Aile Kan Bağı İle Mi Olur?
İnsanlar birbirlerine tahammül ederek, katlanarak, paylaşarak yol alırlar. Bu taşra da çok çocuklu ailelerde daha kolay oluşur. Kan bağı birçok şeye ilave olarak zorlukları birlikte aşmayı da gerekli kılar. Şehirleşmenin getirdiği modern mimari büyük aileyi günümüzde iyice yok ediyor. Çocuklar paylaşmayı ve katlanmayı kreşlerde ve okullarda öğreniyor. Bu nedenle aileden çok, iletişim içindekiler arasında oluşan paylaşım öne çıkıyor.
Başarılı insan ilişkilerinde gönül bağı fazlaca etkilidir. Kan bağı irademiz dışı gerçekleşen doğanın bize verdiği bir ilişki biçiminden çok bir konumdur. Ruhen kendi yansımamızı bulduğumuz, yürek yüreğe dediğimiz insanlar her daim bizimledir. Fiziki mesafe olsa da, olmasa da olur, gönül birliği kurduğumuz insanlarla mutlu, huzurlu, başarılı bir aile olabiliriz.
Bizim aile sistemimizde korku, şiddet, baskı, hükmetmek, emir var ama saygı yok. Eşini aile onaylayacak, okuluna aile karar verecek, yaşam şekline aile karar verecek, ailelerdeki sevgi gittikçe azalıyor.
Sevmek anlamayı gerektirir, anlamakta kıymet bilmeyi. Mutlu olmayı bilmek, sonra istemek gerekir. Saygı yaşamın olmazsa olmazıdır ve içinde çok şey barındırır, saygıyla olur her şey. Anlamak anlayış saygı bizi besler.
Programlar da, gazete ve dergiler de evlat edinilmiş insanların gerçek aileleriyle buluştuklarında hiçbir şey hissedemediklerini gördük. Kan bağı değil can bağı önemli olan. Emeği, sevgiyi, saygıyı veren seviliyor. Kimse anne, babasını ve evladını seçme hakkına sahip değil. Ama çocuğunu bir armağan olarak büyüten aileler de var. Ne yazık ki malı gibi görüp onlara söz hakkı tanımayanlar da, sadece tahsil yeterli olmuyor bu düşünceye. Okumuş cahiller okumamışlardan daha tehlikeli. Dünyaya sorunlu, mutsuz insanlar yetiştiriyorlar farkında bile olmadan.
Bize neyi ne kadar anladığımızı hatırlatırken nöronlar arası bağlantıların artarak zihnimizi dinamik tuttuğu gibi, kötü örneklerde etkilenmeden elememizi, insan kalabilmemizi sağlıyor. Aile yapısı çok önemli ama kul mu, yoksa birey mi yetiştirmek istiyoruz? Tercihimiz birey ise ahlak ve erdemleri, toplumsal değerleri yaşatarak verip, ardından yeteneklerini keşfetmeye, öğrenmeye, desteklemeye çalışır, yaşamı paylaşır, tercihlere saygı duyarak yüreklendiririz. Ama dengeleri kurmakta zorlanıyoruz. Çocuklarımızı ya baskılar, yada olanaklarımızın dışında gerçeklerden uzak tutup yaşama hazırlayamıyoruz. Birey olmayı başarabilenler birey yetiştirmeye özen gösterip, birbirlerinin hayatında engel değil, yaşamı paylaşarak, kişisel alanlarına saygı gösterip, senkronize olur, birbirlerinin gelişmesine katkıda bulunarak mutlandırır, mutlu olurlar.
İnsan nerede olursa olsun aile, toplum fark etmez biraz mesafeyi koruyup, saygıyla yaklaşıp, merhametli ve vicdanlı olup, empati yapınca daha huzurlu yaşayabilir.
HÜLYA ÇAKICI
Başarılı insan ilişkilerinde gönül bağı fazlaca etkilidir. Kan bağı irademiz dışı gerçekleşen doğanın bize verdiği bir ilişki biçiminden çok bir konumdur. Ruhen kendi yansımamızı bulduğumuz, yürek yüreğe dediğimiz insanlar her daim bizimledir. Fiziki mesafe olsa da, olmasa da olur, gönül birliği kurduğumuz insanlarla mutlu, huzurlu, başarılı bir aile olabiliriz.
Bizim aile sistemimizde korku, şiddet, baskı, hükmetmek, emir var ama saygı yok. Eşini aile onaylayacak, okuluna aile karar verecek, yaşam şekline aile karar verecek, ailelerdeki sevgi gittikçe azalıyor.
Sevmek anlamayı gerektirir, anlamakta kıymet bilmeyi. Mutlu olmayı bilmek, sonra istemek gerekir. Saygı yaşamın olmazsa olmazıdır ve içinde çok şey barındırır, saygıyla olur her şey. Anlamak anlayış saygı bizi besler.
Programlar da, gazete ve dergiler de evlat edinilmiş insanların gerçek aileleriyle buluştuklarında hiçbir şey hissedemediklerini gördük. Kan bağı değil can bağı önemli olan. Emeği, sevgiyi, saygıyı veren seviliyor. Kimse anne, babasını ve evladını seçme hakkına sahip değil. Ama çocuğunu bir armağan olarak büyüten aileler de var. Ne yazık ki malı gibi görüp onlara söz hakkı tanımayanlar da, sadece tahsil yeterli olmuyor bu düşünceye. Okumuş cahiller okumamışlardan daha tehlikeli. Dünyaya sorunlu, mutsuz insanlar yetiştiriyorlar farkında bile olmadan.
Bize neyi ne kadar anladığımızı hatırlatırken nöronlar arası bağlantıların artarak zihnimizi dinamik tuttuğu gibi, kötü örneklerde etkilenmeden elememizi, insan kalabilmemizi sağlıyor. Aile yapısı çok önemli ama kul mu, yoksa birey mi yetiştirmek istiyoruz? Tercihimiz birey ise ahlak ve erdemleri, toplumsal değerleri yaşatarak verip, ardından yeteneklerini keşfetmeye, öğrenmeye, desteklemeye çalışır, yaşamı paylaşır, tercihlere saygı duyarak yüreklendiririz. Ama dengeleri kurmakta zorlanıyoruz. Çocuklarımızı ya baskılar, yada olanaklarımızın dışında gerçeklerden uzak tutup yaşama hazırlayamıyoruz. Birey olmayı başarabilenler birey yetiştirmeye özen gösterip, birbirlerinin hayatında engel değil, yaşamı paylaşarak, kişisel alanlarına saygı gösterip, senkronize olur, birbirlerinin gelişmesine katkıda bulunarak mutlandırır, mutlu olurlar.
İnsan nerede olursa olsun aile, toplum fark etmez biraz mesafeyi koruyup, saygıyla yaklaşıp, merhametli ve vicdanlı olup, empati yapınca daha huzurlu yaşayabilir.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder