Kayıtlar

teknoloji etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Değişmeye Alışırken Değişirsin

Resim
Termodinamiğe göre hiçbir sistem %100 verimle çalışamaz. Evrensel doğrular üzerine kurulu olmayan her sistem menfaat ve çıkar sistemidir. İnsana matematik değil de, matematiğin düşünce farkındalığını sağlayan düşünme yeteneği lazım olsa da bazen hayatın matematiği ve muhasebesi zorluyor. Analitik zeka, yaratıcılık, internet kullanımı, İngilizce vs. yetenek ve bilginiz varsa öğrenilebilir. Kademesel olarak başlangıçta analitik ve mantıksal bir zeka sonrasında öngörü kabiliyeti ve insanları anlayabilmek, bir aşama sonrasında kendini iyi ifade edebilme ve konuşma yeteneği ile bunların hepsini kapsayıcı ciddi anlamda bir sabır. Sonuçta yapılan iş insan beynini ekarte ederek rutin işleri makineye anlatabilmek. Gelişmiş ülkelerin teknolojisini kopyalayıp bizde yaptık diyoruz. Bizde hiçbir şeyin ciddi anlamda alt yapısı, bilgi ve deneyim doygunluğu yok. Gelişmiş ülkeler uzun yıllar boyunca bir teknolojinin onlarca evresinin doygunluğunu kazanıp hizmete koyuyor, biz ise temelsiz, e

Farkı Fark Ettiren Farktır

Resim
Artık her konuda sorunun nedeni olarak bir yerler veya güç yetirilemeyecek bazı güçler işaret ediliyor. Her dönemde böyle olmuş. Bu fikir yerel ve uluslararası hakim güçlerin kendilerine karşı oluşabilecek defans ve mücadelenin engellenmesi yada başarısız kılınması için yaydıkları yalan haber, şehir efsanesi çalışması da olabilir. Olumsuzluk, haksızlık, yanlış ve zulme karşı toplumun birlikte hareket etmesi halinde çok şeyin değişebileceğine inanıyorum. Tabi herkesin bu değerlere karşı olma bilincinin işlenmesi ve sürekli canlı tutulması şartıyla. Gelebilecek yada gelecek olan elit tabakanın dünyayı yönetmesi durumuna karşılık bir karşı taraf elbette olacaktır. Onların silahı teknoloji ve veri. Veri arttıkça kontrol edilebilen insan sayısı da artıyor. Veri tabanı genişledikçe daha farklı yöntemleri oluyor. Böylece ilk yöntem tutmazsa ikinci yöntem deneniyor, olmazsa üçüncü, dördüncü vs. tutana kadar. Bu algoritma teknoloji geliştikçe kendiliğinden mi gelişti yoksa başında insan v

Avrupa Çöker Mi?

Resim
Akıl ve duygu toplumları arasındaki fark biri yaşamın hazzını bilgi ve üretim temeli üzerinde ararken diğeri bu hazzı onların çökebileceği düşüncesinde arıyor. Neye göre karar veriliyor? Avrupa, Amerika bilime ve teknolojiye yatırım yapıyor, bizlerse Osmanlıyı savunup, üniversite mezunları bize oy vermiyor diyebiliyoruz. Avrupa'nın kendi içinde uyguladığı bir sistemi var. İnsan hakları, çevre kanunları vs. hepsi önemli konular. Örneğin, Norveç'de yolda geçirilen süre mesai saatinden sayılsın mı? Sayılmasın mı? Bu tartışılıyor. İslam dünyasının, Çinin, Hindistan'ın durumu ortada. Dünyada Avrupa kökenli toplumlar ve Batılılaşmayı becerebilen Japonya, Güney Kore gibi ülkeler refah içindeler. Gerisi çoğunlukla yolsuzluk, ahlaksızlık vs. içinde yaşıyorlar. Avrupa'da adalet var ve en önemlisi insanlar kurallara uymamayı marifet zannetmiyor. Medeniyet dediğimiz şey ise tamda bu hukuka uyabilmektir. Avrupa ve Amerika akıllı cihazlar sayesinde ellerinde dünyayı yüzyıllar

Beynin Olması Aklın Olmasını Göstermez

Resim
İnsan neyi bilmezse ona gerek duyuyor, neyi bilirse de onu kullanamıyor. Gelişen teknoloji sayesinde kullanım kılavuzu olarak internet var ama yine de kullanım oranında dengesizlik mevcut. Her insan kendi karar alma mekanizmasını kullanır. Ortak bir yer olabilir ama bu başkalarının doğrularını yaşamakla aynı şey değildir, zor olan ise kendini kaybetmemektir. Herkes kullanıyor beynini. Önemli olan anlık çıkarları, kolaya kaçan fikirleri bırakma cesaretini gösterip doğruya doğru, yanlışa yanlış deme yoluna girebilmek ve cesaret gösterip kullanabilmek de. Yani beynin olması aklın olmasını gerektirmiyor. Bizim toplumumuzda kimsenin hata payı yok, hata yapma hakkı bile lüks. Aslında görmemek, dinlememek, bilmemek, düşünmemek insanı karanlığa iten. En büyük ziyan sorma ve sorgulama yeteneğini kaybetmiş beyindir. Bazen de beyni kullanınca canın acıyor, düşünüyorsun nasıl düzelecek, nereden başlamalı sonra bakıyorsun etraf beynini kullanamayanlar ile dolu işte o zaman canın acıyor.

İnşaat Sektöründe Sendika Yok

Resim
Sürekli slogan üretmekle bir yere kadar, yalanla dolanla yol gidilmez. Aptalı inandırırsın sorun yok bizde aptal ve kurnaz insandan daha bol başka bir şey yok ama bir de gerçekler var ki, onlar hiçbir şeye bakmaz. İnşaat, gayrimenkul, müteahhit kelimelerini duymaktan bıktık. Teknoloji, üretim duymak istiyoruz. Bir sürü batan, kapatılan fabrika var. Neden üretime girmiyorlar? Çünkü işçiler kaçak çalışamaz, ham madde kaçak alınamaz, fabrika olunca vergi memurları dolar, satış yapabilecek elemana ihtiyaç var ki, ihracat yapmazsan batarsın. Yani yurt dışı pazarlama gerekir. Peki bunları yapacak kaç tane inşaatçı var? İnsanlara kolay para kazanma yolları açıldıkça kimse başka iş yapmak istemez hale geldi. Ülkede irili ufaklı bir sürü iş kolları vardı, kontrolsüz bir şekilde başlatılan projeler yüzünden bu insanların bir çoğu dükkanını, tarlasını satıp müteahhitlik yapmaya başladılar. Çoğu binalar o yüzden kötü bir görünüm içinde ve çoğunun yeterlilik belgesi bile yok. İnşaatla ülk

Dünya Bir İnsanoğlu Festivali...

Resim
Duyarsız bakmalı belki de hayata. Görmediğimiz bilmediğimiz hayatları hep bizimkilerden güzel ve iyi sanıyoruz. Bazılarının zindanı daha ferah gözüküyor, insan olmanın kendisi herkes için zor yaşamak kişiye göre değişiyor. Bizim beğenmediğimiz hayat başkası için cennet sayılabilecek nitelikte olabiliyor. O yüzden yaşadığımız hayatı hafife almadan sevmek, sevilmek için uğraşmak, iyi olmak güzel olan. Herkes farklı bir şekilde tükeniyor hayatta. Bazen doğru insanı beklerken, bazen yanlış insana katlanırken. Bir şeylerin bedelini ödüyor bazen seçimlerinin, bazen seçemediklerinin. Bazı bizler gri olamıyoruz net insanlarız. Ak yada karayız gerçek insanlarız, bu yüzden duygularımızı dip yaşıyoruz, fazlaca farkındalık var bizde ve bizlere deli diyorlar. Bize deli teşhisi koyuluyor ama gerçek deliler rahatlıkla zarar vermeye devam ediyor. Normallik toplumun çoğunluğunun davranışlarına göre belirleniyor. Çoğunluğun dışında kalanlar yani çan eğrisinin uçlarında kalan davranışlar anor

Para Ve Mutluluk

Resim
Mutluluk günümüzde büyük bir sömürü aracına dönüşmüş ve her yerde sadece mutlu olmak zorundaymışız gibi bir algı yaratılmış durumda, aslında bu da bir duygu terörü. Kapitalist bir düzende yaşıyor olmanın baskısıyla tek amaç mutsuz olmamak, yani günümüzde mutlu olmanın formülü mutsuz olmamaktan geçiyor. Para mutluluğun nedeni değildir ama yokluğu mutsuzluk nedenidir. Gelir arttıkça mutluluğun kaybolması ve kendi kendimizi teselli ederken söylediklerimiz dış etmenlerden çok bakış açısı mutluluk yada mutsuzluğu belirliyor. Ben geliri arttıkça mutsuz olan biriyle karşılaşmadım. Ama gelir azaldıkça mutsuzlaşanı çok gördüm. Aslında parayla etrafına daha çok faydalı olursun, başkasını mutlu edebildikçe sende huzur bulursun ailene, çevrene, borcu olana yardım edersin, belki bir öğrenciye burs verir iyilik yaparsın ve gün gelir o iyilik sana döner, dolaşır geri gelir evrenin kanunudur bu. Para olursa kirayı nasıl denkleştireceğim derdi yok. Faturaların son günü yaklaşıyor gecikirse

Toplumun Mutluluk Standartları Değişti

Resim
Tükenen her şey ihtiyaç dürtüsünü azaltır, ihtiyaç kalmayınca mutlu da etmez. Mutluluğun bir doyum noktası, bir sınırı olmadığı için insanoğlu hep daha fazlasını ister. Yani mutluluk yüklenen anlama, zamana, mekana, kişilere, şartlara göre değişen bir kavram ölçülebilen bir tanımı yok. Her şeyin bir bitimi var, bugün sevdiğini yarın sevemeyebiliyorsun fikrimce bu yüzden içinde bulunduğumuz anı yaşayıp mutlu olmak gerekir sonuçta mutluluk bir amaç değil, mutlu olmak için bir çaba gerekmiyor, mutluluk anlık bir şey onun için çabaladığımız ve bunu bir amaç olarak gördüğümüz sürece mutsuz olmaya da mahkum oluyoruz. Yaşımız ilerledikçe bizi mutlu eden şeylerin aslında biz onlara anlam yüklediğimiz için mutlu ettiklerini anlıyoruz ve hayata bakış açımız değişiyor, sanki mutluluk bir topa benziyor biraz yuvarlandığında arkasından koşuyor durduğunda ayağımızla tekmeliyoruz. Zaman her şeyi değiştiriyor beni, seni, onu, içi, dışı, kavramları, duyguları... Önceden bizi mutlu eden şeyler

Gelişim Değişimi Sağlar!

Resim
Gelişimsiz değişim olur ama değişimsiz gelişim olmaz. Gelişmek için önce değişmek gerekir, öğrenme isteği eğitimi getirir, eğitim bilgiyi, bilgilendikçe değişimlere açıksındır bu da gelişmeyi sağlar. Her değişim bir gelişim değildir olumsuzları da vardır ama her gelişim bir değişimdir. Bu nedenle gelişim değişimi sağlar. Günümüzde gelişim sayesinde elimizde bir çok teknoloji imkanı var ama bu süreçte insan beyni de tembelleşmiş durumda. Gelişimimiz yanlış ölçüde ilerliyor savaşlar, kavgalar vs. gibi. Değişimin olumlu yönde mi, olumsuz yönde mi olacağı öncelikle saptanmalıdır. Her yönde olabilir ama olumlu yönde değişim olursa gelişimi de beraberinde getirecektir, olumsuz yöndeki değişim ise gelişimi değil gerilemeyi beraberinde getirir. Değişim gelişimi sağlar ki, değişmenin sınırı yoktur. Olağan her şey zıtlıklar üzerine kuruludur, kaosu yaşamazsak doğruyu, yanlışı anlayamaz dolayısıyla gelişiminde ne demek olduğunu idrak edemeyiz. Değişmenin sonu yok, gelecek ne gösterir bi

Milletin zekası ile oynuyorlar!

Resim
Ülkenin dış borcu yastık altındaymış meğer. Biz de nerede bu dolarlar diye düşünüyoruz, milletin yastık altı hazine doluymuş. Doları boz liraya geç, git kuyumcudan altın al, kuyumcu lirayı dolara döndürsün, gitsin dolarla altın alsın, liraya çevirip tekrar sana satsın. Akıl bedava. Halkta değil sermaye patronlarında var bu para hatta daha fazlası var. Bu ülke potansiyel olmadığı için değil, gelir eşitsizliği olduğu için bu durumda. İktidar halkın yanında değil ve hiçbir iktidar halkın yanında olmamıştır. Faizleri indireceğiz, diyerek piyasalara doğrudan müdahale sinyali verilirse tabii ki böyle olur. Piyasalar sevmez böyle şeyleri. Konuşuldukça piyasalar panikliyor ve iyice batıyoruz. Bizim ekonomimiz pamuk ipliğine bağlı hükümetteki en küçük bir istikrarsızlık piyasaları alt üst ediyor. Tek çözüm yerli üretimi artırıp her alanda dövizle ithalatın önünü kesmektir. Ülkemizde üretici elmasını satamıyor, marketler de dolarla alınmış Arjantin elması, permesan peyniri var komik deği

Neden daha fazla para basmıyoruz?

Resim
Ekonomiye ilgi duyan herkesin hayatında en az bir kez kendisine yada çevresine sorduğu bir soru vardır; Madem ki borcumuz var, o halde neden daha fazla para basıp bu borçları ödemiyoruz?  Öncelikle para arzının enflasyona neden olması için para arzı artış oranının toplam çıktı artış oranından fazla olması gerekir. Eğer hızları aynı ise enflasyon olmaz, çıktı artış hızı fazla ise de deflasyona neden olur. Paranın miktar teorisine göre para arzı artışı fiyat sevyesini arttırır. Klasikler paranın dolaşım hızını sabit kabul etmişlerdir ama gerçek hayatta paranın dolaşım hızı sabit değildir. Yani para arzı artışının enflasyona neden olacağını söyleyebilmek için öncelikle para dolaşım hızının hesaplanması gerekir. Amerika ekonomik kriz geçirdiği 2008 yılında fazla para basmamıştır. 2008'den itibaren paralara bakarsak tasarruf ve kısa dönem vadeli mevduatların nakit paradan çok daha fazla arttığını görüyoruz. Neden? Çünkü bir ülkenin borcu olmasından çok kime borcu old

Beyni Var, Fikri Yok!

Resim
İnsanlık adına israf olarak nitelendirebileceğimiz bu canlıların çoğalma ve üremesi dinen caiz mi? Otobüste şort giydiği için kadını tekmeleyen şahıs önce serbest bırakıldı bu tarz şeyleri daha rahat yapabilmesi için. Bir insanın fikri neyse zikri de odur, misali bilinçaltında yatan arzuları bir başkasının yaşam şekline göre yorumlamak ne kadar acınacak bir durum. Küfür ve hakaret etmek, kaba kuvvet kullanmak bir karakterin göstergesidir. Dinden imandan bahsedip akılları sadece belden aşağı çalışan rahatsız bir zihniyet. Teknolojinin ve sosyal medyanın geliştiği bu yüzyılda böyleleriyle karşılaşmamız bize hangi toplum da yaşadığımızı ve eğitim sistemimizi gösterir. Toplumu bu hale getirenler bu kişilere bu özgüveni verenler, aile, bulunduğu çevre gibi etkenler bir insanı şekillendirir. Bu yüzyıl da, bu insanlara, bu kadar cahil kalma lüksünü vermek insanlığa ihanettir. Anlamamak, zorlaştırmak için uğraşıyoruz. Ahlakı olmayan kişilerin ahlak bekçiliği yapması gayet alışık bir d

GERÇEK BAYRAM SEVGİDİR

Resim
Mutluluklar küçük ayrıntılarda gizlidir. Biz çocukluğumuzda yaşadığımız bayramları anımsayıp özlemini duyabiliyoruz. Bizim çocuklarımız? Onların böyle anımsadıkları bir çocuklukları olmayacak. Bayramlarımıza, geleneklerimize sahip çıkabilsek keşke ama teknoloji ve geçim dünyasında çok zor. Hiç aklıma gelmezdi o zamanları arayacağım. Bağlılık vardı, masumiyet, sevgi ve saygı vardı, değerlerimizi yavaş yavaş kaybediyoruz. Bayramlaşmaları, el öpmeyi, bayram ziyaretlerini, sabahlarını, mendil içine sıkıştırılmış harçlıklarımızı ve daha neleri özlüyor insan. Her şeyden önce sofraya ailecek oturulur, kalkılırdı. Bu bile özlemek için bir neden. Şimdi hayat şartları annelerin çalışmasını gerektiriyor, çocuklarıyla fazla zaman geçiremiyorlar. Dolayısıyla yokluğunda çocukları sıkılmasın, üzülmesin biraz da vicdan yaparak ne isterlerse onu yapmaya çalışıyorlar. Çocuklar da nasıl olsa istediğimi yapıyor diye daha fazlasını talep ediyor ve istekler yerine geldikçe de mutsuz oluyorlar. Şimdi

AH DOKSANLI YILLAR!

Resim
Fotoğraflar da yüzler farklı farklı konuşur. Bazen şiir okur. Bazen hikayesini anlatır. Müzik de etkilidir insanın anların da. Hani bazı anlar vardır unutmuşsunuzdur. Ama bir melodi tam da o anı hatırlatır eksiksiz. Hayatımın en güzel dönemleridir 80'li ve 90'lı yıllar. Şimdi bir fırsatım olsa oraya gidip geri gelmemek isterim bir daha. Yazlık sinema ve gazoz en büyük keyfimizdi. Bizler çok şanslıymışız ki o yılları yaşayabilmişiz. Otobüsler skoda, dolmuşlar ilave sıralı, dolmuş taksi chrsysler, ford. Pantolonlar ütülü, insanların içi dışı temiz. Üç beş minübüs belli adreslere, müzik, lezzet, yaşam güzellikler ve duygularla bezeli. Para var ya da yok şekil aynı. Özledim yaşadığım güzel yılları :) Hep geçmişe bir özlem var artık. Şarkılar bir başkaydı o zaman, gerçek aşk vardı, gerçek dostluklar! Yoksulluk vardı ama insanlar mutluydu. Arkadaşlıklar çok değerliydi. Şimdiki gibi cep telefonu, bilgisayar yoktu. Arkadaşlarla ya önceden randevulaşılırdı ya da evden çağırırd

İkinci el insan olmak.!

Resim
Çoğumuz ikinci el insan haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, bilgi sahibi oluyoruz.  Bu bilgiler başka insanların, düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor.  Topladığımız bilgileri, başkalarının bilgileriyle karşılaştırıyoruz. Orijinal  hiç bir şey yok.  Yalnızca tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz.  Biri bize farklı bir şey sorduğunda cevap veremiyoruz.  Herkesi aynı kefeye koyamasak da, yüzdenin çok üstü bu durum da.  Yaşamaya başladıktan sonra ölüm anına kadar öğrenen canlılarız.  Bu bizi öğrenci yapar. Devamlı öğrenip alaka kurup fayda üretimi için beyin devamlı çalışıyor.  Beynimizin yarattığı bütün bu kargaşa değil mi zaten bizi insan yapan?  Hiçbir hayvanın beyni böyle şeyler yapabiliyor mu?  Tabii burada yine mutlu ve iyi bir insan olmayı başarmak beynimizi,  beynimiz aracılığıyla ne kadar yönetebilmemize bağlı. Olumlu yönünü beslersek sakin, mutlu, iyi bir insan.  Olumsuz yönünü beslersek mutsuz, aksi, çekilmez ve  kötü bir insan

Kafamda deli sorular

Resim
CERN'deki uluslararası araştırma grubunun sözcüsü, Antonio Ereditato, ışık hızını aşmayı başardıklarını söyledi. İSVİÇRE’nin Cenevre kentinde bulunan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) bilim adamları, üç yıl süren deneylerin son aşamasında atomdan küçük nanopartikülleri ışık hızından daha hızlı seyahat ettirmeyi başardıklarını açıkladı. CERN’in sözcüsü Antonio Ereditato, Cenevre’den İtalya’nın Gran Sasso kentine nötrinoları (kütlesi olmayan temel parçacıklar) saniyede 300 bin km olan ışık hızından 60 nanosaniye daha hızlı göndermeyi başardıklarını belirtti. CERN’deki bilim adamları, 2011 yılında yapılan deneylerde Alplerin kolu olan Apenin Dağları’nın altında bir laboratuvardan 700 kilometre ötedeki diğer laboratuvara nötrinoların saniyenin milyarda birinden hızlı bir şekilde ulaştığını ve ışık hızının aşıldığını iddia etmişlerdi. Ancak daha sonra nötrinoların ışık hızından daha hızlı hareket ettiğini öne süren anormal sonuçların makinede meydana gelen arızadan kaynaklandığı