Kayıtlar

evren etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Düşe Kalka Bir Hayat!

Resim
Yankıyı alıp evrene yansıtmak, bilmek bildirmek. Ruh ve şeytan savaşı. Ruhumuz olumlu düşünüp uyarırken, nefsimiz geçmiş, gelecek kaygı, korku hisleriyle andan koparır. Düşe kalka bir hayat, misafir geldik gideceğiz. Her şeyimiz ödünç. Düşüp kalkmalı ki bir çocuk anlamalı hayatın zorluklarını. Böyle büyümek iyide düşe kalka ölmek zor, zamanda kör topal gitmek zor. Evren çözmek yada fazla kafa yormak için değil, sakin izole bir hayat sürüp ölüm sırasını beklemek içindir. Önemsendiği oranda her söze doğru, yanlış, eksik, fazla milyarlarca cevap verilebilir hafızamızda fazlaca veri tabanımız var. Bilmediğim tek şey öğrenemediklerim, sonu olmayan tek şey bilmediklerimdir. Mutluluğumuz bugünü, anı yaşamaktadır. Günümüzde anı öldürüp bitirme gayreti içindeyiz. Dün dediğimiz bugün bitse de yarın gelse, geldi bu sefer bugün bitse de yarın gelse, yarında aynısını söyleyip anın tadına varmadan devam ediyoruz hayata. Mutluluk biraz olaylara değil bakış açısıyla ilgili, iyi bir yalancı

Yeni Nesile Tavsiyeler

Resim
Evrenin bir matematiği ve adaleti var. Kendini yorma, hayat yormaz, inanmak kendi içindeki yok edilemez cevheri kurtarmaktır. Hayatı fazla kurcalamamak lazım, yapmak istediklerinizi ertelemeyin, anı ve zamanı yaşayın, keşkeler yorar insanı. Fazla detay düşünmeden yaşamın güzelliklerinin farkında olmalılar. Hayatınızı kimseye göre yaşamayın, ne diliyorlarsanız onu yapın, hayat çok kısa. Her gününüz kıymetini bilin, hayat üzülecek kadar uzun değil, kimse kendinizden daha değerli değil. Hayatı fazla kurcalama sadece yaşa, hep daha güzelini yaşamaya çalış, arkana bakma sadece yürü ve yaşa. Her şey yaşında güzel hiçbir şeye geç kalma her şeyi yaşında yaşamaya gayret et. Yüklenemeyeceğin yükü taşıma derdine düşme, insanların gülüşleri seni aldatmasın içinde kopan fırtınaları unutma ve kalabalıkların ardına düşme, kalabalıklar her zaman doğru yolda değildir, kendi çizgin olsun. Her şeyin zamanı vardır. Ne acele et, ne de geç kal. Enerjin, sağlığın, imkanların varken her şey için ç

Sevgi

Resim
Adında sevgi geçen bir kavramı, içinden sevgi geçmeyen birisine yüklememek gerekiyor. Sevgi gerçek bir emektir her insan taşıyamaz, layık olamaz. Sevilmeyecek, en az bir kez beğenilip takdir edilmeyeceksek ne anlamı kaldı hayatın. Suyun bile sevgi sözcükleriyle moleküler yapısı değişiyorsa canlılar için yaşam kaynağıdır sevgi, içten olması koşuluyla. Sevgi genellikle karşılıksız kalır, karşılıklı olsa bile eşit seviyede olmaz, güvensizlikler, kavgalar, ayrılıklar yaşanır. Kendinizi fazla kaptırarak bir insanı her şeyiniz yapmayın, kimseninde her şeyi olmayın ki canınız yanmasın. Seviyorumlar, aklımdasınlar, dayanamıyorumlar korunaklı limanınız olmasın. Bir his ne kadar derin ve gerçekse o kadar da sessizdir. Onun ağırlığını üzerinde taşır, ne kadar yüzeyselse o kadar da dile vurur. Çehov'un dediği gibi 'birlikte gülemediğiniz birini asla sevemezsiniz.' Yani söz uçup gider sadece birlikte gülüp gülmediğinize, birlikte susup susmadığınıza bakın. Uyanmak için bir dar

Kuantum

Resim
Popüler bilim diye bir kulvar var. Lise düzeyindeki bilgi ile bile en değişik konuları bile kavrayabiliyorsunuz. Kuantum fiziğinin temeli diyebileceğimiz Planck sabitini bulan Max Planck ömrünün sonuna kadar bulduğu bu şeyi kabullenemedi. Çünkü bulduğu şeyin dahil olduğu kuantum modeli bilimsel değil de masalsı bir evreni tarif ediyordu. Bu mümkün olamazdı. Evren mutlaka klasik anlayıştaki bilime uygunluk gösteriyor olmalıydı. Yani kuantumun temellerini atan bilim insanları bile kuantumu kabullenmekte zorluk yaşamışlardı. Biz gündelik işlerin kısır döngülerine hapsolmuşken mükemmel ve sonsuz bir evrende bulunduğumuzun farkında bile değiliz. Evren çok acayip, hiç mantıklı davranmıyor. Bunun farkına varan fizikçiler bile bunu kabullenemiyebiliyorlar. Einstein yıllarca inat etti kuantum modelini kabul etmemek için, kuantumu geçersiz kılmak için. Kuantum denklemlerinden saçma bir sonuç ortaya çıkardı. Sonuç o kadar saçma ve imkansızdi ki, kuantum fikrini çürütebilirdi. Ama ya

Kötüye Neden Bir Şey Olmaz?

Resim
Kötüye bir şey olmadığını nereden biliyoruz? Bir şey olduğu bizim tanıklığımızda olmayınca yada biz görmeyince evrenin ceza sistemi işlememiş mi oluyor? Başlarına karmanın döngüsünün geldiğine ikna olmak için yedi yirmi dört onlarla beraber mi olmamız gerekiyor? Kötünün başına kötülüğün alası gelir ama kötülerden uzak kalmayı tercih ettiğimiz için bunu duymayız. Yanlış insanların üzdüğü doğru insanların ahı yerde kalmaz. Er yada geç ilahi adalet yerini bulur. Ne kötü insanlar vardı bir eli yağda, bir eli balda ama yaşlılıkları iyi geçmeyen, tam huzurlu olacak yaşta sıkıntılı bir şekilde hayata veda eden, ilahi adalete inanıyorum. Herkesin başına iyi de, kötü de her şey geliyor. Bu birazda algıda seçicilik ve iyi, kötü karakterlerin olaylara karşı savunma mekanizmalarıyla da ilgili. Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir. Bu süreci iyilerin başına geliyor da neden kötülerin başına gelmiyor diye değerlendireceği

Kişisel Ve Toplumsal Ego

Resim
Ego bir nevi canlıların hayatta kalma refleksidir. Dolayısıyla bilinçaltında fark edilmeden yapılan sonuçları bile vardır. Onun için zaten empati ve saygı derdindeyiz. İnsanı egodan erdem kurtarır bunu empati ve saygı yoluyla başararak kültürü, coğrafi durumları oluşturabilir, bunlar da irade dışında şekil alan şartlardır. Empati ve saygı toplumu oluşturan egoların barışını sağlayan kural ve adaletin birlikte yaşayarak şartları uygun hale getirmesidir. İnsanlık olarak her birimiz toplum organizmasının devamıyla hayatımızın çoğunu geçiriyoruz. Dolayısıyla her şey eskilerin bir veya sıfırlarının diziliminin değişmesidir. Bu yüzden felsefi önermeler toplum yada insan üzerinde direkt etkisi olmadan anlamlandırma çabası içinde araç olmaktan öteye gitmiyor, nedeni ise hayata etkisi olmayan bilginin gereksiz, fazlalık olarak kendini yok etmesinden ileri geliyor. Ego ister kişisel olsun, ister toplumsal yönlendirme ile yapılan hatalara kulp aramamak gerekiyor. Olayları önce kişisel,

Sistemin Kendisi En Büyük Oyun

Resim
Gelecek nelere gebedir bilmiyoruz, hayatın altının üstünden daha iyi olup olmadığını da bilmiyoruz. Sürekli değişime uğrayan bir sistemde depremlerin oluşması, doğanın şekillenmesi, iklimlerin ısınıp soğuması ile sadece dünyamız değil evrende değişime uğruyor. Biz insanlarda bu değişimin içinde gel git olayları gibi çalkalanıyoruz bir ileri, bir geri. Ama doğa insanların tersine çok akıllı, gerektiğinde neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyor. Cennet dediğimiz insanca yaşanan bir dünya olmalı. İnsana fazla iyi değeri yüklüyoruz aslında kötülüğün tek kaynağıdır insan ve evrime yapılmış en büyük tehdittir. Düşünmeden uzaklaştırılmış toplumların işlediği suçlar, bu suçları işleyen yapılar nasıl oluştu önce bunların üzerinde durulmalı. Kimsenin istemeyeceği türden, hangi dine mensup olursa olsun doymak bilmez hırslarıyla insanlara dehşet saçan, savunmasız insanlara saldıranlar. Günümüzde savaşların masumları savaşıp hayatını kaybeden taraf, suçluları ise savaşı başlatıp kazana

Bilmediğini bilmeyen insana bilmediği bildirilebilir mi?

Resim
Bir şey yaşantı yoluyla açık değilse onu duyacak kulakta olmaz. Ham olduğunu reddedip her şeye vakıf olduğunu sanan dogmatik fikirlere hiçbir şeyi aşılayamazsınız. Olduğundan daha iyi görünmek, hak ettiğinden daha iyi ve daha fazlasını istemek ve elde etmeye çalışmak. Haklılık haksızlık değildir susturmak, baskıyla egonun tatminidir. Evren zıtlıklar üzerine kurulu ve insanoğlu da evrenin bir parçası. Haklı, haksız olan rasyonel bir düşünce ile algılandığı zaman makul olan elde edilir ve haklı da, haksız da ortadan kalkar. Bilmenin olgunluğu önemli olan, bildiğini bilmek bilmediğini bilmek. Haksız kişi bilmediğini bilmez, bilmediğini bilmediğine göre de bilmeden savunma cesareti gösterir. Henüz bilmediğini bilme, bildiğini bilme olgunluğuna eremediği için susmaz. Yaşamımızda önemli olan dengeyi bulabilmek çünkü her şey o dengeye doğru bir akış içerisinde. Yaşamın kuralı olan dengeyi bulma gereği haksız olan kişilerinde gerçeği bulana kadar konuşması gerekiyor ki, gerçeklerle kar

Dünya mizansenimizi seyrediyor!

Resim
Daha eğlenceli başka bir ülke var mı? Arkana yaslan ve seyret, ülkede zaytunga gerek yok her gün zaytung. Vatandaşı olmasak eğlenceli olabilirdi ama vatandaşı olunca izlenen oluyoruz. Dünyanın soytarısı olduk iyice. Milyarlarca yıllık evren tarihinde denk geldiğimiz döneme bakın. Ben olup biten bunca absürtlüğe bir anlam vermeye çalıştıkça, hayat gayet rahat bir biçimde bana bu senin seçimindi dır dır etme diyor. Sorulara mantıklı cevap vermeyi seven bir ülke olsaydık zaten eğitimde son sıralarda olmazdık. İddialarında samimi bir çaba içinde olmazsan sınavı kaybedersin. Ve böyle devam ederse kayışlar iyice kopar. Toplumumuzdaki bizden olana ne yaparsa yapsın destek çıkma kültürü ne kadar daha devam edecek. Ait hissettiğimiz grubun yanlışlarını görmezden gelme hali, değerlerimizi tüketiyor. Karşısındakilerle beraber yeni ve öznel bir gerçeklik inşa ederek o gerçeklikte birlikte ikna olana demokrat denir. Türkiye'de ise hem ikna olamayan, hem de ikna edemeyenlere demokrat den

Beyinler kısa devre yaptı...

Resim
Evrende hiçbir şey tesadüf değildir. İnsanoğlu bilmediği, anlayamadığı yasaları açıklamakta tesadüfü kullanır. Beynimize saldırılıyor farkında değiliz. Tüm değerler siliniyor, beynimiz biçimlendiriliyor, bilgisayarımıza yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz. Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş bizleri uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Yaşamsal sorunlar da bile beyinler donmuş durumda, insanlar boş boş bakıyorlar. Her çeşit zihinsel aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor, kendimizden bile şüpheye düşüyoruz. Sanki zaman tünelinde aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu. Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor,

Uzay Halkı

Resim
400 milyar yıldızı olan sıradan bir galaksinin, onun sıradan bir yıldızının, sıradan bir gezegeninde yaşıyoruz. Milyarlarca gezegenin içinde sadece dünyanın canlı bulundurması mantıklı mı. Dünya dışında canlıların veya uzaylıların olduğunu ispatlayabilecek 5 kanıt... 1- Mısır Piramitlerinin Dizayn ve inşaatında uzaylıların müdahalesi spekülasyonları ve Mısır Hiyeroglifleri... 2- Ed White ve James Mcdivitt Haziran 1965'te bir Uzay aracıyla Hawai üzerinden geçerken uzun kolları olan tuhaf görünümlü metalik bir nesne gördüklerini söylemişler. Çektikleri fotoğrafın camdaki pırıltıdan dolayı makinenin gördüğü şeyi olduğu gibi çekemediğini söylemişler. Söylediklerine göre bir video da çekmişler ama yayınlanmasına izin verilmemiş. 3- NASA'nın Ufo ve Uzaylıları insanlardan sakladıkları iddaları. 2015 Haziran ayı Uluslararası Uzay İstasyonu dış yüzeyindeki kameralarından canlı yayın yaparken izleyiciler arka plan da dünyanın atmosferinde ayrılan ve başka bir noktaya ilerlere

Ve Beyin Yavaşça Uzaklaşır!

Resim
"Evrende en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." der Albert Einstein. Çağımızın bunalımlarından biri de kuşkusuz düşünmeme eylemine sığınmak olmuş onun bunun fikirleriyle hareket etmek dedikodu ve başkalarının beyni ile düşünmekten kalan vakitte de facebook, instagram, Twitter, televizyon ve gerekli gereksiz abudik gubidik internet kanallarına takılmak olmuş. Benliğinin farkına varamayan, olay ve olguların ise  sadece görünen tarafıyla meşgul olan ve toplumunu tanıyamayan bir nesil yetişiyor. Aynı padişahlar dönemi gibi bir çoğunun anaları da yabancı kökenli. Gel bunlara milliyetçiliği öğret. Beyin tatil de artık umut az ki az. Ve gelinen nokta sapkın davranış gösteren insan sayısındaki fazlalık, iletişim problemi nedeniyle yitirilen canlar, doğaya ve topluma verilen yıkımlar. Okullarımız topluma iyi bir insan yetiştirmek için var aslında. Ama dersler yıllardan beri aynı performansta. Ve sonuç ortada. Bu durumda okullarımız topluma faydalı vatandaş ye

Evren kapısını açıyor. 9 Mayıs’ta dileklerimiz gerçekleşebilir.

Resim
9 Mayıs’ta yüzyılımızın en önemli olaylarından biri gerçekleşecek. MERKÜR GÜNEŞ'in kalbine geçecek ve belli bir saat diliminde orada kalacak. Bu olay çok önemli kapılar aralayacak. 9 Mayıs Pazartesi günü gökyüzünde nadiren gerçekleşecek olan bir olay meydana gelecek. Her türlü yazılı, sözlü, görsel iletişimi simgeleyen Merkür; Dünya ile Güneş”in arasından geçiş yapacak. Bir yüzyıl içinde bu olay sadece 13 defa meydana gelir (BİR YÜZYIL). Yani 9 MAYIS 2016 gökyüzü açısından tarihi günlerden birine tanıklık edecek demektir. Bu geçiş esnasında Merkür tam olarak Güneş’in kalbinde olacak buna CAZİMİ deniliyor. 9 MAYIS 2016 günü gerçekleşecek olan Merkür’ün Güneş’in kalbinde olma olayının etkisi tam bir sene boyunca hissedilecek. BU SAATLER DE BEYNİNİZE FORMAT ATIN VE GELECEKLE İLGİLİ İSTEKLERİNİZE YER AÇIN. EVRENİN EN UYGUN ZAMANI DİLEKLERİNİZİ SİZE GERİ GÖNDERMESİ İÇİN BU SAATLER :) Bir gezegenin Güneş’in kalbinde olması, Güneş ile bir gezegenin aynı burçta-aynı derecede-aynı

Her şey üstümüze üstümüze geliyor :)

Resim
Avustralyalı gök bilimciler, 2,5 milyon ışık yılı uzaktaki Andromeda'nın Dünya'ya çarpacağını söylediler. 2,5 milyon ışık yılı = 4 milyar yıl Bunca olay bu kadar kısa sürede nasıl gerçekleşmiş. İki araç çarpışmıyor, iki galaxy çarpışmış ve kara delik oluşmuş. Gözlemleme şansı olanlara helal olsun. Bizim ülkemiz de bunu gözlemleyecek zihniyetin ve bilginin oluşması galaxylerin çarpışmasından daha uzun zaman alır. 4 milyar yıl dediğin nedir? Göz açıp kapatıncaya kadar geçer değil mi :) Öyle bir şey olsaydı Veysel Eroğlu ve NASA'dan ileri ekibi bilgilendirirdi bizleri. Andromeda bize çarpacak zaten ama bu kaçınılmaz sonu biz göremeyiz. Işık hızıyla bile gelse 2.500.000 yıl sürecek. Sıkıntı yok gelsin. Onu da o zamanın nesili düşünsün. 4 milyar yıl sonrası dünya da bakalım insan olacak mı? Samanyolu'ndaki sistemimiz nokta bile değilken galaksiler çarpışmasında sistemimiz nasıl bir zarar görür. Evrenin genişlediği ve bütün galaksilerin hareket halinde ol

Yüreğimizle boyayalım dünyayı...

Resim
Evren bizi cezalandırıyor veya ödüllendirmiyor. Sadece yaydığımız titreşimsel tavırlara yanıt veriyor. Aynaya bakıp dış görünüşümüzü düzeltiyorsak, insan aynalarımızda da iç alemimizi düzeltmeliyiz. Ayrılıkların acıtmasının sebebi budur zaten bana göre. Yoksa "onsuz yaşayamam" yersiz bir sitem. İnsanlar ayrıldıktan sonra da gayet güzel devam ederler hayatlarına. Ama bir zamanlar seni o kadar güzel seven adam/kadın için artık yoldan geçen herhangi biri olma fikri üzer insanı. Nasıl olabilir ya dersin, yani şimdi hiç özlemiyor mu? Başta biraz acıtır, ama sonra bir bakmışsın sen de özlemiyorsun. Artık sıradan biri olmuş. İşte o zaman geçer. Gerek şartlar, gerek bizzat sevginin muhatabı sebep olur buna. Ama er ya da geç bu şekil de geçer. Zamanın eli her şeye ilaçtır. Kendiliğinden geçene kadar acı çekilecek. Acısız aşk yavan olur zaten. Ama insan sevmek kadar sevilmeye de muhtaç. Düşündüğü kadar düşünülmeye, merak ettiği kadar edilmeye. Bunları göremeyince zamanla yorulu

Einstein'ın İzafiyet Teorisi

Resim
Bu teori oldukça basit. Einstein'ın teorisi, daha sonradan yapılan onlarca deney ile doğruluğu kanıtlanmış iki varsayımda bulunuyor. Işık hızının hiçbir zaman değişmeyeceği ve fizik kurallarının her durumda aynı olduğu. Einstein'ın doğruluğu kanıtlanan ilk varsayımı; Işığı gözlemleyenlerin hızına veya ışığın kendi kaynağının hareketine bakılmaksızın, ışık hızı her gözlemci için aynıdır. İkinci varsayımı; İster hareket eden ister sabit duran bir zemin üzerinde olun, gözlemleyeceğiniz fizik kuralı hiçbir şekilde değişmez. Yapılan tüm deneyler bu iki varsayımın da doğru olduğunu kanıtlamış durumdadır. Bu iki varsayımın doğurduğu sonuç ise Zaman akışının yavaşlaması. İki aynı yaşta insandan birisi uzaya gidiyor ve diğeri dünya da kalıyor. 5 yıl sonra uzaydan gelen 5 yıl yaşlanırken dünya da kalan 110 yaşına geliyor. İkizler Paradoksu olarak bilinen bu durum aslında yalnızca klasik fizikçiler için bir paradokstur. Einstein'a göre bu durumun bir paradoks olmakla uzaktan yak