Kayıtlar

mantık etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hayat Çarkı Böyle İşliyor

Resim
01 - Fakir, çalışır. 02 - Zengin, sömürür. 03 - Asker, her ikisini de korur. 04 - Mükellef, üçü için de vergi öder. 05 - Serseri, dördünün adına istirahat eder. 06 - Ayyaş, beşi için içer. 07 - Bankacı, ilk altıyı dolandırır. 08 - Avukat, ilk yediyi kandırarak savunur. 09 - Hekim, sekizini de öldürür. 10 - Mezarcı, dokuzunu da gömer. 11 - Politikacı 10'ların sayesinde yaşar. (Marcus Tullius Cicero) Cehaletin salgın bir hastalık olduğu ülkelerde en karlı iş din üzerinden ticaret yapmaktır. Nasıl bir çağda yaşıyorsak bütün psikopatları bu çağ mı yetiştirmiş? Gelecekte dünya tarihinde bile ibretle bahsedilecek bir dönemi yaşayan talihsiz insanlarız bizler. Mantık şu galiba. Nasılsa kıyamet kopacak Allah'a yardımcı olalım insanlığın çöküşünü hızlandıralım. Ama ne acayip bir çelişki ki Allah'ın ol demesi ile her şey olur diyenler, Allah'ın gücünü yetersiz görüyor ki, bunlar dinden çıkmış diyerek çok rahat Allah'ın yarattığı bir canlıyı öldürebiliyorlar

Bizler Sadece Figüranız

Resim
Kişi ne kadar zeki ve mantıklı bir insan olsa da farkında olmadan toplum, çevre, etkenler, tepkiler karşısında zamanla algısı körelebiliyor. Hür düşünmeyi engellemek toplumları, kişisel zaaflar insanları mantıksız davranmaya itiyor. Doğa kanunları her zaman işler, insanın en güçlü yanı yaratıcılığı ve zekasıdır onu elinden alırsan en aciz insan yada en tehlikeli toplum ortaya çıkar. Savaşların çıkma nedeni bir aşk hikayesi olmamıştır. Truva savaşı İzmir'li Homeros'un İlyada'sında anlattığı gibi Paris ve Helen'in aşkı yüzünden mi çıktı? Truva savaşı gerçek birinci dünya savaşıdır ve Homeros'un Akalilar diye isimlendirdiği Miken toplumunun yeni pazar arayışı ile Akdeniz'in diğer kıyılarına yayılma hareketini yapmasını sağlar. Topraklarımıza ilk kez Yunanca konuşan Helen toplumunun gelmesini ve Anadolu'nun Helenleşmesini doğurur. O zaman insanlarının bildiği Akdeniz kıyılarında yaşayan tüm dünya halklarının katılmış olduğu gerçek birinci dünya savaşıdır

Temiz Su Kendini Kirletir Mi?

Resim
Hayat yarısının bitiş çizgisi yok, her şeyin bir bedeli var. Ne ekersen onu biçersin, ne kadar bedel o kadar başarı, azimde bir başarıdır sabırda, direnmekte ama önce istemek gereklidir. Kusursuzluk memnuniyetsiz göstermekten başka işe yaramıyor, keşke kusurlu yaşasaydım. Zaman öğretiyor hayatın baharını da, ayazını da. Zamansız fırtınalar dalları kırıp geçiyor. İyi havalarda fırtınayı hesaba katmak ise işimize gelmiyor. İnsan insanlık sıfatı ile insan olur. Bu sıfat noksan ise onda insanlık eserlerini bulursun ama insanı değil. Küfler zararlı mantarlardır. Uyusa zararlı, uyansa daha zararlı. Ne gözler var görmez baktım yetmez mi der. Her şeyi bildiğini sanır bilmediğini bilmez. Duyduğunu duyan, baktığını gören, uyuduğu sanılan bir olur mu, uyuyan gözleri kapalı olsa da beyni çalışan? Bekle diyor zaman belki yarın. Uyanmak güzel şey de bir uyanabilsek keşke. Anne karnındayken uykudayız, doğumdan ergenlik çağına kadar annemiz babamız uyutur sonra okulda hocalar uyutur, asker

Duygu Ve Mantığın Amansız Kapışması!

Resim
Kimi insan duygusal, kimi insan mantıklı, kimi insanda hem duygusal, hem mantıksal olabilir. Bu çevre, aile, sosyal yaşam, yetiştirilme tarzı ile ilgilidir. Kararlarımızda duygularımızı önemsemezsek mutsuz olabiliriz, devamlı mantıklı kararlar verirsek yine mutsuz olabiliriz. Duygu ve mantık yerine göre kullanılırsa mutlu olunup doğru kararlar verilebilir ama bunu da ayarlayabilmek zor o yüzden içimizdeki sesi dinlemek en güzeli o genelde doğruyu söyler. Duygularıyla hareket eden insanın doğru yanlış kaygısı yoktur arzularına göre yaşar duyguları aklına hakim olur tersindeyse akıl hakimdir. İlkinde beden ruha hakim olurken, ikincisinde ruh bedene hakim olur ve böylece akıllıca davranamayan kaybeder. Duygular içgüdüseldir bir tür bağımlılıktır, bu yüzden duygular ruhun ihtiyacını karşılamak için mantıkla sürekli savaş halindedir. Duygularımızı yönlendirme şeklimiz önemlidir, duyguları tamamen reddetmek bize sadece zarar verir hepimizin duyguları yaşamaya ihtiyacımız var. Eğer du

İnsan Yorulur İnsan Olmaktan!

Resim
Emile Durkheim SUICIDE kitabıyla sosyoloji biliminin kurucusu sayılır. Emile Durkheim sadece istatistiksel veriler toplayarak sosyoloji de yeni bir dönem başlamıştır. Böylece sosyoloji de alan taramaları başlamış, neden / sonuç çözümünü darbeleyen, sosyolojiyi toplum sorunlarını çözmeden uzaklaştıran bir devir başlamıştır.  Amerika kıtasının kuzeydoğusunda bulunan Grönlan'ın insanları ilkel şartlarda balıkçılık ile geçiniyorlardı. Danimarka bu insanlara içinde yaşayacakları ev verdi, intihar oranları nüfusa göre artmaya başladı. Bulunduğumuz zamandan bir örnek; BBC ilkel şartlarda yaşayan bir insan topluluğuna çağın bütün teknolojilerini veriyor, daha sonra bu insanlar hakkında gözlem yapıyor. Bu insanlar gün geçtikçe büyük şehirlerde yaşayan insanların halini sergiliyor ve depresyon gibi, stres gibi hastalıklara yakalanıyorlar. İçinde bulunduğumuz zaman yani tüketim çağı, bir insana gereğinden fazla şey yüklersen acı çeker, sığınacak yer bulamaz ve çöker diyor. Buna şö

İpe Örülmüş Akıllar

Resim
Çırak olmayı bilmeyeni usta yaparsak olacak olandan da kaçınılmaz olur. Sonradan gelen yetkinin vermiş olduğu üstünlükle kompleksiz kişiler bile devamlı egolarını tatmin etmeye çalışan kişilere dönüşebiliyorlar. Ama her silah bir süre sonra sahibine çevrilir. Cehaletin sebebi bilgiyi kabullenememe egosudur, cahilliği kabul etmeme ve öğrendikçe öğrenmemiz gereken daha bir çok şeyin olduğunu anlayamamadır. Bunların cahil ve basit dünyası dışında az da olsa ufkunun gelişmesi gerekir ki, bilginin düşmanı olanlar her seyi bildiğini zannetmesin. Önce cahilliğin arkasındaki nedenlere bakılmalı, haritasına bakılsa belki sebebin ne olduğu daha iyi görülebilir hayatımızın içinde sık sık karşılaştığımız ve yaşadığımız gerçekler bunlar. Görünen o ki, bir gün herkes aklını bir yerlere koymuş, sonra o akılları satılığa çıkarmışlar ve sonra herkes kendi aklını tekrar satın almış gibi. Yani cahilin cesarati kendisini kral sanmasından, bilgili insanlar mütevazidir yada öyle olmak zorundadırlar. C

Duygusuz İnsan...

Resim
Varlığını nefes olarak bildiklerin kırık bir ezgiyi bıraktıklarında yüreğinde anlarsın insanın insanı israf ettiğini, kırıntılarına dahi acımadan basıp geçtiğini. Hiç kimse duygusuz olarak dünyaya gelmez, itinayla tüm iyi niyetlerin, güzelliklerin, umutların, sevmek ve sevilmek gibi tüm insani duyguların etrafındaki insanlar tarafından hallaç pamuğuna döndürülmesiyle duygusuzluğa doğru ilerlemeye başlar. Robot değiliz her an, her saniye aynı duygularla yaşayamayız, bugün kırmızıyı seven sonrasında sevmeyebilir bu normaldir. Bazen duygusuz olarak gördüğümüz insan aslında duygusal olabilir, güçlü görünme çabasından etrafındaki kişiler kalbinde nasır olduğunu düşünebilir. Toplumdaki duygusuz, acımasız insanlar belkide aşırı duygusal olup yaşadıkları duygusallığın, iyiliğin, kötü tecrübelerin sonrasında o hale gelmiştir. Yani duygusallığın zıt koşullanmasının, kişiler arası ilişkilerde yaşanan zincirleme tepkinin bir sonucudur böyle görünmesi belki. Kimse bana bir şey olmaz demesin

KARANLIKLARA IŞIK TUT!

Resim
Işığa kavuşmak için karanlığa meydan okumak gerekir. (Eflatun) Yada yeni bir ışık yakmak gerekir. Işık içimizde her zaman mevcuttur, her varlık yolunu aydınlatacak ışığa sahiptir kullanabilirse. Kendi içimizdeki karanlığa çare bulabiliriz de ya milyonlar karanlıkta ve aydınlık istemiyorsa karanlıkta mutluysalar ama onların karanlığı çevreye de yansıyorsa. Burada aklıma Peygamber Efendimizin lafı geldi. Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil onların zamanına göre büyütün, onlar sizin öğrencileriniz değil siz onların öğrencisi olun. İyi öğretmen nereye bakacağınızı gösterir, ne göreceğinizi size bırakır. Öğrencilerinin fikirlerinin harika olduğunu düşünen öğretmenler, işledikleri konunun harika olduğunu düşünen öğretmenlerden daha iyidir. Gerçek eğitim sistemi öğrencinin önündeki engelleri ortadan kaldırandır. Taki öğrenci kendi hür iradesini ortaya koyana kadar. Öğretmenler insanın hayallerine bile şekil verir. Çocukların hayalini ve geleceğini kendi istediği ölçüde şek

Ben yükümü atmasını da, ezmesini de çok iyi bilirim!

Resim
Seni baskı ile başka biri yapmaya çalışan çevrenin içinde kendin olmak ve kendin olarak kalmak hiç kolay değildir. Buradaki cesaret kendin olmak için her şeyi riske atmaktır. Susuyorsak korktuğumuz için değil, sesiz çığlığı duyan bilir, gelemiyorsak kırılan ayaklarımızdan değil, kurduğunuz tuzaklara düştüğümüzdendir. İnanmış görünüp aldırmadım diye ben safım gelin sırtıma binin mi dedim? Hafif olup ama kendilerince paha biçilemeyenleri ben kendime kurşun sıkar yine de atarım sırtımdan. Bu yavan dünya da salak sanma yüklenmişsem bir çok şeyi omuzlarıma, eğilmez başım, bükülmez dizim benim. Ben yükümü atmasını da, ezmesini de çok iyi bilirim. Her insanın yardıma ihtiyacı vardır ama bazıları yardıma ihtiyacı olmadığına inanır yada kimsenin kendisine yardım etmeyeceğini düşünür. Bu düşünce yapısı güvensizlik, eski tecrübelerin birleşmesinden oluşsa da sonradan farkına varır yaptığı hatanın. Çünkü korkan insan hata yapmamak için gereğini yapar, korkmuyorum diyen insanda hatanın en büy

Dünyanın en hayalperest ülkesi...

Resim
Bilgili insanlar konuşarak bilgilerini paylaşırlar. Bildiğini zanneden ve egosu yüksek insanlar da boş konuşup egolarını tatmin ederler. Onlar bedenleri kendilerine ait, düşünceleri, ruhları başkalarına ait kişilerdir. Cahil insan kendisine benzemeyeni salak sanır. Akıllı insan kendisine benzemeyenden (fikir, bakış açısı, bilgi ve tecrübe yönünden) faydalanmaya çalışır. Vahdettin'in Rauf beye söylediği cümle; "Bir millet var koyun sürüsü. Bir çoban lazım, o da benim!". Zihniyet değişmedikçe çobanlık takıntısı da değişmez. Halkı kul olarak görür Osmanlı padişahları, kendilerini de Allah'ın elçisi olarak söyler, ulema da kabul ederdi. Kardeş katili şehzadelerin öldürülmesi dine uygundu. Akıl yürüterek onaylamak zor ama gerçek çobanlığı kabul et, kul ol hepsi gelir. Padişahlar ve İmparatorlar kendilerini yiğit atalarının isimleriyle tanıştırıyorlar. Bu garip bir şey değil tarihten Akamenesh imparatorluğu, Tudor padişahları vs. gibi bir çok isimler var. Sorun isim

SEVGİ DE, AŞK DA YAŞAYABİLDİĞİN KADAR GÜZELDİR...

Resim
İki kişi birbirini severse sevgi olur. Biri kaçar, diğeri kovalarsa aşk olur. İkisi de sever lakin kavuşamazsa efsane olur. AŞIK VEYSEL Aşık olmak şuursuzca, gözü kapalı, kör, sağır bir şekilde sevmektir. Mantığa bütün şartlar zıt yöndedir. Fakat ona baktığın zaman seni etkileyen onla olmak isteyen bir yanın vardır. Bu durumda ne yapacağını bilemezsin. Aşktan kaçmak için zıt yöne gitmeye çalıştıkça ve kendini buna iteceğine. Üzerine yürü. Yürümekten korkma. Zaten yürürken birden çizgiden çıkıp zıt yöne doğru gideceksin. Aşk, sevginin tutkulu ve derinlikli biçimidir. Aşkı sevgiden ayıran en önemli üç özellik, sadakat, bağlılık ve şefkattir. Sevdiğine delice bir tutkuyla bağlanan aşık onun için kendi çıkarını terk eden kişidir. Aşık olan kişide mantık ikinci plana düşmüş, öncelik duyguların olmuştur. Aşk aynı zamanda gerçeklerin dışına çıkmış, hayal dünyasında yaşanan romantik bir duygudur. Sevmek aşık olmanın aksine sorunları, farklılıkları görerek ve kabul ederek olu