Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beynin Olması Aklın Olmasını Göstermez

Resim
İnsan neyi bilmezse ona gerek duyuyor, neyi bilirse de onu kullanamıyor. Gelişen teknoloji sayesinde kullanım kılavuzu olarak internet var ama yine de kullanım oranında dengesizlik mevcut. Her insan kendi karar alma mekanizmasını kullanır. Ortak bir yer olabilir ama bu başkalarının doğrularını yaşamakla aynı şey değildir, zor olan ise kendini kaybetmemektir. Herkes kullanıyor beynini. Önemli olan anlık çıkarları, kolaya kaçan fikirleri bırakma cesaretini gösterip doğruya doğru, yanlışa yanlış deme yoluna girebilmek ve cesaret gösterip kullanabilmek de. Yani beynin olması aklın olmasını gerektirmiyor. Bizim toplumumuzda kimsenin hata payı yok, hata yapma hakkı bile lüks. Aslında görmemek, dinlememek, bilmemek, düşünmemek insanı karanlığa iten. En büyük ziyan sorma ve sorgulama yeteneğini kaybetmiş beyindir. Bazen de beyni kullanınca canın acıyor, düşünüyorsun nasıl düzelecek, nereden başlamalı sonra bakıyorsun etraf beynini kullanamayanlar ile dolu işte o zaman canın acıyor.

Bizler Sadece Figüranız

Resim
Kişi ne kadar zeki ve mantıklı bir insan olsa da farkında olmadan toplum, çevre, etkenler, tepkiler karşısında zamanla algısı körelebiliyor. Hür düşünmeyi engellemek toplumları, kişisel zaaflar insanları mantıksız davranmaya itiyor. Doğa kanunları her zaman işler, insanın en güçlü yanı yaratıcılığı ve zekasıdır onu elinden alırsan en aciz insan yada en tehlikeli toplum ortaya çıkar. Savaşların çıkma nedeni bir aşk hikayesi olmamıştır. Truva savaşı İzmir'li Homeros'un İlyada'sında anlattığı gibi Paris ve Helen'in aşkı yüzünden mi çıktı? Truva savaşı gerçek birinci dünya savaşıdır ve Homeros'un Akalilar diye isimlendirdiği Miken toplumunun yeni pazar arayışı ile Akdeniz'in diğer kıyılarına yayılma hareketini yapmasını sağlar. Topraklarımıza ilk kez Yunanca konuşan Helen toplumunun gelmesini ve Anadolu'nun Helenleşmesini doğurur. O zaman insanlarının bildiği Akdeniz kıyılarında yaşayan tüm dünya halklarının katılmış olduğu gerçek birinci dünya savaşıdır

Kötüye Neden Bir Şey Olmaz?

Resim
Kötüye bir şey olmadığını nereden biliyoruz? Bir şey olduğu bizim tanıklığımızda olmayınca yada biz görmeyince evrenin ceza sistemi işlememiş mi oluyor? Başlarına karmanın döngüsünün geldiğine ikna olmak için yedi yirmi dört onlarla beraber mi olmamız gerekiyor? Kötünün başına kötülüğün alası gelir ama kötülerden uzak kalmayı tercih ettiğimiz için bunu duymayız. Yanlış insanların üzdüğü doğru insanların ahı yerde kalmaz. Er yada geç ilahi adalet yerini bulur. Ne kötü insanlar vardı bir eli yağda, bir eli balda ama yaşlılıkları iyi geçmeyen, tam huzurlu olacak yaşta sıkıntılı bir şekilde hayata veda eden, ilahi adalete inanıyorum. Herkesin başına iyi de, kötü de her şey geliyor. Bu birazda algıda seçicilik ve iyi, kötü karakterlerin olaylara karşı savunma mekanizmalarıyla da ilgili. Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir. Bu süreci iyilerin başına geliyor da neden kötülerin başına gelmiyor diye değerlendireceği

Mütevazilik Asilliktir Herkesin Harcı Değildir

Resim
Alçak gönüllü olmak ne alçalmak ne de ezik büzük olmaktır. Sadece insanın marifetini en yüceye çıkartan dalkavuk övgüye karşı gerçeğin terbiyeli tavrıdır. Mütevazi olmak karakterini, hayata olan pozitif bakışını gösterir. Mütevazı yaşa ki susunca asaletin konuşsun. Zihnin büyüsünden uzaklaştıkça karanlığın aydınlandıkça kendiliğinden bir süreç olarak gelişiyor mütevazilik. İnsan kendine ait olmayandan soyunup olanı ortaya çıkardıkça, manalar karmaşıklıktan yaşanabilirliğe uzanırken an netleşiyor. Geçmişin yükü geleceğin kaygısı omuzlarından düştükçe hafifleyen gönül sevgiyi, huzuru, dengeyi basitlikten çıkartabiliyor. Mutlu olmak için gelecekte sana göz kırpan bir hedef peşinde koşmaktansa, bulunduğun anda bir gün doğumunda sevgi çoşku ile erimekle yakalanıyor. Çok bilinmeyenli denklemlerin içinde kaybolmaktansa, olaylar içerisinde varsayımlarda bulunmaktan kişiselleştirmelerden vazgeçerek bilinçli bir farkındalıkla yaşamda akıyor. İnsan olmak, insanca davranabilmek, insanlara

Gelip Geçiyoruz...

Resim
Yaşam her canlının hakkı. Ben yok olduktan sonra dünya yok olmuş olmamış kimin umurunda. Dünya benimle var olmadı, bensiz de yok olmayacak. Hayat kendisini yaşamaya devam edecek. Hiç kimse kalmasa dünyanın varlığı, yokluğu nasıl anlaşılacak. İnsan olmadan önce de dünya vardı. Eğer insan dünya yok olduğu için yok olmamışsa o zaman dünya insandan sonrada var olacaktır. Her gün yeni şeyler öğreniyoruz, bunları biz erken öğrendiysek bu bizim şansımız, başkaları öğrenemediyse bu onların şanssızlığı olmamalı. Kimsenin kimseye hava atmasına gerek yok, bizden daha bilgili, görgülü biride bizi zor duruma sokabilir, öğrenmenin yeri, yaşı, zamanı, sınırı yok. Hayatlarımız kendimize göre zor ve aşılmaz, bazen yargısız infaz yapabiliyoruz. Düşünemediğimiz şey ise bizim buna hakkımızın olup olmadığı. Eleştirdiğimiz yaşam dilimine geldiğimiz zaman hatırlıyor, bazen çok ayıp etmişiz bazen de iyi ki yapmışız yada söylemişiz diyoruz. Yaşamadan olmuyor, tecrübe dediğimiz yaşanmışlıklarla olgunl

Hiçbir Mutluluk Bedava Değildir

Resim
Yaşanan veya yaşadığımız her acı ileride yaşayacağımız mutluluğun reçetesidir. Mutlu olabilmek için ilk önce bu acıları bitirmemiz gerekir. Acıyla tanışan ve her şeye rağmen mutlu olmaya karar verip, mutluluğu seçen zaten onu hemen her yerde bulmaya başlar. Acıların bitmesini beklersek mutlu olmaya hiç vakit kalmayabilir, hiç sıra gelmeyebilir. Acıyı unutmayız, en fazla aza indirgeyerek onunla yaşamaya devam ederiz. Acıyı yaşayarak mutluluğun şifresini de çözebiliriz. Fikrimce acılar mutluluğun ücretidir ve değişkendir. Acıyla müzik dinleyen, acıyla yaşayan, acıyla mutluluğu unutan, efkar bağımlısı olanlara sözüm. Hiçbir mutluluk bedava değildir, acıda hayatın baharatı gibidir istemesek bile olmazsa olmazıdır. Acıya tutunmak bir nevi melankoli takıntısıdır. Her insan kendi istediği hayatın sabırlı mimarı olmalıdır. Bazılarına hayat her gün bayramken, bazıları hep gamlı ve kederlidir. Sabırda bir yere kadar o da bir gün çatlar. Mutluluk aramakla bulunmuyor, belki de yazılmış

Uşakların Varlığı Efendileri Var Eder

Resim
Medeniyet egonun gelişimi değil, düşünce ve eğitimin gelişmesi demektir. Liderlerin elindeki kilit, motivasyon aracıdır. Cahil toplumlarda liderler toplumların algılarını değiştirirler. Para ve güç kapitalizmin temel felsefesidir. Para için savaşılır, para için doğa katledilir, para için insanlar ezilir ve öldürülür, para için fuhuş yapılır, para için şerefsizlik, namussuzluk yapılır, para için insani değerler ayaklar altına alınır. Kapitalizm insanları demokrasi yalanıyla kandırır, siz kendinizi özgür zannedersiniz. Eskinin ilkel köleliğiyle bugünün köleliği arasındaki tek fark günümüz köleliğinin ücretli olmasıdır. Eskiden efendi kölesinin bütün ihtiyacını karşılar kölesi de gece gündüz efendisine çalışırmış, şimdilerde ise efendisi ancak karnını doyurabileceği kadar kölesine para veriyor. Politik, siyasi, ekonomik, ahlaksal çöküşler devrimlere gebedir. Aslan kendi avladığı avını sırtlanlar gelince bırakıp gider, genellikle avlanmayan sırtlanlar da başkalarının avının üzerine

Yaşanılan şeyin güzelliğini yaşarken fark edebilmek

Resim
Hayat konusunda sınırı belirlemek önemli yoksa hepsi birbirine karışıyor, alma verme dengesi olmayan insanlarda çuvallıyor. Hepimizin zaafları var, hepimiz bir nevi tutsağız. En vurdumduymaz görünenler ise çoğunlukla en çok zaafı olan insanlar oluyorlar. Beş duyun ile öğretilmiş bilgi ve inançlarının kalıplarında olması gerektiği gibi yaşadığını zannedersin. Yaşamına ölçüler koyduğun zaman ölçü değişmese de sen değiştiğini zannedersin oysa değişen sadece yarattığın kalıplardır. Kendisiyle kavga eden insan kaybeder bu kaçınılmazdır. Kim ne yaparsa kendisine yapar diye boşuna dememişler, insanın en büyük düşmanı yine kendisidir. Beklentilerden vazgeçtiğin an güçlü birisin, bizi zayıf düşüren genelde beklentilerimizdir. Ne kadar yolu yordamında yürüsende hayatın virajı çok bazen köşeyi dönebilir, bazen çıkmaz sokağa girebilirsin. Bazen amacımız başarısızlık, umudumuz hayal kırıklığı getirebilir. Umudun varsa amacında vardır o amacı gerçekleştirme umudu vardır. Hangisini kayb

Denedim Diyebilmek...

Resim
Kendini bilen dünyayı bilir, dünyayı bilen evreni. Denemek ve kendine yenilmek de güzeldir. Hayat kısa, kuşlar mutlu ve uçuyorlar. Bazen yenildik sanırız yoksa bu bize başka bir kapının açılması için fırsat mıdır? Konuya nasıl baktığımız önemli olan. Sonsuz kapı olduğunu fark ettiğimizde yenilgi başarı olur. Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyilikler. Yapabileceklerini sonuna kadar yapan, yenilecekse de daha iyi yenilen, en çokta yolun sonunda denedim diyebilenler, kaybettiklerinde bile kazananlardır. İnanç, sorgulamaya ve şüpheye engel olduğunda sonuç felaket olur. İnancın gerçek karşısında devrilmesine de ızdırapdan çok aydınlanma diyebiliriz. Doğuştan kör olan zenci bebeği beyaz bir aile evlat ediniyor, hiçkimse çocuğa zenci olduğunu söylemiyor. Çocuk beyaz olduğuna inanarak büyüyor, yetişkinliğinde oldukça ırkçı birine dönüşüyor ve tüm zencilerden nefret ediyor. En sonunda yapılan ameliyatlardan biri sonuç veri

İkinci şans

Resim
Aynı filmi tekrar izlediğinde dikkatinden kaçan şeyleri yakalamak olası olsa da, filmin sonu aynıdır. Başta her şey daha güzel gidiyormuş gibi görünse de her iki taraftanda kopan, giden, biten çok şey olduğu için hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Eski adı üzerinde eskide kalmıştır, bir daha kurcalamanın anlamı da yoktur. Bazen bitirdiğin bir oyunu tekrar yükler oynarsın, acaba bu bölümü nasıl geçiyorduk diye düşünürsün işte ikinci şans da öyle bir şey. Eski veya yeni eninde sonunda bir şeyler rutine bağlanacak, sevgi dediğimiz olayın son kullanma tarihi var. Belki kimisinde sevgi yerini saygı, alışkanlık, bağlılık gibi duygulara bırakır, kimisinde ise pişmanlık, keşkeler, suçluluk duygusuna. Gönül işinin zekayla ilgisi olmaz, insanların değişmez sabit kuralıyla ilgisi olur. Bunca insan iyi niyetle hem kendine, hem karşısındakine ikinci bir şans vermiş, yinede sonu hüsran olmuşken umut etmeyi bir daha düşünmek gerekir. İlişki bittiyse ortada aşılamayan bir mevzu vardır, ayrıld

Sevgi Derindir...

Resim
Verdiklerini görme hayatın ve sadece suçla. Sen kendini sevmez, hor bakarsan hayat sana yaptıklarınla uyumlu davranır. İşte o farkında olmamak kötü olan. Birçok şey gibi sevdiklerini de sonsuz zamana götürmesi ve hayatların yarım kalması. Hiçbir şey hatasız olmaz, seveceksen olduğu gibi sev, dost, arkadaş kal ve ol. Seven de gidebilir her giden menfaatleri için gitmez, her kalanda sevdiği için kalmaz. İki şık arasına sıkıştırılacak kadar basit değildir sevmek, gitmek, kalmak. Sevgide bencillik vardır, menfaat vardır, çünkü sevgide aynı zamanda mutluluk vardır. Mutluğun olduğu yerde huzur vardır, huzurun ve mutluluğun olduğu yerde kaybetme ve acı riski vardır. Aslında her şeyde menfaat vardır. Seven sevdiğinin menfaatini düşünüyorsa ayrı, kendi menfaatini düşünüyorsa ayrı. İnsanın kendi menfaatini düşünmesi çıkardır, çıkarı için kalabilir de, gidebilir de ama gerçekten sevenin çıkarı ve menfaati olmaz. Çünkü o sevgi hiçbir şey beklemez sadece seversin. Sevip gidenler sevdiğini

Bakmak Görmek Değildir, Görmek Dikkat Etmektir!

Resim
Bakmak görmek değildir, görmek dikkat etmektir. Bir olayı yüz kişi görse, yüzü de farklı anlatır, aynı olayı yüz kişi yaşasa, yüzü de farklı yaşar. Yani bizleri etkileyen asıl neden yaşadıklarımız değil, onları nasıl algıladığımızdır. Herkesin bakış açısı farklıdır. Nasıl algılıyorsak pencereden onu görüyoruz, herkesin manzarası farklı. Manzaramızı doğduğumuz andan hatta ana rahmine düştüğümüz andan itibaren bizim dışımızdaki koşullar belirliyor. Bu yüzden kimseyi manzarasından dolayı ne yargılayalım, ne de eleştirelim. Dikkat etmeden bakanların kimisi bakar görmez, kimisi görür abartır, kimisi hayalperesttir hayalle gerçeği karıştırır. İyi bakan, dikkat eden, doğru yorumlayan ise gerçeği yakından görür.  Zamanında zorluk çekmiş insanların bakış açıları çoğunlukla daha adaletlidir. Rahat bir hayat sürmüş insanlar ise genellikle senaryoyu istedikleri gibi çizer ve pazara sürerler. Bir insanın içinde merhamet, hoşgörü, insani duygular olduğu zaman her şeyi farklı gözl

Olan Bitenleri Dinleyip Seyretmek

Resim
Sürüden olmayıp farklı olunca ya sana uyumsuzsun diyorlar yada yalnız kalmaya mahkum oluyorsun. Farklı zekalara göre değil günümüz insanı. Yaşadıkların ve sana yaşatılanlar. Dünyanın bir hologram olduğunun farkına varmak. Olan bitenleri anlamsızca dinleyip seyretmemizin en büyük nedeni. Sosyal medya, sinema, televizyon, radyo, gazete, dergi vs. ölümü bile unutturuyor, dünyanın istediği sistem de bu; tek tip insan olmamız, vurdum duymaz olmamız. Dinleyip, seyirci kalmak güven duygusu ve duygusallığa vurulan darbelerden sonra oluşur genellikle. Zaman en büyük ilaçtır, akışına bırakıp gerçeklerle yüzleşip, farklı yol haritası bulup uygulamaya geçince düzelir, yan etkisi ise yalnızlıktır. Bu durumdan kendi gibi düşünen insanlarla bir araya gelerek de çıkılabilir ama affetmek en tatlı intikamdır. Sahibiyet ve aidiyet duygusunu taşımamak. Bananecilik yapmadan yaşamak. Herkesi eleştirmeyi ve olumsuza odaklanmayı bırakıp çözüm odaklı yaşamak. Emek vermek, vefa görüp sevilmek, fikir

Borcu Borçla Kapatmak, Roll Over

Resim
İnsanlar borcu borçla kapatıyor. Ekonomide roll over denen yöntem. Ülkede yıllardır uygulanan taktik, görünürde zenginlik yaratıyor ama arka planda gittikçe fakirleşiyorsun. Enflasyon artarsa faiz de yükselir dolar da artar. Bu zor dönemlerde işadamlarına, üretici firmalara gelir gider soruluyor ama bankalara sorulmuyor, 'ülke batarken siz bu karı nasıl yapıyorsunuz?' diye. Cahil ülkelerde bankalar en karlı kuruluşlardır. Hükumetlerle ortak çalışan bu finans kurumları borçlandırma politikası ile halkı içine çeker sonra her şeylerini ellerinden alırlar. Akıllı ve bilinçli halklar her zaman bankalardan uzak dururlar. Parası olan firmalar kolay yoldan risksiz para kazanmak istiyorlar. Zaten büyük üreticiler yabancı sermayenin Türkiye'deki distribütörleri. Bir üretim yapalım para yurt dışına kaçmasın deseniz hepsinin başı bir o tarafa bir bu tarafa çevriliyor. Millet olma bilincini yavaş yavaş kaybetmeye başladığımız için herkes makyevelist mantalite içinde kendi menf

Dedikodu

Resim
Dedikodu yalan olunca dozu kaçınca birçok facia ve yıkımlara neden olabilir. Birileri hakkında kötü ve asılsız dedikoduysa bu yapanın kalbini de körleştirir. Sözü geçen kişinin duyduğunda hoşuna gitmeyecek her şey kötüdür. Hadsizliğin keyifli bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Dedikodu aciz insanların yaptığı palavralardır, olmak istedikleri insanları anlatırlar. Gıybet kişinin gıyabında bulunmadığı ortamda onun duyduğunda hoşuna gitmeyecek şekilde hakkında kötü konuşmaktır veya yüz yüzeyken ona söyleyemeyeceğimiz kelimeleri sarf etmektir ve dinimize göre de haramdır. Bazı insanlar dedikodu yaptıktan sonra sıyrılmak adına ama biz olanı söylüyoruz derler, zaten olmayan bir şeyse konuşulan bu da iftiraya girer. Kul hakkına giren kişi helallik almadıkça ve o kişiyle ilgili ben senin hakkında bunları konuştum diye belirtmedikçe vay haline. Bulunulan ortamda dedikoduya başlandığında engel olunabiliyorsa ne ala yoksa ortamı terk etmek kendisini bilen kişi için en doğru olanıdır. Ded

Hassas İnsanlar Toplumu

Resim
Mutluluk, kimseyi incitmeden doğruyu söyleyebilmektir. Eğer doğru söylemeyi özümsemiş bir toplumda yaşıyorsak söyleme biçimi de aşılmış demektir. İnsanların doğruyu bilmeleri gerekir. Ama gerçekle yüzleşmeyi bilmeyen, hassas insanlar toplumudur bizimkisi. Gerçeği ne şekilde söylersen söyle alınır, kabul etmez ve küseriz. Her şey doğruyu söyleyince başlar. Tüm kirler, açgözlülükler, çekemezlikler, ihanetler ortalığa saçılır ve sonuç kaçınılmazdır. İnsan sürekli egosunun tatminini isteyen bir varlıktan başkası değildir. Gerçeği anlatabilmek için adeta bilge biri olmak gerekir. Konuşmaya korkarız çoğu zaman incitiriz diye, doğruyu söylüyorsak birileri mutlaka incinecektir. Lütfen o çöpü yere atmayın, çevreyi kirleterek çocuklarımızın geleceğinden çalıyorsunuz, deseniz nasıl bir cevap alırsınız. Bazı kimseleri rencide etmeden her hangi bir mesaj iletmenin yolu yok maleseff. Doğruyu söyleyemeyince beyaz yalanlar devreye giriyor. Beyaz da olsalar insanın içinde bir şeyleri tahr

Ekonominin Temeli Üretimdir

Resim
Ekonominin temeli üretimdir. Üretmeyip sadece tüketenler er veya geç batarlar. Üretim önce fikirle başlar sonra proje üretimi ve adım atma ile devam eder. Gerçekçi, uygulanabilir ve sonuç alınan adımlar haline getirilir. Kendimiz proje üretemiyorsak bile en azından üretim sürecine katkı yaparak, varolan projelere destek vererek ilerlemelerine yardımcı olabiliriz. Üretim yaparsanız tasarrufa gerek kalmaz. Çünkü tasarruf bir noktadan sonra ülkeyi ekonomik krizden kurtaramaz. Sadece vergi toplayarak devlet yönetilmez. Gerçek anlamda devlet eliyle üretim yapmak otomotiv, uçak, bilgisayar, telefon gibi milli marka değerleri yaratmak gerekir. Üret, kendine yet, araştır, geliştir ve ihraç et. Üretim artışını iç piyasa taleplerini maksimize ettiğimiz zaman alım ve refah düzeyi de yükselir. Bir sonraki seviye olan artan arz seviyesine karşı talep seviye dengesi düşüşe geçince de artan üretim için ihracat yöntemiyle uzun vadede ekonomisi düzelmiş bir ülke olunur. Kayıt dışı ekonomini

Karadut Ağacı Efsanesi

Resim
Bir zamanlar birbirlerine aşık iki genç vardı. Kızın adı Tispe, delikanlının Piremus idi. Bunlar yanyana evlerde otururlardı. Birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı aşk beslediler. Fakat aileleri görüşmelerini istemez, birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi. Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlardı. İki evin arasında gizli bir çatlak vardı. Aileleri bunu bilmez, onlarda geceleri burda buluşur, o aradan birbirlerine seslerini duyurur, aşklarını dile getirirlerdi. Bir gece ormandaki ağacın altında buluşmaya karar verirler. Tispe, ağaca Piremus'tan önce varmıştı. Gittiğinde avını yeni yemiş ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi. Korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başladı. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarbını düşürmüştü. O sırada Piremus geldi gördükleri karşısında donup kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe'nin eşarbını parçalıyordu. O an aklına gelen ilk ve tek şey aslan