Kayıtlar

saygı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Aile Kan Bağı İle Mi Olur?

Resim
İnsanlar birbirlerine tahammül ederek, katlanarak, paylaşarak yol alırlar. Bu taşra da çok çocuklu ailelerde daha kolay oluşur. Kan bağı birçok şeye ilave olarak zorlukları birlikte aşmayı da gerekli kılar. Şehirleşmenin getirdiği modern mimari büyük aileyi günümüzde iyice yok ediyor. Çocuklar paylaşmayı ve katlanmayı kreşlerde ve okullarda öğreniyor. Bu nedenle aileden çok, iletişim içindekiler arasında oluşan paylaşım öne çıkıyor. Başarılı insan ilişkilerinde gönül bağı fazlaca etkilidir. Kan bağı irademiz dışı gerçekleşen doğanın bize verdiği bir ilişki biçiminden çok bir konumdur. Ruhen kendi yansımamızı bulduğumuz, yürek yüreğe dediğimiz insanlar her daim bizimledir. Fiziki mesafe olsa da, olmasa da olur, gönül birliği kurduğumuz insanlarla mutlu, huzurlu, başarılı bir aile olabiliriz. Bizim aile sistemimizde korku, şiddet, baskı, hükmetmek, emir var ama saygı yok. Eşini aile onaylayacak, okuluna aile karar verecek, yaşam şekline aile karar verecek, ailelerdeki sevgi gitti

Birazda Bencil Olmalı İnsan

Resim
Her insan bir miktar bencil olmalı. Başkaları için yaşamak iyi hoş gözükse de bu durum bir zaman sonra zorumuza gider ve konu yaparız, böylece hoş olmayan hallere düşeriz. Bazen bencillik iyidir, kendine beslediğin saygı, sevgi ve değerdir, hep kendinden ödün vermek kaybettirir. Her şeyde denge önemlidir, bu açıdan dengeli bir şekilde bencil de olmalı sonuçta ortada bir ben var ve bu ben saygıyı hak ediyor. Kişinin kendi düşüncesini yaşamaya çalışması veya istediği hayatı yaşaması bencillik değildir. O kişinin kendi özgür iradesini ortaya koymasıdır. Bencillik kendi düşünce ve isteklerini başkalarına empoze edip kendi yaşam biçimine sokarak yaşanmasını istemektir. Sürekli ben merkezli olmak karşı tarafın duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını önemsememek, her iki taraf içinde zarar verici olmaktır. Bunun bir de tersini düşünürsek başkalarını düşünerek sürekli verici olamayız, bir noktada enerjimiz tükenir, vermek için almamız da gerekir. Bazen ben demek zorundayız. Çünkü ben iyi o

Hayaller Ölür Normaldir Çünkü Yenileri Doğmuştur...

Resim
Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul ediyor ama kimse kendisinin de kötüye gittiğini kabul etmiyor. Büyürken sevgiyi unuttuk nefreti öğrendik, zorla da olsa öğrettiler. Artık çok mükemmeliyetçi olursan çok şey kaçırır, hiçbir şey yaşayamazsın. Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar, kimileri ise zaferle küçülüp bayağılaşır. Çünkü büyüklük hem yenilgiyi hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar. Dünya küçüldü iyice artık paran varsa her yerde, her şeye ulaşabilirsin. Gereksiz romantizme gerek yok sadece sevdiklerinden ayrı kalmak zor olur. Hayal kurmak parayla değil, yıkılırsa yenilerini kurarız. Hayaller ölür normaldir çünkü yenileri doğmuştur. İnsanlar yaşam ihtiyaçlarını karşılayamazlarsa mutsuz olurlar. Öncelikle sağlıklı olma, karnını doyurma, barınma, iş vs. bu zorunlu ihtiyaçlar giderilemezse nasıl mutlu olunabilir ki? Mutsuzluk aniden gelmez onu hazırlayan nedenler vardır. Bazen hayat öğrenmediğimiz yerlerden de ödev

İkinci şans

Resim
Aynı filmi tekrar izlediğinde dikkatinden kaçan şeyleri yakalamak olası olsa da, filmin sonu aynıdır. Başta her şey daha güzel gidiyormuş gibi görünse de her iki taraftanda kopan, giden, biten çok şey olduğu için hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Eski adı üzerinde eskide kalmıştır, bir daha kurcalamanın anlamı da yoktur. Bazen bitirdiğin bir oyunu tekrar yükler oynarsın, acaba bu bölümü nasıl geçiyorduk diye düşünürsün işte ikinci şans da öyle bir şey. Eski veya yeni eninde sonunda bir şeyler rutine bağlanacak, sevgi dediğimiz olayın son kullanma tarihi var. Belki kimisinde sevgi yerini saygı, alışkanlık, bağlılık gibi duygulara bırakır, kimisinde ise pişmanlık, keşkeler, suçluluk duygusuna. Gönül işinin zekayla ilgisi olmaz, insanların değişmez sabit kuralıyla ilgisi olur. Bunca insan iyi niyetle hem kendine, hem karşısındakine ikinci bir şans vermiş, yinede sonu hüsran olmuşken umut etmeyi bir daha düşünmek gerekir. İlişki bittiyse ortada aşılamayan bir mevzu vardır, ayrıld

Sevgi, saygı, sadakat...

Resim
İlişkilerde üç şey kesinlikle kaybedilmemeli; sevgi, saygı, sadakat. Her ilişkinin dinamikleri farklıdır ama temeli bu üç kavramdır. İlişki bitimi bazı ifadeler yersizdir. Örneğin; gereğinden fazla değer verdim böyle oldu. Bu kadar çok sevmeyecektim. Öncelikle senin için değerliydi ki, çok değer verdin. Ne yapacaktın, rol mü? Seviyordun çünkü aşıktın, bu da elinde olmadan gerçekleşen bir fiil. Sonuçta siz onun sizinle bir gelecek kurma hayalinin içerisinde, sizin onunlayken kurduğunuz kadar kalıcı değilseniz bitersiniz. Bunu anlamanın da kestirme bir yolu yoktur, yaşayıp görürsünüz. Arkadaş olabildiğiniz, birlikte her şeyi yapabilecek kadar özgür hissettiğiniz bir insanla hayat kurmak daha kalıcı olabilir ama bununda garantisi yoktur. Kimse kimseyi değiştirmeye kalkmamalı, olduğu gibi kabullenmelidir. Bu kabulleniş ister aşk ilişkilerinde olsun, ister ailesel ilişkilerde başarıyı ve mutluluğu getirecektir. Siz ne kadar karşınızdaki kişiyi değiştirdiğinizi düşünsenizde bir süre

Her Kaos Bir Karakter Doğurur

Resim
Yapıcı öfke adaleti sağlayıp sorunu çözebilirken, miskinlik ve yeterli derecede hırsla azmin olmayışı üretememeye yol açar. Sömüren ülkelerin kolonize ettikleri ülkelerin bağımlı kalabilmesi için oturtmuş olduğu bir sistemdir bu. Fikir üreteni kendi ülkesinde boğduran bir sistem. Saygı, sevgi ve empati olmazsa kaliteli bireyler güce sahip bireylerin ellerinde telef olurlar. Ev, araba maddi imkanların sağladığı kolaylıklardır. Bunları işinde başarılı olan her insan elde edebilir. Bir insanın belki güzel bir arabası olabilir, arabasının sağladığı konfor ve kolaylıklardan dolayı hoşnut olabilir ama araba denilen şey sonuçta bir teneke parçasıdır. İnsan gerçek mutluluğa ancak onu seven ve anlayan insanların varlığında ulaşabilir. Her şeyi tamam olan insan bile sonsuz mutluluğun anahtarını bulmuş değildir, sonsuz mutluluk yoktur. İnsanlar sosyal medya aracılığıyla öyle olduğunu göstermeye çalışır veya kendini kandırır. Hepimizin hayatında hem maddi, hem manevi, hem psikolojik inişl

Kişisel Ve Toplumsal Ego

Resim
Ego bir nevi canlıların hayatta kalma refleksidir. Dolayısıyla bilinçaltında fark edilmeden yapılan sonuçları bile vardır. Onun için zaten empati ve saygı derdindeyiz. İnsanı egodan erdem kurtarır bunu empati ve saygı yoluyla başararak kültürü, coğrafi durumları oluşturabilir, bunlar da irade dışında şekil alan şartlardır. Empati ve saygı toplumu oluşturan egoların barışını sağlayan kural ve adaletin birlikte yaşayarak şartları uygun hale getirmesidir. İnsanlık olarak her birimiz toplum organizmasının devamıyla hayatımızın çoğunu geçiriyoruz. Dolayısıyla her şey eskilerin bir veya sıfırlarının diziliminin değişmesidir. Bu yüzden felsefi önermeler toplum yada insan üzerinde direkt etkisi olmadan anlamlandırma çabası içinde araç olmaktan öteye gitmiyor, nedeni ise hayata etkisi olmayan bilginin gereksiz, fazlalık olarak kendini yok etmesinden ileri geliyor. Ego ister kişisel olsun, ister toplumsal yönlendirme ile yapılan hatalara kulp aramamak gerekiyor. Olayları önce kişisel,

İyi Niyet Kişilik Yapısıdır!

Resim
İyi niyet bir davranış değil kişilik yapısıdır. İyi niyetli olmak iyidir ama tedbiri de elden bırakmamak gerekir. İyi niyet bazen karşındakini yönlendirme taktiklerinden birisidir, bazen de karşıdaki üzerinde üstünlük kurmaktır. İyi niyet kötülük taşımayan bir düşünceyle hareket etmektir. Bu insana ait olan bir davranıştır, kimileri gösteriş olarak veya karşısındakinin gözlerini boyamak içinde kullanabilir. Hangisi olduğu ise karaktere bağlıdır. Ben iyi niyetle yaklaşmıştm diyen biri için genel olarak sorun iyi niyetle yaklaşmakta değil, karşı tarafın art veya ters davranışları dolayısıyla usanç ve gına gelmesindedir. Çoğu zaman iyi niyet sandığımız durum ise kötü niyet karşısında ezilmiş sıradan bir niyettir. İnsanlara şans tanımalıyız, iyi niyetimiz bizi koruma sınırında olmalı. Karakterin temiz ve dürüst ise, zorlasan da kötü niyetli olman mümkün değildir, en fazla tokat yedikçe biraz daha dikkatli olmaya çalışırsın. Zayıf anları yaşamadan kimin sırtını döneceğini bilemezs

Önce Kendisini Sevmeli İnsan...

Resim
Kendisini sevmeyen, kıymet vermeyen insan kimseyi sevemez. Elimizdekilerin kıymetini bilmek aynı zamanda bunu hak etmek gerekir. Sevilebilmek için çabalamadan, kırmadan yaşamak gerekir yoksa huzur yavaşça uzaklaşır. Seven sevdiğini üzmez, seven sevdiği üzülür diye kırmaz, seven seveni kaybetmek istemez. Kimse kimsenin fırtınasını çekmek için gelmiyor dünyaya. Sorunluysalar gitmeli ve hatta başka hayatlara bulaşmamalılar, kimseyi mutsuz, huzursuz etmeye hakları yok. Kıymet bilmeyenin hüznü dramatik değil tamamen adaletin gerçekleşmesidir. Hep acı çeken hangi insan iyi değildir. Acı çekmek insanı iyi biri yapar, mutluluk ise empatisiz bir canavara dönüştürür. Mutluluk acının azalmasıdır. Doğruluk, dürüstlük, iyi niyet, özgürlük, saygı, anlayış vs. bunlara önem vermeyen kimseyi sevmeyin. Birisine verilecek en önemli şey zamandır. Geri alınması mümkün olmayan tek şeydir zaman. Sonuçta hepimiz yalnızız, perde kapanır ve herkes evine gider. Önce kendisini sevmeli insan, kendisine d

İnsanlar neden anlaşamaz?

Resim
Akışına bırak düşerken etrafı seyret, çakılana kadar kimsenin yaşayamayacağı bir heyecan yaşayacaksın. Ne iten umurunda olacak ne de tutmayan. Gülümse, ne iten mutlu kalsın ne de tutmayan. Hayat final bilgisine ulaşmak içindir. Son anladığın değer her zaman sahip çıkabileceğin değerdir. İnsanı insan yapan sevgi, saygı, dostluk ve en önemlisi onurlu yaşamaktır. Kimse böcek olmayı istemez kişiliğini satana kadar. Dinleme yeteneğindeki noksanlık, sabit fikirlilik, fanatizm, sıfır empati, haklı çıkma telaşıyla tartışma zemininin unutulması. Kalıp yargılarımız ve bakış açımız karşılıklı beklentilerin netleştirilememesi, sorunu çözmeye çalışmak yerine kavgayı daha çok kızıştırmak. İnsanlar dinlemiyorlar birbirlerini, eleştiri kabul etmiyorlar. Kimseden bir şey beklemezsen sorun, sıkıntı olmaz ama insanız değer verdiğimiz kişilerden gelen beklenmedik hareketler bizleri üzüyor. Farklı görüşlere, fikirlere, beyinlere ve bizim gibi olmayanlara tahammülümüz yok. Anlaşmaya niyetli değiliz,

Görecek günlerimiz var daha!

Resim
Bir kördüğüm ki, çözdükçe dolanıyor. Artık bir gelecek hayali kuramıyoruz, yarını yaşama hayali bile kuramazken. İnsanım diyebilmek için önce onura, omurgaya ve kişiliğe sahip olmak gerekir. Maalesef günümüz Türkiye'sinde her insanım diye salınan da bu değerler yok. IQ, ahlak, aile görgüsü, medeniyet, onur, şeref, gurur, saygı olmayanlardan bir şeyler beklemek anlamsız. Kural tanımaz, yasa tanımaz olundu, insanlardan da koyun olması beklendi ve beklentiler de gerçekleşiyor gerçekleşti. Tanrı bu ülkeye acısın ve korusun, millet çaresiz. O kadar alıştık ki kaosa, bir sonraki patlama nerede olacak diye düşünmeye başladık çok sıradan bir şeymiş gibi. Korkardık küçükken 'tecavüz' kelimesini cümle içinde kullanmaya. Korkardık gazetede 'şehit' haberi görmeye. Şimdi İzmir'de bir patlama oldu, Reina'yı unuttuk. Falanca bir yerde bir patlama olacak, İzmir unutulacak. Alışma, unutma desek de nafile. Albert Camus doğru söylemiş, 'umut kötülüklerin en beteri.&#

Sevgi başka bir surette geri dönecek!

Resim
Bir avuç erdemli insanın sayesinde dünya için umutlanıyoruz. Güven vermekte, güven duymak da önemlidir ama en önemlisi duyulan güveni boşa çıkarmamaktır. Kalpte sevgi yoksa iyi bir insan olamazsınız. Hikayeye göre, günün birinde Franz Kafka rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta küçük bir kıza rastlamış. Kız ağlıyormuş. Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve bu onu oldukça üzmüş. Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş ve ertesi gün aynı nokta da buluşmak üzere sözleşmişler. Bebeği bulamaması üzerine Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış ve buluştuklarında kendisine okumuş: “Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım. Sana başımdan geçenleri anlatacağım.” Bu birçok mektubun ilkiymiş. Kafka küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş. Küçük kız da bu şekilde avunurmuş. Derken gün gelmiş ve görüşmelerin de artık sonu gelmiş. Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek geti

Siyaset ve zerafet iç içe!

Resim
Bir röportaj sırasında Demirel'e gazeteci sorar; - İsmet İnönü ile aranızda bir sıkıntı mı var? Demirel'in cevabı; - O arkasına koskoca Kurtuluş Savaşını almış bir kahraman. Ben kimim ki onunla bir sıkıntım olabilsin? Demirel'in ilk başbakanlık dönemi, Anıtkabir ziyaret ediliyor. Demirel protokol gereği önde yürüyor. Bu durumdan rahatsız. Adımlarını yavaşlatarak İsmet Paşa'nın yanına gelmesini bekliyor. Bunu fark eden Paşa hızlıca Demirel'e yanaşıyor ve, - Yürü, yürü rahat ol, sen başbakansın. Protokol kimsenin değerini düşürmez, diyor. Siyaset ve zerafet iç içe. Nezaket, tavır, üslup, devlet adamlığı, adam gibi adamlık bu olsa gerek. Mekanları cennet olsun. Umarım günümüz siyasi liderleride kolkola girebilsinler, zaman kenetlenme zamanı. Merhum Sayın Necmettin Erbakan, Kocatepe Caminin avlusunda cenaze namazı için bulunurken hasta ve tekerlekli sandalye üzerinde olmasına rağmen, Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakan sıfatıyla geldiğinde saygısı gereği gü

Bana kalırsa bana kal...

Resim
Ne var ne yoksa hepsi rüya, öğrendim sonunda aşk ile dönermiş bu dünya. Aşk ve sevgi olmazsa yaşamanın bir anlamı olmazdı. Seviyorum güzel olan her şeyi, coşkuyla, aşkla sevmek güzeldir iyi bir kalbin varsa, aşk güzel cesaretin varsa.  Değerli insanı buldun mu, bas bağrına zincirle kendine. Sevdamız da sevda çiçeklerimizin olması gerekir.  Aşk, seni vurabilecek bir silahı, seni vurmayacağına inandığın birisine tereddütsüz vermektir.  Aşk, düşündüğün de gülümsemektir.  Aşk, ben seviyorum sen de sev değildir.  Beklentisiz kelebeklerin çarpmasıdır.  Sonra biri çıkar karşına tüm alışkanlıklarını değiştirir. Aşk, bir savaş galip gelmenin mağlup olmaktan geçtiği bir savaş.  Kazanmak için mağlup olman gereken zamanı bilmen gereken bir savaş.  Kavuşursan meşk olur. Kavuşamazsan aşk olur. Aşk kavuşamamanın adıdır. Kavuşursan işin rengi bir müddet sonra değişir. İsteyen aksini iddia edebilir ama bu böyledir. Saygı, emek ve karşılıklı anlayış en büyük

YALNIZ SEKİZ DAKİKAN VAR...

Resim
Bir kadın, bir gün kucağında çocuğu ile birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar: "İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Ayrıca "Sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al.  Ancak bu fırsatı kaçırma,  ama yine de en mühim şeyi unutma..." diyor, durmadan ikaz ediyordu. Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır.  Yığınla altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla mücevherleri toplamaya başlar. Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur "Yalnız sekiz dakikan var..." Sekiz dakika çabuk geçer.  Kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır.  Bu sırada çocuğunu içeride unutmuş olduğunun farkına varır ama iş işten çoktan geçmiştir.  Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak fayda vermez.  Kapı bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır. Z

Müslümanlıktaki hoşgörünün dibine vurduk

Resim
Mayanda yoksa edep eskiden de olsa yüz yıl sonra da olsa fark etmez edeb kişinin kendisidir. Ramazan da içki içiliyor diye Kore'li bir adamın dükkanına saldırmışlar. Asabilik ve nefret imanın önüne geçmiş. Hiç bir din de zorlama yoktur ve bizim dinimizin temeli de hoşgörüdür. Kendilerine ait kapalı bir mekanda, kimseyi rahatsız etmeyen bu insanlara saldırarak Müslümanlığı kurtardınız bravo sizlere artık bir madalyayı hak ettiniz. İçki içene gösterdiğiniz tepkinin milyon da birini askerimize çuval geçirene, teröriste gösterseydiniz ülke refah içinde olur, insanların kazandığı para size batmaz, dinin arkasına da saklanmak zorunda kalmazdınız. Yabancıların müslümanlardan neden nefret ettiğini çok iyi anlıyorum. Biz hiç bir zaman onların yerine kendimizi koymazken, neden onlar koyup anlamaya çalışsınlar, yapılan o kadar hatadan hangi birine empati yapsınlar. Avrupa ya da gelişmiş ülkeler sınırlarını açsa, bu dincilerden, milliyetçilerden, vatanseverlerden kaçı burada kalır? Si

Ego! Ben merkezli düşünme

Resim
Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın. Çünkü başkasına verdiğin acının zehri er ya da geç sana geri döner. (Kızılderili Atasözü) Bir tarafın çıkarı - karşı tarafın kaybı = Menfaat. (Bence) Belki de illa bir tarafın kaybetmesine gerek yoktur. Bütün güçleri birleştirip bir çıkar sağlamak da menfaat değil midir? Sorunun kaynağı çıkar sağlamayı istemek değil. Diğerlerinden üstün olduğuna inanmak isteği. İlişkilerimizdeki temel sorunlardan biri karşımızdaki ister ailemizden biri, ister sevgilimiz, dostumuz, arkadaşımız olsun birbirimizin düşünce, duygu ve davranışlarımızı yanlış anlamamız, yani tam anlamıyla birbirimizi tanımıyor olmamızdır. Eksik ve kompleksli insanlar kendilerini övmeye ve övünmeye ihtiyaç duyarlar. Çalıştığım bir yerde sürekli kitap tavsiye eden birisi vardı. Gelene geçene ezberlemiş arka yüzü tavsiye ediyor veriyor ve geri istiyor. Ben çok akıllıyım havası. Elinde benim başka bir isim altında yazdığım gelişim üzerine bir kitap mevcut. Artık iyice t

Okumuş Cehalet, Okuyamamış Bilge

Resim
Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk bir şeyler yazıyor. Oradan geçen bir Tilki: - Hey Tavşan, ne yazıyorsun? - Doktora tezimi yazıyorum. - Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında? - Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında. - Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi? - Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim. Beraberce Tavşanın yuvasına girerler. Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve yine daktilosunun başına geçer, tak tuk bir şeyler yazmaya devam eder. Daha sonra oradan geçen bir Kurt, Tavşanı görür. - Hey Tavşan, ne yazıyorsun? - Doktora tezimi. - Ne hakkında? - Tavşanların Kurtları yemesi hakkında. - Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır? - Gel istersen göstereyim. Yine beraberce yuvaya girerler. Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar. Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz? Manzara şudur: Bir köşede Tilkinin kemikleri. Bir köşede Kurdun kemikleri. Diğer köşede ise TAVŞANIN DOKTORA DANIŞMANI ASLAN, kürdanla dişlerini temizl

PİSAGOR'UN ADALET KUPASI

Resim
PİSAGOR KUPASI (Adalet kupası) Ünlü matematikçi Pythagoros (pisagor)'un yaklaşık 2500 yıl önce icat ettiği ters çan biçimindeki bu kupa, ilginç bir özelliğe sahiptir. Kupanın altı delik olmasına rağmen içindeki sıvı asla dökülmez. Ne zaman ki kupaya doldurulan sıvı, kupanın sınır çizgisini aşarsa o zaman içindekiler son damlasına kadar akıp gider. Kupaya adalet kupası ismini veren filozof, belki de bu kupa ile şunu söylemek ister; "İnsan bazen yaşamın sundukları ile yetinmeyi bilmeli, zira daha fazlasını arzularken elindekiler de kayıp gidebilir." Toplumsal olarak insanlık çöktü. Bir de ekonomik olarak çökerse ne olur meçhul. Bütün kötülükleri insan yaptığına göre epeyce tecrübeye sahip.! Bugün haberlerde bir intihar vakası gördüm. Sokaktaki kameralardan birinden alınmış görüntüler. Adamın biri yerdeki yuvarlak ağır kanalizasyon kapağını açıp içine atlayarak intihar etti. Belediye ekipleri suyu boşalttılar, ama ulaşamadılar. En son yolu kazdılar ve cesede ulaş

Hayatınız seçtiğiniz KADINDIR ve ERKEKTİR...

Resim
Evvel zaman içinde Memleketin birinde 70 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış. "Bu gençliğin sırrı nedir" diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya. Ama sorular sık ve soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki. Sonra karar vermiş tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine. "Bu davette size sırrımı açıklayacağım" demiş. Herkes merakla davete gelmiş.Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merak ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş. "Hatun , şu kilerden bir karpuz getirir misin bize sana zahmet!.." Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında gidip bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da : "Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet"