Kayıtlar

bilgi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ego Oyunu Gizli Oynar

Resim
Oyunu kurallarına uygun oynayınca sıradanlaşıyoz, egom sıradan olmak istemiyor, oyunu kazanıp kendini ispatlamak istiyor, bu yüzden de oyunu önceden oynamış kazanmış kişileri bulup oyunun kurnazlıklarını yada hilelerini öğrenme derdine düşmüş, bende egomun peşinde sürüklenirken oyunu eğlence halinden çıkartıp kazanmaya uğraşırken ömrümü tüketiyorum. Ego kutsallık oyununu çok gizli oynar, buna dikkat etmek gerekir. Yansımanın içindeki tüm semboller egonun bizi yansımanın gerçekliğine inandırmak için stratejisidir. Oyunda olduğunu unuttuğunda egonun yarattığı tüm dışa inanabiliyor ve anında tepkiselliğimiz ortaya çıkabilir. Dikkat etmek gerekiyor çünkü bizi kutsallık oyunuyla da kandırabilir. Ruhsallık egonun oynadığı en sinsi oyundur, eğer çok keskin ve kendine acımasız bir öz farkındalık yoksa. İnsanlar ilk anda görünenin cazibesine kapılmasalar kendilerini daha az kandıracaklar. Kendinize ve dışa karşı ne kadar gerçek olabilirseniz o kadar özgür olma şansınız olabilir ama o ce

Modern Hayat Ve Stres

Resim
Öfke kontrolü yapamamak günümüzde birçok suçun gerçekleşmesine neden olmaktadır. Modern hayat stresle başa çıkmayı ama bunun nasıl yapılacağını bilen profesyonellerden öğrenmek şartıyla salık verir. Aslında başından itibaren stressiz yaşlanabileceğimiz bir yaşam tarzı mümkün uygulayabilirseniz. Ben televizyon programlarının birçok konuda olumsuz duygulara ve yüksek beklentilere neden olarak stresi tetiklediğini düşünüyorum. Sahip olunana karşı mutsuz ve yetersizlik duyguları bugün birçok kesimde gerçeği görme ve akılcı düşünmeyi engelliyor. Sorunun varlığını ve büyüklüğünü kabul edip kör topal da olsa hayata devam edebilmeyi sağlayacak, boğulmadan önce arada bir nefes alacak desteklere ihtiyacımız var. Yaşamda sorunlar kaçınılmaz, stresin büyüklüğü kadar çevre desteği ve stresle başa çıkma becerileri kişinin stresten etkilenme düzeyini de belirliyor. Herkes kendi kendisinin doktoru olabilmeli ki hastalığa yakalanmasın bunu kendini tanımak anlamında söylüyorum. Bu konuda alınan

Olan Bitenleri Dinleyip Seyretmek

Resim
Sürüden olmayıp farklı olunca ya sana uyumsuzsun diyorlar yada yalnız kalmaya mahkum oluyorsun. Farklı zekalara göre değil günümüz insanı. Yaşadıkların ve sana yaşatılanlar. Dünyanın bir hologram olduğunun farkına varmak. Olan bitenleri anlamsızca dinleyip seyretmemizin en büyük nedeni. Sosyal medya, sinema, televizyon, radyo, gazete, dergi vs. ölümü bile unutturuyor, dünyanın istediği sistem de bu; tek tip insan olmamız, vurdum duymaz olmamız. Dinleyip, seyirci kalmak güven duygusu ve duygusallığa vurulan darbelerden sonra oluşur genellikle. Zaman en büyük ilaçtır, akışına bırakıp gerçeklerle yüzleşip, farklı yol haritası bulup uygulamaya geçince düzelir, yan etkisi ise yalnızlıktır. Bu durumdan kendi gibi düşünen insanlarla bir araya gelerek de çıkılabilir ama affetmek en tatlı intikamdır. Sahibiyet ve aidiyet duygusunu taşımamak. Bananecilik yapmadan yaşamak. Herkesi eleştirmeyi ve olumsuza odaklanmayı bırakıp çözüm odaklı yaşamak. Emek vermek, vefa görüp sevilmek, fikir

Bilemeyebiliriz Ama Öğrenebiliriz

Resim
İnsan öğrendikçe aslında ne kadar çok şeyi bilmediğinin farkına varıyor. Kendisini tamamlayan insanlar genellikle komplekssizdir. Bilgili insanlar ısrarla savunmaz konuşarak çözerler, bir çok konuda da şiddete maruz kalır. Çünkü öz güven ve sevgi eksikliği olan insanlar kendilerini ispat çabası içindedir. İnsanlar belirsizliği sevmiyor varlığına tehdit olarak algılıyor. Belirsizlikler huzursuzluk yaratıyor. Bu huzursuzlukla baş edebilmek içinde yanlış bile olsa bilgi sahibi olmayı tercih edip genellikle de yanlış bilmeyi hiç bilmemeye tercih ediyor. Böyle bir bilgi rahatlığına erişince de huzurunun bozulmaması için kendisini yeni bilgilere kapatıyor.  Gerçeğin aydınlığı şüpheyle başlar, şüphe ise insanı sarsan can yakıcı bir şey. Bu can yakan şeye ne kadar tahammül gösterebilirsek gerçeklerle ilişkimizde o kadar sağlıklı olur. Yani can yakan şüphenin getireceği doğrunun peşinden gidebilir yada bildiğini zannetmenin karanlık rahatlığı içinde uyuyabiliriz. Her yeni cevap b

Tartmak, Kıyaslamak Ve Düşünmek İçin Oku!

Resim
Yalanlamak ve reddetmek için okuma! İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma! Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma! Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!" Francis Bacon Okumak bizim toplumumuza uzak bir durum. Bizim milletimiz okumak yerine okuyanların kendilerine aktardığı kadarı ile yetinen ve buna razı olan bir yapıya sahip. Dolayısı ile güdülmeyi baştan kabul etmiş olan bir topluma oku demenin pek bir anlam ifade etmeyeceğini de okuyan kesimin artık kabul etmesi gerekiyor. Geleneklerimizdeki okuma aslında karşılıklı yapılan bir eylemdir. Şarkı, türkü okumak, canın okumak, meydan okumak gibi eylemler de bile genel kabul gören YAZILMIŞ OLAN bir şeyi kendi KENDİNE OKUMAK algısının aksine hep karşıda biri var ve münazara içeriyor. Türkiye 65 ülke arasında, 44. Olabildi. Fen, matematik ve OKUDUĞUNU ANLAYABİLME açısından. Sanırım bu istatistik her şeyi anlatıyor. Başka söze gerek var mı?  Bu biraz da, insanların okumaya ve hayal kurmaya üşenmesinden. Kolay

Şüphe tek gerçektir!

Resim
Sorular beraberinde ön yargılar getirir o yüzden biz insanlar tatmin olmayız. Bu fikre sahibim, şu görüşü doğru buluyorum demeden önce düşünün ve etrafınızı inceleyin. Hiçbirimiz doğruluğun temsilcisi değiliz ve fikirlerimiz mutlak doğru olmak zorunda değil. Hiçbir fikri sahiplenme, her fikir yanıltıcıdır. Fikirlerinde bu denli çok yanılan bir varlık için her fikirden şüphe duymak doğal bir davranış olmalıdır. Günümüze gelinceye kadar çeşitli kavramlara ve olgulara dair yüzlerce fikir, görüş ortaya konuldu. Kişiler bu görüşleri ortaya koyarken doğruluklarına inanıyor ve güveniyorlardı. Bir takım bilimsel veriler, felsefi kuramlar, teoriler, bulgular ve argümanlar ile desteklenince ve temellendirilince görüşler daha da bir doğru gözüküyordu. Ama hiçbiri tam doğruluk kazanmadı ve kazanmayacak. Fikirler bilgiyle inşa edilir. Bilginin de türleri vardır; dinsel bilgi, sezgisel bilgi, bilimsel bilgi gibi. Bilimsel bilgi yanlışlanabilir bilgidir. Yanlışlanamayan bilgiler üzerine kurul

Sürü...

Resim
Dünyayı sadece gördüğümüz gibi düşünüyoruz. Düşüncelerin esiri olarak hayata ve insanlara bakmaya başlayınca kendi doğrularımızın dayatması sonucu ötekiler kavramı oluşuyor. Zihniyeti fakir, dünya görüşü gelişmemiş bir toplumun yargılamak, kesin hüküm vermek daha kolayına gider. Umut etmeyi seven bir toplum görüşüne sahibiz, bu da beklenti getirdiği için ve karşılık bulamayınca hemen ötekileştirme moduna geçiyoruz. Bizim kültürümüz hep yarınlara yatırım yapmaya zorladı. Yarınlar için bu günleri harcıyoruz, yarınlar tutmazsa bu günlere uzaktan iç çekiyoruz. Sürü denilince ilk aklımıza gelen koyun sürüsü. Ama bizim aklımıza gelen koyun sürüsünün doğal ortamından koparıldığını unutuyoruz. Koyun sürüsünün başında bir çoban vardır. Hem sürünün dışından birisi, hem de amacı sürüyü sağmak ve kesmek olan birisi. Mussolini, Hitler vs. bu türden çobandılar. Hatta günümüz politikacılarının da bunu açıkça söylediğini görüyoruz. Oysa doğal ortamının içindeki sürülerin özenilecek pek çok özell

Her sorun içinde bir armağan saklar...

Resim
Serçe günlerdir dalında hiç hareket etmeden, ötmeden öylece duruyormuş. Melekler Tanrıya sormuşlar; Tanrım bu serçe her sabah uzun uzun öterdi son günlerde sus pus oldu ötmüyor, uçmuyor, ne oldu? Tanrı meleklere sabırlı olun o bana gelecek demiş. Melekler birkaç zaman sonra tekrar sorunca, Tanrı serçeye derdin nedir, neden sustun, ne oldu? Serçe; "Yüce Tanrım ben bir garip seçeyim, şu dalın üstüne bir yuva yaptım barınıyordum bir fırtına çıkardın yuvamı yıktın" demiş. Tanrı; ben yuvana seni sokmak üzere gelen yılandan korumak için o rüzgarı çıkardım, sen yuvadan oldun ama, hayatta kaldın deyince serçenin gözlerinden iki damla yaş gelmiş. Yaşamımızdaki her sorun içinde bir armağan saklar, sadece kendisi yaşıyor zanneder insan bu yaşadıklarını, acılarını, kederlerini, zamanın ona yaşattıklarını görmez. Her zorluğun arkasında bir kolaylık vardır ve bu yaşananlar bize tecrübe olarak kalır hayatımız devam ederken. Hayatın tümünü anlamak için küçük bölümlerinde bıraktığın

Her devir kendini yaşar ve son bulur.

Resim
Her devir kendini yaşar ve son bulur. Bu Osmanlı içinde böyleydi yaşandı ve bitti. Şimdiki devirde kendini yaşıyor ve bir gün son bulacak, başka bir devire geçilecek, dünya döndükçe bu böyle devam edecek, öyle olmasaydı hala taş devrini yaşıyor olurduk, dünyadaki değişimleri yaşayarak, görerek devam edeceğiz hayata. Temel insani haklar mücadelesinde başarısız oluşumuz. Hatta özgür düşüncenin temellerden olduğunu bile kanıtlamak gerekiyor. O nedenle hala gelişmişliği bilmiyoruz. Ortalama zekamızın tüm gelişmiş uluslardan düşük oluşuna eğitim konusundaki yetersizliğimiz de eklenince anlamak zor değil ülkenin halini. Farklılıklar güzeldir ve ancak sevgi ve eğitimle öğretilebilir. Sayıca az olsa da iyi insanın etki alanı kötüden fazladır'a inanmak istiyorum. Her toplum özlem duyduğu, değer verdiği ve eksikliğini hissettiği bazı sembolleri isimlere de yansıtır. Örneğin; bizim toplumumuz da şu isimler göze çarpar; Adalet, barış, özgür, hayal, umut, derya, deniz, sevgi. Yakında ise; D

Fırtına Çıktığında Uyuyabilirim!

Resim
Yıllar önce bir çiftçi fırtınası bol olan bir tepe de bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaat edenlerin hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı. Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp "çiftlik işlerinden anlar mısın?" diye sormadan edemedi çiftlik sahibi. "Sayılır" dedi adam, "fırtına çıktığında uyuyabilirim." Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki fırtınaya kadar. Gece yarısı fırtınanın uğultusuyla uyandı, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: "Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım." Adam yatağında

SAĞ ve SOL KAVRAMLARI

Resim
Sağ ve sol ne demektir sorulur hep. Çok kitap okuduk anlamadık derler devamında da. Hakikaten bu konu da yazılan kitaplar sözlükler aracılığıyla ancak anlaşılır olabilir, onda da içerik değil cümleler sadece. Yazanların bilmişlik ego tatminleri fikrimce, Türkçeye çevirenlerin de anlamsız tutumları. Elim de telefon veya ipad görenler kendileri gibi boş işlerle uğraştığımı düşündükleri için illa bir şey sorarlar ve susmazlar ki kafan karışmasın. Boş işlere harcadıkları zamanın yüzde birini bilgiye harcasalar rahatsız edici tutumlarının farkına da varabilirler belki. Zor çok ama çok zor. SAĞ ve SOL KAVRAMLARI Avrupa tarihinin ortaya çıkardığı kavramlar. Fransız devrimi sonrasının kavramları. Bir ön kabule dayanıyor. Liberal burjuvazinin diğer hükümran olan burjuva kesimlerine karşı ilerici bir rol oynadığı varsayımına. Sonuç, BU SİSTEMİN BEDELİNİ DÜNYA ŞİDDET OLARAK ÖDÜYOR. Yaşanan şiddetin ardında çok ciddi kültürel nedenler var. Kültürel nedenler sistemin devamı için kullanılan şi

Bilgi, Sevginin içinde saklıdır

Resim
Peygamberimiz Ashabına sormuş, Biri size kötülük yaparsa ne yaparsınız. Sahabi efendilerimiz: Eyilikle karşılık veririz cevabını vermişler. Peygamber Efendimiz, "Ya bir daha kötülük yaparsa" diye sormuş. Aynı cevabı almış. Üç kez tekrar etmiş. Aynı cevabı almış. Bir daha tekrar edince sahabe efendilerimiz, biz de kötülük yaparız cevabında bulunmuşlar. O sırada Hz. ALİ çıka gelmiş. Peygamber Efendimiz (SAV) aynı şekil de tekrar ede ede ona da sormuş her seferinde Hz. Ali'den "Ben iyilikle karşılık veririm" cevabını almış. Tekrar sormalar devam edince Hz Ali, "Anam babam sana feda olsun Ey Allahın Resulu kendini tekrar ile yorma, ne kadar sorarsan sor değişik bir cevabım yok" deyince. Allah Resulu şöyle buyurmuş "İşte Ali'nin sizlerden farkı. Bunun için Ali'yi çok seviyorum." Sözün de özün de bir olmalı, aşkın da sevgin de tek olmalı, dürüst ve gerçekçi olmalı, kaybetmek yerine kazanırsın, düşmek yerine havalanırsın. Yaradan h

Hayat dediğin bir kapıdan giriş, bir kapıdan çıkıştır!

Resim
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış! Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk da dahil. Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş. Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş. Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknem de çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!" Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş "Üzüntü, seninle geleyim." Üzüntü "Of Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya i

Yalan silahım olmadı. Doğru söyleyince yalnız kaldım.!

Resim
Ne yazık ki insanlığın geldiği nokta bu kadar acı işte :( İnsan her zaman yaşamak için umut dünyasına başvurur. Yalanların tatlı, gerçeklerin ise acı olduğu varsayımı doğrudur. İnsanlar her zaman duymak istedikleri şeyi duyar ve görmek istedikleri şeyi görürler. Yüzeysel bir rahatlama. Yalanlara inanmayı seviyoruz, çünkü plasebo etkisi denen bir şey var. Tabii ki, bilginin inançtan farkı KESİN olması. O yüzden aynı etkiyi yaratmıyor. Bu durum evrimsel açıdan neden yalana ihtiyaç duyduğumuzu az çok açıklıyor. Ama her zaman daha fazlasını isteyen insan egosu haliyle bunun da cılkını çıkartmış. İnsanlar kendilerini rahatlatmak için bir tür meditasyon türü de olan yalana sarılmak davranışına başvurabiliyorlar. Bu kadar farklı kültürün olduğu bir tarihsel dönem ve mekanda beklenen sonuçtur. Şu koca bilgi okyanusunda. Tek yol gösterici bilimdir. Yalan her türlü kullanabilen ve her açıdan yorumlanabilen bir sosyal gerçektir. İnsanın sosyalleşmesi ve iletişime geçmesiyle daha da artmıştı

İkinci el insan olmak.!

Resim
Çoğumuz ikinci el insan haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, bilgi sahibi oluyoruz.  Bu bilgiler başka insanların, düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor.  Topladığımız bilgileri, başkalarının bilgileriyle karşılaştırıyoruz. Orijinal  hiç bir şey yok.  Yalnızca tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz, yine tekrar ediyoruz.  Biri bize farklı bir şey sorduğunda cevap veremiyoruz.  Herkesi aynı kefeye koyamasak da, yüzdenin çok üstü bu durum da.  Yaşamaya başladıktan sonra ölüm anına kadar öğrenen canlılarız.  Bu bizi öğrenci yapar. Devamlı öğrenip alaka kurup fayda üretimi için beyin devamlı çalışıyor.  Beynimizin yarattığı bütün bu kargaşa değil mi zaten bizi insan yapan?  Hiçbir hayvanın beyni böyle şeyler yapabiliyor mu?  Tabii burada yine mutlu ve iyi bir insan olmayı başarmak beynimizi,  beynimiz aracılığıyla ne kadar yönetebilmemize bağlı. Olumlu yönünü beslersek sakin, mutlu, iyi bir insan.  Olumsuz yönünü beslersek mutsuz, aksi, çekilmez ve  kötü bir insan