Kayıtlar

haber etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gerçekçi Tasarruf Önlemleri

Resim
Türkiye gerçekten özgürlükler ülkesi, herkes elindeki gücü istediği gibi kullanabiliyor, yeter ki karşısındaki kendisinden güçsüz olsun. Halkın yarısının neler döndüğünden haberi yok. Hatta haberi olmadığından da haberi yok. Sürekli siyaset, ekonomi, futbol ve seks konuşup hiçbirinde başarı sağlayamayan tek güzide toplum olduğumuz gerçeğinden hareketle birçok önerme ülkemiz için geçerli değil. Biz kesinlikle istisnai bir toplumuz. Her türlü sosyolojik, psikolojik tez bizde çöker. Öğretim cehaleti engellemiyor, eğitim gerekiyor. Herkes halinden memnun görünüyor. İnsanımız en azından alabiliyorum ya hiç almasaydım mantığına bürümüş her şeyi. Maalesef alamayacağımız günler çok yakın. Açlık sınırı üç ise bizim asgari ücretimiz iki ama nedense kimsenin canına tak etmiyor bu durum. Kepçe ile kaldıranın damlayan suyundan istifade eden orta tabaka ses çıkarmadıkça her şey daha da kötüleşecek. Sorsan adalet ve huzur istemeyen insan çıkmaz dünyada oysa adaleti ve huzuru istemeyen yin

Ahlaksızlıkta sınır yok...

Resim
Bu millet neden böyle? İyice psikopatlar ülkesi olduk. Biz böyle miydik? Cehaletten kaçın. İnsanın okurken bile dengesi bozuluyor. Nasıl bir yokluktur bu insanın aklı almıyor. Toplumun geldiği nokta. Başını bağlayıp saçının telini göstermiyor günah diye. Aman başını iyi ört, saçın görünmesin günah ama öz evladını yasak ilişkini gördü diye öldür. Cehalet, bencillik, ahlaksızlık, iğrençlik bir olmuş genç kızı katletmiş. İşte idam bu tür mahlukatlar için uygulanmalı. Kapalı toplumların kanseridir gizli ilişkiler, cinayetler. Ahlak örtüsü olmayanı başörtüsü namuslu yapmaz. Bu kadının eşini aldattığını kim düşünebilir? Hiç kimse ama evladına kıyacak kadar cani ve ahlaksız işte. Memleket Dallas'a döndü iyice, kimin eli kimin cebinde belli değil, bu yaşta kızını öldürtecek kadar mı azdın. Sapıklık almış başını gidiyor. Yaşına, başına bakmıyor kadını, erkeği. Zina yapacaksan masum kızından ne istedin. Küfrün de bir değeri var, bunlar küfrü bile hak etmiyor. Kadının kocasının h

UYURSAN ÖLÜRSÜN!

Resim
Mutlu uyumak lazım azizim. Madem uyku yarı ölüm halidir, o halde mutlu ölmek lazım her gece. Her gece ölürüm ve her sabah uyanırım. Çünkü kuşlar uçuyor ve hayat kısa. Mutluluğun artık yeni bir tanımı var: Nefes alıyorum. Yaşıyor musun? Evet. Mutlu ol. Yaşıyor musun? Hayır. Tüh. Aslında yaşam bir ölü uykusu ve insancıklar bu uykuda gördüklerini, rüya zannediyor. Bilseler tüm bunların kabus olduğunu uyanmak için kendileri sıçrayacaklar uykudan ter içinde ve nefes nefese kalıp 'şükürler olsun uykudaymışız' diyebilmek için. UYURSAN ÖLÜRSÜN! Uyumasan da sonuç değişmiyor. İnsanlar uykudadır ölünce uyanacaklar. Uyandığımızda çok şaşıracağımızı düşünüyorum. Evet. Bazısı sevinçten bazılarıysa dehşetten. Uyumamalı! Unutmamalı! Deniyorum. Kurban aşık olmuşsa celladına. Ölüm uykusu bu olsa gerek. Bir çeşit baygınlık gibi. Ağırcasından. Biz uyumayalım. Zaten uyku düzenimiz bozuldu uyuyamıyoz kardeş. Her şey bir illüstrasyon. Hayatta her şey mümkün. Zeki olmaktan başka ş

Çok Dertli Milletiz...

Resim
Deneyim zenginliğine kapalı bir toplum denek olur. Güç ve yüce olan her şey aslında insanın özünde vardı. Oysa insanlar kendilerindeki bu yönü körelttikçe güç ve yücelik de uzaklaştı. Ve onlar uzaklaştıkça insanlar bu öz parçalarına yozlaştı. Hatta kendileri bile yok oldu. Çünkü beyinleri bile ellerinden alınmış kobaylaşmış oldular. İnsanın zamanla fikirleri kemikleşir kolay kolay kimse de değiştiremez. Bir sisteme aitseniz bildikleriniz sadece inanmanız gerekenlerdir. O yüzden de o sisteme ait olan o bilinenleri bilmekle yetinenlere normal, daha ötesini araştıranlara da deli diyorlar. İnanmak isteyen birine hiçbir şey imkansız gelmez, inanmak istemeyen birine ise gerçekler mantıklı gelmez. Gerçek kimsenin umurunda değil. Bilinç ne kadar artarsa, umutsuzluk o derecede şiddetlidir. Çok şey anlatmaya gerek yok. İnsanlar, insanların gözünde kabul görmek için her haltı yer. Cehalet hiçbir coğrafyaya ait olmadığı gibi yeryüzünün en güçlü yerlisidir. Gezegendeki en ilginç varlık nezake

Hayat ne zaman başlar?

Resim
Hayat, anne karnından dışarıya çıktığın andan itibaren başlar. Artık dünya'ya gözlerini açmışsındır. Hayat, insan kendi bilincinin farkında olunca başlar. Hayat, mücadele etmeye başladığın da başlar. Dünyanın kaç bucak olduğunu öğrenirsin. Hayat, herşeyin boş olduğunu anladığın da başlar. Hayat, hayatı hafife aldığın an, satıldığın an, kırıldığın an başlar. Başkalarının dayattığı hayattan kurtulup, kendi yaşamımızı kurduğumuz an başlar. Herkes elbet bir gün kendi kalbinin ekmeğini yer. Kişi kaderini kendi çizer. Allah yolları verir. O yollardan birini seçmek kişinin kendi nefsi ile ilgilidir. Dünya imtihan yeri. Kazanmakta, kaybetmekte kişiye bağlı. Herkesin bir çizgisi vardır hayatıyla ilgili. Doğru ya da yalnış. Ben yolumda ilerliyorum. İhanete gelince sırtım doludur hançerlerle, en sevdiklerimin hançerleriyle. Yani ben doğruysam herkes doğru olmuyor ve ben yaşanılan bir olay karşısında kendimi yerden yere atsam da o olay akibetini değiştirmiyor, acıyı azaltmıyor. Ölümd

Pardon! Kaç yüzünüz var?

Resim
Öyle insanlar var ki, her şey hakkında konuşurlar. Doğru ya da yanlış olması önemli değildir! Her konuyu herkesten iyi bilirler? İşte bunlara evet BUNLAR yeterli kelime, fazlası değer vermek olur çünkü! Bunlara HERBOKOLOG deniyor. Bilmediğini bilmeyenlerdir ve her konu da bilgi sahibidirler :) Ne kadar zayıf ve aciz, kendilerinden habersiz, bir zavallı olduklarından bile haberleri yoktur BUNLARIN. İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Bilmediğini bilmemek bunu gerektirir. Alimin bilmediği çoktur ama cahilin bilmediği yoktur. Herkesin her konu da bir fikri var ama bilgisi yoktur. O yüzden Türkiye'de 79 milyon teknik direktör, 79 milyon Başbakan, 79 milyon profesör vs. var. Oku, dinle, araştır. Soran olursa anlat. Ama ukalalık boyutun da değil. Hayat neyi istediğimizle alakalı. Bir çoğumuz neyi isteyip, istemediğimizi bilemediğimizden veya ufak şeylerle  mutlu olamayı beceremediğimizden, bazen maymun iştahlı olduğumuzdan, zaman su gibi akıp giderken, yaşamak istediğimiz

Yalan silahım olmadı. Doğru söyleyince yalnız kaldım.!

Resim
Ne yazık ki insanlığın geldiği nokta bu kadar acı işte :( İnsan her zaman yaşamak için umut dünyasına başvurur. Yalanların tatlı, gerçeklerin ise acı olduğu varsayımı doğrudur. İnsanlar her zaman duymak istedikleri şeyi duyar ve görmek istedikleri şeyi görürler. Yüzeysel bir rahatlama. Yalanlara inanmayı seviyoruz, çünkü plasebo etkisi denen bir şey var. Tabii ki, bilginin inançtan farkı KESİN olması. O yüzden aynı etkiyi yaratmıyor. Bu durum evrimsel açıdan neden yalana ihtiyaç duyduğumuzu az çok açıklıyor. Ama her zaman daha fazlasını isteyen insan egosu haliyle bunun da cılkını çıkartmış. İnsanlar kendilerini rahatlatmak için bir tür meditasyon türü de olan yalana sarılmak davranışına başvurabiliyorlar. Bu kadar farklı kültürün olduğu bir tarihsel dönem ve mekanda beklenen sonuçtur. Şu koca bilgi okyanusunda. Tek yol gösterici bilimdir. Yalan her türlü kullanabilen ve her açıdan yorumlanabilen bir sosyal gerçektir. İnsanın sosyalleşmesi ve iletişime geçmesiyle daha da artmıştı

Yüreğimizle boyayalım dünyayı...

Resim
Evren bizi cezalandırıyor veya ödüllendirmiyor. Sadece yaydığımız titreşimsel tavırlara yanıt veriyor. Aynaya bakıp dış görünüşümüzü düzeltiyorsak, insan aynalarımızda da iç alemimizi düzeltmeliyiz. Ayrılıkların acıtmasının sebebi budur zaten bana göre. Yoksa "onsuz yaşayamam" yersiz bir sitem. İnsanlar ayrıldıktan sonra da gayet güzel devam ederler hayatlarına. Ama bir zamanlar seni o kadar güzel seven adam/kadın için artık yoldan geçen herhangi biri olma fikri üzer insanı. Nasıl olabilir ya dersin, yani şimdi hiç özlemiyor mu? Başta biraz acıtır, ama sonra bir bakmışsın sen de özlemiyorsun. Artık sıradan biri olmuş. İşte o zaman geçer. Gerek şartlar, gerek bizzat sevginin muhatabı sebep olur buna. Ama er ya da geç bu şekil de geçer. Zamanın eli her şeye ilaçtır. Kendiliğinden geçene kadar acı çekilecek. Acısız aşk yavan olur zaten. Ama insan sevmek kadar sevilmeye de muhtaç. Düşündüğü kadar düşünülmeye, merak ettiği kadar edilmeye. Bunları göremeyince zamanla yorulu

Einstein'ın İzafiyet Teorisi

Resim
Bu teori oldukça basit. Einstein'ın teorisi, daha sonradan yapılan onlarca deney ile doğruluğu kanıtlanmış iki varsayımda bulunuyor. Işık hızının hiçbir zaman değişmeyeceği ve fizik kurallarının her durumda aynı olduğu. Einstein'ın doğruluğu kanıtlanan ilk varsayımı; Işığı gözlemleyenlerin hızına veya ışığın kendi kaynağının hareketine bakılmaksızın, ışık hızı her gözlemci için aynıdır. İkinci varsayımı; İster hareket eden ister sabit duran bir zemin üzerinde olun, gözlemleyeceğiniz fizik kuralı hiçbir şekilde değişmez. Yapılan tüm deneyler bu iki varsayımın da doğru olduğunu kanıtlamış durumdadır. Bu iki varsayımın doğurduğu sonuç ise Zaman akışının yavaşlaması. İki aynı yaşta insandan birisi uzaya gidiyor ve diğeri dünya da kalıyor. 5 yıl sonra uzaydan gelen 5 yıl yaşlanırken dünya da kalan 110 yaşına geliyor. İkizler Paradoksu olarak bilinen bu durum aslında yalnızca klasik fizikçiler için bir paradokstur. Einstein'a göre bu durumun bir paradoks olmakla uzaktan yak

İkinci el insan olmak.!

Resim
Çoğumuz ikinci el insan haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, bilgi sahibi oluyoruz.  Bu bilgiler başka insanların, düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor.  Topladığımız bilgileri, başkalarının bilgileriyle karşılaştırıyoruz. Orijinal  hiç bir şey yok.  Yalnızca tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz.  Biri bize farklı bir şey sorduğunda cevap veremiyoruz.  Herkesi aynı kefeye koyamasak da, yüzdenin çok üstü bu durum da.  Yaşamaya başladıktan sonra ölüm anına kadar öğrenen canlılarız.  Bu bizi öğrenci yapar. Devamlı öğrenip alaka kurup fayda üretimi için beyin devamlı çalışıyor.  Beynimizin yarattığı bütün bu kargaşa değil mi zaten bizi insan yapan?  Hiçbir hayvanın beyni böyle şeyler yapabiliyor mu?  Tabii burada yine mutlu ve iyi bir insan olmayı başarmak beynimizi,  beynimiz aracılığıyla ne kadar yönetebilmemize bağlı. Olumlu yönünü beslersek sakin, mutlu, iyi bir insan.  Olumsuz yönünü beslersek mutsuz, aksi, çekilmez ve  kötü bir insan

Çocukları çocuk, gençleri genç olarak görmek istiyoruz.!

Resim
Herodot, 2500 yıl önce Barışta oğullar babalarını gömer, savaşta ise babalar oğullarını gömer! demiş. Asker devlet demek, hükumet demek, millet demektir. Eğer Askerin ülken de şehit ediliyorsa ve senin askerini şehit edenler şehirler de elini kolunu sallayarak dolaşıyor ise ellerini kafan da birleştirip bir düşünmenin zamanı gelmiş de geçiyor demektir! Bir ananın oğlunu, bir kadının eşini, çocukların babalarını kim geri verecek. Benim askerim, polisim orada savaşırken, oradaki halk ne yaptı peki? O hendekler kazılırken neden o hainlere karşı çıkmadı, neden savaşmadı? Neden toprağını bırakıp kaçtı? Bunun hesabını  sormak gerekir.  Kaçanla savaşan ayrımı ne zamana kaldı? Kuyular, tüneller kazılırken devlet görmüyor desek, peki oradaki halk ne yapıyordu? 22 yaşındaki bir gencin terörist öldürme tecrübesi ne olabilir ki? Yazık bu çocuklara.  Kendi torunu tabutta, dedesi tabutun önünde duran askerin gözyaşlarını siliyor.  Şehitlerimizi yalnız bırakanlar utansın! Çocukl

Vatandaşa 11 milyar borç.!

Resim
Vatandaşa 11 milyar borç çıktı! Gelir testi yaptırmayan vatandaşlara toplam 10,9 milyar TL borç çıkarıldı. 2012’de yürürlüğe giren yeni sosyal güvenlik sistemine göre Genel Sağlık Sigortası (GSS) tüm vatandaşlar için zorunlu olunca, sosyal güvencesi olmayanlara (geliri belli olmayanlar) GSS primlerinin ödenmesi için gelir testi yaptırma zorunluluğu getirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Soylu, gelir testi yaptırmayan 5,3 milyon kişinin borcunun 10,9 milyar TL olduğunu bildirdi. Bakan Soylu, ülke genelinde 5 milyon 390 bin 455 kişinin gelir testi yaptırma yükümlülüğünde olduğu halde gelir testi yaptırmadığını belirterek, “Bu durumdaki kişilerin borcu 10 milyar 962 milyon TL olup, bu rakama göre kişi başı ortalama borç tutarı 2 bin 33 TL” dedi. Soylu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, “genel sağlık sigortası kapsamındaki gelir testi uygulamasına” ilişkin yazılı soru önergesini yanıtladı. Türkiye genelinde 5 milyon 390 bin 455 kişinin geli

Eyyy insanlar nedir bu sahtekarlık!

Resim
Aslında kendisi HİÇBİR ŞEY olup da! Kendini HER ŞEY sananlar var ya! O da Allah vergisi işte 😊 Olmazsa olmazlar ya hayatta. Hiç birşeyden anlamayan, bilmediği halde bilmiş gibi yapan insanlar. Hadsiz ve yersiz ve gereksiz bir Özgüven. Geçmişlerine bakacaksın. Var mı akıllı bir İcatları diye. Kendinden haberi olmayana, yakışır mı ince bilgi diline ne ala :) Özgüven patlaması yani, koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler hesabı. Eee zor iş yapıyorlar ne de olsa. Herkes yapamaz? Bu da bir zanaattır. Mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken, yerin üstündeki bu şatafat merakı takdire şayan. Kula niye kul olacaksın ki? Her insan Allah katında birdir! İnsanın kibri, egosu tavan yapınca bir ben varım, üstünüm edasıyla kendi sonunu hazırlar. Yakınları vefat edip de mezarlıklara ziyarete gidenler ne demek isteğimi çok daha iyi anlayacaklardır. Doğruyu gördüğü halde yanlışı savunanlar karşılarında bulunan kişiyi kandırdığını sanarak mutluymuş gibi yaşar

Burada Söz Bitti!

Resim
AKP'ye geri adım attıran konuşma! AKP “çocuk istismarının önlenmesine ilişkin komisyonu“ reddetti ortalık karıştı. CHP'li Lale Karabıyık'ın konuşması dünya çapında bir kampanyaya dönüştü. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından dün akşam  Meclis'e sunulan "çocuk istismarının önlenmesi için araştırma komisyonu kurulması önergesi" AKP'nin oylarıyla reddedildi. Önerge ile ilgili CHP grubu adına söz alan CHP Bursa milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık'ın konuyla ilgili konuşması ise dünya çapında bir kampanyaya dönüştü. Önergenin AKP oylarıyla redddedilmesi sonrası twitter'da başlatılan "Türkiye'deki çocuk istismarı son bulsun" kampanyası sonrası AKP geri adım atmak zorunda kaldı. AKP'ye geri adım attıran konuşma! CHP Bursa milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık dün Meclis'te görüşülen "çocuk istismarının önlenmesi için araştırma komisyonu kurulması önergesi" ile ilgili tarihi

Kefenin cebi yok!

Resim
Kefenin cebi yok. Çok zengin bir iş adamı imama gitmiş. Ben öldükten sonra çoraplarımla gömülmek istiyorum demiş. Vasiyetimde de belirtim! Beni çoraplarımla gömün. İmam da çoraplarla gömülmek şimdiye dek görülmüş mü? demiş. İş adamı bu benim vasiyetim ve öyle de olmasını istiyorum! demiş. Çocuklarına birer vasiyet yazmış. Ardından vefatı gerçekleşmiş. Çocukları vefati sonrası vasiyeti açmış ve okumuşlar. Evlatlarım mal, mülk, para istediğinizden çok miras bıraktım size. Lütfen bu mirası doğru düzgün bir şekil de kulanın. Doğru yoldan sapmayın, hak yemeyin. Çünkü vasiyet ettim ki beni çoraplarımla gömün. Bakın kirli bir çorabı bile götüremedim öteki dünyaya. Unutmayın evlatlarım kefenin cebi yok! Esprinin en ufak bir zeka belirtisi ve zarafetten yoksun olmasından ziyade, henüz bir kaç gün evvel sivil hayatı durma noktasına getirmiş bir vahşet üzerinden yapılması daha da vahim. Ortaokul çağındaki bir çocuk bile "Bu konuda espri yaparsam dikkatleri üzerime çekebilirim."

Nankörlüğü kedide değil, insanda tanıdım...

Resim
Kimi insan odaya girdiğinde odayı aydınlatır, kimi insan da çıktığında. Hepimiz bu sözün doğruluğunu defalarca yaşamışızdır. Hani bazı insanlar vardır, onlarla ilk kez karşılaşmamıza rağmen anında kendilerinden hoşlanırız. Bulundukları ortama neşe, canlılık, sıcaklık getiren insanlar. Çevresindekileri rahatlatan insanlar. Bu tip insanların yanında kendimizi rahat hissederiz, maske takmaya ve savunmada olmaya gerek duymayız... Bu insanlar yaşama dostça, sevgiyle bakar ve etrafımdaki insanlarında böyle bakmalarına sebep olurlar... Yaşamlarını bir serüven gibi çocuksu bir neşeyle ve haz alarak sürdüren insanlardır bunlar... Hareketleri rahat ve doğaldır, etrafına yaydıkları enerji güçlüdür. Ve her daim gençtirler. Bir insanın fiziksel çöküntüsünün nedeni, ruhsal çöküntüdür.   Hayata hepimiz bahsettiğim bu insanlar gibi başlarız aslında. Sonradan şekillenir, şekillendirilir davranışlarımız. Çoğunlukla başkaları tarafından olur bu. Çekemezler sizin huzurunuzu, neşenizi. bakı