Kayıtlar

Osmanlı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bilgi Yeni Keşifler İle Gelir

Resim
Bilgiyi alan gelişir geliştirir, bu gelişim kültürel yörüngeyi değişitirip bizleri de etkiler. Bilim sevilmeyen bir öğretmen gibi, her şey onda gizli ama sadece onu görebilenler parmak kaldırıyor. Cehaletin kötü bir şey olduğunu Rönesans öncesi Avrupa'ya bakıp anlayabiliriz. Bilginin, ilmin, irfanın ne kadar değerli olduğunu anlamak içinde İslam'da beytul hikmetin kurulup ve İslam alimlerinin bilimde açtıkları çığırlara bakabiliriz. Geçmişte bilginin doğudan batıya gitmesi ve günümüzdeki doğu inanılır gibi değil. Peki doğudan batan güneş tekrar doğudan doğabilir mi? Zor. Doğunun kitapları batı dillerine çevrilip batılı okullarda okutulur batılılar aydınlanırken, doğu karanlıkta kayboluyor. Umarım bu karanlığın bir parçası olup bizler de kaybolmayız. Değerlendirmesini bilsek Türkiye doğu ve batı kültürünü birleştirebilecek kültürel birikime sahip bir coğrafyadadır. Rönesans İstanbul'un fethinden önce başlamış ve Michelangelo defalarca İstanbul'a davet edilmişti

Atatürk Olmakta Zor!

Resim
Nasıl bir deha, nasıl bir zeka, nasıl bir karakter, nasıl bir insan devamlı şaşırtmaya, hayranlık duymaya mecbur bırakıyor. Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamak idrak meselesidir, kıt akıllara sığmaz. Devrimlerinin mahiyetini anlamak için ne ömür yeter, ne de içinde bulunduğumuz yaşantının rahatlığı anlamamızı sağlar. Atatürk bir aydınlanışın vücuda getirilmiş halidir, yeniden dirilişin yaratıcısıdır ve ebedi bir ışığın asla yitmeyecek olan kaynağıdır. Dünyada nereye giderseniz gidin Atatürk'ü modern Türkiye'nin kurucusu olarak tanırlar, yüz yılın lideri ve bizim karakterimizdir. Yabancıların bilim adamları, liderleri, beyni çalışan insanları büyük liderlere değer verip saygıda bulunurlar. Bizde daha iki kitap okumamış kişiler dünya lideri sıfatlarıyla dünya literatürlerine girmiş bir insanı kendince eleştirme hakkı bulur. 57 yıllık yaşama 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke sığdır ve kendi ülkende eleştiril Atatürk olmakta zor. Osmanlı'da padişah, hane

Atatürk analitik düşünmeyi öğretiyor.

Resim
Arkamda büyük bir kara tahta vardı. Atatürk “Kalk bakalım genç profesör tahtaya” dedi. Tahta başına vardığımda bana üç kelime yazdırdı. “Su, tuz, deniz”. Şimdi bu üç kelimeden Türkçe’de, Fransızca’da, Almanca’da kaç cümle yapılabiliyordu? Böyle bir soru ile hiç karşılaşmamıştım. Şaşkınlığım geçince aklıma gelen cümleleri sıralamaya başladım. 1) Denizin suyu tuzludur. 2) Suyu denizin tuzludur. 3) Tuzludur denizin suyu. 4) Suyu tuzludur denizin. 5) Denizin tuzludur suyu. Şimdi bu üç kelimeden Fransızca’da ve Almanca’da ancak ikişer cümle çıkarılabiliyordu. Atatürk sordu. Bu durum Türkçenin lehine mi, aleyhine mi? Hafif bir irkintiden sonra dedim ki “Efendim, bir bakıma bu bir söyleyiş zenginliğidir.” Çünkü kurduğumuz beş cümle arasında küçük farklar vardır; bu bir çeşit nüans zenginliğidir.” Atatürk “evet ama” dedi “Bunun büyük bir sakıncası var.” Sonra ilave etti. “Milletler arası antlaşmalar niçin Fransızca yazılır?” Doğrusu bu soruya da hazır değildim. Fransa'nın büyük

Yurt dışı Türkleri...

Resim
Türkiyeyi çok seviyorlar ve Türk halkının refah içinde olmasını istiyorlar Avrupa'da yaşayan Türkler (). O zaman tüm mal varlıklarını buraya getirsinler. Almanya'da, Hollanda'da vs. kalmasınlar. Türkiye'ye izine gelirler 'abow ne pahalı ülke ya nasıl geçiniyorlar burada, bin euro bozdurdum az önce düşürdüm sandım ataş pahası bura gavurun gözünü seviyim anam' derler. Yıllardır Avrupa'da ama yaşadığı ülkenin dilini bile tam bilmez, kendi gettolarında yaşarlar, parasını yediği adama gavur der, kafir der, kurtlar vadisini izler milliyetçi duygusu kabarır, muhteşem yüzyılı izler ben Osmanlı torunuyum der, der de der ama Türkiye de yaşamaya yanaşmazlar. Yurt dışında yaşayan Türkleri inceleyelim; Avrupa'daki Türk vatandaşları Avrupalının yapmadıkları pis işleri yaptılar. Eğitimleri düşüktü, dolayısıyla Avrupalı onlara biraz tepeden baktı. Çoğunluk oranın kültürüyle bütünleşemediler, içine kapandılar ve kendi gettolarına, camilerine, kahvehanelerine çekild

Picasso ve Mavi Rengi

Resim
Toplumların tarihlerinde algılama ve algı değişimleri incelendiğinde, Homeros'un İlyada ve Odiseai destanlarının hiçbir yerinde MAVİ rengi yer almıyor, deniz ve gökyüzü hiçbir zaman MAVİ değilmiş. Arkaik dünyada MAVİ rengi yok ve böyle bir renge isim verilmemiş. İsmi olmayan şeyin cismi de olamayacağına göre, Arkaik Helen algılamasında MAVİ diye bir renk yok. Örneğin İlyada ve Odiseia'da açık deniz şarap renginde veya menekşe renginde. Dalgalar kızıl veya siyah. Kıyılar beyaz köpüklü veya gri. Yani her algı gibi renk algısının da tarihi var. İlk mavilik Arkaik Dönemin sonunda bir şiir de, "derin ve karanlık bir mavi" olarak ortaya konuyor. İnsan gözlerinin görüşünün iyileşmesi, daha fazla detay fark edebilmesiyle ilgili olabilir mi? Deniz suyu renksizdir. Dalgaların halinden ve gökyüzünden rengini alır, denize mavi deyip çıkmak hatalı. Siyahtan, beyaza kadar gider rengi, gri olur, kırmızı da olabilir yani Mitolojiyi yazan yazarlar doğru ifade etmişler. Mavi renk

Çuvala konup denize atılan 280 cariye...

Resim
Sultan 4. Murat Bağdat seferinden İstanbul’a dönüşünde hasta idi. 1640 şubatındaki ölümünün batılı kaynaklar Siroz’dan, Osmanlı kaynakları ise Gut hastalığından olduğunu söylerler. Her halükarda Osmanlı topraklarında içilmesini yasakladığı ve şiddetle cezalandırdığı alkol alışkanlığının kendi ölümünde büyük payı olduğu aşikardır. İstanbul’a henüz varmadan gönderdiği emirlerden ilki çok büyük bir kutlama yapılmasıyla, sonuncusu ise tahtın tek varisi olan kardeşi İbrahim’in boğdurtulmasıyla ilgiliydi. Ölümü yaklaştığında 11 yaşında devraldığı tahtı 28 yaşında ölürken yetersiz bir varise bırakmaktansa hanedanı kendi elleriyle sona erdirip tarihe sonuncu ve en büyük Osmanlı Sultanı olarak geçmek istemiş olmalıdır. Emir payitahta ulaştığında annesi Kösem Sultan böylece kendi iktidarının da tamamen yok olacağını anladığından Murat’a “İbrahim’in infaz emrinin yerine getirildiğini” ifade eden sahte bir mesaj çeker. Mesaj Murat’ın eline ulaştığında Sultan okur ve yüzünde korkunç ve dehşetli

Efendiler, Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz.

Resim
Efendiler, Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz. (28 Ekim 1923) MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Uygar, özgür ve medeni bir şekilde yaşansın, halk söz sahibi olsun, kadın erkek eşitliği olsun diye Cumhuriyet kuruldu ama cahil kesimler bunun farkında olmayıp saltanatı geri istiyor. İki gözü olup görmeyen, görüp de işine gelmeyen, iki kulağı olup duymayan, duyup da aldırmayan, aklı olup sağlıklı düşünemeyenler; unutulmasın ki karanlık yoldan çıkış olmaz, mutlaka tökezlersiniz. Doğruya doğrulara karşı kendini kapatmış bir toplum da yalan tek geçerli ortak dildir maalesef ki. Bugün toplum böyle artık. İkiyüzlü, herhangi bir etnik değeri olmayan, sadece görüntüyü kurtarayım derdinde bir yığına dönüşüyoruz hızla. Bir kesim tarafından sürekli hakarete uğraması, ilkelerinin yıkılmaya çalışılması ve bu yıkıma öncülük edenlerin Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyette Seçme ve Seçilme hakkı ile geldiğini düşünmek ve Ortadoğu ülkesi olmayı istemek gibi anlaşılamaz bir zihniyet oluşmuş durumda. Kocaman Osman

Din kişinin ahireti içindir.!

Resim
Dinle Devlet işlerini bir türlü ayıramadık maalesef. Din inanç sahibinden güzel ahlak ister. Yaratıcı ile kulun bağlantısını sağlar. İlk ayet olduğu söylenen fatiha suresin de sıra-tel müstakim yani doğru yol istenir. Kişi adam olamadıktan sonra hangi dinin mensubu olursa olsun ne fark eder. Din kişinin ahireti içindir. Devlet politikaları dinle karıştırılmamalı.  Tarihini okuyup iyi anlayan bir kişi ile hastasına doğru teşhiş koymuş bir hekim arasın da fark yoktur. Osmanlının son yılarına baktığımız da Arapların batılılardan bir farkı olmadığını görüyoruz. İngilizlerle iş birliği yapmaları vs. Osmanlının orta doğuda yaşadığı trajedi Avrupa'yı tatar ağası gibi yaya bırakır. Kişi önce ırkıyla doğar. Sonra seçtiği din ile maneviyat kazanır. Her müslüman Ülkenin Türkiye ile dost olacağına inanan kişi varsa aklını  kaçırmış demektir. Herkesin dini kendine. Bu tarihin bütün dönemlerin de böyledir. Peygamberin amcaoğlu evlatlığı, damadı olan Ali"yi öldüren kimdi? Ya torunl