Kayıtlar

Kadınların bilmesi gereken 25 şey

Resim
Her şeyin şık olsun. Ruhun, bedenin, kıyafetin, sevişin, terk edişin, dostluğun, sevgililiğin. Kadınlık şıklık demektir. Zerafet demektir. Kadınların bilmesi gereken 25 şey, 1. Unutma, sen değerlisin. Çalışsan da çalışmasan da. Ünlü olsan da olmasan da. O erkek seni istese de istemese de. Sen sen olduğun için bir tanesin. 2. Kadın olmanın tadını çıkartmalısın. Biraz şefkat, biraz anaçlık, biraz dişilik, biraz seksilik, bolca zeka ve altıncı his. Sen şahanesin. 3. Göbeğin çıktı diye, 36 bedenden çok uzaksın diye, saçların o reklamlardaki kız gibi dalgalanmıyor diye eksik değilsin. 4. Kendine güvenin en büyük silahındır ve o en derinlerinden gelen ışıl ışıl gülümsemen tabii ki. 5. Biliyorum adettendir ama sonuca varamadığın, sadece bünyeni hırpaladığın o konuyu 50 kere konuşmana, tartışmana gerek yok. Olmuyorsa üstünü çizip devam etmelisin. 6. Yaptıklarından suçluluk duyarak vakit kaybetmemelisin. Yapamadıklarını listeleyip isteklerini gözden geçirmek suretiyl

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Resim
Kadınların isyanı; Amerika'nın Newyork Eyaletinde 8 mart 1857'de 40 bin dokuma işçisi kadın daha iyi çalışma koşulları talebiyle grev yapmıştı. Polis sert müdahale de bulunduğu kadınların bir kısmını bir fabrikaya kilitlemişti. Bu sırada fabrika da çıkan yangın da 129 kadın ölmüştü. 1910'da Danimarka'da düzenlenen uluslararası sosyalist kadınlar konferasında Almanya Sosyalist Demokrat Partisi önderliğin de, 1857'deki yangın da ölen kadınlar anısına 8 MARTIN DÜNYA KADINLAR GÜNÜ olarak anılmasını önerdi. Bu öneri oy birliği ile kabul edildi. Bugünün anlamı erkekler üzerin de ne kadar etkili ona bakmak lazım. Bir Profesör kadına şiddet konulu bir konuşma yaparken, diğer taraftan eve gidip eşini dövüyorsa! Bugünün ne kadar anlamı kalır tartışılır. Kadınlar gününe nasıl baktığımıza bağlı. Bir kadını önce insan olarak göremeyen erkeğe neyi anlatıyoruz demek istiyorum. Kadın devrimi kadınlar tarafından yapılır. O da çocuklarını doğru yetiştirerek. Bir güne sığdırı

İnanma, ikna ol!

Resim
Toplam İslam nüfusuna mensup olanların bir çoğu bilinçli olarak inandıkları için değil, kültürlerinin bir devamı olduğu için içindeler. Bu nüfusların aynı coğrafyalar da yaşayıp, aynı adetlere sahip oluşları bu kültür aktarımının devamıdır. Yani bu nüfusun köylü ve cahil kesim olmasının nedeni İslam dinine mensup olmaları değil, eğitimlerinden dolayıdır. Ölümler, açlık, kıtlık, yoksulluk neden hep Müslüman ülkeler de? İnsanların sayısıyla dinin büyüklüğü değil, yığınların büyüklüğü ölçülür. Zihniyet gelişip büyümedikten sonra, geri kaldıktan sonra ne olacak ki? Din ancak insanları mezara götürebilir. Cehaletin doğurganlık üzerindeki en belirgin özelliği, yaşam standartları yükseldikçe doğurganlık azalır. Bunun ilk göstergesi de kadının bilinçlenmesidir. Mültecilere bakın, ülkelerinde savaş var, bir çoğu çadırda yaşıyorlar ama şehirlerine, ülkelerine bombalar yağarken durmadan çiftleşiyorlar. Doğacak bebeğinin geleceğini düşünmeyen bu zihniyet ülkesini, insanları, dünyayı ne kadar

Elimizdeki Cumhuriyeti Sahiplenelim!

Resim
Türkler cephelerde savaşıp şehit olurken Gayri Türk ve Gayri Müslimler köyler de, şehirler de tüccarlık yapıyorlardı. Türk nüfusu savaşla erirken, bunlar rahat yaşayıp daha da zengin oluyordu. Türk nüfusu kadın ve çocuklardan oluşurken bunlar ürüyordu. Toplumdan dışlanmamak ve yeni yönetimin tepkisini de almamak için Türk - İslam isimleri almaya başladılar. Bunların amaçları her zaman aynı ve bugün topraklarımızda yaşayan insanların kökenlerine bakarsak biz Türkler azınlığız. Cehaletin, yobazlığın, çıkarcılığın çok olduğu yerde hain çok olur. Türk milleti olarak balık hafızalıyız, geçmişi çabuk unutuyor ve çabuk affediyoruz, üstüne de okuma, araştırma, sorgulama olmayınca ülkede binlerce İngiliz, ABD ajanı kol geziyor. Soyca Türk olmayanlar din kardeşi, aynı toprağın insanlarıyız, bin yıllık kardeşiz vs. diyerek yaşıyor, yaşatılıyor Türkmüş gibi her türlü haklar veriliyor. Sonuçta da istedikleri makama, mevkiye tutunabiliyor, istedikleri propagandayı yapabiliyor, kamuoyunu yan

BİR FIKRA

Resim
Kriz yüzünden işten çıkarılan bir akademisyen ile bir gazeteci yurt dışına çıkmışlar. Bir süre yeyip içip eğlenmişler. Doğal olarak paraları çabucak tükenmiş. İş aramışlar ve bir çiftlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar. Bir süre çalışmışlar başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve hallerine acıyarak "Size daha kolay bir iş vereceğim" diyerek onları yumurta paketleme işinde görevlendirmiş. "Bunların irilerini ve iyilerini bu taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya koyacaksınız" demiş. Fakat bizimkiler çok yavaş çıkmışlar, "Bu iyidir, değildir, küçüktür, büyüktür" tartışmaları ile işleri aksatmışlar. Onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş, "Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş. Bizimkiler "Gazeteci" ve "Akademisyen" diye cevaplamışlar. Kahya, "Belli belli, sizin Türk aydını olduğunuz belli" demiş. "Çok iyi bo

Beyinler kısa devre yaptı...

Resim
Evrende hiçbir şey tesadüf değildir. İnsanoğlu bilmediği, anlayamadığı yasaları açıklamakta tesadüfü kullanır. Beynimize saldırılıyor farkında değiliz. Tüm değerler siliniyor, beynimiz biçimlendiriliyor, bilgisayarımıza yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz. Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş bizleri uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Yaşamsal sorunlar da bile beyinler donmuş durumda, insanlar boş boş bakıyorlar. Her çeşit zihinsel aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor, kendimizden bile şüpheye düşüyoruz. Sanki zaman tünelinde aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu. Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor,

Hayat geç kalanları affetmez

Resim
Çocukken bizden uzak olan, bize hiç elini değdirmeyecek sandığımız ölüm aslında dibimizde. Yanından ayrıldıktan bir saat sonra canımı kaybettim ve şunu bir kez daha anladım ki hayat kısa, mutlu olduğumuz, istediğimiz şeyleri yapmaya çalışmak en güzeli ve mutluluk malzemenin büyüklüğüne göre değişmiyor. Güzel olan şeyler bazen bir kapı aralığı kadar olabiliyor. Hayat geç kalanları affetmiyor. Uyanan herkes için bir ihtimal daha oluyor. Hadi baştan başla. Yaşadığımız müddetçe hep umut vardır. Her nefes potansiyel olarak bize verilmiş ikinci bir şans demektir. Çabuk kazanamayacağını ve çabuk kaybedeceğini hiçbir zaman unutma. Yenilmenin yeniden başlamak olduğunu öğrenince, mutluluğun bakış açısında olduğunu anladıkça, boş gururdan vazgeçince, kendi kendinin gözlemcisi olunca, kendini eleştirip, kendinle barışık olunca, olgunluğun sonu olmadığını anlayınca insan olgunlaşır. Umut hiç sönmeyen ama gerçekleşmeyen umut. İyi bir şey yaparken bile kötü hissediyor artık insan. Zaman, şart