Kayıtlar

canlı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Öfke Kontrolü

Resim
Japonya'da çocuklara öfke kontrolü için çok basit bir yöntem öğretilir. 'Ne zaman öfke duyarsanız bununla ilgili hiçbir şey yapmayın sadece derin bir nefes alın' denir. Deneyin göreceksiniz ki öfkelenmiyorsun. Niye? Derin nefes aldın diye neden öfkelenemiyorsun? Derin nefes almaya başlıyorsun ama öfke belli bir nefes ritmine ihtiyaç duyar. Öfkenin var olabilmesi için belli bir ritmde veya kesik kesik nefes almak gerekir. Bilinçli olarak derin nefes alıyorsan öfke kendini ifade edemez. Çünkü öfkenin farklı bir nefes alma yöntemi vardır yani derin nefes alınca kızamazsınız. İnsanlığın dini, dili, ırkı yok. Her yerde gerçek insanlar ve insanlar var. İnsan ve hayvan. Biri ihtiyacı kadarını tüketir, diğeri kendisi de dahil her şeyi tüketir, dünyaya en çok zarar veren yaratıktır insan. Çoğaldıkça ihtiyaçlarını karşılamak için doğaya ve tüm canlılara en büyük kötülüğü yapar. İnsandan daha kötü bir yok edici var mı? Bu dünyanın hiçbir güzelliğini hak etmeyen acımasız varlıkla

Nedir İnsanı İnsan Yapan?

Resim
İnsanı insan yapan şey muhakeme ve muhasebe yetisidir. Hayvan ve bitki statüsünden çıkmasına sebeptir. İnsanı insan yapan taşıdığı insani duygulardır. Vicdan, merhamet, ahlak, dürüstlük, sevmek, yaratılan her şeyi korumaktır. Güzel bakan göz, iyi duyan kulak, güzel konuşan dil, vicdanı olan bir kalp ve en önemlisi iyi insan olacağım hedefi ile gelişmeye çalışmasıdır. İnsanlık için en önemli iki unsur akıl ve vicdandır. Bu ikisi insanın bütünlüğünü oluşturur. Akıl insanı diğer canlılardan ayırırken, vicdan insanı insan görünümlülerden ayırır. Vicdanı olmayanın nasıl insanlıktan çıktığına her gün yüzlerce kez şahit oluyoruz. Keşke insan kalarak yaşamayı başarabilsek. İnsan ne yaparsa yapsın dış etkilerden kendisini kurtaramaz. Fikirsel farklılıkların sebebinin özünde var olan ise bizi çevreleyen, ahlak veya inanç gibi dış etken koşullarının yarattığı sonuçlardır. İnsanın hiçbir zaman tek bir tanımı yoktur zaten olması da beklenmez. Buna dualizm de diyebiliriz, ego da diyebiliri

Nedir Varolmak?

Resim
İnsan zihni doğduğunda sahip olduğu bomboş levha ile hiçbir toplumsal değer baskısı altında kalmadan, kendi değerlerini kendisi oluştursaydı (imkansız) belki çok mutlu olurdu. Varoluşsal anlamsızlık hissinin insanın varoluş nedenlerinden sevgi duygusu etrafında şekillendiğini düşünüyorum. Sevginin yitirildiği noktada varoluşsal anlamsızlık belirmeye başlar. Bu durumda olan birçok insan için hayat anlamsızdır. Çünkü sevgisiz hayat düşünülemez. Bir diğer etmen ise işe yarama duygusudur. Hayata ne kattım, hayat için anlamım ne? gibi sorular kişinin kendi varoluş anlamını arama şekli olabilir. Yaşam anlamsızlaştığı an sona gelinmiş demektir. Belki de yaşamı anlamlı kılan ölümdür, sonsuz bir yaşam içinde varoluşun anlamını arayarak. Yaşamın anlamını içselleştiremeyen insanlarda büyük kayıplardan sonra ölüm düşüncesi oluşur. İnsanın hayatın anlamını öğrendiği ve hissettiği ilk duygu anne baba sevgisidir. Doğumundan kişiliğinin oluştuğu ana kadar bunu içselleştirme şansından yoksu

Ölüm kaçınılmazsa, yaşamakta gerçek...

Resim
İstemsiz bir şekilde yaşama içgüdümüz bir yere kadar yoğun şekilde bizi hayata bağlar, bunun yanında yaşam özünde insana haz veren bir mecradır bir şekilde istemsiz de olsa umut eder istemsizce üzüldükten sonra mutlu olur, tüm duygular bir şekilde onu bulur ve yaşamı yaşanmaya değer kılar. Var olduğumuz yok olmayacağımızın delilidir. Şu an ki koşulları iyi şekilde değerlendirip yaşarsak hayatı belki fırsata çevirebiliriz ve belki hayat bir fırsatlar silsilesidir. Ölüm dediğimiz son bir anlık ve o an geldiğinde bunu anlamayacağız bile, yaşam ise her anını canlı olarak hissettiğimiz bir mucize dolayısıyla yaşama odaklanmak gerekir. Yok olmak inancında olan bir insan için yaşamak saçma gelir ve bu insan ölene kadar karamsar olur, hırsızlıktan, zinaya, haksızlıktan, öldürmeye kadar akla gelebilecek her şeyi yapabilir çünkü onun inancına göre zaten yok olacaktır. Ölümü bile insanlığın eksik ve hastalıklı bilgi birikimiyle zihnimizde canlandırıyoruz. Durum bu iken kaçınılmaz son diyo

Hayatın içinde var, hayatın dışında yok!

Resim
İnsan gerçeklerle yüzleşse bile onu aşacak erdeme henüz sahip değil, çünkü zayıf canlılarız. Çözüm öneremiyorsanız problemin bir parçası olmayın, kendinize saygılı olun yeter. Dönemsel değişen olgular insanı bir yere vardırmıyor, ayrıca sizi anlayabilen bir kitlenin olması gerekiyor. Yarışa aynı pozisyonda başlamış olmanız aynı şartlarda yarışacağınız anlamına gelmez. Bu durumu tam anlamıyla kavramak sürekli algısı değişen bir bilince sahip olduğumuz içinde zordur. Teknik olarak sadece bulunduğumuz an içinde bunu tam olarak anlayabiliriz. Çünkü ben anladım sende anla ihtiyacı insan tarafımızın dışa vurumudur. Algı değiştikçe hayattan algıladığımız her şeyde farklılaşacağı için hayatı da tam anlayamayabiliriz. Yani tam anlamıyla anlamanın ölçüsü yok, hayatın içinde var hayatın dışında yok. İnsanlar farklı kişilik ve görüştedir. Birisi herkesi sevecek, onun kişilik özelliklerine değer verecek diye bir durum yok ki, olması da normal değil zaten. Hepimiz aynı özelliğe farklı değe

Bhopal felaketi!

Resim
Kıyametin kopmasını boşuna beklemeyin, zaten her gün kopuyor. Ülkeler ülkeleri sömürmese ülkeler vatandaşlarını, vatandaşlar da vatandaşlarını sömürür. Adaletin dağıtımı sorunluysa o yerde adaleti kimse anlamamış sadece sözlükte görmüştür. Adaletin olmadığı yerde kuvvetliler kendi kurallarını dayatırlar. 3 Aralık 1984 günü, ABD kökenli Union Carbide firmasının Hindistan’da Bhopal’de kurduğu böcek ilacı üreten fabrikadan yanlışlıkla 40 ton metil isosiyanat gazını dışarı atması 18.000 kişinin ölümüne, 150.000’den fazla insanın zehirlenmesine neden oldu. Çevresel etkileri Çernobil faciasından bile korkunç olan bu kaza sonrasında, Bhopal eyaleti doğal afet bölgesi ilan edildi. Greenpeace’in bölgede kazadan 20 yıl sonra, 2004 yılında yaptığı ölçümlerde, toprakta normalin 6 milyon katı toksik madde bulundu. İnsanların kendilerine ait hür iradeleri ve fikirleri olmayınca, yönetenleri ne derse bir o tarafa bir bu tarafa savrulur. Köle gibi kullanılırlar. İnsanlar dünyanın en tehlikeli

Hayallerimizi gerçekleştiremeden hayal olduk.

Resim
Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karsılaşırlar. Aşk kendinden emin bir şekilde sorar. Ben senden daha candan ve daha yakınım. Sen niye varsın ki bu dünyada? Arkadaşlık cevap verir. Sen gittikten sonra arkanda bıraktığın gözyaşlarını silmek için... Sevdayı derinden yaşayan adamlar da var. Bir ömrü bir sevdasına harcayan, ağlatmaya kıyamayan, saçının telini kıskanan, öyle süsüne, boyuna, posuna değil! Yüreğine sevdalı adamlar. Zor günün dostu, hayat ortağı, yolunda yoldaşı,  göz yaşına içi yanan adamlar da var. Verdiği sözü tutan. Sevdiğine namus gözüyle bakan, kadınım deyip, arkasında dağ gibi duran. Tam tersi olan adamlar da var. Yapamadıklarına sonradan pişman olan adamlar bunlar. Pişmanlık bütün bir ömür boyu saplantı haline gelebilir insan da. Yanlış olanı seçtiği için değil (çünkü bundan ötürü pişmanlık duyabilir insan) doğru olanı seçebileceğini kendisine kanıtlaması olanaksız olduğu için. Her acı her sızı geçte olsa bir gün geçer elbet. Kalan hayat devam ede

İnsan mı vahşi? Hayvan mı vahşi?

Resim
Matador Alvora Munera kariyerine son verdi. Neden? Dinleyelim nedenmiş; Yarışın son mücadelesinde gücünü yitiren Alvora yıkılır. Boğanın ona yaklaştığını görünce korkulu sonun yaklaştığını hissetti. Lakin boğa ona hiç bir şey yapmadı. Yarıştan sonra matador açıklamasında şöyle diyor: "Boğa gözümün içine bakarak bağırdı, böyle sadece bağırdı. Sırtına oklar batırdığım hayvan bana zarar vermedi, istese beni orada öldürebilirdi fakat sadece gözlerime bakıp bağırdı. Her hayvanda olduğu gibi onun gözlerinde de masumluk vardı. Yüreğimde adaletin hıçkırarak ağladığını işittim. Belki de bağışlanırdım, lakin itiraf edemedim. Kendimi dünyanın en vahşi mahluğu gibi hissediyordum." Hayvan dediğimiz varlığın insana dersi. Para ve hırsın kör ettiği gözlerini yine kıydığı bir canlı açmış. Ama bu hırs genellikle mezarda biter. Hiç bir canlı zulmü hak etmez. O hayvan belki de hayatının en büyük insanlık dersini vermiş matadora. Hayvanlar hiçbir zaman değişmedi, değişen hep insan. Dün

İkinci el insan olmak.!

Resim
Çoğumuz ikinci el insan haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, bilgi sahibi oluyoruz.  Bu bilgiler başka insanların, düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor.  Topladığımız bilgileri, başkalarının bilgileriyle karşılaştırıyoruz. Orijinal  hiç bir şey yok.  Yalnızca tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz.  Biri bize farklı bir şey sorduğunda cevap veremiyoruz.  Herkesi aynı kefeye koyamasak da, yüzdenin çok üstü bu durum da.  Yaşamaya başladıktan sonra ölüm anına kadar öğrenen canlılarız.  Bu bizi öğrenci yapar. Devamlı öğrenip alaka kurup fayda üretimi için beyin devamlı çalışıyor.  Beynimizin yarattığı bütün bu kargaşa değil mi zaten bizi insan yapan?  Hiçbir hayvanın beyni böyle şeyler yapabiliyor mu?  Tabii burada yine mutlu ve iyi bir insan olmayı başarmak beynimizi,  beynimiz aracılığıyla ne kadar yönetebilmemize bağlı. Olumlu yönünü beslersek sakin, mutlu, iyi bir insan.  Olumsuz yönünü beslersek mutsuz, aksi, çekilmez ve  kötü bir insan

Aşk ve Arkadaşlık yolda karşılaşmışlar!

Resim
Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karsılaşırlar. Aşk kendinden emin bir şekilde sorar. Ben senden daha candan ve daha yakınım. Sen niye varsın ki bu dünyada? Arkadaşlık cevap verir. Sen gittikten sonra arkanda bıraktığın gözyaşlarını silmek için... Sevdayı derinden yaşayan adamlar da var. Bir ömrü bir sevdasına harcayan, ağlatmaya kıyamayan, saçının telini kıskanan, öyle  süsüne, boyuna, posuna değil! Yüreğine sevdalı adamlar.  Zor günün dostu, hayat ortağı, yolunda yoldaşı, göz yaşına içi yanan adamlar da var. Verdiği sözü tutan. Sevdiğine namus gözüyle bakan, kadınım deyip, arkasında dağ gibi  duran. Tam tersi olan adamlar da var. Yapamadıklarına sonradan pişman olan adamlar bunlar. Pişmanlık bütün bir ömür boyu saplantı haline gelebilir insan da. Yanlış olanı seçtiği için değil (çünkü bundan ötürü pişmanlık duyabilir insan) doğru olanı seçebileceğini kendisine kanıtlaması olanaksız olduğu için. Her acı her sızı geçte olsa bir gün geçer elbet.