Kayıtlar

BEYİN GÖÇÜ

Resim
Ülkedeki devlet opera ve balesi rağbet görmediği ve ödeneklerini ödeyemediği için kapatılıyor. Tübitak tarafından kabul görmeyenlerin yurt dışında birinci olduğu bir ortamdayız. Dünyada başarılı Türk asıllı kişilerden hiçbiri bu ülkede kalıp bir şeyler başaramamışlar. Sonuç olarak yurt dışında Türkiye değerlerine girmek gösteriyor ki, her başarı yurt dışından geçer. Ama acı olan bu insanların ülkesi dışında büyük işler başarmış olması yani beyin göçü. Ve neredeyse hiçbiri Türkiyeyi temsil etmez, ülkede o kadar az değer görmüş ve hor görülmüşlerdir ki, zekalarının farkına varan ülkeleri temsil ederler. Çok uzun zamandır acımasızca beyin göçü veren bir ülkeyiz, bu da acı bir tablo. Ülkede akıllı, kültürlü, üreten insana tahammül yok, birilerinin gözü açılır millet gerçekleri görür falan filan. Başarılı olabilmek için imkan ve teşvik lazım ama bize çok uzak bunlar. Ülkemizde kalarak dünyaya kendini kanıtlamış olan biri var mı Atatürk dışında. Zihniyeti ve beyni gelişmemiş bir toplum

Her şeyin sorumlusu bizleriz!

Resim
Gerçekler her zaman çok güçlü bir tokat olarak çarpar o yüzden inkarcıların işlerine gelmez. Demagoji (bir kimsenin yada topluluğun duygularını kamçılayarak, okşayarak, ona yada onlara gerçek dışı şeyler söyleyerek onu yada onları kendine çekmeye çalışma) gerçek düşünceyi sonsuzlukla çarpar ve her soru başka bir soruya açılır, aklın alamayacağı sonsuzluk. Güç yer çekim kuvvetine benzer. Yalancı, üçkağıtçı ve yalakalar hep aynı ortak paydada paydan pay alırlar. Kitaplarla yüz yüze gelmemiş, diliyle söyleyip yazar ama uygulamaz çünkü kısa yoldan emek harcamadan, çalışmadan, ter dökmeden zenginliğe ulaşmaktır amaçları. Düşünce ve davranışlarımızın %80'i bilinçaltımız ile ilgili. Dolayısıyla aldığımız bilgileri bilinçaltımıza gönderip oradan bilincimize gelene göre değerlendirip kendi doğrularımızı oluşturuyoruz yani doğru görecelidir. Amacımız gerçeğe ulaşma çabası olmalı, bu nedenle aykırı fikir diye bir şey olamaz saldırgan olmak anlamsız. Bilginin gerçeğe uygun olması g

Uzakta olan birini sevmek...

Resim
Güçlü insanların yaşayabileceği yaşam şekli. Güçsüz tipler zaten aşkın hakkını veremedi. Uzaklık iki kafa arasındaki mesafeden ibaret, oraya ulaşamadıktan sonra ha yakın olmuş, ha uzak aynı. Aşk illa gözle görmek değil, yüreğinle hissedebilmektir. Kontrolsüz yakınlıklarda tüketebilir aşkı, bazen insanlar birbirlerine çabuk ulaşırlarsa çabukta bitebilir her şey. Mesafeler ancak ruhen uzak insanlarda olur, ruhları beraber olan sevgilerde mesafe düşünülemez bile, düşünülüyorsa o sevgi değildir zaten. Kafka Milenayı hep uzaktan sevmiştir. Başınızı yastığa koyduğunuzda avuçlarınızda bir yürek atar. Düş mü, gerçek mi yoksa yastığın marifetimidir bilinmez. Duygular bağımsız bir şekilde alır başını gider. Çok uzakta olsa, sarılamasanda, mutlu olduğunda, hüzünlü olduğunda yanında olamasa da eğer güveniyorsan o kalbi acıtmayacağına dünyanın öbür ucunda olsa da devam eder. Mesele sevdaysa kanun da, kural da, şartlar da bir yere kadar olur. Seven yüreğinde sevileni besleyebilirse yürür g

Irksal insan çöplüğü...

Resim
Her imparatorluğun temelini biraz da olsa katliamlar oluşturuyor. Hepimiz aynı Allah'ın çocuklarıyız. Tüm dünya bunu bilse de dini silah olarak kullanmaktan vazgeçmiyor. Emek sömürüsü insanın etini yemek onu parçalamaktır. Bireyleri yeteri kadar milliyetçi ve din ahlakıyla saldırganlaştırır ve bu kavramlarla uyutursanız tapınacak hale getirirsiniz kolayca. İnsan evrenin kanseri, yarası ve sızısıdır. Kapitalizmi yok etmek öyle güç ki, insan egoizmiyle beslenen bir canavarı asla yok edemeyiz. Amerika ırksal olarak insan çöplüğüdür. Bu nedenle ırklar ve onların oluşturduğu devletleri tehdit olarak görürler. Amerika gerçek sahiplerinin yaşadığı bir ülke olsaydı (Kızılderililer) dünyanın en saygın ülkesi olurdu. İngilizler, Fransızlar, İspanyollar vs. bilge ve soylu bir uygarlığı vahşice yok ettiler. ABD'nin uygulama sistemi; önce böleceği ülkeye özgürlük ve para gönderir sonra bir şekilde özgürlüğünü geri ister. Ama özgürlük para gibi elle tutulur bir şey değildir, o yüzd

Görünmeyeni görebilmek!

Resim
Düşünmeyen ama parayı çok seven insanları yönlendirmek kolaydır. Böyle insanların paraları azaldıkça akılları da azalır. Akıllı kişiden değil cahilden korkulur. Arı bal yapar ama zarar verirseniz iğnesini batırmaktan çekinmez. Her şeyi düşünebilirsin sınır yok ama düşündüğünü herhangi bir şekilde eyleme geçirme noktasında sınır var. Günümüzde düşünceyi eyleme dönüştürme şansı verilmiyor, bari düşünce özgürlüğünde sınırsız olalım. Kimseye söylemek zorunda değiliz, birileri bizi onaylar onaylamaz önemli değil, böyle bir hesap yapmadan iç dünyamızda özgür ve kuralsızca düşünebilmeliyiz. Para için susanlar, aşk için susanlar, çocukluk hayalleri için susanlar, dini kullanarak susturulanlar. İnsanları susmak zorunda bırakan etkenlerle doğrular saklanmış olur. Hepimizi susturacak bir yöntem mutlaka vardır. Kimi parayla, kimi şekerle, kimi sevgiyle, kimi dinle kandırılıp, susturulmuştur. İnsanların ten renkleri ayrı, kan renkleri aynıdır. Toplumlarda bu sorunlar hep var, zorla dayatıla

Sıradan biriyiz!

Resim
Dünyaya hiç katkım var mı? diye düşününce çıkan cevap ne kadar sıradan olduğumuzu belirliyor. Bir hastalığa çare bulursun farklısındır, savaş gazisisindir farklısındır, okulu dereceyle veya ekstra bir başarıyla bitirmişsindir farklısındır, sıfırdan şirket kurmuşsundur farklısındır ama hayatın boyunca hep yerinde sayarak yaşamışsan nasıl kendini farklı hissedeceksin. Yani kendimizi kişisel efsane olarak görmekten vazgeçmek gerekiyor. Aslında en büyük sıradanlık kendini farklı zannetmektir. Ben ancak ötekiyle var olurum anlayışının içselleşmesidir bu durum. Sokrates'in kendini bil öğretisi, çıkar ve mütevaziliği sonucu 'bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir' şeklinde görülür. Bu bir farkındalık, bir aydınlanma halidir. Tarihte de olduğu gibi insan kendi içindeki devrimini, rönesansını, reformunu ancak bir aydınlanmadan sonra yapabilir. Bunun farkında olunsa kimse kimseye üst perdeden konuşmaz, küçük dağları ben yarattım edasında olmaz. Hiç kimse mükemmel yani tam

Evlilik birliği ve çocuklar...

Resim
Her insan hayata farklı bakar. Çocukluğundan itibaren aldığı eğitim, anne, babasının kişilik yapısı, yaşadığı ortam ve olaylar, sahip olduğu kültürel yapı bu bakış açısına yön verir. Olayları algılama da sahip olunan bakış açısının önemi büyüktür. Neler yapıp, yapamayacağının belirlendiği ilk yer ailedir. Temeller burada atılır, yaşam boyu yapılan işler genellikle çocukluk dönemi yaşantısının dışa vurumudur. Aile yapısını dışlayan yada ailesinin yapısına ters bir hayat rotası izleyen kişiler bile çocukluk döneminden izler taşırlar. Birey ailesine olan tepkiden dolayı olumsuz işler yapabileceği gibi son derece olumlu işler de yapabilir. Her iki durumda da belirleyici büyük ölçüde çocukluk dönemi travmaları ve anılardır. En tepede bile olsak o en temelin versiyonuyuzdur, bir roket fırlatma üssünde çizilen rotanın dışına çıkamaz misali. Evlilik birliği yalnızca çocukların anne ve babayla yaşaması gereken bir ortam olarak mı görülüyor. Peki huzur bunun neresinde? Bir evlilikte huzu