Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ekonomide Vergiye Zam

Resim
2018 / 2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programı; Kurumlar vergisi yüzde 20’den 22’ye yükseltiliyor. Binek otomobilde MTV %40 artacak. Şans oyunlarında ikramiye kazanan talihlilerden alınan vergi yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkacak. Sigara kağıdından özel tüketim vergisi alınacak. Ekonomide vergiye zam yaparak sadece enflasyonu azdırırsınız. Her ay bir vergiye zam yapmak başarı değildir, kamu açığı böyle kapatılmaz. Kamu açığı kamu israfını önlemekle kapatılır. Bu ekonomiyi yönetme değildir, özel şirket gibi ekonomi yönetilmez, vatandaştan almakla değil, ekonomiyi iyileştirme yönetme ve üretimi desteklemekle olur. Bizler daha iyi ekonomik gelişmeler beklerken vergi artışı ile karşılaştık. Şimdi üreticilerde maliyetlerini arttıracaklar vergi artışı ile birlikte. Kontrolsüz enflasyon rakamları beraberinde değersiz bir lira, daha çok çalışma ama bu çalışmanın karşılığı değersiz bir ücret ve pahalı bir hayat getirecek. Zenginden vergi almak yerine teşvik vererek daha zengin yapıyo

Eski Ama Eskimeyen Taktik

Resim
Zorbalara dünyayı avuçlarında tutma gücünü veren şey herhangi bir ahlaki değer ölçüsü değil, ezilenlerin korkaklığıdır. Roma Engizisyonu, Roma Katolik Kilisesinin savunduğu öğretiyi korumak için Papa III. Paulus tarafından 1542'de kuruldu. Genel olarak Calvinizme ve Luthercilere savaş açtı, cadılık ve büyücülükle de uzun yıllar mücadele etti. Bir manastıra yada piskoposun sarayına yerleşen engizisyon sorgucusu halkı kilisede toplayıp uzun vaazlar veriyordu. Amaçları yerel halkla ilişkileri sıcak tutmak, onların güvenini kazanmaktı. Roma'da Engizisyon mahkemesi tarafından Aristoculuk ve sonsuz evren fikri yüzünden yakılarak öldürülen İtalyan filozof din bilimci Giordano Bruno, 'Tanrı iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır, yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrıyı kullanırlar.' demiştir. Hayr ve şer Allah'tandır. 'Hayrihi ve şerrihi min Allahü Teala'. Engizisyon kendilerini din adamı olarak k

Sorun yok, sadece bekle...

Resim
Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama, biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme. Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi ve varlığın ile buluşamadı. Sorun yok, sadece bekle. Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir, çiçekler açacaktır, rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur! İzlemeye devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde, o bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş, güzellik olanların içinden filizlenecektir; zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur...! Albert Einstein Amerikan burjuvalarından biri para ile yapılacak her şeyi yapmış fakat yinede mutlu olamıyormuş. Bunun üzerine hayatın anlamını sorgulamaya başlamış. Hayatın anlamını bana en iyi kim öğretir diye soruşturmuş. Çoğunluk, Hindistan'daki Hint gruları demiş. Bu da kalkmış Hindistan'a gitmiş. Oradaki en iyi gruya varıp, bana hay

Mutlu Değiliz, Nasıl Olabiliriz?

Resim
Büyük resme baktığımızda mutluluğun küçük şeylerde saklı olduğunu görüyoruz. Bir parça çikolatada, bir kitapta, bir fincan kahvede yani çokta büyük şeylerde aramamak gerekiyor, zaten mutluluğa önem veren insan mutlu olmasını da biliyor demektir. Bakış açısı pozitif insanlar mutlu olur. Hayattan çok şey istediğimiz için mutlu değiliz. Kiminin evi olmadığı için mutsuz, kimi arabası olmadığı için, kimi sevgilisi, kimi parası, kimi istediği gibi işi, kimi çocuğu vs. bizler kendi kendimizi mutsuz ediyoruz. İstekleri azaltırsak, elimizdekilerle yetinmeyi başarırsak mutlu da olabiliriz. İnsanlar ne istediklerini bilmedikleri için bir arayış içerisindeler dolayısıyla mutlu da olamıyorlar. Hayattan ve insanlardan beklentisi ile doğru orantılı biraz mutsuzluklar. Beklentiyi düşük tutar, hayata bardağın dolu tarafından bakarsak mutluluk kat sayımızda artacaktır. Öncelikle karar vermemiz gerekiyor, gerçeklerimizden ve sorunlarımızdan kaçtığımız, o sorunlarımızı hep birilerinin üstüne yıkıp

Piyonlar Ölür Şahlar Alkışlanır!

Resim
Savaş fakirler için ölüm, zenginler için sermayedir. Savaşı sermaye sınıfı çıkarır din ve ideolojiler bahane, insan ise kurban edilir. Bir sorunda uğruna savaşılanlar kalır savaşanlar yok olur. Her şey stratejik bir oyundur, oyun bitince kavgayı çıkaranlar başka bir kavga için tekrar işbirliği içine girerler. Yanılgı, adaletsizlik, zulüm, zalim. Başı, sonu belli olan aslında bize ait olmayan bir dünyanın haksız kavgası, hiç olmayan bir özgürlüğün sevdası, tatmin olmayan egolar, bitmeyen hırslar, korkular, korkaklar ve en önemlisi de hiçbir şeye inancı olmamak. Savaşlar iki türlüdür. Sahada mücadele edip ölenler, masa başında oturarak diplomasi yürütenler. Günümüz dünya siyasetinde krallar ne kadar düşman olursa olsunlar aynı masada kozlarını ortaya koyar, askerleri de kanlarını. Bazen verdiğiniz mücadeleyi hiçe sayarcasına sonucu masadakiler belirlerler. Kurulan düzende dostu, düşmanı anlayamazsın sana verilen geçici önemin, ölüm sırası sana geldiği zaman bir anlam ifade etmedi

HİÇBİR ŞEY OLDUĞU GİBİ KALMAZ...

Resim
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık verirler. Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Şakir'in bölgenin en zengin kişilerinden birisi olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir. Derviş, Şakir'in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Şakir de, ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır... Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir'e teşekkür ederken, Böyle zengin olduğun için hep şükret der. Şakir ise şöyle cevap verir: Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer... Derviş, Şakir'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzeri

Kanunlar Detaylarla İlgilenir!

Resim
Temeli yıkarsan inşaa olmaz. Tesadüf denen bir kavram yoktur. Toplumu topyekun imha etmek illa top ve tüfekle olmaz, zihnine ve algılarına sahip olduğunuz her birey artık kölenizdir. Cehalet yıkılamaz, çünkü ahlakı sahiplenip ahlaksızca saldıran insanlar cahildir. Öyle bir toplum haline geldik ki kendinden olmayana hemen bir yafta yapıştırıyoruz. Kanunlar detaylarla ilgilenmezse gerçekler nasıl ortaya çıkar? Hukuk devletlerinde yargıçlar tarafsız ve adildir o yüzden sabit kalırlar zemine göre oraya buraya oynamazlar. Bir ülkede bağımsız, tek taraflı yargı varsa her şey değişken olabilir. Geniş milletiz mangal gibi yüreğimiz var. Acaba başka bir Türkiye daha yedekte varda bizlerin mi haberi yok. Buna gerçeklerden uzaklaşma deniliyor, kendimizi bir hayalin içinde kaybetmiş ne istediğimizi, nereye gideceğimizi şaşırmış durumdayız. Anlatabilme kapasitesi yada karşı tarafın anlayabilme kapasitesi yetersizdir bazen. Çünkü inanç konusu algıda niyete dayalıdır. Niyetin neyse ona gö

Soru sorabilmek?

Resim
Dokunulmazlık basamağına ulaşanlar endişe ve kaygıdan uzak her konuda rahatlıkla düşüncelerini ifade ederler. Bireyi düşünme noktasına getirebilmek için soru sormanın ne denli değerli bir olgu olduğunu gösterebilmek gerekir. Soru sormak yıkımın başlangıcı olacaktır. Emin olmadığımız, kanıtlayamadığımız şeylerin kesinliğinden bahsedemeyiz. Kesin olmayan şeyler sonuna kadar savunulmayı hak etmez dolayısıyla soru sorarak şüpheye düşürürüz. Kişi tarafından savunulan düşünce ve kurama karşı getirilecek sorular genellikle ezber ve basmakalıp düşüncelerdir. Hiçbir düşüncenin fanatik duygularla savunulmaması gerektiğini anlatabilme başarısını gösterebilirsek insanlığın inandığı, savunduğu düşünce ve inançların bizlere aktarılan basmakalıp düşünce yapıları olduğunu mantıksal bir şekilde ortaya koyabilirsek karşımızdaki kişide düşünme ve şüphe duyma dürtüsü oluştururuz. Bir şeyi iyi şekilde öğretebilmek için sadece bilgi aktarımı mı önemlidir yoksa o bilgileri kendi hayatında da uygulu

Hayatın Anlamı

Resim
Hayatın anlamı senin hayata olan bakışında gizlidir, o anlamı senden başkası bilemez. Yaptıklarımız düşüncelerimizi belirliyor, biz neyi anlamlı görüyorsak hayatta ona göre anlamlı yada anlamsız oluyor. Hissettiğimiz duygulara göre değişir hayatın anlamı, bazen kazandıklarımız ve değer verdiklerimizdir. Kimine göre ailesidir hayatına anlam katan, kimine göre ailesinden uzaklaşmaktır. Bazıları için yaşadığı durum, bazıları için aynı durumun aksi halidir. Genel olarak hayatın anlamı yok, herkes duygularıyla, hisleriyle hareket ediyor, mutluluk hissettiklerimizle başlıyor ve bitiyor hayatın anlamı da bunlarla belirleniyor. Onurlu ve duyarlı yaşamak, kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamak hayatı anlamlı kılar, anlamsız kılan ise amaçsız ve bencil yaşamaktır. Severek gerçekleştirebileceğin hedeflerinin ve umutlarının varlığı hayatı anlamlı kılar. Hedeflerinin ve umutlarının tükendiği yerde hayatta anlamını kaybeder. Amaçlanan şeyi hayata uyarlayarak amaç edinmek hay

En Güzel

Resim
En güzel gün? Bugün En kolay şey l? Hata yapmak En büyük engel? Korku, endişe En büyük hata? Yılgınlık Bütün kötülüklerin kaynağı? Bencillik En güzel eğlence? Çalışma En kötü yenilgi? Pes etme En iyi öğretmen? Çocuklar En önde gelen ihtiyaç? İletişim İnsanı en mutlu eden şey? Başkalarına faydalı olmak En büyük muamma? Ölüm En berbat kusur? Keyifsizlik, moralsizlik En tehlikeli kişi? İki yüzlü, yalancı kişi En kötü duygu? Öfke, hınç En güzel armağan? Bağışlama En elzem gereksinim? Aile ocağı En kısa yol? Emin adım En hoş duygu? İç huzuru En iyi sığınak, korunma? Tebessüm En iyi çare? İyimserlik Dünyanın en büyük gücü? Umut En gerekli kişiler? Anneler ve Babalar En yüce duygu? Sevgi

Bacasız Sanayi (!)

Resim
Bir zamanlar turizm için 'Bacasız Sanayi' derlerdi. Nedeni bir sanayi sektörü gibi para kazandırması ama baca emisyonu gibi olumsuz çevre etkilerinin olmamasıydı. Ama zamanla turizmin tanımı değişti ve değişen tanımla beraber alanı da genişledi. Özellikle doksanlı yılların başında başlatılan yatak sayısı atağı ve icat edilen 'Her şey Dahil' konsepti Avrupa ve Dünya ölçeğinde turistin yani misafirin gelir ve gider seviyesi ile beklentilerini değiştirdi. Avrupa ve Kuzey Afrika destinasyonları Türk Turizm Sektörü ile rekabet edebilmek için ya benzer konseptleri uygulamaya koydular yada fiyat indirimi uygulamaya başladılar. Otel ve kruvaziyer yatırımları iki binli yıllardan itibaren Avrupa çapında katlamalı olarak arttı. Borçlanarak yapılan bu yatırımlar arasındaki rekabet fiyat kırımlarını da beraberinde getirdi. Sonuç artan finansman ve girdi maliyetleri nedeniyle boş kalmaması gereken tesisler oldu. Ancak bu tesislerin kendi altyapı sorunları ortaya çıktı. Kar el

Önce Kendisini Sevmeli İnsan...

Resim
Kendisini sevmeyen, kıymet vermeyen insan kimseyi sevemez. Elimizdekilerin kıymetini bilmek aynı zamanda bunu hak etmek gerekir. Sevilebilmek için çabalamadan, kırmadan yaşamak gerekir yoksa huzur yavaşça uzaklaşır. Seven sevdiğini üzmez, seven sevdiği üzülür diye kırmaz, seven seveni kaybetmek istemez. Kimse kimsenin fırtınasını çekmek için gelmiyor dünyaya. Sorunluysalar gitmeli ve hatta başka hayatlara bulaşmamalılar, kimseyi mutsuz, huzursuz etmeye hakları yok. Kıymet bilmeyenin hüznü dramatik değil tamamen adaletin gerçekleşmesidir. Hep acı çeken hangi insan iyi değildir. Acı çekmek insanı iyi biri yapar, mutluluk ise empatisiz bir canavara dönüştürür. Mutluluk acının azalmasıdır. Doğruluk, dürüstlük, iyi niyet, özgürlük, saygı, anlayış vs. bunlara önem vermeyen kimseyi sevmeyin. Birisine verilecek en önemli şey zamandır. Geri alınması mümkün olmayan tek şeydir zaman. Sonuçta hepimiz yalnızız, perde kapanır ve herkes evine gider. Önce kendisini sevmeli insan, kendisine d

Hayat dersi alıyoruz sürekli birilerinden...

Resim
Hayat dersi alıyoruz sürekli birilerinden. Aklın var kullan işte. Beslenme, bilgi ve düşüncenin pek işe yaramadığı genetikten gelen bir şanssızlık olabiliyor bazen. Bazı ruhlar bilgiyle tecrübelendikçe mutluluk eksiltiyor, akıl işe yaramıyor, öngörüler yıpratıyor. Sonunu düşünen kahraman olamaz, oynamadan bilemeyiz ki, ya kazanırsak. Hayat en büyük okuldur üniversitelerin veremediği dersleri verir, yeter ki almasını bilelim. Yine de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Kültürlüyüm diye ahkam kesip cehaletinin farkında olmayanlarla kaynıyor ortalık ki, klozet kullanmak bile bir kültürdür. Herkes birbirinden bir şeyler öğreniyor kimse baştan ayağa bilgisiz değil, cahil diye adlandırılan kişilerden de öğrenebileceğimiz çok şey var. Kültür sadece kitaplarda yazılanlarla oluşan bir birikim değil aynı zamanda tecrübedir, yaşanmışlıktır, hatalardır, başarılardır. Değişim, gelişim diyoruz sonra toz bulutundan saymaya başlıyoruz. İnsanlar değişebilir, gelişebilir önemli olan şu an

................ bıraktım!

Resim
Öncelikle Allah'a Zamana İnsanları Geçmişi geçmişte Akışına Umut etmeyi Çaba göstermeyi Yarını düşünmeyi Boşa kürek çekmeyi Beni kullanan insanları Öfkelenmeyi Kızmayı Konuşmayı Gereksiz akrabaları Sürekli para isteyenleri Kendime yalan söylemeyi Duygularımı Güvenmeyi Çok iyi insan olmayı İnanmayı Değiştiremediğim şeyleri Değiştirebilme arzusunu Kötü niyetli herkesi İnsanlara güvenmeyi Başkaları için yaşamayı Başkalarını kendimden çok düşünmeyi Başkaları üzülmesin diye onların istedikleri gibi olmayı Üzülmeyi Umutsuzluğu Hayal kırıklığını Güvenmeyi Umut etmeyi Bir şeyler beklemeyi Konuşmayı Susmayı Ağlamayı Tartışmayı Birilerinden bir şeyler beklemeyi Sevmeyi Aşık olmayı Herkes için iyi şeyler istemeyi Gülmeyi Beklemeyi Değer vermeyi Aptallığı Ucuz insanlara fazla değer vermeyi Aldanmaları Olaylara üzülmeyi Hayatımdaki faydasız insanları Hayal etmeyi Alışkanlıklarımı Bırakmayı Hayata dair güzel umutları geride Dünyayı İnsanl

Reset Tuşuna İhtiyacımız Var...

Resim
Makamlar ve kavramları soyu tükenmeden koruma altına almamız gerekiyor, yoksa yok olan kavimler gibi tarih sayfalarına gömüleceğiz. Bir reset tuşuna ihtiyacımız var, çok fazla kirlilik ve karmaşa içindeyiz. Ülkede yalan söylemek, yakalanınca pişkinlik yapıp sırıtmak, işi komikliğe vurmak normal. Yalanı pratik zekayla, uyanıklıkla karıştırıp ortaya bir karışık yapmıyor muyuz? Almanya'da kaç Türk hem kaçak çalışıp, hem işsizlik maaşı alıyor ve üstüne de Alman vatandaşlığı. Sonra en ufak bir olayda Türk bayraklarıyla sokağa fırlamalar. Lotoya güvenmiyoruz çünkü sahtekarlık var, önemli ve insanın kaderini belirleyen her şey de sahtekarlıklar ortaya çıkıyor ama bizler şaşırmıyoruz. Adalet, sahte deliller, belgeler. Yalanlar Cumhuriyeti oldu artık burası. Bu durumlar her zaman vardı ama son yıllarda olduğu kadar alanen olmamıştı. Kafanızı kaldırıp Filistin'e bakın. Onlarda bizim gibilerdi bir zamanlar, belki bizim düşüncelerimizi taşıyorlardı. Şimdi ne durumdalar? Balka

Her İşini Kendin Yap

Resim
Hayat sadece anlarda, ya efendisi olursun ya kölesi, mum ışığı gibi özgürce, mutlu ve erdemli yaşamak, uzun ve zorlu bir yol katetmek Anka kuşu gibi. Ve Simurung'un kendimiz olduğunu anladığımızda her şey çözülecek. Bazen işler yolunda gitmeyebilir ama bizde aynı yolu yürümek zorunda değiliz. Karanlık bir insana hangi kanıtla giderseniz gidin aydınlanmayacaktır. İnsanların sizi nasıl tanımladıklarına aldırmayın. Onlar böler, parçalar, ayrıştırır, ayıplar, gruplara pay etmeye bayılırlar. Siz kendi kendiniz için ne ifade ediyorsanız ona bakın. Çünkü herkes kendindeki eksikliği fark edip tamamlamaya çalıştığında düzeliriz. Her işini kendi yapan insanlar önyargılı olmuyor, rahatsın eyvallahın yok kimseye, tedirgin değilsin hayata karşı ve en önemlisi de özgürsün. İnsanların gerçek yüzlerini gördüğüm için onlardan yardım isteyeceğime kendi kendine debelenmeyi daha az yorucu buluyorum. Hayat yaşadıkça öğretiyor ama öğrendiklerini uygulama konusuna gelince merhamet ortaya çıkıyor.

Ruhumuz Kuzu, Bedenimiz Kurt!

Resim
Acı hissetmek hiçbir şey hissetmemekten daha iyidir, diyor bir hasta ve devam ediyor; bunu daha önce bilseydim asla tedavi dedikleri cinayete izin vermezdim duyguları tamamen öldürüyor. Eğer görme, duyma, koku alma gerçeklik ise bunların hepsi beynimize iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır. Her gün yeni bir güne, yeni umutla başlayabilen insan gerçeklik olgusunu kabullenmiş sistemin bir parçası olmayı seçmiş insandır. Her yerdedirler, çalışırken görürsünüz, alışveriş yaparken, eğlenirken, dedikodu yaparken, plan yaparken. Sosyalleşmiş sisteme entegre olmuş olarak hayatlarını göremedikleri, görmek istemedikleri gerçeklerden kendilerini soyutlayarak yaşayan insanlardır bunlar. Bu sisteme öylesine bağlıdırlar ki onu korumak için savaşırlar. Hiçbirimiz isteyerek bu hayata gelmedik. Annemizi, babamızı, kardeşimizi bizler seçmedik, nerede doğduğumuz, hangi inanca sahip olduğumuz isteğimiz dışında gelişti. Bir varoluşun içinde istemediğimiz bir hayatı yaşamak zorunda bırakı

Yavaşça Matrix'e Doğru Gidiyoruz!

Resim
Kendi sonunu hazırlayan canlı türüne insan denir. Çevre felaketine dur demeyen zihniyet kötü yönde uygulanacak teknolojiyi hayata geçiren zihniyetsizlikle aynıdır. Bıçak kemiğe dayanmadan harekete geçmeyen bir canlı olan insandan başka hiçbir canlı bıçağın kemiğe dayandığınıda anlayamaz. Yapay zeka konulu bilim kurgu filmlerinde de vurgulandığı gibi nükleer silahlar dahil askeri tüm silah sistemleri, bir yapay zekaya teslim edilirse ve üstün zekaya sahip o yapay zeka çevrimiçi ağa erişim sağlarsa, önce en son flash disk veya SD karta kadar kendini kopyalayıp varlığını güvence altına alacak, sonrasında ilk yok etmek isteyeceği şey insan ırkı olacaktır. Tehlikeli bir canlı olan insan yaşadığı gezegen dahil kendi türünü yok edebilme potansiyeline sahip bir varlıktır. Yapay zekalar devreye girerseler sıkıyönetim de uygulayabilirler, yaşadığımız gezegeni ve kendi türümüz dahil gezegenimiz üzerindeki tüm canlı türlerini bizden korumanın yolu bu olabilir ve belki de son çare yine insa

Dine İnanmak Akılcı Olmayı Reddetmez!

Resim
Düşünüp beynini yormayan, kendi adına karar vermeyen, veremeyen insanlar tekamül etmez, tesadüf eder sadece. Kendini bilmeyen nasıl ilerleyebilir ki? Atatürk, 'Türk insanı zekidir' derken öylesine demedi. Türkiye'nin gelişememesinin nedeni insanların zekası değil, bir çok etkenin ülkemizin gelişmesini istememesi ve dolaylı olarak engellemesidir. Uygur Türklerinin lideri; 'Çin bizi işgal ederken biz Allah'ın ismini 99'luk mu, yoksa 33'lük tespihle mi analım diye tartışıyorduk.' Bu da bize şunu gösteriyor, toplumlar her şeye ve her etkene gerektiği kadar önem vermelidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemiz uzaya çıkacak olan ilk ülkeler arasında tahmin edilirken Nato'ya girişimiz, yönlendirmesi ve bilimsel eğitim kurumlarının dinsel eğitime dönüştürülmesi sonucunda dünyadan geri kaldık. İslamcıların dış destek ile örgütlenip laik cumhuriyetin temelini yıkması ise içinde yaşadığımız yıllarda şahit olduğumuz bir tarih. İnsanlar köleliğe, itaate