Hep Bir Umut Vardır!



Cahil bir toplum özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. (Friedrich Nietzsche)

Ancak belli bir olgunluğa erişmiş insanlar kendilerini eleştirir ve başkalarınında eleştirmesine izin verirler. Hata yapmanın insani bir durum olduğunu hata yaparak ilerleyeceğimizi deneyimleyerek farkındalık yaratacağımızı bilmek, anlamak yüksek bir bilinç gerektirir. Düşünmeden kabul gören bir teslimiyet başka zihinlere kelepçelenmiş gönüllü bir tutsaklıktır.

Aptal ve cahil olan insanlar sonuna kadar aptal ve cahil kalıyorlar nedense. Bunu eğitimle taçlandıranlar oluyor bazen içlerinde sadece. Toplumların başlarına ne geliyorsa bu doğal seçilimlerinden kaynaklı olarak geliyor. Dolayısıyla zekinin varlığını sürdürebilmesi için aptal olanlar yok oluyorlar.

İstanbul’da İktisat Fakültesini kuran Alman Prof. Neumark sizde, demişti; “önemliler”, değerli değil; “değerliler”de önemli değil. (Bir kaç makalem de kullandım bu sözü. Sevdiğim ve doğruluğu gözle görülür bir söz)

Devletler kanun yapar. Bu kanunları uygulamak içinde polis ve ordu görevlendirirler yoksa kanunlara sadece isteyenler itaat edecek ve herkesin kabul etmekte veya reddetmekte özgür olduğu bir dizi öneri durumundan ileri gidemeyecektir. Devletler bu güce sahiptir ve kanunlar yoluyla da bu gücü kullanırlar.

Kalabalıklar genellikle gücün, iktidarın yanındadır. İktidardayken alkışlar, idam edilirken de alkışlarlar. Dolayısıyla kalabalıklar güçlü olmanın göstergesi değildir. Kalabalığa dahil olmak kolay, güvenli, huzurlu olmaktır. Kendini düşünüp sadece kendisi için güvenli huzurlu olmak ister bu kişiler. Ses çıkarmak ise gelecek nesil içindir, şimdi içindir, iç huzuru içindir. Kendisini düşünen ve sadece kendisi için yaşayan insanlar ellerindeki yargı, polis, hukuk gücünü çıkarları için kullanıp insaların hayatlarını sindirirler.

Hiç kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale etme hakkına sahip değildir. Demokratikleşmenin kurallarından birisi de budur. Yeter ki siyasi amaçlı kullanılmasın. Ayrı fikirlere, düşüncelere, hayat tarzına saygı duyulsun. Akıllı olmak menfaatin yardımcısı olmak değildir. Hayatı nasıl güzelleştirip ne katabilirim kendi adıma diye düşünebilmektir.

Zirve insanın sonsuzluğu keşfetme ve sonsuzluğa erme çabasıdır. Daha biri bitmeden daha büyük ve daha zorlu bir zirve başlar. Çok fazla yükseklerin hasretini çekenlerin düşüşleri de çok derin olur. Mal mülk sevdası, koltuk sevdası vs. gözümüzü doyurmuyor. Oldukça daha fazlasını istiyoruz. Elimizdekilerin kıymetini bilmiyor kendimizden yukarılara bakıyoruz. Beşiğin içinde ayak parmaklarını emmek isteyen insan yavrusu büyüdüğünde dünyayı ayaklarının altına almak istiyor.

Yaşamak öğretilerin bütünsel çizgisi, ince bir ruha ulaşmak ise duygu ve aklın ortak ürünü fikrimce. Kahverengi dallardan rengarenk çiçekler açtığına göre ümitsizliğe yer yok. Umudumuzu yitirmiyoruz.

HÜLYA ÇAKICI 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir