Kayıtlar

Türkiye etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Film Yeni Başladı

Resim
Çoğu ülke başkanları Covid-19 bitse bile hayat eskisi gibi olmayacak diye uyarıda bulunuyorlar. Yapmaya çalıştıkları dünyayı kıyamet senaryolarıyla korkutup istedikleri yeni dünya düzenini getirmek. 2015 yılında Çin'de sivrisinek fabrikası kuruldu, sözde amacı hummaya karşı alınan bir önlemdi. Çekirge istilası, arı istilası acaba doğal yöntemlerle mi geliyor. Biyolojik silahlarla yaşanan bir savaşın içindeyiz. Film başladı ve maalesef devam filmi daha çok şey göreceğiz. İnsanoğlu kendi elleriyle dünyayı çekilmez bir yer haline getirdi. Yarı açık cezaevindeymiş gibi yaşamaya alışacağız. Bu gidişle 2021'de dinazorlar karşılayacak bizi. Gelen gideni aratırmış 2020'yi aramamayı umalım ama 2021 daha kötü olacak. 2020 keşke bitse diyenler çoğunlukta, bitse ne olacak bir ocak 2021'de Corana virüsü olmayacak mı? Bu hastalık üç, beş aya bitmez. Nasıl bitsin cahiller kapı kapı geziyor, maskeli maskesiz dolaşanlar, okullar tatil çocuklar sokakta maskesiz ve kucak kucağa ka

Avrupa Çöker Mi?

Resim
Akıl ve duygu toplumları arasındaki fark biri yaşamın hazzını bilgi ve üretim temeli üzerinde ararken diğeri bu hazzı onların çökebileceği düşüncesinde arıyor. Neye göre karar veriliyor? Avrupa, Amerika bilime ve teknolojiye yatırım yapıyor, bizlerse Osmanlıyı savunup, üniversite mezunları bize oy vermiyor diyebiliyoruz. Avrupa'nın kendi içinde uyguladığı bir sistemi var. İnsan hakları, çevre kanunları vs. hepsi önemli konular. Örneğin, Norveç'de yolda geçirilen süre mesai saatinden sayılsın mı? Sayılmasın mı? Bu tartışılıyor. İslam dünyasının, Çinin, Hindistan'ın durumu ortada. Dünyada Avrupa kökenli toplumlar ve Batılılaşmayı becerebilen Japonya, Güney Kore gibi ülkeler refah içindeler. Gerisi çoğunlukla yolsuzluk, ahlaksızlık vs. içinde yaşıyorlar. Avrupa'da adalet var ve en önemlisi insanlar kurallara uymamayı marifet zannetmiyor. Medeniyet dediğimiz şey ise tamda bu hukuka uyabilmektir. Avrupa ve Amerika akıllı cihazlar sayesinde ellerinde dünyayı yüzyıllar

Bilgi Yeni Keşifler İle Gelir

Resim
Bilgiyi alan gelişir geliştirir, bu gelişim kültürel yörüngeyi değişitirip bizleri de etkiler. Bilim sevilmeyen bir öğretmen gibi, her şey onda gizli ama sadece onu görebilenler parmak kaldırıyor. Cehaletin kötü bir şey olduğunu Rönesans öncesi Avrupa'ya bakıp anlayabiliriz. Bilginin, ilmin, irfanın ne kadar değerli olduğunu anlamak içinde İslam'da beytul hikmetin kurulup ve İslam alimlerinin bilimde açtıkları çığırlara bakabiliriz. Geçmişte bilginin doğudan batıya gitmesi ve günümüzdeki doğu inanılır gibi değil. Peki doğudan batan güneş tekrar doğudan doğabilir mi? Zor. Doğunun kitapları batı dillerine çevrilip batılı okullarda okutulur batılılar aydınlanırken, doğu karanlıkta kayboluyor. Umarım bu karanlığın bir parçası olup bizler de kaybolmayız. Değerlendirmesini bilsek Türkiye doğu ve batı kültürünü birleştirebilecek kültürel birikime sahip bir coğrafyadadır. Rönesans İstanbul'un fethinden önce başlamış ve Michelangelo defalarca İstanbul'a davet edilmişti

Robotların İş Gücünde Artışı

Resim
Norveç deneme yapıyor, Almanya planlıyor, Türkiye hayal bile edemiyor. İnsansız fabrikalar yaygınlaştıkça insanlara da karşılıksız gelirin kaçınılmaz olması gerekiyor. Para babaları, sermayedarlar öyle durduk yere hiçbir üretim yapmayıp, emek gücü sarf etmedikleri halde insanlara para verirler mi? Sanmıyorum. Bu süreç öyle tereyağından kıl çeker gibi çatışmasız olur mu? Otomasyon, robotikleşme, dijitalleşme ve yapay zekanın insanlığın yararına olabilmesi için ancak toplumcu bir sistem gerekir, bunun kapitalizmde mümkünlüğünü ve sorunsuzluğunu iddia etmek ise cahillere özgü olabilir. İnsanları teknolojinin yarattığı olanaklarla iş yükünden kurtarıp üretilen değeri eşit ve insanca insanlığın hizmetine sunup, insanın kendini sınırsızca geliştirmesine ön ayak olacak sistem olabilir mi? Toplumcu bir sistemde birçok şey ücretsiz hale getirilip dolayısıyla parasız bir şekilde kamusal bir yardım sağlanmış olur. İnsanlara kendilerini geliştirmesi içinde sınırsız zaman ve olanak sunulur.

Borcu Borçla Kapatmak, Roll Over

Resim
İnsanlar borcu borçla kapatıyor. Ekonomide roll over denen yöntem. Ülkede yıllardır uygulanan taktik, görünürde zenginlik yaratıyor ama arka planda gittikçe fakirleşiyorsun. Enflasyon artarsa faiz de yükselir dolar da artar. Bu zor dönemlerde işadamlarına, üretici firmalara gelir gider soruluyor ama bankalara sorulmuyor, 'ülke batarken siz bu karı nasıl yapıyorsunuz?' diye. Cahil ülkelerde bankalar en karlı kuruluşlardır. Hükumetlerle ortak çalışan bu finans kurumları borçlandırma politikası ile halkı içine çeker sonra her şeylerini ellerinden alırlar. Akıllı ve bilinçli halklar her zaman bankalardan uzak dururlar. Parası olan firmalar kolay yoldan risksiz para kazanmak istiyorlar. Zaten büyük üreticiler yabancı sermayenin Türkiye'deki distribütörleri. Bir üretim yapalım para yurt dışına kaçmasın deseniz hepsinin başı bir o tarafa bir bu tarafa çevriliyor. Millet olma bilincini yavaş yavaş kaybetmeye başladığımız için herkes makyevelist mantalite içinde kendi menf

Dünyayı Şikayet Edenler Değil, Üretenler Değiştirecek...

Resim
Biz tembel bir toplumuz, tembelleştirildik. Hepimiz tüketici sınıfındayız. Elimizle yapabileceğimiz en basit işleri bile yapmayı değil, yaptırmayı tercih ediyoruz. Zamanında IMF size borç veririm ama pamuk ekmeyin, tütün ekmeyin, fındık, badem, mısır ekmeyin derken bu günler için söylemiş. O yüzden kimsenin eline bakmamalı ve her şeyden önce kendi kendimize yetebilmeliyiz. Üretmeden, çalışmadan hiçbir şey olmaz. Parayı çok kazanmak için yıllar önce badem ağaçlarını sökerek odun yaptılar, yerlerine nar dikip kontrolsüzce seralar yaptılar. Çoğu ne nar yetiştirmeyi bildi, ne de serada üretimi, sonra neden ben bir şey kazanamadım. Bireysel kazanmayı hırs yapınca sonuç hep başarısızlık oluyor. Bulduğumuz yerlere çam ağacı ekiyor şu kadar ağaç ektik diye övünüyoruz. Çam yerine ekin ceviz, badem vs. Almanya’da birçok yerde fındık, ceviz, kestane ağacı dikili. Toprağı, bahçesi olan neden badem, ceviz ve fındık ağacı dikmiyor. Her iklimde yetişebilir bu ağaçlar. Badem dağda bile yetiş

Kapatın Kapıları Evde Yokuz...

Resim
Ortadoğu'nun derdini Türkiye üstlenmek zorunda mı? Bizim problemlerimiz yok mu? Suriye'nin nüfusu ne kadar? Hepsi zaten Suriye'yi terk etmedi mi? Peki geride kalanlar kim? Şimdi gelecek olanlar kim? Terörist gruplar. Suriye'den ülkemize 4 milyon mülteci girdi, 45 milyar dolar para harcadık, 2 milyon mülteci de yolda. Kendi insanımıza bakacak kadar aciz ama dışarıdan gelenlere kucak açıp, bağrımıza basacak kadar şevkatli bir ülkeyiz. Gün gelecek kendi ülkemizde sığınmacı konumuna düşecez. Memleket iyice çığırından çıkacak o zaman bizi kim kabul edecek. Sınırı kapatıp önlem alın, İran'a, Katar'a, Arabistan'a, Kuveyt'e vs. gitsinler. Neden biz? Neden Avrupa? Sınır yol geçen hanı değil, alırsınız gereken önlemleri geldikleri gibi de dönerler. Sokaklar Suriyeli, Afgan, Gürcü, Bulgar, Azeri, Nepal, Kenya, Özbek, Kazak, Kırgız vs. dolu hiç kimse de demiyor ki bunlar burada ne yapıyor? Peki biz bu ülkenin çalışıp vergi veren vatandaşları olarak azınl

Sabit Kur Nedir?

Resim
Kuru sabitlersen faizi serbest bırakmak gerekir. Bu ortamda da kısa sürede faiz %60, %80 olur. Büyük bir hızla yüksek enflasyon, ekonomik kriz ve resesyona doğru koşuyoruz. Temerrüte düşer ve iflasa gidersek sonucu çok ağır olan durumlarla karşı karşıya kalırız. Sabit kur dövizin karaborsaya düşmesidir. İstediğin kadar sabit fiyat koy piyasa dalgalı kur devam eder. Sabit kurda doları üç liraya çekersen serbest piyasada yüz liraya kadar satarlar. Azerbaycan, İran, Venezuela vs. Bu durumda dibi çok daha erken buldurur. Sabit kura geçilecek olursa Türkiye'ye önceden döviz getirmeyenler de döviz getirecekler. Fazla analize de gerek yok, sabit kur rejiminin sonuçlarını görmek isteyenlerin Azerbaycan'ın 10 yıl önceki haline bir de şimdiki haline bakmaları yeterli. Çözüm bulmayı düşünen yok. Sen, ben nasıl dolara ne oldu ya diyorsak ülkeyi yönetenler de aynı tepkiyi veriyor. Merkez bankasının dövize etkisi sadece baz puan bazında görülüyor ki onun da etkisi olmuyor. Ekonom

Kullanılmayan Akıl Beyne Yüktür...

Resim
Geçmişini bilmeyen, araştırmayan, öğrenmeyen, ülkemizde yaşamayıp halimizden anlamayan insanlarla dolu her yer. Fikri olmayan, konuşmayı bilmeyen, ezbere bir şeyler söyleyip ne dediği anlaşılmayan ama bunca cahilliğe rağmen kendisine deli gibi güvenen, insanlara saygısı olmayan, kendisinden başka kimseye konuşma fırsatı vermeyen insanlar mevcut, elle tutulur bir tane cümle kuramazlar. Mantık yok, bilgi yok, fikir yok, eğitim yok, boş laf çok. Ahlak ve insani erdemlerin seviyesi tercihleri belirler, yetiştirilme tarzı ve üstüne yapılandırdıklarımız da buna katkı sağlar. İnsan öncelikle kendi ağızdan çıkan sözü kendi kulağıyla duymalı. Ama bazılarının aklına gelenler hemen dillerinden dökülüyor, diğer organlarını kullanmayı bile bilmiyorlar. Cehalet ruhun bilinçsizliğidir, dolayısıyla kullandığımız dil ve üslup davranışlarımızı, davranışlarımız düşüncelerimizi, düşüncelerimiz algımızı ve ruhumuzu yansıtmaktadır. Türkiye'de yaşayan herkes Müslüman değil, Türkiye'

İpe Örülmüş Akıllar

Resim
Çırak olmayı bilmeyeni usta yaparsak olacak olandan da kaçınılmaz olur. Sonradan gelen yetkinin vermiş olduğu üstünlükle kompleksiz kişiler bile devamlı egolarını tatmin etmeye çalışan kişilere dönüşebiliyorlar. Ama her silah bir süre sonra sahibine çevrilir. Cehaletin sebebi bilgiyi kabullenememe egosudur, cahilliği kabul etmeme ve öğrendikçe öğrenmemiz gereken daha bir çok şeyin olduğunu anlayamamadır. Bunların cahil ve basit dünyası dışında az da olsa ufkunun gelişmesi gerekir ki, bilginin düşmanı olanlar her seyi bildiğini zannetmesin. Önce cahilliğin arkasındaki nedenlere bakılmalı, haritasına bakılsa belki sebebin ne olduğu daha iyi görülebilir hayatımızın içinde sık sık karşılaştığımız ve yaşadığımız gerçekler bunlar. Görünen o ki, bir gün herkes aklını bir yerlere koymuş, sonra o akılları satılığa çıkarmışlar ve sonra herkes kendi aklını tekrar satın almış gibi. Yani cahilin cesarati kendisini kral sanmasından, bilgili insanlar mütevazidir yada öyle olmak zorundadırlar. C

Tekrar Biri Çıkar Herkes Eşittir Der Ve Film Tekrar Başa Sarar...

Resim
Yetenek ve hayal gücü diplomayla alınamıyor sadece siz de olanın kalitesini yükseltiyor. Refah seviyesine erişmiş milletler ortaçağda kilisenin hegomonyasını ortadan kaldırmış, bilim ve sanata önem vererek kalkınmışlar, medeni kanunlar ile de toplum düzenini sağlamışlardır. Ama kalkınırken kendilerinde olmayan doğal kaynaklara ulaşmak için ilkel kabile ve toplumların doğal kaynaklarını ve insan kaynaklarını sömürmüşler, refah ve çıkarları içinde dünya savaşlarını çıkarmışlardır. Sömürü düzeninin içinde olan toplumlar ise kendi içlerinde adalet ve düzeni sağlamak adına demokrasi, hak ve eşitlik düzeni sağlamaya çalışmışlardır. Ama yine de bu sömürü düzeninin aktörleriyle akıllıca pazarlık içinde olmalılar çünkü toplumlar kendi içlerinde birlik olamazlarsa kurtlar sofrasına meze olurlar. Dil, din, ırk gibi ayrımlar siyasilerin uydurduğu şeylerdir, dünyayı birbirine düşürenler de zaten siyasi güçlerdir yoksa biz insanlar birbirimizin diline, dinine, ırkına saygı duyarız, böyle a

Saygı Eşittir Medeniyet

Resim
Toplumda birilerinin işine yaramazsanız dışılaşırsınız. Kanıksanmış, içine doğulmuş normların dayattığı birey olmaktan uzaklaştığında, farklılaştığında isteyerek veya istemeyerek toplum ve aile tarafından tepki görürsün. Girdiğin herhangi bir işletmede çalışan insanlar seni sevdiği için değil para kazanmak için seninle muhattap olur. Buna eğitim kurumları veya hastanelerde dahil olabilir. Durakta otobüse binerken önündekinin seni geçip senden önce binme arzusunu hissedersin, markete girdiğin zaman kasaya aynı anda geldiğin bir başka kişinin hemen senden önce davranmaya çalışması hepimizin az çok yaşadığı şeylerdir. Bizlere ilkokul, lise, üniversite yıllarında yanımızdaki arkadaşlarımız aynı zamanda rakibimiz olarak tanıtıldı. Bunlar aslında bireysel değil, evrensel para düzeninin insanlara bilinçsiz olarak yaptırdığı şeylerdir. Rutin problemler genellikle gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerde ola gelir. Batı ülkelerinde insanların sevebildiği mesleklere yönelmeleri daha kol

Eğitimi neden bırakıyoruz?

Resim
Eğitimi bırakma oranından çok eğitimi terk etme nedeni daha önemli. Ülkemiz önceleri hoşgörü, doğal güzellikler, turizm, tarım, hayvancılık ve Atatürk ile anılırken şimdilerde tecavüzler, zamlar, krizler, mülteciler ve dahası kötü işlerle anılıyor. Yinede umut ediyorum silkelenip kendimize geleceğiz. Cehalet mutluluktur neden kabullenmeyip bilgiye erişim ihtiyacı duyalım. İnsan elinde beyninde ne olursa olsun içten darbe almış ve yıkılmışsa gideceği yer belirsiz, amacı da hiç olur. Eriyene, son bulana dek ne yollar, ne yolculuklar biter. Türkiye'de okumak para etmiyor, okuyunca gidip iş bilmeyen birinin önünde ceket ilikliyoruz. Okuyanlar gidip tarlada, bahçede işçi olarak çalışıp şantiyeleri dolduruyor. Okuyanlar bürokrat olur, hukukçu olur çok biliyor diye görevinden el çektirilir. Okuyan öğrenciler ülkemizde bulunduğu yerin halkı tarafından, esnafı tarafından ezilir. Okuyan bayanlar evlendirilip anne olur. Ülkemizde okumanın değeri yapılan torpil kadardır. Gerçek adalet

Ekonomimiz Büyüyormuş!

Resim
Ülkem insanı on numara oyuncudur, her şeyi de bilir. Sokaktaki vatandaşa sorun ekonomistten daha çok ekonomi bilir, siyasetçiden daha çok siyaset. Hadi okumamışlar cahil cesareti diye hoş görülebilir, ya okumuş her şeyi bilenler. İşte bu her şeyi bilircilerden bize bir şey bilmek kalmıyor. Ülke ekonomisi büyüyormuş gururlandım, göğsüm kabardı ama sana, bana büyümüyor ve cebimizdeki para hiç kabarmıyor. Yirmi milyonu işsiz olan bir ülke büyümez, eksi büyüme rakamları çıkar. Büyüyorsa nerede bu paralar bende yok, sende yok, kimde var peki? İhracat yapanlara yarayan, zengini katlayan bir büyüme sıradan insana, işçiye, memura, esnafa etkisi sıfır olan bir büyüme bu. Hem kör, hem sağırız birbirimizi ağırlarız. Yüzde ellilik () blok karşısında üç beş parçaya bölünmüş yüzde ellilik blok içinden birleşim sağlanamamış ama hariçten gazel okumakta uzmanız. Her ülkenin borcu var ama Türkiye'nin borcunun karşılığı yok çünkü üretim yok. Para hareketlerinin hızlanması kar demek değildir

Betonlaşma Artınca Geliştik mi?

Resim
Üretmeyen, üretemeyen, gelişmekte olan ülkelerin olayı inşaat sektöründen ibarettir, bu da uzun vadede ekonomik krize zemin hazırlar. Son yıllarda Türkiye Avrupa için iyi bir pazar konumunda, üreten ülkeden tüketen ülke durumuna döndük çünkü. Önce uzun aylar vade, sonra senetle satış, tutmazsa fiyatlarda indirim. Talep olursa fiyat artar, kar etmek için reklam yaparlar. Satılamayan mal ve ürünün reklamı en çok yayınlanan reklamdır, satışları iyi giden ürün için hiçbir aklı başında tüccar reklam verip durmaz, zaten satışlardan memnundur buna gerek duymaz.  Kentsel dönüşümle ortaya çıkan yeni orta sınıfın yakaladığı rant fırsatını sürdürecek iktisadi yetiye sahip olmadığı öngörüsüne sahip olmayan firmalar yüzünden konut fazlası oluşuyor. Diğer taraftan Arap televizyonlarına verilen reklamlara bakmak gerekiyor ki, konut şatışı onlara yönelik yapılıyor uzun zamandır. Sürekli betonlaşmaya yatırım yapılıyor çünkü para oradan geliyor. Nakit sorunu ve risk faktörleri yüzünden

Ekim Devrimi

Resim
Rusya'daki Ekim Devrimi biz Türklerin işine yaramıştır. Bu devrim olmasaydı ülkemizin doğu bölgesi ve pek çok yeri şimdi Türk toprağı olmazdı. Çarlık Rusya'sı devam etseydi birinci dünya savaşı Osmanlı'nın sonu olur ve Sevr'den kötü şartları olan bir barış imzalanabilirdi. Bolşevik ihtilali en çok Türklere yaradığı halde bu fikri benimsemedik. Sovyet Rusya 1921'den itibaren Türkiye ile komşuluk ilişkileri sürdürmüş, Büyük Britanya ile gizli antlaşmalar çerçevesinde hareket etmiştir. Yalta Konferansında Büyük Britanya, ABD ve Sovyet Rusya yaptıkları gizli anlaşmalarla etki alanlarını belirleyip el sıkıştılar ve sonrasında soğuk savaş başladı. Türkiye, ABD ve Büyük Britanya'nın payına düştü. Stalin Türkiye'den toprak talebinde bulunup Gürcistan için Kars, Ardahan, Doğu Karadeniz'i istedi, bu talep üzerine Gürcistan Türkiye korkusundan Moskova, Türkiye ise ABD'nin yanında oldu. Böylece dengeler oluşmaya başlamış, Türkiye soğuk savaşta Amerika'

Döviz Kurlarındaki İniş Çıkışlar

Resim
80 milyon nüfus, yüzde sekseni şehir ve kasabalarda yaşıyor. Saman bile ithal edilirse, çiftçilik ve hayvancılık bittiyse ilk önce gıda enflasyonu başlar. Tüketmeye devam ederek karşılanamayan ürünlerin ithalat hacminin artışı ile kurun artmasına katkıda bulunulur. Betona yatırım yapmaktan kurtulamayan ülke ekonomisinde dış pazara yönelik üretim yapamıyorsan ve ihracatta sınıfta kalıyorsan kurun artmasına daha da katkıda bulunursun. Böylece AR-GE araştırmalarından habersiz ülke ekonomisi de sınıfta kalır. Ekonomisi dışa bağımlı olan, her ihtiyacını dışarıdan alan bir ülkeyle güç sahibi ülkeler istedikleri zaman oynarlar. Önce üretmeyi bileceksiniz ki paranız güçlü olsun. Üretime yönelik yatırım yok, doların piyasalarda bol olduğu zamanlarda aklımız, fikrimiz inşaat, rant, arabaydı, üretmeden bol keseden tüketimin sonuçları bunlar. ABD, dolarını piyasalardan yeni fed başkanıyla geri çekecek keşke parayı zamanında lüks yerine üretime yönelik yatırımlara harcamayı düşünebilseydik.

Atatürk Olmakta Zor!

Resim
Nasıl bir deha, nasıl bir zeka, nasıl bir karakter, nasıl bir insan devamlı şaşırtmaya, hayranlık duymaya mecbur bırakıyor. Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamak idrak meselesidir, kıt akıllara sığmaz. Devrimlerinin mahiyetini anlamak için ne ömür yeter, ne de içinde bulunduğumuz yaşantının rahatlığı anlamamızı sağlar. Atatürk bir aydınlanışın vücuda getirilmiş halidir, yeniden dirilişin yaratıcısıdır ve ebedi bir ışığın asla yitmeyecek olan kaynağıdır. Dünyada nereye giderseniz gidin Atatürk'ü modern Türkiye'nin kurucusu olarak tanırlar, yüz yılın lideri ve bizim karakterimizdir. Yabancıların bilim adamları, liderleri, beyni çalışan insanları büyük liderlere değer verip saygıda bulunurlar. Bizde daha iki kitap okumamış kişiler dünya lideri sıfatlarıyla dünya literatürlerine girmiş bir insanı kendince eleştirme hakkı bulur. 57 yıllık yaşama 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke sığdır ve kendi ülkende eleştiril Atatürk olmakta zor. Osmanlı'da padişah, hane

Kanunlar Detaylarla İlgilenir!

Resim
Temeli yıkarsan inşaa olmaz. Tesadüf denen bir kavram yoktur. Toplumu topyekun imha etmek illa top ve tüfekle olmaz, zihnine ve algılarına sahip olduğunuz her birey artık kölenizdir. Cehalet yıkılamaz, çünkü ahlakı sahiplenip ahlaksızca saldıran insanlar cahildir. Öyle bir toplum haline geldik ki kendinden olmayana hemen bir yafta yapıştırıyoruz. Kanunlar detaylarla ilgilenmezse gerçekler nasıl ortaya çıkar? Hukuk devletlerinde yargıçlar tarafsız ve adildir o yüzden sabit kalırlar zemine göre oraya buraya oynamazlar. Bir ülkede bağımsız, tek taraflı yargı varsa her şey değişken olabilir. Geniş milletiz mangal gibi yüreğimiz var. Acaba başka bir Türkiye daha yedekte varda bizlerin mi haberi yok. Buna gerçeklerden uzaklaşma deniliyor, kendimizi bir hayalin içinde kaybetmiş ne istediğimizi, nereye gideceğimizi şaşırmış durumdayız. Anlatabilme kapasitesi yada karşı tarafın anlayabilme kapasitesi yetersizdir bazen. Çünkü inanç konusu algıda niyete dayalıdır. Niyetin neyse ona gö

Dine İnanmak Akılcı Olmayı Reddetmez!

Resim
Düşünüp beynini yormayan, kendi adına karar vermeyen, veremeyen insanlar tekamül etmez, tesadüf eder sadece. Kendini bilmeyen nasıl ilerleyebilir ki? Atatürk, 'Türk insanı zekidir' derken öylesine demedi. Türkiye'nin gelişememesinin nedeni insanların zekası değil, bir çok etkenin ülkemizin gelişmesini istememesi ve dolaylı olarak engellemesidir. Uygur Türklerinin lideri; 'Çin bizi işgal ederken biz Allah'ın ismini 99'luk mu, yoksa 33'lük tespihle mi analım diye tartışıyorduk.' Bu da bize şunu gösteriyor, toplumlar her şeye ve her etkene gerektiği kadar önem vermelidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemiz uzaya çıkacak olan ilk ülkeler arasında tahmin edilirken Nato'ya girişimiz, yönlendirmesi ve bilimsel eğitim kurumlarının dinsel eğitime dönüştürülmesi sonucunda dünyadan geri kaldık. İslamcıların dış destek ile örgütlenip laik cumhuriyetin temelini yıkması ise içinde yaşadığımız yıllarda şahit olduğumuz bir tarih. İnsanlar köleliğe, itaate