Kayıtlar

vicdan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Korkularımız celladımızdır

Resim
Hayat seçimler manzumesidir. Seçimleri yaparken özümüzde taşıdıklarımızdan etkileniyoruz. Benzer özellikleri, hisleri taşıyanları kendimize daha yakın veya daha çekici buluyoruz. Her varlık özünde taşıdığını yansıtıyor evrene ve karşılığını da ona göre buluyor. Atını senatör ilan etmiş Agustus. Gerçek diktatör işte böyle olur. Agustus adını taşıyan Ağutos ayı nasıl olur 30 gün çeker diyerek yeniden takvimi düzenletmiş ve Ağustos aynı 31 gün yaptırmış. Fazla gelen gün sayısını da nefret ettiği Claudusun doğduğu ay olan şubattan düşürtmüştür. Hala tüm dünya bu takvimi kullanmaktadır. Agustusun kız kardeşinin boynun o kadar güzel ki, koparmak istiyorum deyip boynunu kırarak öldürdüğü söylenir. Saplantılı şekilde aşıkmış kardeşine. İnsanlar kendilerine bir hedef ve çizgi belirler ve bu doğrultuda yürümeye çalışırlar. Hedeflerin ve çizgilerin yolu nereye gider, hayatının sonu nasıl olur düşüncesiyle bir sonuç ararlar ve hayatın bir gün biteceği sonucuna ulaşırlar. Hep sonu düşünerek

Dünyanın Derin Anlamı!

Resim
Hayatın alfabesidir aile. Eğri, doğru bu ocakta öğrenilir, öğretilir. Güzel, merhanetli, vicdanlı çocuklar doğuran, büyüten ana babaların da ellerinden öpülür. Yaptıklarımızdan çok yapmadıklarımızdan yani denemediklerimizden pişman oluruz. Hayal olarak kalan her eylem düşüncelerimizi ve yüreğimizi kemiren bir keşkedir. Özgürlük, iradeni kullanarak seçip sorumluluklarını yüklenerek ne her şeyi istediğin gibi yapabilmektir, ne de sınırsızlıktır. Kim iradeye sahip ise o sorumluluk da almış olur ve özgür sayılır, özgürlük de başkasının özgürlük alanında son bulur. Aslında özgürlük düşünmektir. En büyük zenginliktir kimseye minnet etmeden, boyun eğmeden yaşamaktır. Saçma seçenekler olabildiğince çok. Her insan kendince özel, kendince kalabalık, pek çok şey kendi seçimimiz, her şey birbirini tamamlar iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlış vs. gibi. Duyarlı, farkındalıklı bir o kadar da duygusal olmak, insan olmak, vicdanı seçmek bazen hayatı sıkıntılar içinde geçirmek anlamına geli

Hiçbir İyilik Cezasız Kalmaz

Resim
Her ne kadar aklın yolu bir ise de çokluk haklılık ve doğruluk ölçüsü değildir. Bazı insanların evrenin onlar için yaratılmadığının sadece onun bir parçası olduklarının farkına varmaları gerekiyor. İnsanlar gerçek yüzlerini uzun süre gizleyemezler. Sorgusuz, sualsiz her derdinde yanında olduğun dost iyi gününe seni sığdıramamaya başladıysa sorgulama vaktidir. İnsan düşeceğini bilse zaten düşeceği yerde işi olmaz, risk aldığı hayatının düşüşünü her zaman birileri hazırlar, çelme ayağına takıldığı gün ister istemez düşer zaten, onun için bilerek, görerek kendini yakmak yerine yaşamak gerek. Olacağı var ise önüne dağ çıksa yinede olur. Hayat merdivenlerinden çıkarken sağlam basmak ve önünü görmekte önemli, önümüzü görürken bile ayağımızı kaydırmaya çalışanlarla dolu bir dünyada yaşarken üstelik. Dükkan sahibinin bir maymunu varmış bekçi gibi hep dükkanda dururmuş. Bir gün dükkana hırsız girmiş maymunu görünce taklit yapar diye düşünmüş ve başlamış esnemeye hırsız esnemiş, ma

Adalet rüzgar gibidir!

Resim
Ahlak kavramını din ile ilişkilendiren bir toplum her türlü ahlaksızlığa kılıf uydurur. Akıl, bilim, vicdan gibi kavramlarla bağı kopmuş basit kurnazlıklar üzerine hayatlar yaşar böyle toplum insanları. Adalet rüzgar gibidir küçükleri yıkar, ezer geçer, büyükleri ise deviremez itaat eder. Kendisinde olduğunu söylediği namus ve dürüstlükle övünen kişilerin belki de telaşla örtmeye çalıştığı günahları ve dolapları vardır. Avrupalı Türkler aslen cahil ve geri kalmış Türklerdir. Yaşadıkları yerlerdeki kurallara uyup Türkiye'ye girdikleri andan itibaren özlerine dönerler. Her türlü kural dışı davranış, trafik kurallarına uymama, sağa sola çöp atma vs. hemen uygulamaya geçerler. İnsanın mayasında varsa ne yapsa, nereye gitse, ne okusa da değişmiyor bir şey. Avrupa ülkelerinde kanunlar oldukça katı uygulanır, kim olursanız olun kaçarınız yoktur. Çünkü devletler insanını terbiye ediyor, etmeli de. İnsan haklarını savunan sözde Müslümanların para için yapamayacakları artistlik, üç

Deli miyiz neyiz ama yürekliyiz!

Resim
Zihne değil egoya değer vermiş insanların üstünlük kurduğu günümüzde, zeki ve akıllı olmak aslında en büyük deliliktir. Bu işler emek işi hadi demekle olmaz :) Delilik aklı özgür bırakmaktır, dokunulmazlıktır. Kontrollü delilik zekanın göstergesidir. Deliler de akıl kalıntıları hep vardır ama aptal hep aptaldır onlarda akıl aramayın. Algı ve sezgisi farklı olanlar genel olarak dışlanırlar, sıradışı insanlar çevreleriyle fazla ilgili değillerdir bundan dolayı da onlara adlar verilir. Ama ben mi sıradanım yoksa beni sıradanlaştıranlar mı sıradan tartışılır. Yine de bu düşünceleri bir tebessüm oluşturuyorsa delinin yüzünde, bir zarar gelmez böyle bir düşünceden de bize. Bazı insanlar kötülüğü ve art niyeti akıl olarak görürler çünkü. Aslında kelimeler her şeyi anlatmaya yeter ama insan beyninin anlatmaya izin verip vermemesi önemlidir, kendisini kontrol edebilmesi. Kimse kendinden daha akıllı birisini karşısında görmek istemez ve bunun içinde deli diyerek dışlar. Düşünceleri kend

İnsanoğlu insan olmakta zorlanıyor!

Resim
Yerinde kullanılan zeka, yeterli eğitim, sezgi gücü ve vicdan bir araya gelirse ne nankör olunur, ne cahil kalınır. Yıllar huyları değiştiriyor mu? Yoksa kötü ve kıskançlıkla biriktirdikleri duyguları ince noktalara vurarak yaşlılıklarında o kadarcık bir huzurumu kendilerine armağan ediyorlar. Yani yıllar insanların geçmiş hırslarını yüzeye mi çıkarıyor kimbilir. Belki de bazı insanlar hep kötülerdi de biz görmek istemediğimiz için görmemiş olabiliriz veya değişen koşulları onları değişmeye zorladı. Ama insanlar tanıdığınızdan çok farklı davranış sergilediğinde yumruk yemiş boksör gibi oluyorsunuz ve bir daha gardınızı asla indiremiyorsunuz. Sadece susarak noktayı koyuyorsunuz. Ben kendimden özür diliyorum ama sonra unutup tekrar aynı hatayı yapıyorum. Sonra yine özür diliyorum. Yüz kere dibe vurdum. Yüzbir kere yukarı çıktım. İnsanlığımdan, iyi niyetimden, güven duygumdan vazgeçmedim. Bunlar insanı insan yapan özellikler. Asil insanlar asaletleri ve edepleri yüzünden yalnız. Kon

Garip olaylar ülkesiyiz!

Resim
Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus, ne kentlerin büyüklüğü, ne de üretimdir. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir. Karanlığa karşı, karanlıkla mücadele edilmez. Sistem bozuk insanlar sadece kurban. Türkiye'de işini doğru dürüst yapacak ehli insan kalmadı. Paran varsa insansın yoksa bir hiçsin. Kader deyip geçiştirirler olayı, insan hayatı bu kadar ucuz. Hasta mazlum, doktor masum. Sonuç, hakimler hekimleri severler. Hipokrat yemini eden doktorlar göreve başladıktan kısa zaman sonra doktorluğun insani bir görev olduğunu unutuyorlar. Bilgilerini yenilemiyor ve değişik vakalarında olabiliceğini göz ardı ediyorlar. Türkiye'de doktorların %95'i kasap. Kesme, biçme başına göre prim alıyorlar. Doktorlar artık doktor değil pazarlamacı olmuş. Suriyeli doktorları da Kanada, Amerika, Almanya kaptı bize işe yaramazları kaldı. Her yere tıp fakültesi açarak, performans sistemiyle sağlık sorunu bu kadar çözülür. Sağlıkta devrim dedikleri bu olsa gerek. Ticare

Empatiniz Yok!

Resim
Kötü olduğunuzu kabul edin! Empatiniz yok. Kendinizle bile dost değilsiniz ki olsun! Önce kendinle dost ol diğerleri sadece arkadaşın olur. Kendi hatasını görmeyen bir insan sevilmez, saygı da görmez. İnsan önce kendisini eleştirsin sonra başkalarıyla ilgilensin yani önce haddini bilsin sonra ötesine karışsın. İnsanlar değişmiyor aslında sadece taktıkları maskeleri bile dayanamayıp düşüyor. Yazık! Dik durmak yerine yalakalık, oysa sadece on metre kefenle gömülüyoruz, neysen o olmalısın. Sanırım samimiyet ve içtenlik sınavında sınıfta kaldık biz insanlar. Empati kurmayı unuttuk hep ondan bu aldanışlar. Bencil mi olduk nedir? İnsanlar empati kurmanın insan hayatında ne kadar değerli bir durum olduğunu bilselerdi kimse kırılmaz, kimse yanlış yapmaz, kimse de acıtmazdı. Ama bunu kullanabilen insanlar çok az. Kural tek aslında, kendine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi, hiçbir canlıya yapma. Karşıt düşüncelere sahip bireyler saygılı olmak koşulu ile tartışabilir. Hatta bazen öneml

500 yıllık matematik problemini çözen matematikçi

Resim
500 yıllık matematik problemini çözerek imkansızı başaran deha matematikçi Grigori Perelman'ın görüntülenen son hali. 500 Yıldır çözülemeyen poncairre sanrısını çözdü. Ödül ise 1 milyon dolardı. Ödülü 'Ben sergilenecek hayvan değilim' diyerek reddetti. Şu zamanda insanlar birbirlerini 3 kuruş daha fazla kazanmak için kazıklarken, savaşırken bunun ne anlama geldiğini vicdanlı insanlar anlayacaktır.

Geçmiş bugünle, üzüntü neşeyle barışsın

Resim
Hz. Ömer iftar da bir yere davetlidir. Ev sahibi şerbete benzer bir içeceği Halifeye ikram eder. Hz. Ömer ilk yudum alır ve kaseyi bırakır. Ev sahibi, için Sayın Halife Hazretleri ballı sudur şifalıdır. Hz. Ömer, olmaz halkım çamurlu su içiyorken bunun hesabını kıyamette nasıl veririm. Ve içmez. Bu aralar en az rastladığımız şey merhamet, vicdan, dürüstlük. Merhamet ve vicdan gibi duyguları taşıyabiliyorsan ve insani değerlerini kaybetmediysen güzel ve iyi bir yüreğin var demektir. İnsanın hep ben değerliyim, ben güçlüyüm demesinin de bir anlamı yok. Eğer çevresindekiler ve sevdikleri bunu ona hissettirmiyor ve tam tersine değersizmiş gibi davranıyorlarsa kendi kendine telkini onu ya daha çok yalnızlaştırır, ya daha çok bencilleştirir. Sonuçta iyiyi iyi yapan, kötüler karşısında onun iyiliğini görebilenlerin varlığı ve onayıdır. Kimileri vardır iki betonu bir araya getiremez. Kimileri vardır iki kıtayı denizin altından birleştirir, üstünden birleştirir. Ne kadar değişirsen değiş,

Hızlı bir nehir gibi akıp geçer ömür!

Resim
Her şeyin sonu olduğu gibi Dünya'nın da bir sonu vardır değil mi? Dünya yaşlanıyor ve bir düzenden düzensizliğe doğru gidiyor. İnsanlık kendi elleri ile sonunu hazırlıyor ve bunun farkında olmamıza rağmen engel olamıyoruz. Ve buna kader diyoruz. Buna dünyanın düzeni diyoruz. Ama bazılarımız kaderimize teslim olmuyoruz. Kaybedeceğimizi bile bile mücadelemize devam ediyoruz. Elimizden geldiği kadar insanlık için, çevre için, dünya için mücadele ediyoruz. Doğduğumuz yer, ülke, din vs. olması gereken hayat prosedürleri. Gerisini iyi ya da kötü tamamlamaksa kişinin kendi seçimleridir ve tamamen kendine aittir. Arzu ettiğin hayatı düşlerken yaşadığın hayatı elinden kaçırıyorsun. Umudu seçersen istediğin her şeyin yarısı zaten senin olmuş demektir. Zamanı geri almak imkansızdır ve düşünüldüğünden çok daha hızlı akıp gider. An bu andır. Anı yaşa. Dünü ez geç. Yarını düşünme. Elde iken kaçırma fırsatı. Gençlikte bulursun tadı lezzeti. Geçince ah vah deme gönül. Ne çok fırsatın, hay

ATATÜRKÇÜLÜK ve LAİKLİK

Resim
Türkiye Cumhuriyetinde, her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani, ibadet hürriyeti vardır. Tabiatıyla ibadetler, güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasi gösteri şeklinde de yapılamaz. Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti asla katlanamaz. Bir de, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde, tüm tekkeler ve zaviyeler ve türbeler kanunla kapatılmıştır. Tarikatlar kaldırılmıştır. Şeyhlik, dervişlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, türbedarlık vesaire yasaktır. Çünkü bunlar gericiliğin kaynakları ve cehaletin damgalarıdır. Türk milleti, böyle müesseselere ve onların mensuplarına katlanamazdı ve katlanmadı. Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fı