Kayıtlar

yalan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dedikodu

Resim
Dedikodu yalan olunca dozu kaçınca birçok facia ve yıkımlara neden olabilir. Birileri hakkında kötü ve asılsız dedikoduysa bu yapanın kalbini de körleştirir. Sözü geçen kişinin duyduğunda hoşuna gitmeyecek her şey kötüdür. Hadsizliğin keyifli bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Dedikodu aciz insanların yaptığı palavralardır, olmak istedikleri insanları anlatırlar. Gıybet kişinin gıyabında bulunmadığı ortamda onun duyduğunda hoşuna gitmeyecek şekilde hakkında kötü konuşmaktır veya yüz yüzeyken ona söyleyemeyeceğimiz kelimeleri sarf etmektir ve dinimize göre de haramdır. Bazı insanlar dedikodu yaptıktan sonra sıyrılmak adına ama biz olanı söylüyoruz derler, zaten olmayan bir şeyse konuşulan bu da iftiraya girer. Kul hakkına giren kişi helallik almadıkça ve o kişiyle ilgili ben senin hakkında bunları konuştum diye belirtmedikçe vay haline. Bulunulan ortamda dedikoduya başlandığında engel olunabiliyorsa ne ala yoksa ortamı terk etmek kendisini bilen kişi için en doğru olanıdır. Ded

Hassas İnsanlar Toplumu

Resim
Mutluluk, kimseyi incitmeden doğruyu söyleyebilmektir. Eğer doğru söylemeyi özümsemiş bir toplumda yaşıyorsak söyleme biçimi de aşılmış demektir. İnsanların doğruyu bilmeleri gerekir. Ama gerçekle yüzleşmeyi bilmeyen, hassas insanlar toplumudur bizimkisi. Gerçeği ne şekilde söylersen söyle alınır, kabul etmez ve küseriz. Her şey doğruyu söyleyince başlar. Tüm kirler, açgözlülükler, çekemezlikler, ihanetler ortalığa saçılır ve sonuç kaçınılmazdır. İnsan sürekli egosunun tatminini isteyen bir varlıktan başkası değildir. Gerçeği anlatabilmek için adeta bilge biri olmak gerekir. Konuşmaya korkarız çoğu zaman incitiriz diye, doğruyu söylüyorsak birileri mutlaka incinecektir. Lütfen o çöpü yere atmayın, çevreyi kirleterek çocuklarımızın geleceğinden çalıyorsunuz, deseniz nasıl bir cevap alırsınız. Bazı kimseleri rencide etmeden her hangi bir mesaj iletmenin yolu yok maleseff. Doğruyu söyleyemeyince beyaz yalanlar devreye giriyor. Beyaz da olsalar insanın içinde bir şeyleri tahr

Dünya Bir İnsanoğlu Festivali...

Resim
Duyarsız bakmalı belki de hayata. Görmediğimiz bilmediğimiz hayatları hep bizimkilerden güzel ve iyi sanıyoruz. Bazılarının zindanı daha ferah gözüküyor, insan olmanın kendisi herkes için zor yaşamak kişiye göre değişiyor. Bizim beğenmediğimiz hayat başkası için cennet sayılabilecek nitelikte olabiliyor. O yüzden yaşadığımız hayatı hafife almadan sevmek, sevilmek için uğraşmak, iyi olmak güzel olan. Herkes farklı bir şekilde tükeniyor hayatta. Bazen doğru insanı beklerken, bazen yanlış insana katlanırken. Bir şeylerin bedelini ödüyor bazen seçimlerinin, bazen seçemediklerinin. Bazı bizler gri olamıyoruz net insanlarız. Ak yada karayız gerçek insanlarız, bu yüzden duygularımızı dip yaşıyoruz, fazlaca farkındalık var bizde ve bizlere deli diyorlar. Bize deli teşhisi koyuluyor ama gerçek deliler rahatlıkla zarar vermeye devam ediyor. Normallik toplumun çoğunluğunun davranışlarına göre belirleniyor. Çoğunluğun dışında kalanlar yani çan eğrisinin uçlarında kalan davranışlar anor

Ahir zamanda dinler...

Resim
Doğru din algısını yakalayabilmek günümüzde zor. Dini alabildiğine oyuncak edip, kendi çıkarlarına göre kullanıp sonra bu yozlaşmadan çıkar elde et, buna bakanlar, dinin gerçek halini bu zannedip dinden uzaklaşıyor. Öyle bir zamanın içindeyiz ki ne kadar doğru ve dolu olursan ol sömürüp boşaltıyorlar. Artan insanların içindeki umutsuzluk ve şer, azalanlar ise umutlar ve iyilik. Doğru olmak ve doğru yaşamak bu ahir zamanda deveye hendek atlatmaktan zor. Hastalık gibi giderek yayılıyor, sadece kalp ve beyinlerimizi değil, tüm hücrelerimizi ele geçiriyor. Bazı Müslümanlarla uğraşılmaz, her kabın şeklini alırlar. Çin'de bir şey olsa Budist köpekler, Afganistan'da bir şey olsa bir kişinin yaptığını İslama mal etmeyin derler. Evrime saldırır başı sıkıştı mı, Kur'an zaten evrimi yalanlamıyor derler. Yabancıların çalışkanlığı, bilimsel çalışmaları vs. ile ilgili bir şey söylense adamlar Kuran'ı uyguluyor derler. En gelişmiş, ahlaklı toplumu göster, biz niye böyle olamıyor

Sistemin Kendisi En Büyük Oyun

Resim
Gelecek nelere gebedir bilmiyoruz, hayatın altının üstünden daha iyi olup olmadığını da bilmiyoruz. Sürekli değişime uğrayan bir sistemde depremlerin oluşması, doğanın şekillenmesi, iklimlerin ısınıp soğuması ile sadece dünyamız değil evrende değişime uğruyor. Biz insanlarda bu değişimin içinde gel git olayları gibi çalkalanıyoruz bir ileri, bir geri. Ama doğa insanların tersine çok akıllı, gerektiğinde neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyor. Cennet dediğimiz insanca yaşanan bir dünya olmalı. İnsana fazla iyi değeri yüklüyoruz aslında kötülüğün tek kaynağıdır insan ve evrime yapılmış en büyük tehdittir. Düşünmeden uzaklaştırılmış toplumların işlediği suçlar, bu suçları işleyen yapılar nasıl oluştu önce bunların üzerinde durulmalı. Kimsenin istemeyeceği türden, hangi dine mensup olursa olsun doymak bilmez hırslarıyla insanlara dehşet saçan, savunmasız insanlara saldıranlar. Günümüzde savaşların masumları savaşıp hayatını kaybeden taraf, suçluları ise savaşı başlatıp kazana

............... Olmasın...

Resim
Dünyada savaş, adaletsizlik, cinayet, kadına şiddet, çocuk istismarı, hırsızlık, yolsuzluk olmasın... Hayvanlara eziyet, şiddet olmasın... Çocukların üzüldüğü, aç kaldığı, öldüğü bir yeryüzü olmasın... Savaşlar, Ağlayanlar, Yetimler, Aç kalanlar, Dövülen Kadınlar, Dışarıya atılan anne baba, çocuklar, Tecavüzler, Düşünce Suçluları, Adam kayırmalar, Torpiller, Adaletsizlikler, Zalimlikler olmasın... Kibir, açgözlülük, bencillik, aptallık vs. ve bunların sebep olduğu sonuçlar olmasın... Çıkarcı, art niyetli, merhametsiz insanlar olmasın... Şu partidensin, bu partidensin diyerek insanlar arasındaki anlaşmazlıklar olmasın... Yoksulluk, açlık olmasın... Güç, kudret olmasın... Haksızlık karşısında susan insanlar olmasın... Kimse kimsenin hayal kırıklığı olmasın... İnsanlar bu kadar acımasız olmasın... Sorgulayamayacak kadar körelmiş beyinler ve bu beyinlerin eğittiği nesiller olmasın... Kapitalizm ve emperyalizm olmasın... Cehalet ve aptal insanlar olmasın... İyi niyetleri

Hayatın Anlamı

Resim
Hayatın anlamı senin hayata olan bakışında gizlidir, o anlamı senden başkası bilemez. Yaptıklarımız düşüncelerimizi belirliyor, biz neyi anlamlı görüyorsak hayatta ona göre anlamlı yada anlamsız oluyor. Hissettiğimiz duygulara göre değişir hayatın anlamı, bazen kazandıklarımız ve değer verdiklerimizdir. Kimine göre ailesidir hayatına anlam katan, kimine göre ailesinden uzaklaşmaktır. Bazıları için yaşadığı durum, bazıları için aynı durumun aksi halidir. Genel olarak hayatın anlamı yok, herkes duygularıyla, hisleriyle hareket ediyor, mutluluk hissettiklerimizle başlıyor ve bitiyor hayatın anlamı da bunlarla belirleniyor. Onurlu ve duyarlı yaşamak, kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamak hayatı anlamlı kılar, anlamsız kılan ise amaçsız ve bencil yaşamaktır. Severek gerçekleştirebileceğin hedeflerinin ve umutlarının varlığı hayatı anlamlı kılar. Hedeflerinin ve umutlarının tükendiği yerde hayatta anlamını kaybeder. Amaçlanan şeyi hayata uyarlayarak amaç edinmek hay

................ bıraktım!

Resim
Öncelikle Allah'a Zamana İnsanları Geçmişi geçmişte Akışına Umut etmeyi Çaba göstermeyi Yarını düşünmeyi Boşa kürek çekmeyi Beni kullanan insanları Öfkelenmeyi Kızmayı Konuşmayı Gereksiz akrabaları Sürekli para isteyenleri Kendime yalan söylemeyi Duygularımı Güvenmeyi Çok iyi insan olmayı İnanmayı Değiştiremediğim şeyleri Değiştirebilme arzusunu Kötü niyetli herkesi İnsanlara güvenmeyi Başkaları için yaşamayı Başkalarını kendimden çok düşünmeyi Başkaları üzülmesin diye onların istedikleri gibi olmayı Üzülmeyi Umutsuzluğu Hayal kırıklığını Güvenmeyi Umut etmeyi Bir şeyler beklemeyi Konuşmayı Susmayı Ağlamayı Tartışmayı Birilerinden bir şeyler beklemeyi Sevmeyi Aşık olmayı Herkes için iyi şeyler istemeyi Gülmeyi Beklemeyi Değer vermeyi Aptallığı Ucuz insanlara fazla değer vermeyi Aldanmaları Olaylara üzülmeyi Hayatımdaki faydasız insanları Hayal etmeyi Alışkanlıklarımı Bırakmayı Hayata dair güzel umutları geride Dünyayı İnsanl

Reset Tuşuna İhtiyacımız Var...

Resim
Makamlar ve kavramları soyu tükenmeden koruma altına almamız gerekiyor, yoksa yok olan kavimler gibi tarih sayfalarına gömüleceğiz. Bir reset tuşuna ihtiyacımız var, çok fazla kirlilik ve karmaşa içindeyiz. Ülkede yalan söylemek, yakalanınca pişkinlik yapıp sırıtmak, işi komikliğe vurmak normal. Yalanı pratik zekayla, uyanıklıkla karıştırıp ortaya bir karışık yapmıyor muyuz? Almanya'da kaç Türk hem kaçak çalışıp, hem işsizlik maaşı alıyor ve üstüne de Alman vatandaşlığı. Sonra en ufak bir olayda Türk bayraklarıyla sokağa fırlamalar. Lotoya güvenmiyoruz çünkü sahtekarlık var, önemli ve insanın kaderini belirleyen her şey de sahtekarlıklar ortaya çıkıyor ama bizler şaşırmıyoruz. Adalet, sahte deliller, belgeler. Yalanlar Cumhuriyeti oldu artık burası. Bu durumlar her zaman vardı ama son yıllarda olduğu kadar alanen olmamıştı. Kafanızı kaldırıp Filistin'e bakın. Onlarda bizim gibilerdi bir zamanlar, belki bizim düşüncelerimizi taşıyorlardı. Şimdi ne durumdalar? Balka

Dürüstlerin aforoz edildiği toplum

Resim
Kimler neyin hesaplarında, şeytana sorsak beni karıştırmayın der. İnsanlar gerçek olmayan vaadlere inanmaya daha çok istek duyuyor. Öyle ki elinde sihirli değnek varmış gibi konuşanlar, işin uzmanı olmayan kişiler daha çok çekiyor milletimizi. Yani ülkece umuda, mucizeye ihtiyaç duyuyoruz. Ülke de nerede dolandırıcı, sahtekar aynı zamanda vasıfsız, kendisi hakkında bile fikri olmayan, beyni olmayan ama iyi taklitçi varsa sosyal medya fenomeni oluyor. İnsanlar takip edip, bilmeden tanımadan bunları popüler yapıyorsa asıl sorun insanımızda, toplumumuzu oluşturan bireylerdedir. Dudağı şişik, sosyetik olunca istediği kadar kandırabilir. Diploma önemli değil dayın olsun yeter. Gerçek olan neyimiz kaldı acaba? Televizyona çıkıyorsa doğru söylüyordur mantığıyla hareket eden insanlar dinlediği kişileri iyice araştırsınlar. Böyle yüzlerce insan var. Lisansı olmadan psikolog olan mı ararsın, diyetisyen mi ararsın, genel müdür mü ararsın, ceo mu ararsın böyle sürer gider. Ülkede herkes her

Ve Beyin Yavaşça Uzaklaşır!

Resim
"Evrende en büyük ziyan sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." der Albert Einstein. Çağımızın bunalımlarından biri de kuşkusuz düşünmeme eylemine sığınmak olmuş onun bunun fikirleriyle hareket etmek dedikodu ve başkalarının beyni ile düşünmekten kalan vakitte de facebook, instagram, Twitter, televizyon ve gerekli gereksiz abudik gubidik internet kanallarına takılmak olmuş. Benliğinin farkına varamayan, olay ve olguların ise  sadece görünen tarafıyla meşgul olan ve toplumunu tanıyamayan bir nesil yetişiyor. Aynı padişahlar dönemi gibi bir çoğunun anaları da yabancı kökenli. Gel bunlara milliyetçiliği öğret. Beyin tatil de artık umut az ki az. Ve gelinen nokta sapkın davranış gösteren insan sayısındaki fazlalık, iletişim problemi nedeniyle yitirilen canlar, doğaya ve topluma verilen yıkımlar. Okullarımız topluma iyi bir insan yetiştirmek için var aslında. Ama dersler yıllardan beri aynı performansta. Ve sonuç ortada. Bu durumda okullarımız topluma faydalı vatandaş ye

Yalan silahım olmadı. Doğru söyleyince yalnız kaldım.!

Resim
Ne yazık ki insanlığın geldiği nokta bu kadar acı işte :( İnsan her zaman yaşamak için umut dünyasına başvurur. Yalanların tatlı, gerçeklerin ise acı olduğu varsayımı doğrudur. İnsanlar her zaman duymak istedikleri şeyi duyar ve görmek istedikleri şeyi görürler. Yüzeysel bir rahatlama. Yalanlara inanmayı seviyoruz, çünkü plasebo etkisi denen bir şey var. Tabii ki, bilginin inançtan farkı KESİN olması. O yüzden aynı etkiyi yaratmıyor. Bu durum evrimsel açıdan neden yalana ihtiyaç duyduğumuzu az çok açıklıyor. Ama her zaman daha fazlasını isteyen insan egosu haliyle bunun da cılkını çıkartmış. İnsanlar kendilerini rahatlatmak için bir tür meditasyon türü de olan yalana sarılmak davranışına başvurabiliyorlar. Bu kadar farklı kültürün olduğu bir tarihsel dönem ve mekanda beklenen sonuçtur. Şu koca bilgi okyanusunda. Tek yol gösterici bilimdir. Yalan her türlü kullanabilen ve her açıdan yorumlanabilen bir sosyal gerçektir. İnsanın sosyalleşmesi ve iletişime geçmesiyle daha da artmıştı

GERÇEK Mİ AŞK!

Resim
Aşk bir hayal kırıklığı değil mi?  Bir şeyler yaşanıyor, bir kurgular yapılıyor, ilmek ilmek günler örülüyor. Adına evlilik deniyor. Adına yalanlar söyleniyor. Adına hesaplar yapılıyor. Adına can alınıyor. Sonra biraz değişiyor ve bir bakıyorsun ki o hislerin hiç biri kalmamış. Hatta belki de gerçek değilmiş. Sen anlamlar yüklemişsin. Bazen kendin bile bilmiyorsun neler yüklediğini. Tüm gürültü, fırtına geçiyor. Elinde kalan boş zaman. Modası geçmiş zaman. Ay ben buna nasıl aşık olmuşum dedirten harcanmış, ziyan olmuş zaman. İşte bu gerçek aşk değil. Gerçek aşkı insanların az bir bölümü yaşıyor sanırım. Gerçek aşk var ve hayali bile dünyayı döndürmek için yeter. Kimbilir dönerken düşer belki bize de? Yalnız bildiğim tek bir gerçek var. İlk önce kendini seveceksin. Öyle ki yalnız olmak seni artık hiç korkutmayacak. Gördüğüm kadarıyla; Günlük ilişkilerin adı Aşk olmuş. Tüketim sadece maddesel değil. Son hız duygularda da yaşanıyor ve tüketiliyor. HÜLYA ÇA