Kayıtlar

Kanada’dan Müslüman yaşayanlarına bir mektup...

Resim
Müslüman ana, babalar, bir Montreal banliyösünün tüm okul kantinlerinde domuz etinin kaldırılmasını talep ettiler. Montreal banliyösü Dorval belediye başkanı bu talebi reddetti ve kasabada yaşayan tüm ana babalara bunun nedenini açıklamak için bir mektup gönderdi. İşte o mektup: SAYIN... "Müslümanlar, Kanada'ya ve Quebec'e, geleneklerine, göreneklerine ve hayat tarzlarına adapte olmaları gerektiğini anlamalıdır; çünkü göç etmeyi seçtikleri yer burasıdır. "Quebec'teki yaşama entegre olmak ve buradaki yaşamı öğrenmek zorunda olduklarını anlamalılar. "Yaşam biçimini değiştirmesi gereken kişilerin, onları cömertçe bağırlarına basmış olan Kanadalılar değil, kendileri olduğunu anlamak zorundalar. "Kanadalıların ne ırkçı ne de yabancı düşmanı olmadığının farkında olmalılar. Kanadalılar müslümanlardan önce şimdiye kadar birçok göçmen kabul ettiler (ama bunun tersine, Müslüman devletler gayrimüslim göçmenleri hiçbir zaman kabul etmemektedirler).

Zaman bizi harcıyor!

Resim
Zaman geçiyor insanlar tükeniyor, bir kısır döngüde yaşıyoruz ve zaman devam ediyor sadece insanların isimleri değişiyor, zaman yaşadıklarımızdan insan ise doğum ve ölümden ibaret kalıyor. Merhametten yoksun tek gerçektir zaman. Her an, her saniye, her dakika kaybetme korkusuyla yaşayarak kıymeti bilinir değerlerin. Çözemediğiniz şeyleri bırakın zaman çözsün en iyi çözümü o bulacaktır. Kendi aklın ve mantığınla kararını verip, uygulayıp, sonucuna da katlanacaksın. Kimse iyi bir şeyini çekemiyor, kötü olunca da sevinenler çok oluyor. Zarar veren, verecek olan şeylerden vazgeçmek gerekiyor bazen, sonunda istediğimizi elde etsek bile harcadığımız zamana değmiyor, ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyoruz. Olayları bir süzgeçten geçirip iyi ve kötüyü öncesinde anlamak gerekiyor, kaybederekte kazanabiliyor bazen insan, bunu anlamak için yine biraz zaman gerekiyor, yaşamın içindeki gerçeklerdir insanı tutuk yapan bazen. Endişe duyduğumuz durumların %75'i gerçekleşmezmiş yani yaşa

İnsanın boyu topuğundan ölçülür!

Resim
Zeki olmanın en kötü tarafı kısıtlı bir çevreyle bir şeyleri paylaşmaya çalışmaktır. Kişi kendisinde yok, yaşadığı toplumda var olmalıdır. Büyüdükçe küçülmeli, elle tutulmalı, gözle görülmeli, sırda sır olmalıdır ve unutulmamalıdır ki, ne kadar yüksekte olunursa olunsun insanın boyu topuğundan ölçülür. Başkalarını bilen zeki, kendini bilen aydınlanmıştır. Her şeyin mahvedilmesini sükutla izliyoruz. Nasıl bir toplum olduk, ne çabuk kabulleniyoruz her şeyi. Bunca şeye ses çıkarmayan, tepkisiz kalanların, her şey yok olduktan, değerlerimiz, güzelliklerimiz yok edildikten sonra, bitirildikten sonra tepki göstermesini nasıl bekleriz. Artık toplum kör, sağır, ruhsuz, sevgisiz ve tüm güzelliklere düşman; bilime, sanata, eğlenceye, doğaya, hayvanlara en kötüsü de insanlara düşman. Ne kadar çok ezersen ve aldatırsan alışıyorlar. Aldatmadığın, ezmediğin vakitte şaşırıp aptallaşıyor ve inanamıyorlar, bir çok insan tekmeye alışmış durumda, iyi davranan kişi kötü anlaşılıyor. Yozlaşma yetişil

Bildiklerine çok güvenen geveze olur!

Resim
Kendi başarısızlıklarına çözüm bulamayanların davranışıdır yakınındaki kişinin başarısızlığından keyif almak. Karaktersizliğin bir basamak daha altı olsa gerek bu durum. İnsanların zor zamanları olabilir önemli olan düşeni kaldırmak, zor zamanlarında ona yardım etmek en azından köstek olmamaktır. Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene, cahil ne gelirse söyler diline. Sözün gümüş olduğunu bilmeyen sükutun altın olduğunu anlayamaz. Cehalet kadar tehlikeli hiçbir bomba yoktur, insanların başına ne gelirse cahilliği sayesinde gelmiştir, cahil toplum yöneticilerin işine gelir istedikleri gibi at oynatırlar, kandırılması, susturulması kolay olur. Bazı insanlara düşüncesinin yanlış olduğunu anlatmak istediğimizde hemen bizi susturmak için bağırarak konuşurlar böylece haklı görüneceklerini düşünürler. Başkalarını aşağılamaya çalışırken kendilerinin konuşma ve anlama özürlü olduğunun farkında bile olmazlar. Onlara göre herkes aptal ve suçlu onlar her zaman akıllı ve bir numaradır. Kimse

Işık saçan insanlar!

Resim
İyiler asla yıkılmazlar sadece bazen sallanırlar. Ama herkesin o köprüyü görmesini bekleyemeyiz. Öncelikle fikri güzel, eylemi güzel olabilmeli, kendi hayatında figüranlığa soyunanların doğruyu, yanlışı ayırt etmesi biraz zordur. Bazı insanlar vardır ki onlar gerçek birer ışıktırlar ve o ışığı kimse görmek istemez. Görmek istemeyenlerin çoğuda negatif insanlardır, öyle suretleri vardır ki gülümseme içinde, sevimli görünürler. Işık olanın ışığını sünger gibi emerler, asla istemezler ışık saçmasını ve böylece gerçek ışık kapanır, kapattırılır. Gerçek ışık açığa çıkmak, parlamak ister tekrar yine izin vermezler. Işık ister izin verin ışığımı yansıtayım, bakar olmuyor hiç olmayı seçer, hiçlik mertebesi boyutuna erişir, yaşar. Hiç sanılır hiç kimse, öyle görürler, görmek isterler. Bilmezler, bilemezler, bilmek istemezler, bilmemeyi seçerler, o hiç olan bir ışıktır. İnsanın içindeki potansiyeli açığa çıkarması elinde olmuyor bazen ve kendisini insanlara teslim etmek zorunda kalıyor

BEYİN GÖÇÜ

Resim
Ülkedeki devlet opera ve balesi rağbet görmediği ve ödeneklerini ödeyemediği için kapatılıyor. Tübitak tarafından kabul görmeyenlerin yurt dışında birinci olduğu bir ortamdayız. Dünyada başarılı Türk asıllı kişilerden hiçbiri bu ülkede kalıp bir şeyler başaramamışlar. Sonuç olarak yurt dışında Türkiye değerlerine girmek gösteriyor ki, her başarı yurt dışından geçer. Ama acı olan bu insanların ülkesi dışında büyük işler başarmış olması yani beyin göçü. Ve neredeyse hiçbiri Türkiyeyi temsil etmez, ülkede o kadar az değer görmüş ve hor görülmüşlerdir ki, zekalarının farkına varan ülkeleri temsil ederler. Çok uzun zamandır acımasızca beyin göçü veren bir ülkeyiz, bu da acı bir tablo. Ülkede akıllı, kültürlü, üreten insana tahammül yok, birilerinin gözü açılır millet gerçekleri görür falan filan. Başarılı olabilmek için imkan ve teşvik lazım ama bize çok uzak bunlar. Ülkemizde kalarak dünyaya kendini kanıtlamış olan biri var mı Atatürk dışında. Zihniyeti ve beyni gelişmemiş bir toplum

Her şeyin sorumlusu bizleriz!

Resim
Gerçekler her zaman çok güçlü bir tokat olarak çarpar o yüzden inkarcıların işlerine gelmez. Demagoji (bir kimsenin yada topluluğun duygularını kamçılayarak, okşayarak, ona yada onlara gerçek dışı şeyler söyleyerek onu yada onları kendine çekmeye çalışma) gerçek düşünceyi sonsuzlukla çarpar ve her soru başka bir soruya açılır, aklın alamayacağı sonsuzluk. Güç yer çekim kuvvetine benzer. Yalancı, üçkağıtçı ve yalakalar hep aynı ortak paydada paydan pay alırlar. Kitaplarla yüz yüze gelmemiş, diliyle söyleyip yazar ama uygulamaz çünkü kısa yoldan emek harcamadan, çalışmadan, ter dökmeden zenginliğe ulaşmaktır amaçları. Düşünce ve davranışlarımızın %80'i bilinçaltımız ile ilgili. Dolayısıyla aldığımız bilgileri bilinçaltımıza gönderip oradan bilincimize gelene göre değerlendirip kendi doğrularımızı oluşturuyoruz yani doğru görecelidir. Amacımız gerçeğe ulaşma çabası olmalı, bu nedenle aykırı fikir diye bir şey olamaz saldırgan olmak anlamsız. Bilginin gerçeğe uygun olması g