul yönetimi olayın üzerini kapatmak istedi. Şikayetlerinden sonuç alamayan Cansel, çarşamba günü evinde babasının tabancasıyla kendisini başından vurdu. Ağır yaralanan Cansel, hastaneye kaldırıldı ancak kurtarılamadı. Cansel Kırşehir’de toprağa verildi. Cansel’in ailesi olayla ilgili şöyle konuştu: “Okul yönetimine şikayet etmiş fakat olayın üstü kapatılmak istenmiş. Olaydan bütün arkadaşlarının haberi var. Matematik öğretmeni Kayseri Kapalı Cezaevi’nde. Mahkemede suçunu itiraf etmiş. Öğretmen, okul yönetimi ve hatta Milli Eğitim Bakanlığı hakkında tazminat davası açacağız. Sorumluların ceza alması için elimizden gelen ne varsa yapacağız.” Alıntı

Hayatınız seçtiğiniz KADINDIR ve ERKEKTİR...

Resim
Evvel zaman içinde Memleketin birinde 70 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış. "Bu gençliğin sırrı nedir" diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya. Ama sorular sık ve soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine. "Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş. Herkes merakla davete gelmiş.Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merak ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş. "Hatun , şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!.." Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da : "Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet"