Kayıtlar

göz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bizans İmparatorluğunun Selçuklu tabiiyetine girişi

Resim
Büyük Malazgirt zaferinden sonra yenilen Romanos Diogenes'e hemen bir esir çadırı kurulur. Sultan Diyogenes'i huzuruna çağırıp biraz konuştuktan sonra, ''Ben bu duruma düşseydim sen ne yapardın?'' sorusunu sorar. Diogenes, ''Düşmana yapılması gerekeni yapardım.'' Selçuklu Sultanı bu samimi ve vakarlı davranışından ötürü imparatoru takdir eder. Ve ona ''Şimdi sana ne yapacağımı sanıyorsun?'' diye sorar. Diogenes üç ihtimal ileri sürer: 1) Beni öldürebilirsin fakat bu kasap işidir. 2) Zaferini göstermek için beni şehirler de dolaştırır ve satarsın, bu da sarraf işidir. 3) Üçüncü ihtimali söylemek ise hayal veya delilik olur. Alparslan bununla neyi kastettiğini ısrarla sorar. ''Beni tahtıma iade edersin, bu takdir de sana dost kalır, yıllık haraç öder ve senin naibin olurum. Çağırdığın zaman askerim ile gelir hizmet ederim. Beni öldürmekten sana bir fayda yoktur. Aksine yerime başka birisini imparator makamına çıkar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Resim
Rahmetlinin çok güzel fıkraları vardır. Bu fıkrayı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Demirel'e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş. Demirel de soruyu yönelten kişiye - Bak sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun. Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrin de güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek duruyormuş. Karakuşi Kadı fırıncıya: - Ben bunu aldım demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş: - Hani bizim ördek? Fırıncı boynunu büküp: - Uçtu, deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarmış ve korkup kaçmaya başlamış. Gayrimüslim de peşinde kovalıyor. Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş ve kadın çocuğunu düşürmüş. Kadının ko

Hayat ne zaman başlar?

Resim
Hayat, anne karnından dışarıya çıktığın andan itibaren başlar. Artık dünya'ya gözlerini açmışsındır. Hayat, insan kendi bilincinin farkında olunca başlar. Hayat, mücadele etmeye başladığın da başlar. Dünyanın kaç bucak olduğunu öğrenirsin. Hayat, herşeyin boş olduğunu anladığın da başlar. Hayat, hayatı hafife aldığın an, satıldığın an, kırıldığın an başlar. Başkalarının dayattığı hayattan kurtulup, kendi yaşamımızı kurduğumuz an başlar. Herkes elbet bir gün kendi kalbinin ekmeğini yer. Kişi kaderini kendi çizer. Allah yolları verir. O yollardan birini seçmek kişinin kendi nefsi ile ilgilidir. Dünya imtihan yeri. Kazanmakta, kaybetmekte kişiye bağlı. Herkesin bir çizgisi vardır hayatıyla ilgili. Doğru ya da yalnış. Ben yolumda ilerliyorum. İhanete gelince sırtım doludur hançerlerle, en sevdiklerimin hançerleriyle. Yani ben doğruysam herkes doğru olmuyor ve ben yaşanılan bir olay karşısında kendimi yerden yere atsam da o olay akibetini değiştirmiyor, acıyı azaltmıyor. Ölümd

Yüreğimizle boyayalım dünyayı...

Resim
Evren bizi cezalandırıyor veya ödüllendirmiyor. Sadece yaydığımız titreşimsel tavırlara yanıt veriyor. Aynaya bakıp dış görünüşümüzü düzeltiyorsak, insan aynalarımızda da iç alemimizi düzeltmeliyiz. Ayrılıkların acıtmasının sebebi budur zaten bana göre. Yoksa "onsuz yaşayamam" yersiz bir sitem. İnsanlar ayrıldıktan sonra da gayet güzel devam ederler hayatlarına. Ama bir zamanlar seni o kadar güzel seven adam/kadın için artık yoldan geçen herhangi biri olma fikri üzer insanı. Nasıl olabilir ya dersin, yani şimdi hiç özlemiyor mu? Başta biraz acıtır, ama sonra bir bakmışsın sen de özlemiyorsun. Artık sıradan biri olmuş. İşte o zaman geçer. Gerek şartlar, gerek bizzat sevginin muhatabı sebep olur buna. Ama er ya da geç bu şekil de geçer. Zamanın eli her şeye ilaçtır. Kendiliğinden geçene kadar acı çekilecek. Acısız aşk yavan olur zaten. Ama insan sevmek kadar sevilmeye de muhtaç. Düşündüğü kadar düşünülmeye, merak ettiği kadar edilmeye. Bunları göremeyince zamanla yorulu

Aşk ve Arkadaşlık yolda karşılaşmışlar!

Resim
Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karsılaşırlar. Aşk kendinden emin bir şekilde sorar. Ben senden daha candan ve daha yakınım. Sen niye varsın ki bu dünyada? Arkadaşlık cevap verir. Sen gittikten sonra arkanda bıraktığın gözyaşlarını silmek için... Sevdayı derinden yaşayan adamlar da var. Bir ömrü bir sevdasına harcayan, ağlatmaya kıyamayan, saçının telini kıskanan, öyle  süsüne, boyuna, posuna değil! Yüreğine sevdalı adamlar.  Zor günün dostu, hayat ortağı, yolunda yoldaşı, göz yaşına içi yanan adamlar da var. Verdiği sözü tutan. Sevdiğine namus gözüyle bakan, kadınım deyip, arkasında dağ gibi  duran. Tam tersi olan adamlar da var. Yapamadıklarına sonradan pişman olan adamlar bunlar. Pişmanlık bütün bir ömür boyu saplantı haline gelebilir insan da. Yanlış olanı seçtiği için değil (çünkü bundan ötürü pişmanlık duyabilir insan) doğru olanı seçebileceğini kendisine kanıtlaması olanaksız olduğu için. Her acı her sızı geçte olsa bir gün geçer elbet.