Kayıtlar

hasta etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kimse Vazgeçilmez Değildir, Gerekirse Devrim Bile Yapılır

Resim
Kimse kendisini vazgeçilmez sanmamalı gerekiyorsa devrim bile yapılır. Kapattığınız kapının anahtar deliğinden bile bakmayın. Kendini kazanmak istiyorsan birilerini kaybet. En değerli kendimiziz ama her zaman en sona saklıyoruz. Kendisini sıradan hisseden birisi ruh sağlığı açısından en güçlü, en sağlıklı olan insandır. Birçok sorun kişinin kendisinden kaynaklıdır ama bunu kabullenemez. Sorunu görmeyen kişi ise çözümü niye arasın. İçimizden geçeni yapmak korkutuyor. Kendimize, hislerimize, aklımıza güvenmiyor ve giderek uzaklaşıyoruz kendimizden. Kendinden daha cesur kim olabilir? Öz güven ve cesaret varsa sende, sana kim hayır diyebilir? Zamanın güzel günler getireceğini düşünmek aslında boşluğu beklemekten başka bir şey değil. Hayatın hiçbir şey için değmeyeceği gerçeği. Bu öyle bir gerçektir ki, bir anda her şeyden soğutur insanı. Baktığınız, dokunduğunuz, tattığınız her şey anlamsız gelmeye başlar. Ne için yaşıyorum, yaşamımın amacı ne? diye sorgular ve bir süre sonra

Sayın Vali Recep Yazıcıoğlu

Resim
Aydın Valiliği'ne atandığında, henüz üç dört günlük vali iken Nazilli SSK Hastanesi ile ilgili bir şikayet kulağına çalınır. Hiç vakit kaybetmeden hastaneye gider. Tebdil-i kıyafet gelir. Acil bölümünden girer. Oradaki görevli bir hemşireye; "Başhekimin odası nerede?"diye sorar. Hemşire şöyle bir bakar Yazıcıoğlu'na tanıyamaz tabi. Küçümseyici bir ses tonuyla " Üst kata çık, koridorun sonundan sağa dön, sondaki oda" der. Yazıcıoğlu üst kata çıkar. Başhekimin odasını bulur. Kapısı açıktır ama başhekim odasında yoktur. İçeri girer. Tam o sırada başhekim gelir. "Buyrun ne istiyorsunuz ?" diye sorar. Yazıcıoğlu rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini ama parası olmadığını söyler. Başhekim kendisine "Burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın" der. Yazıcıoğlu, "Devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey?" der. Başhekim sinirlenir ve Yazıcıoğlu'nu odasından kovar. Sessizce aşağı iner, hastanenin i

Garip olaylar ülkesiyiz!

Resim
Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus, ne kentlerin büyüklüğü, ne de üretimdir. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir. Karanlığa karşı, karanlıkla mücadele edilmez. Sistem bozuk insanlar sadece kurban. Türkiye'de işini doğru dürüst yapacak ehli insan kalmadı. Paran varsa insansın yoksa bir hiçsin. Kader deyip geçiştirirler olayı, insan hayatı bu kadar ucuz. Hasta mazlum, doktor masum. Sonuç, hakimler hekimleri severler. Hipokrat yemini eden doktorlar göreve başladıktan kısa zaman sonra doktorluğun insani bir görev olduğunu unutuyorlar. Bilgilerini yenilemiyor ve değişik vakalarında olabiliceğini göz ardı ediyorlar. Türkiye'de doktorların %95'i kasap. Kesme, biçme başına göre prim alıyorlar. Doktorlar artık doktor değil pazarlamacı olmuş. Suriyeli doktorları da Kanada, Amerika, Almanya kaptı bize işe yaramazları kaldı. Her yere tıp fakültesi açarak, performans sistemiyle sağlık sorunu bu kadar çözülür. Sağlıkta devrim dedikleri bu olsa gerek. Ticare

İşten çıkarmalar da tazminat verilmeyecek!

Resim
Ne zaman halkın, işçinin, çalışanın yanında bir karar verdi ki meclis? Tüm dünya da devlet yöneticileri çalışanlarını korur biz de tam tersi olur. Yaşasın Türk insan hakları. Kiralık işçi dönemi yani kullan at dönemi başladı. Çalışanın hakkını yemek hangi inançla bağdaşır. Komşun açken tok yatan bizden değildir diyen inancın sahiplerinden nasıl bu kadar aç gözlü olduk. Zengin daha zengin fakir daha fakir hale geldi. Düşüncelerimiz kısırlaştı, hep banacı oldu. İşverene, işçi kiralama yetkisi veren yasa yürürlüğe girdi. İşveren ve işçi arasında geçici iş ilişkisi kurulmasını öngören kanun ile ilgili DİSK Başkanı Kani Beko, kıdem tazminatını fiili olarak yok edecek olan bu yeni çalışma düzeninin ihbar tazminatını da ortadan kaldıracağını söyleyerek, “1-9 arası işçi çalıştıran iş yerlerinde 5 işçiye kadar, 10'un üzerinde işçi çalıştıran iş yerlerinde yüzde 25 oranında kiralık işçi çalıştırılabilecektir. Böylece kayıtlı istihdamın neredeyse yarısı bu kölelik büroları aracılığı ile

Üç günlük dünya!

Resim
Bu hayat bana, insanların çoğunun gülemediği için ağladığını, susamadığı için konuştuğunu ve laf olsun diye yaşadığını öğretti. Chuck Palahniuk. Adamın biri bir gün cami de yere oturmuş, başını da dizlerinin üstüne koymuş uyukluyormuş! Derken HIZIR ALEYHİSSELAM adama yaklaşmış, sen nasıl bir insansın cami de ibadet edeceğine uyuyorsun diye çekistirmiş adamı. Adamcağız hiç başını kaldırmadan, bana bak burdan çek git yoksa senin Hızır Aleyisselam olduğunu herkese söylerim. HIZIR ALEYHİSSELAM apar topar Allahın hızuruna çıkmış. Allahım ben senin sevdiğin kullarını bilirim, ama bu kim ben bilmiyorum demiş. Allah senin bilmediğin ve benim sevdiğim kullarım vardır/çoktur demiş.! Ya üzdüğünüz kişi böyle seçilmiş birisiyse? Yaşadığım ve yaşıyor olduğum tüm sıkıntılara rağmen, aldığım her nefes için şükrediyorum. Beddua ettiğimizde melekler Amin diyor. Ve dileğimizin bize dönmesi için de Amin diyorlar. Yani ağzımızdan çıkan her dua, beddua vs. dönüp dolaşıp bize geri geliyor.

Sağlıkta Şiddete Karşı 24 Saat Gözaltı!

Resim
Sağlıkta Şiddete Karşı Yeni Eylem Planı. Sağlık personeline şiddet gösteren, 24 saat nezarethanede gözaltında tutulacak. Sağlık personeline fiziki olarak saldıranların 24 saat gözaltında tutulması ve ardından adliyeye sevk edilmesi konusunda düzenleme ile her türlü darp olayından sonra tüm saldırganların yasal olarak 48 saat gözetimde tutulması ardından savcı ya da hakim kararı ile serbest ya da tutuklu kalması sağlanacak. Ve hapis cezası geliyor. Bakanın açıklamaları bu yönde. 24 saat nezarethanede tutulmaları neyi çözecek? Caydırıcılık mı? Maalesef sorunu çözmez. Toplumun bakış açısı değişmediği sürece, isterse 48 saat tutulsunlar sonuç değişmez. Sağlık çalışanlarının vatandaşlarımız için çalışırken bir de kendi can güvenlikleri için endişelenerek, panik halinde çalışmaları zor olsa gerek. Şiddet olgusu nerede ve kime uygulanırsa uygulansın kesinlikle kabul edilemez. Uygulandığı ve görüldüğü her yerde önlemek ve gerekli yasal zemini oluşturmak gerekir. Şiddeti savunmuyo

Aşk ve Arkadaşlık yolda karşılaşmışlar!

Resim
Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karsılaşırlar. Aşk kendinden emin bir şekilde sorar. Ben senden daha candan ve daha yakınım. Sen niye varsın ki bu dünyada? Arkadaşlık cevap verir. Sen gittikten sonra arkanda bıraktığın gözyaşlarını silmek için... Sevdayı derinden yaşayan adamlar da var. Bir ömrü bir sevdasına harcayan, ağlatmaya kıyamayan, saçının telini kıskanan, öyle  süsüne, boyuna, posuna değil! Yüreğine sevdalı adamlar.  Zor günün dostu, hayat ortağı, yolunda yoldaşı, göz yaşına içi yanan adamlar da var. Verdiği sözü tutan. Sevdiğine namus gözüyle bakan, kadınım deyip, arkasında dağ gibi  duran. Tam tersi olan adamlar da var. Yapamadıklarına sonradan pişman olan adamlar bunlar. Pişmanlık bütün bir ömür boyu saplantı haline gelebilir insan da. Yanlış olanı seçtiği için değil (çünkü bundan ötürü pişmanlık duyabilir insan) doğru olanı seçebileceğini kendisine kanıtlaması olanaksız olduğu için. Her acı her sızı geçte olsa bir gün geçer elbet.

Gece sessizliğim benim.

Resim
Bir gece kapını çalarsa yalnızlık, açma bırak dışarıda kalsın.  Hayatı öyle mutlu yaşa ki, kapıdaki yalnızlık yalnızlığından utansın. Unutulduğunu sansa da bile insan. Her önemli günde akla ilk yürekten sevilenler gelir. Gece sessizliğim benim. Ay doğar, gözlerin aklıma düşünce. Rüzgarlar aralar penceremi. Perdelerim uçuşur, göklere savrulur. Bir türkü dolanır, kalbimin kenarında. Sonra güneş doğar penceremden içeriye. Tekrar gece gelir. Ve nihayet yaşam biter, ölüm gelir.  Yarasaya gel, kartala git dersen. Ruhu efkar basar, stres hoş geldim der. Aşkı başka bir dudaktan duyarsan. Kalbe nefes gelir, hoş gelir. Bana ilaçları sordular.. ANLAT DEDİLER... Sorun bakalım dedim. Gelecek için? Sabır dedim. Düşmanlık için? Barış dedim. Nefret için? Sevgi dedim. Cahillik için? İlim ve bilim dedim. Başarısızlık için? Korkmamak dedim. Fakirlik için? Çalışmak ve aklını kullanmak dedim. Kötülük için? İyilik dedim. Zayıflık için? İnanç ded