Kayıtlar

Betonlaşma Artınca Geliştik mi?

Resim
Üretmeyen, üretemeyen, gelişmekte olan ülkelerin olayı inşaat sektöründen ibarettir, bu da uzun vadede ekonomik krize zemin hazırlar. Son yıllarda Türkiye Avrupa için iyi bir pazar konumunda, üreten ülkeden tüketen ülke durumuna döndük çünkü. Önce uzun aylar vade, sonra senetle satış, tutmazsa fiyatlarda indirim. Talep olursa fiyat artar, kar etmek için reklam yaparlar. Satılamayan mal ve ürünün reklamı en çok yayınlanan reklamdır, satışları iyi giden ürün için hiçbir aklı başında tüccar reklam verip durmaz, zaten satışlardan memnundur buna gerek duymaz.  Kentsel dönüşümle ortaya çıkan yeni orta sınıfın yakaladığı rant fırsatını sürdürecek iktisadi yetiye sahip olmadığı öngörüsüne sahip olmayan firmalar yüzünden konut fazlası oluşuyor. Diğer taraftan Arap televizyonlarına verilen reklamlara bakmak gerekiyor ki, konut şatışı onlara yönelik yapılıyor uzun zamandır. Sürekli betonlaşmaya yatırım yapılıyor çünkü para oradan geliyor. Nakit sorunu ve risk faktörleri yüzünden

Yeni Nesil Depresif Mi?

Resim
Nerede yanlış yaptık? Öz güvenli yetiştirmeye çalıştığımız çocuklar depresif, narsist gençler oldular? Belkide öz güveni yanlış yorumlayıp çocuklarımıza yanlış aşıladık. Ne ektiysek onu biçiyoruz bencil bir nesil ektik, onlarda istekleri olsun istiyorlar nereden, nasıl olduğunu sorgulamadan sadece olsun. Genellikle yokluk içinde büyüyen ebeveynlerin varlık içinde büyüyen çocuklarında oluyor bu sorunlar. İstedikleri çoğu şeyden mahrum yetiştikleri için çocuklarının her istediklerini yapıyor böyle ebeveynler, kendi çektikleri çileleri çocuklarına çektirmemek için çok fazla taviz verdiklerini düşünüyorum. Çocuğun her istediği yapılıyor nesilde şımarık ve ukala olarak büyüyor, zorluk görmediği içinde hayatta küçük bir zorlukla karşılaştığında strese, bunalıma giriyor. Bu sorun eskiden tek çocuk problemi olarak biliniyorken artık günümüzde her çocuk bu şekilde ve onları memnun etmek çok zor. Aşırı ilgi narsistleştirir. Sosyo kültürel değişimle ortaya çıkan yalnızlaşma, kendi komplek

Çin Nasıl Süper Güç Oldu?

Resim
Bir emperyalist gider bir diğeri gelir, devletler arası ilişkilerde romantizm olmaz. Ezilen bağırır çağırır, ağlar sızlar güçlenince ezen o olur. Olmazsa doğa boşluk kaldırmaz bir başkası onu alt eder. Tabi ezmenin ölçüsü ve yöntemi farklı olabilir bu da ayrıca tartışılır. ABD, Çin, Rusya süper güç grubundadır, Hindistan bu yönde önemli bir yol almış durumda (dünyada yaşayan dört kişiden birinin Hintli), Almanya askeri gücünü eklediği anda süper güç olabilecek kapasitededir ekonomik gücü ve eğitimli halkı bunu bir kaç yılda yapabilir. Araplarda petrol ve para var ama Araplar süper devlet değil de sömürge devlet olurlar. Süper güçten kast askeri, ekonomik, siyasi güç olarak dünyanın başat güçleri arasında olmaktır. Geriden gelenler kopya ürünlerle başlar, kısa zamanda da özgün ürünler üretirler. Alınan kalkınma planları, ucuz iş gücü ve kopyalayarak kendini geliştirme bunu sağlar. Bilgi iki şekilde elde edilir, çalışır icat eder, kendini geliştirir yada Çin gibi kopyalama bilgi

İnsanlar Neden Paraya Fazla Değer Verir?

Resim
Para güçtür, hayatta kalma çabasıdır. Kapitalist sistem insanları paraya empoze eder, ihtiyacı olmayan şeylere ihtiyaçları varmışçasına beyinlere kazır, fakir hissetmemizi sağlar ve bunu da televizyon, internet, günlük olaylar, söylemler, reklamlarla çok rahat bir şekilde başarır. Paranın hükümdar olması ile devletlerinde bu hükümdarlığı korumaya çalıştığını bununla beraber devletlerin insanların protestolarını bastırmak için güvenlik güçlerini arttırdığını, protesto eden insanların öfkesinin doğru olduğunu ama bu doğru öfkelerini yanlış yerlere doğru yönlendirdiklerine şahit oluruz. Günümüzde her şey para üzerine kurulu, parasız nefes bile alınmıyor, peki bu durumda neye değer verilebilir ki, sadece paranın sözü geçen, parayı amaç haline dönüştüren kapitalist düzen içinde. Eskiden önemli olan paylaşmakken yeni dünya düzeninde para amaç haline gelmiş ve insani değerlerin yerini almış durumda. Bizi buna ihtiyaç durumuna getiren kapitalist bir dünyada yaşamanın tek şartının nered

Hayat tüneli...

Resim
Hepimizin iş bulmak için gayret sarf ettiği bulunca da huzursuz olduğu bir süreçteyiz. İnsanların çoğu mutsuz, umutsuz, kaygılı mecburiyet ve yaşam kavgası elini kolunu bağlamış durumda. Hayatın ne olduğu ile ilgili algılarımızı ortalama sıkıntılara denk gelecek seviyede tutarsak belki hayatımız biraz daha iyi olur. İş hayatı da insanı çalıştıkça mutlu edebilir ve insanda daha çok çalışma motivasyonu oluşturabilir. Bu da ancak insanın kendisini tanıması ve bu doğrultuda hayatını şekillendirmesi ile gerçekleşebilir. Hepimizin amacı var, hayattan beklentileri benzer. İyi bir üniversite bitireyim, iyi bir işe gireyim, fırsat olursa yüksek lisans yapayım, araba alayım, evleneyim, ev alayım, çocuk yapayım vs. üç aşağı beş yukarı aynı. Bazı insanların hayatlarında yapabilecekleri ve gerçekleştirebilecekleri sınırlı, ömürleri boyunca kazanabilecekleri para belli. Emek, stres, yaşadığı maddi, manevi, psikolojik yıpranma da çalışılan yerin rahatı ve huzuru için. Kazandığımız para is

Ekim Devrimi

Resim
Rusya'daki Ekim Devrimi biz Türklerin işine yaramıştır. Bu devrim olmasaydı ülkemizin doğu bölgesi ve pek çok yeri şimdi Türk toprağı olmazdı. Çarlık Rusya'sı devam etseydi birinci dünya savaşı Osmanlı'nın sonu olur ve Sevr'den kötü şartları olan bir barış imzalanabilirdi. Bolşevik ihtilali en çok Türklere yaradığı halde bu fikri benimsemedik. Sovyet Rusya 1921'den itibaren Türkiye ile komşuluk ilişkileri sürdürmüş, Büyük Britanya ile gizli antlaşmalar çerçevesinde hareket etmiştir. Yalta Konferansında Büyük Britanya, ABD ve Sovyet Rusya yaptıkları gizli anlaşmalarla etki alanlarını belirleyip el sıkıştılar ve sonrasında soğuk savaş başladı. Türkiye, ABD ve Büyük Britanya'nın payına düştü. Stalin Türkiye'den toprak talebinde bulunup Gürcistan için Kars, Ardahan, Doğu Karadeniz'i istedi, bu talep üzerine Gürcistan Türkiye korkusundan Moskova, Türkiye ise ABD'nin yanında oldu. Böylece dengeler oluşmaya başlamış, Türkiye soğuk savaşta Amerika'

Mutluluk Oyunu Oynuyoruz!

Resim
Sana verilen bir yaşam var, iyi yaşarsın kötü yaşarsın bu senin tercihin olur. Belki sadece gerçek sensin ve senin algılarındır, belki bir döngüyedir hizmetimiz. Egomuzdan sıyrıldığımız zaman doğal döngü içinde görevimizi yerine getirmemiz dışında yaptıklarımızın izi kalır o kadar. Keşke kalp kırılan değil, bükülen bir ey olsaydı o zaman daha kolay olurdu eski haline gelmesi. Fikrimce iyileşmenin temeli bırakmak, eski, çürük, yıpranmış şeyleri attığımızda enerji de yenilenip tazelenecek gibi geliyor. Tabi neyi, ne zaman bırakmamız gerektiğini anladığımız zaman daha da rahat olur, dolayısıyla keşkelerle yaşadığımız hayat yerini neyselere bırakır. Güçlüklere boyun eğmemek zor olsa da her umutsuzlukta bir umut, her karanlıkta bir aydınlık, her bitişte bir başlangıç vardır. Son nefese kadar umut edebilmeli ve hayallerden vazgeçilmemeli ki hayatımızda çekilir olsun. Arada yalnız kalarak kendimizle yüzleşmek iyi gelecektir. Kalabalıklar kaçıştır ama yalnızlık başlı başına bir yüzle