Kayıtlar

Şubat, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Vicdan Dinle Bağdaştırılamaz!

Resim
Şartlanmışlık, insan inandığı kuramların dışına çıkamaz. Doğduğu andan itibaren bir şeylere inandırılarak büyütülür. Din, toplumsal kurallar, milliyet vs. bu nedenle insan inanmaya meyillidir her zaman. İnancın insana vicdan kattığı, yasaklarla, vaatlerle şerden koruduğu düşünülüyor, oysa dünyadaki tüm zulümler inançları kullanan ve onlara inanıp destek olanlar tarafından yapılıyor. Toplumda din ve iman her şeyin üstünde olduğu için vicdan unutulmuş, bitmiş, yok olmuş, toplum insani erdemlere değil dini hükümlere mandallanmış, dinin baskın olduğu toplumlara bir bakın vicdani ve insani erdemler hangi rafta. Merhamet yada vicdan dinle bağdaştırılamaz, merhamet insanlığın en güzel erdemlerinden biridir. Aklın gelişmesi durdurulamaz bir süreç, engellenemez bir sondur. Eğitimli insan biatcı olmaz, inceler hiçbir şeye körü körüne inanmaz, nedenini niçini araştırır. Başkalarının düşüncelerine saygı duy ama kararlarını kendin al, kendin ol, çünkü herkes işine geldiği gibi yargılar.

Sevgi

Resim
Adında sevgi geçen bir kavramı, içinden sevgi geçmeyen birisine yüklememek gerekiyor. Sevgi gerçek bir emektir her insan taşıyamaz, layık olamaz. Sevilmeyecek, en az bir kez beğenilip takdir edilmeyeceksek ne anlamı kaldı hayatın. Suyun bile sevgi sözcükleriyle moleküler yapısı değişiyorsa canlılar için yaşam kaynağıdır sevgi, içten olması koşuluyla. Sevgi genellikle karşılıksız kalır, karşılıklı olsa bile eşit seviyede olmaz, güvensizlikler, kavgalar, ayrılıklar yaşanır. Kendinizi fazla kaptırarak bir insanı her şeyiniz yapmayın, kimseninde her şeyi olmayın ki canınız yanmasın. Seviyorumlar, aklımdasınlar, dayanamıyorumlar korunaklı limanınız olmasın. Bir his ne kadar derin ve gerçekse o kadar da sessizdir. Onun ağırlığını üzerinde taşır, ne kadar yüzeyselse o kadar da dile vurur. Çehov'un dediği gibi 'birlikte gülemediğiniz birini asla sevemezsiniz.' Yani söz uçup gider sadece birlikte gülüp gülmediğinize, birlikte susup susmadığınıza bakın. Uyanmak için bir dar

Değiştiremedin Vazgeç...

Resim
Hep kaybetmekten korkmamız gerektiği aşılanır bizlere. Herhangi bir durum karşısında korkan insan kendi hayatının başrol oyuncusu olamaz, hayatının merkezine başkalarını koyar, kendini gerçekleştiremez bunlarda kişiyi özgür olmaktan alıkoyar. Korktuğumuzda karar veremeyiz, korkmakla kaybedeceğini fark etmek aynı şeyler değildirler. Bazen istesek bile değiştiremeyeceğimiz şeyler vardır. Bu durumda baktık olmuyor bir düğümde biz atalım. İradenin bizde olması da bir özgürlüktür ve bazı şeyler sadece zaman kaybıdır. Bunları iyi ayırt etmek lazım. Değiştiremeyeceğin şeylerden vazgeçmek tembellik değildir. Bazen bir şeyleri değiştirmeye çalışmamak, olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Gülü gül olarak sevemezseniz, dikenlerini koparmaya çalışırsanız aynı şekilde bir insanı kendine benzetmeye çalışmak, kendine uyacak şekilde istemek doğaya ve doğallığa terstir. Kendisinin en iyisini bildiğini, kendi yolunun doğru olduğunu, kendi etrafında dönen bir dünyanın olduğunu düşünerek iyi şeylerin

Sıfırlarla Yaşıyoruz!

Resim
Ülkede pek çok alanda kronikleşmiş sorunlar var, bunların temelleri çok önceleri atılmış. Rantın olduğu her alanda bir sistem kurulmuş, birileri hep nemalanmış. Nasıl nemalandıklarının örneği hayatın satır aralarında var zaten. Müteahhitlik mesleği ve inşaat sektörü özelinden bakıp, tüm meslek grupları ve tüm sektörlerde durumun aynı olduğu genellemesine varmak çokta zor değil. Sorun ülkenin sorunu ama çözmesi gereken mevcut hükümettir, halk sorunların çözümü için iktidara yetki vermiştir. Rantı paylaşanların tekerine çomak sokacak her yeni düzenleme açık ve kapalı itirazla karşılaşacaktır, türlü entrikalar dönecektir. Satılık olanlar yoluyla kamuoyu belki de çok ters yönde yönlendirilecektir. Bunun için kamuoyunu doğru bilgilendirecek, doğru yönlendirecek ülkesini paradan daha çok seven gazetecilere, siyasetçilere, bürokratlara, memurlara ihtiyaç var. Eğer siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakıp ülke menfaati için doğru olanı yapmayı hedeflersek sorunlar belki daha kolay çözülebil

Yolu değiştir çıkışın olabilir

Resim
Yolu bilmemek yol yok demek değildir. Acı aktifse yaşanmaktaysa elbette üzüntüde çekilecektir. Kahraman yada kurban olma bilincine girmeye gerek yok gibi geliyor. Her şeyi herkes gibi belirli bir yere kadar kontrol edebiliyoruz. Travmatik haller yaşayan bir kitle var. Bu kurban rolünü çok yakınlarımızda da görüyoruz, örneğin anne babamızda. Tartışırlarken geçmişte şöyle oldu, böyle oldu başlıyorlar, bu her zaman kendini tekrar eden bir polemik ama kendileri bu tekrarın kısır döngünün, bu negatiften beslenmenin farkında bile değiller. Travmatik durumlar bir süre sonra ondan beslenilen bir kaynağa dönüşüyor. Bu kısır döngüden çıkabilseler hayatları pozitif yönde değişecek. Belirli bir farkındalığa ulaşmış olsanızda insan en yakınındakilere bile yardım edemiyor. Çünkü insanların yardım alması için öncelikle kapıyı çalması gerekir. Bu annen, baban, kardeşinde olsa insanlar değişmek ve görmek istemedikçe güneşte olsanız faydası yok. Bir süre sonra insanlar bu travmalar içinde ışıkla

Çaresizlik Sınırların Keşfidir

Resim
Sana senden başka kimseden fayda yok o yüzden kendinden başka kimseye güvenme. Parlarken herkes seni sevebilir ama gerçekten seni kimin umursadığını parlaklık azaldığında anlarsın. Hayatta mümkün olmayan keşkeler kıymetini bilmediğimiz, geriye getiremediğimiz şeyler, yaşanması mümkünken yaşayamadıklarımız ile pamuk ipliğine bağlı bir hayatın içindeyiz. İyisiyle, kötüsüyle kıymetini bilmeli hayatın çünkü insana ikinci bir şansı vermiyor. Kimse çaresiz kalmadıkça sınırlarını keşfedemez. Kimbilir kaç kez yalnız ve çaresiz kalmış, kaç kez köşeye sıkışmış, her seferinde çırpınarak çıkıp o çaresizliklerden beslenmişizdir. Her şeyin bittiği yerde korkularda bitmiştir, kaybedecek şeyi olmayanın eforunu tüketeceği farklı istekleri kalmaz, artık tek bir amaç oluşur ve bütün gücünü o amaç için kullanır. Yaşıyorsam hala yaşamam gereken, değiştirmem gereken bir şeyler var demektir. Bunu da atlatırsın neler neler atlattın diyorum kendi kendime, kolay olmuyor ama olana kadar kendimle konuşuyo

Kaosu düzen yapmak!

Resim
Birlik bilinci kişisel ruhun yani bilincin, evrensel ruh yani bilinç içerisinde çözülmesi anlamına gelir, kişiselliğin tüm tortuları çözüldüğü için hiç ama her şey olarak tariflenebilir. Kaynak olan hiçlik yani belirmemişlik, her şeyliği yani belirmişliği de temel içinde barındırır. Dış dünyaya odaklı yaşarsak hayatımızda trajediler bol olur. Onun için içine dönüp kendindeki sevgiyi hissedersen ne sahip olmak ne de olmamak üzer. Biraz tüketmekle de ilgili. Tüketen bir toplum pek çok şey gibi sevgiyi de, dostlukları da diğer değerlerimiz gibi tüketip bitirir. Sonunda mutsuz, doyumsuz, arayış halinde yeni tüketecek değerler arayan kitlelere dönüşülür. İnsanoğlu parçalar içinde tam ve bütün bir biçimde öznel sorumluluğunu alarak özgürleşebilir. Nesne kendi içinde olduğu yerdedir, öznel olan bizler belirli standartlar oluştururuz, bunlarda bazen bize öğretilenlerden gelir. Yaşadığımız dünyada da bize öğretilenler estetik kaygılar ve kapital düzen içerisinde daha karmaşık bir hal al

Korkularımız celladımızdır

Resim
Hayat seçimler manzumesidir. Seçimleri yaparken özümüzde taşıdıklarımızdan etkileniyoruz. Benzer özellikleri, hisleri taşıyanları kendimize daha yakın veya daha çekici buluyoruz. Her varlık özünde taşıdığını yansıtıyor evrene ve karşılığını da ona göre buluyor. Atını senatör ilan etmiş Agustus. Gerçek diktatör işte böyle olur. Agustus adını taşıyan Ağutos ayı nasıl olur 30 gün çeker diyerek yeniden takvimi düzenletmiş ve Ağustos aynı 31 gün yaptırmış. Fazla gelen gün sayısını da nefret ettiği Claudusun doğduğu ay olan şubattan düşürtmüştür. Hala tüm dünya bu takvimi kullanmaktadır. Agustusun kız kardeşinin boynun o kadar güzel ki, koparmak istiyorum deyip boynunu kırarak öldürdüğü söylenir. Saplantılı şekilde aşıkmış kardeşine. İnsanlar kendilerine bir hedef ve çizgi belirler ve bu doğrultuda yürümeye çalışırlar. Hedeflerin ve çizgilerin yolu nereye gider, hayatının sonu nasıl olur düşüncesiyle bir sonuç ararlar ve hayatın bir gün biteceği sonucuna ulaşırlar. Hep sonu düşünerek

Ego Oyunu Gizli Oynar

Resim
Oyunu kurallarına uygun oynayınca sıradanlaşıyoz, egom sıradan olmak istemiyor, oyunu kazanıp kendini ispatlamak istiyor, bu yüzden de oyunu önceden oynamış kazanmış kişileri bulup oyunun kurnazlıklarını yada hilelerini öğrenme derdine düşmüş, bende egomun peşinde sürüklenirken oyunu eğlence halinden çıkartıp kazanmaya uğraşırken ömrümü tüketiyorum. Ego kutsallık oyununu çok gizli oynar, buna dikkat etmek gerekir. Yansımanın içindeki tüm semboller egonun bizi yansımanın gerçekliğine inandırmak için stratejisidir. Oyunda olduğunu unuttuğunda egonun yarattığı tüm dışa inanabiliyor ve anında tepkiselliğimiz ortaya çıkabilir. Dikkat etmek gerekiyor çünkü bizi kutsallık oyunuyla da kandırabilir. Ruhsallık egonun oynadığı en sinsi oyundur, eğer çok keskin ve kendine acımasız bir öz farkındalık yoksa. İnsanlar ilk anda görünenin cazibesine kapılmasalar kendilerini daha az kandıracaklar. Kendinize ve dışa karşı ne kadar gerçek olabilirseniz o kadar özgür olma şansınız olabilir ama o ce

Avrupa Çöker Mi?

Resim
Akıl ve duygu toplumları arasındaki fark biri yaşamın hazzını bilgi ve üretim temeli üzerinde ararken diğeri bu hazzı onların çökebileceği düşüncesinde arıyor. Neye göre karar veriliyor? Avrupa, Amerika bilime ve teknolojiye yatırım yapıyor, bizlerse Osmanlıyı savunup, üniversite mezunları bize oy vermiyor diyebiliyoruz. Avrupa'nın kendi içinde uyguladığı bir sistemi var. İnsan hakları, çevre kanunları vs. hepsi önemli konular. Örneğin, Norveç'de yolda geçirilen süre mesai saatinden sayılsın mı? Sayılmasın mı? Bu tartışılıyor. İslam dünyasının, Çinin, Hindistan'ın durumu ortada. Dünyada Avrupa kökenli toplumlar ve Batılılaşmayı becerebilen Japonya, Güney Kore gibi ülkeler refah içindeler. Gerisi çoğunlukla yolsuzluk, ahlaksızlık vs. içinde yaşıyorlar. Avrupa'da adalet var ve en önemlisi insanlar kurallara uymamayı marifet zannetmiyor. Medeniyet dediğimiz şey ise tamda bu hukuka uyabilmektir. Avrupa ve Amerika akıllı cihazlar sayesinde ellerinde dünyayı yüzyıllar

Entelektüel Olmak

Resim
Entelektüel olabilmek için ahlak ve terbiyeyi aileden alarak gelmiş olmak gerekir. Ülkemizde entelektüellik denilince akla çok farklı şeyler geliyor. Kitap okuyan herkes entelektüeldir gibi. Entelektüel insan, şahsına münhasır bir insandır sonradan olunmaz o zaman devşirme durur, içten gelen bir şeydir. Düşünsel bir olguyu fiziksel olaylarla sorgulamak Ortadoğulu bakışıdır. Yediğin, içtiğinle, giydiğin, kullandığın şeylerle yada tercih ettiğin sözlerle, mekanlarla olamayacağın bir şeyi yine onlar yüzünden de kaybedemezsin. Olası tüm perspektiflerinin önünde şekilcilik lensi standart donanımda bulunan bir toplum için çokta şaşırtıcı olmayan bir bakış açısı olsada yine de üzücüdür. Entelektüel kavramı zihinsel ve felsefi bir kavramdır, yaşantınızı değiştirmek demek değildir. İnsanları ötekileştiren insanları baskı altında tutmak isteyen kişiler, entelektüel bir düzeye ulaşamazlar. Kalite insanın içindedir yaşam standartlarında değil. Basit olmak kibirli insanoğluna zor gelmiş