Kayıtlar

Temmuz, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Uzakta olan birini sevmek...

Resim
Güçlü insanların yaşayabileceği yaşam şekli. Güçsüz tipler zaten aşkın hakkını veremedi. Uzaklık iki kafa arasındaki mesafeden ibaret, oraya ulaşamadıktan sonra ha yakın olmuş, ha uzak aynı. Aşk illa gözle görmek değil, yüreğinle hissedebilmektir. Kontrolsüz yakınlıklarda tüketebilir aşkı, bazen insanlar birbirlerine çabuk ulaşırlarsa çabukta bitebilir her şey. Mesafeler ancak ruhen uzak insanlarda olur, ruhları beraber olan sevgilerde mesafe düşünülemez bile, düşünülüyorsa o sevgi değildir zaten. Kafka Milenayı hep uzaktan sevmiştir. Başınızı yastığa koyduğunuzda avuçlarınızda bir yürek atar. Düş mü, gerçek mi yoksa yastığın marifetimidir bilinmez. Duygular bağımsız bir şekilde alır başını gider. Çok uzakta olsa, sarılamasanda, mutlu olduğunda, hüzünlü olduğunda yanında olamasa da eğer güveniyorsan o kalbi acıtmayacağına dünyanın öbür ucunda olsa da devam eder. Mesele sevdaysa kanun da, kural da, şartlar da bir yere kadar olur. Seven yüreğinde sevileni besleyebilirse yürür g

Irksal insan çöplüğü...

Resim
Her imparatorluğun temelini biraz da olsa katliamlar oluşturuyor. Hepimiz aynı Allah'ın çocuklarıyız. Tüm dünya bunu bilse de dini silah olarak kullanmaktan vazgeçmiyor. Emek sömürüsü insanın etini yemek onu parçalamaktır. Bireyleri yeteri kadar milliyetçi ve din ahlakıyla saldırganlaştırır ve bu kavramlarla uyutursanız tapınacak hale getirirsiniz kolayca. İnsan evrenin kanseri, yarası ve sızısıdır. Kapitalizmi yok etmek öyle güç ki, insan egoizmiyle beslenen bir canavarı asla yok edemeyiz. Amerika ırksal olarak insan çöplüğüdür. Bu nedenle ırklar ve onların oluşturduğu devletleri tehdit olarak görürler. Amerika gerçek sahiplerinin yaşadığı bir ülke olsaydı (Kızılderililer) dünyanın en saygın ülkesi olurdu. İngilizler, Fransızlar, İspanyollar vs. bilge ve soylu bir uygarlığı vahşice yok ettiler. ABD'nin uygulama sistemi; önce böleceği ülkeye özgürlük ve para gönderir sonra bir şekilde özgürlüğünü geri ister. Ama özgürlük para gibi elle tutulur bir şey değildir, o yüzd

Görünmeyeni görebilmek!

Resim
Düşünmeyen ama parayı çok seven insanları yönlendirmek kolaydır. Böyle insanların paraları azaldıkça akılları da azalır. Akıllı kişiden değil cahilden korkulur. Arı bal yapar ama zarar verirseniz iğnesini batırmaktan çekinmez. Her şeyi düşünebilirsin sınır yok ama düşündüğünü herhangi bir şekilde eyleme geçirme noktasında sınır var. Günümüzde düşünceyi eyleme dönüştürme şansı verilmiyor, bari düşünce özgürlüğünde sınırsız olalım. Kimseye söylemek zorunda değiliz, birileri bizi onaylar onaylamaz önemli değil, böyle bir hesap yapmadan iç dünyamızda özgür ve kuralsızca düşünebilmeliyiz. Para için susanlar, aşk için susanlar, çocukluk hayalleri için susanlar, dini kullanarak susturulanlar. İnsanları susmak zorunda bırakan etkenlerle doğrular saklanmış olur. Hepimizi susturacak bir yöntem mutlaka vardır. Kimi parayla, kimi şekerle, kimi sevgiyle, kimi dinle kandırılıp, susturulmuştur. İnsanların ten renkleri ayrı, kan renkleri aynıdır. Toplumlarda bu sorunlar hep var, zorla dayatıla

Sıradan biriyiz!

Resim
Dünyaya hiç katkım var mı? diye düşününce çıkan cevap ne kadar sıradan olduğumuzu belirliyor. Bir hastalığa çare bulursun farklısındır, savaş gazisisindir farklısındır, okulu dereceyle veya ekstra bir başarıyla bitirmişsindir farklısındır, sıfırdan şirket kurmuşsundur farklısındır ama hayatın boyunca hep yerinde sayarak yaşamışsan nasıl kendini farklı hissedeceksin. Yani kendimizi kişisel efsane olarak görmekten vazgeçmek gerekiyor. Aslında en büyük sıradanlık kendini farklı zannetmektir. Ben ancak ötekiyle var olurum anlayışının içselleşmesidir bu durum. Sokrates'in kendini bil öğretisi, çıkar ve mütevaziliği sonucu 'bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir' şeklinde görülür. Bu bir farkındalık, bir aydınlanma halidir. Tarihte de olduğu gibi insan kendi içindeki devrimini, rönesansını, reformunu ancak bir aydınlanmadan sonra yapabilir. Bunun farkında olunsa kimse kimseye üst perdeden konuşmaz, küçük dağları ben yarattım edasında olmaz. Hiç kimse mükemmel yani tam

Evlilik birliği ve çocuklar...

Resim
Her insan hayata farklı bakar. Çocukluğundan itibaren aldığı eğitim, anne, babasının kişilik yapısı, yaşadığı ortam ve olaylar, sahip olduğu kültürel yapı bu bakış açısına yön verir. Olayları algılama da sahip olunan bakış açısının önemi büyüktür. Neler yapıp, yapamayacağının belirlendiği ilk yer ailedir. Temeller burada atılır, yaşam boyu yapılan işler genellikle çocukluk dönemi yaşantısının dışa vurumudur. Aile yapısını dışlayan yada ailesinin yapısına ters bir hayat rotası izleyen kişiler bile çocukluk döneminden izler taşırlar. Birey ailesine olan tepkiden dolayı olumsuz işler yapabileceği gibi son derece olumlu işler de yapabilir. Her iki durumda da belirleyici büyük ölçüde çocukluk dönemi travmaları ve anılardır. En tepede bile olsak o en temelin versiyonuyuzdur, bir roket fırlatma üssünde çizilen rotanın dışına çıkamaz misali. Evlilik birliği yalnızca çocukların anne ve babayla yaşaması gereken bir ortam olarak mı görülüyor. Peki huzur bunun neresinde? Bir evlilikte huzu

Psikoloji

Resim
İnsanlar az bildikleri şeylere daha kolay inanırlar. O yüzden psikolojiye göre bir şeyi ölümüne savunuyorsan o konu hakkında çokta fazla bilgiye sahip değilsin demektir. Sade tanımla psikoloji; İnsan ve hayvan davranışları ve bilişsel süreçlerini inceleyen bilim dalıdır. Dikkat edilirse bu tanımda ruh adına herhangi bir kelime yoktur. Çünkü her ne kadar ruh sağlığı densede psikoloji tamamen neden / sonuç ilişkisi içerisinde yapılan araştırmalar ve yoğun çabalar sonrası insan davranışlarını, dikkat, algı, bilinç, bellek, dil gibi bilişsel süreçlerini anlamaya çalışır. Bazı uygulanan yöntemlerin bilimsel bağlamda geçerliliği ve güvenilirliliği tartışma konusu olsa da psikoloji, insanın ruh denen ve herhangi bir ölçütle değerlendirilmesi mümkün olmayan bir fenomeni araştırma konusu olarak değerlendirmez. Çünkü içinde bulunulan psikolojik durum ancak ve ancak temel bilim ilkeleriyle değerlendirilir ve insanların hayatlarını daha kaliteli hale getirmek için çaba sarf eder. Terapi

Fakiri bol ülke...

Resim
Siyasal ve yönetimsel kurumlardaki güçsüzlük nedeniyle toplumda denetiminin kalmaması, psikolojisi bozuk bir toplum, ülkeye dolmuş ne olduğu belirsiz kişilerle yaşanamaz bir ülke olduk. Boşanmalar artıyor, genç insanlar gasp ve hırsızlık yapıyor, tecavüz ve taciz haberleri eksik olmuyor, şiddet olayları giderek çoğalıyor, toplumsal hoşgörü, alçak gönüllülük sıfıra inmiş durumda, başka ülke insanına ucuz iş kolu yaratılırken ülke insanı işsiz, sanat adına yapılan diziler, filmler, klipler gençliği lükse, çarpık ilişkilere, mafya hayatına özendiriyor. Eğitimin içi bilimsel tekniklerden çok gerekli gereksiz bilgilerle dolduruluyor, iyi doktor yetişmiyor sağlık geriliyor, istihdam yaratacak üretim alanları açılamıyor camiler açılıyor. Ülkede sosyal devletin sağlayamadığı yaşam refahını bulamadıkları için ekonomik nedenlerle psikolojileri bozulup umudu bitmiş insanların oluşturduğu bir toplum oluşuyor. Ülke sınırları içinde açlıktan, soğuktan, şiddetten, işsizliğin getirisi olan par

Sınırlamaları aşmak!

Resim
Her bilişsel yanılgının bir sebebi var. Öncelikle beynimize zaman ve enerji kazandırmak. Işık yansıması ile beyin şekilleniyor ve duyularımızla algı yaratıyor. Bilinmezliğe olan açlık ve her şeye hazırlıklı olma iç güdüsü. Kör insanlara şizofreni teşhisi konmaz. Çünkü şizofreni beyinde fazla DMT salgılanması sonucu oluşan bir hastalıktır. Dmt'de epifiz bezi tarafından salgılanır ama epifiz bezi sadece dmt salgılamaz. Melatonin dediğimiz belki de vücudumuz için en önemli salgıda bu organdan salgılanır. Melatoninin daha fazla salgılandığı zamanlar, gece üç ve beş arasıdır yani etrafın karanlık olması gerekir, telefonun ışığı bile melatonin salgılanmasını düşürür. Doğal olarak kör insanlar hiçbir zaman ışık alamadığı için melatonin salgılanması onların vücudunda hiç durmaz ve sürekli olarak kanser gibi, şizofreni gibi salgı bozukluklarının tetiklediği hastalıklarla savaşır ve bu hastalıklara yakanlanma olasılıkları yok denecek kadar azdır. Aristo her şeyin değiştiği bir alemde

Verginin Vergisi...

Resim
Güçlüsün ama hükmetmiyorsun asıl gücün budur. Gözü toklar açları doyurur. Bizde gözü açlar kendilerini bile doyuramaz. Ortalık arabadan geçilmiyor. Kim fakir çözemedim. Ben, sen, o, biz, siz = fakir, onlar = zengin. O zaman ülkedeki bütün arabaları protesto edelim :) ÖTV'nin KDV'si, ödediği verginin vergisini ödeyen başka bir millet var mı acaba? Vergiyi verene araba hediye kampanyası gibi. Kendine bir araba alıyorsun devlete iki. Adaletin olmadığı yerlerde her yanlış kabul görür. Öderiz sıkıntı yok, itiraz eden yok, dünyanın en yüksek ve çok vergisini de öderiz, dünyanın en pahalı petrolünü de tüketiriz, mecburi yapılan hizmetlerin parasını da öderiz, yol, köprü, tünel parasını da öderiz, bu yolları kullanırken parasını da öderiz. Bir güç bizim tepki veren duyularımızı almış, yıllardır hiçbir şeye tepki vermeyen bir millet olmuşuz. Araba fabrikası kurup başını ağrıtmaya ne gerek var, aynı para zaten kazanılıyor. Üretenden fazla kazanılıyor. Ve bu fiyatlara satılm

Doğru duvar yıkılmaz...

Resim
Ne kadar, ne yol çizersen çiz hayat onun sana sunduklarından ibarettir. İnsan neyi en çok savunuyorsa en çok orada hata yapıyor. Allah her kulunu değişik şeylerle imtihan ediyor, aşanlar biliyor ancak bunları. Bazen sırça köşkün avizesi olacağına kulübenin mumu olmak iyidir. Geride adımız kalmalı adabıyla, ahlakıyla. İnsan kaçtığından kurtulamaz, koştuğuna da yetişemezmiş. Başta ödediğiniz bir bedel tamda ihtiyaç duyduğunuz anda karşınıza olumlu olarak çıkabilir. Yapılan her iyi ve güzel şeyi insanlar bilmese bile Allah karşılığını muhakkak verecektir. Beklenen gün gelecekse çekilen çilelere değecektir. Hiç kimse hayatının nasıl başlayacağını ve biteceğini bilemez. Neler yaşayacağını bilemez. Ne kadar hesap yapsa, plan yapsa tutmaz. Her türlü felakete, güzelliklere hazır olmak gerekir. Bazen beklentilere dalıp mutsuz olmaktansa olanla yetinip mutlu yaşamayı tercih etmek gerekir. Mutlu olmak için içinde bulunduğumuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için artık bekle

Mert insan net, kıvırcık insan kıvırtandır!

Resim
Kimine göre şah paradır, kimine göre şöhret, kimine göre de konum. Bence üçü de piyondur. Fikir beyan etmekle, mücadele etmek birbirinden farklı şeylerdir. Mert insanlar her zaman nettir. Kıvırcık insanlar bulundukları topluma göre hareket ederek sırıtmamaya çalışırlar. Korkaklar ise doğruyu söyleyemez şakşakçılığı seçerler, bunlar bir araya gelince ahlak bekçisi olup, bütün iğrençliklerini gizlerler. Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den bir Arap devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış: - Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş. Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış. Halk meydanda toplanmış. Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra kararını açıklamış: - Bu dişi deve Şamlınındır! Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş: - Ey cemaat, bu dişi deve kim

Kaliteli birey, kaliteli toplum demektir!

Resim
Erdemli insan olmak kendi sorumluluğumuzdur. Başkalarından önce kendimize bakmak zorundayız. Kaliteli birey kaliteli toplum demektir. Devletler halkın içinden çıkar, vicdan insanın kendisini toplumdan ayrıştırarak olan bir şey değildir. Toplum vicdanının oluşumu devletleri de biçimlendirir ve aydınlık, ahlaklı bir toplum oluşturur. Gerçekler doğruları görmemizi sağlayan ışıklardır. Beğensekte, beğenmesekte gerçeklik mutlak oluşumdur ve insanı kabule zorlar. Devlet sorumluluklarını toplumun yararına tam olarak yerine getirerek gelişmenin yolunu açık bırakıp, kişilere özgür nitelikli ve eşit adaletle muamele gösterir. Huzur ve barış için ön koşulun işlevsel olması, devletin gelişmesinde ve büyümesinde toplumun katılımı ile mümkündür. Bireysel iradeler devletler için potansiyel büyümeyi beraberinde getirir. Devlet ve birey ilişkisinde bireyi korurken, gelişimini kısıtlamaz. Yüksek hedeflere ulaşan bireyler devletin her bölümünde fayda sağlayacağından, zincirleme bir ilerleme ve

Ekonomik adaletsizlik!

Resim
İnsanlar moral ve korku ile güdülenir. Dünyada üretenlerin üretmeden kazananlardan daha az kazanan insanlar olduğunu düşünürsek bu dünya için pek iyi bir kazanım değil. Paylaşılmış, gasp edilmiş dünyada haklı kazanımlara da saygı göstermek gerekir, esas olan sorun oradan kaynaklı değil çünkü. Eğer dünyadaki mülkiyet haksızlığını bitirirsek işte o zaman herkes adil bir ortam ve koşulda kendini öldürmeden, köleleşmeden çalışıp üretecek ve kazanacak, oyunun kurallarını güçlüler değil, halklar belirleyecek. Olay kapitalist sistemin egemenliği üstüne kurulmuş. Sömürüyü ortadan kaldırmayı düşünen insanı ötekileştiriyorlar. Kapitalist sistemin açgözlülüğü ve hırsı sınıflar arasındaki mesafeyi daha çok açarak dünya üzerindeki eşitsizliklerin ve problemlerin temel kaynağı olmuştur. Eski emperyalist ülke sömürme düzeninin yerini, yeni ve hepimizin kabul ettiği ticaret ve teknolojiye dayalı sömürü düzeni almıştır. Baş rolde Amerika'nın olduğu bu düzende hak değil hep güç karar verir

Yalnızlaşmanın dibi!

Resim
Çok bilinmeyenli denklem gibiyiz her şey olabilir. Sanırım Nato'dan ayrılma zamanımız da geldi. Yalnızlaşmanın dibine hızla gidiyoruz. Geriye doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Dinazorlara gelmeden durabilsek bari. Türkiye'nin Nato'da bulunması bir güvencedir. Hiçbir ülke bize savaş açamaz, açsada tüm Nato ülkeleri savaşta Türkiye’den tarafta olmak zorundadır. Ama Nato'dan ayrılırsak bu tamamen işgal güvenliğimizin bittiğini gösterir. Nato batının bize saldıramama garantisidir. Düşmanlık yapsalarda, teröristleri destekleseler de Natonun içinde olmamız doğrudan bize karşı hareketlerini engeller. Hiçbirimiz Nato çok iyiydi, dostumuzdu demiyor zaten, bu tamamen karşılıklı çıkarlara dayalı. Nato darbe girişimine inanmıyor gibi bir söylem var. Nato böyle bir şeyi direkt olarak söylemez. Danışmanlık hizmeti aldığı kuruluş böyle bir açıklama yapmış. Ama Nato'dan da ters bir söylem yani katılmıyoruz, desteklemiyoruz gibi bir açıklama gelmedi. Nato içerisindeki üst düz

İyi insan olmanın temeli...

Resim
İyi insan olmanın temeli insan olduğunun farkına varmaktır. Diğer detaylar sonradan gelir. İyilikte, kötülükte görecelidir. Birinin kötü olarak nitelendirdiği bir durumu bir başkası iyi olarak nitelendirebilir. Bu kişiden kişiye, kültürden kültüre, coğrafyadan coğrafyaya değişebilir. Hırsızlık yapan birine göz yummak hırsız için iyi, mağdur için kötüdür. Hırsızı yakalamak mağdur için iyi, hırsız için kötüdür. Buradaki olay hırsızlığın iyi veya kötü olduğu değil, hırsız ile mağdurun iyi ve kötüyü nasıl algıladığıdır. Bize sayısızca iyiliği dokunan, iyi diye gördüğümüz insan başka birisine kendi değerlerine göre bir kötülük yapar, sonuç olarak bu kişi benim için iyi, kötülüğe maruz kalan için kötü bir insandır. Yani evrensel bir iyilik kavramı yoktur. Vicdanının sesine kulak ver, sızlıyorsa kötü bir şey olmuş veya yapılmıştır. Vicdan içinde bulunduğumuz toplum, kültür, inançlar, değerler ve almış olduğumuz eğitimin toplamıdır. İyinin ve kötünün hakimini vicdan olarak belirlemek i

Elin varsa başını kaşırsın!

Resim
Eski zamanlarda insanlık vardı. Adam gibi adamlar, kadın gibi kadınlar vardı. Şimdi her şey sahte, sevgisiz ve saygısız. Yalnızlık bir nevi özgürlük, tek başınalık ise tutsaklıktır. Yalnızlık seçim, tek başınalık ise yoksunluktur. Yalnızlık insanın iç dünyasına doğru çıktığı bir keşif yolculuğu, zihinsel ve toplumsal şartlanmalardan özgürleşmek için bir arınma sürecidir. Üçkağıtçı, ikiyüzlü, yalancı ve çıkarcı insanların rahat, huzurlu ve mutlu yaşadığı günümüzde artık dürüst olmak huzurunu kaçırabiliyor insanın. Şimdilerde ne dürüstlükten anlayan var, ne de iyi olduğun için kıymet bilen. Her şeyi an da yaşıyoruz, devamlılığı olmayan haller. Yalnızlıkta bir tercih değil daha çok mecburiyet oluyor. Sorunlar içinde tek başına yaşaması zordur, bir yere kadar egonuzla yaşarsınız ama bir an gelir tıkanır kalırsınız. Kendi kendinize konuşmaya, yemeye, içmeye başlamışsanız yalnızlık derinleşiyor demektir. Hevesi kırılan insanın yalnızlığa düşkünlüğü de artar ve tek tabanca olup çı

Orantısız gayri zeka

Resim
İnandırıcı ve kendinden emin konuşanlar haksızda olsalar dinlenirler. Bir ülke iyi yönetilemiyorsa hep siyaset konuşulur. Siyaset kardeşi kardeşe düşman eden en iyi silahtır. Ülkemizde aşırı bir kutuplaşma var, çoğu kişi çıkar ve mevki siyaseti yapıyor. İnsanları siyasi kimliklerine göre yargılamak yanlış ve kötü sonuçlar doğuruyor. Unutulmaması gereken, yobazlığın yarattığı cahil cesaretinin neler yapabileceği ve dönemsel olarak hortlamaya müsait olduğudur. Kişisel gelişim yoksunluğu ve beraberinde getirdikleri sebepler yozlaşmaya neden oluyor, kimse kimseyi beğenmiyor, kimse iğneyi önce kendisine batırmıyor. Boş bir kendini beğenmişlik var ülkede. Bir çok kişi normal olduğunu düşündüğü için etrafındaki şiddetin boyutunun farkında bile değil. Oysa yaşamlarımızı kaosa sürükleyen sorun bu. Cehalet ve getirisi kıskançlık, açgözlülük, üretmeden tüketme, adaletsiz paylaşımlar, yönetimler, kuralları tanımama, her şeyi rekabet üzerine temellendirmemiz, değer yargılarımız ve ifade ş

MAHATMA GANDHİ

Resim
1) En güzel gün? Bugün 2) En kolay şey? Yanılmak 3) En büyük engel? Korku 4) En büyük yanlış? Vazgeçmek 5) Bütün kötülüklerin temeli? Bencillik 6) En güzel oyalanmak şekli? Çalışmak 7) En büyük çöküş? Ümitsizlik 8) En iyi eğitmenler? Çocuklar 9)Temel olan şey? İletişim 10)Seni en çok mutlu eden şey? Başkalarına faydalı olmak 11) En büyük gizem? Ölüm 12) En büyük kusur? Huysuzluk 13) En tehlikeli kişi? Yalancı 14) En zararlı duygu? Kıskançlık 15) En güzel hediye? Bağışlama 16) En kısa yol? Düz (doğru) yol 17) En güçlü duygu? İç huzur 18) En iyi koruyucu? Iyimserlik 19) En büyük güç? İman 20) En gerekli kişiler? Ebeveyn 21) Hayattaki en güzel şey? Sevmek 22) En büyük en güzel sığınak? Yaradan… MAHATMA GANDHİ

Hazıra dağ dayanmaz!

Resim
Tüketim hastalığı yalnız satın alınabilen ürünlerden ibaret değildir. Türkiye'nin dış borcu 420 milyar dolar, dünya ülkelerinin borç sıralamasında yerimizi almışız. Oysa ki bir zamanlar şöyle denmişti, biz dışarıya ait bütün borçları sıfırladık, bundan sonra her yeni doğan bebek borçlu değil alacaklı olarak dünyaya gelecek. Ama buradan baktığımız zaman durum hiçte öyle gözükmüyor. EUROSTAD verilerine göre Türkiye'nin toplam dış borcu 420 milyar $. Kamu borç stoku 109.2 milyar. Merkez bankası pozisyon açığı 1.8 milyar. Kamu, özel ve yabancı bankaların sendikasyon kredileri 186 milyar. Özel şirketlerin yatırım finansman kredileri 110.6 milyar. Şahıslara ait borçlar 4.9 milyar. Bu rakamlar önümüzdeki 10 yıl hiç borç almadığımız takdirde ödeyeceğimiz toplam borç ve faizler. Hazıra dağ dayanmaz derler. Borcu yaparken TC, kanun ve yasaları yaparken partili. Ülkemizdeki ekonomik sınıfları şöyle tanımlayabiliriz; Üst sınıf bütün parayı elinde tutar ve vergi ödemez. Orta

Her durumda cesur olmalı insan...

Resim
Cesaret korkunun olmaması değil, istenmeyen ve korkulan durumlara karşı sakin kalabilmektir. Cesaret, mutluluk ve pişmanlık vagonları çeken lokomotif gibidir. Her ikiside mutlak suretle yaşanır. Önemli olan treni raydan çıkarmadan son istasyona götürebilecek azim ve kararlılıkta olmaktır. Hepimizin doğrusu, doğruya gidiş yolu, her doğruda anlayış yolu, her anlatılanda öğreniş yolu farklıdır, kendine özgü, kendine hastır. Gördüğümüz algıladığımız kadar yaşarız. Haklı olduğumuz durumlarda cesur olmak en onurlu duruşumuzdur. Önce kendine karşı sonrada hayata karşı cesur olmalı insan. Çünkü hayatımızda en büyük rolü sergileyen ve etki eden kararlarımız ve özgürlüğümüzdür. Cesur olmalı insan. Kendisi olmak için, uykudan uyanmak için, zihinsel şartlanmalarından arınmak için, bağımlılıklardan özgürleşmek için, değişmek ve gelişmek için cesur olmalı. Okumak bir başlangıçtır ama değişim için okuduklarını sindirmek, pratik hayatta uygulamak gerekir. Hayatın amacı eylemde değil farkında

Beyin kanaması geçirildiğini nasıl anlarız?

Resim
Mangal yaparken aniden Sinem’in ayağı takıldı ve düştü. Hemen ambulansa haber vermek istedilerse de Sinem buna karşı çıktı – kendisini iyi hissettiğini ve düşmesine sebep olarak da ayakkabılarının yeni olduğunu gösterdi. Biraz titrek ve solgun göründüğünden, arkadaşları üstünü başını temizlemesine yardımcı oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabağı düşürmüştü. Sinem akşama kadar diğerleriyle birlikte eğlenmeye devam etti. Eşi akşam olduğunda hepimizi arayıp Sinem’in hastaneye kaldırıldığını haber verdi. Aksam saat 23:00′te Sinem vefat etmiş. Meğer mangal yaparken beyin kanaması geçirmiş. “Eğer herhangi biri bunun bir beyin kanaması olduğunu anlasaydı, Sinem bugün hayatta olurdu.” Bir nöroloji uzmanı şöyle der: Önemli olan beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek ki bu hiç de kolay değil. Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir. Beyin kanaması semptomlarını anlamak çok zor olabilir. Fakat

Hz. İsa'nın Ahmaklardan Kaçması

Resim
Hz. İsa, sanki bir aslan kovalıyormuş gibi dağa doğru kaçıyordu. Birisi ardından koşup: - Ey Peygamber, hayrola peşinde kimse yok, neden böyle kuş gibi kaçıyorsun? Hz. İsa öyle hızlı koşmaktaydı ki, acelesinden cevap bile veremedi. Adam da onun ardı sıra koşmaya başladı, arkadan bağırdı: - Allah rızası için biraz dur da söyle neden kaçıyorsun? Arkanda kovalayan yokken neden böyle yapıyorsun? - Bir ahmaktan kaçıyorum, dedi Hz. İsa. Benim yolumu kesme de kendimi kurtarayım. - Körün gözlerini, sağırın kulağını açan sen değil misin? - Evet, benim. - Ölüleri diriltmiyor musun? - Evet. - Topraktan canlı kuşlar yapan da sen değil misin? - Evet, benim. - Öyleyse kimden korkuyorsun? - Allah'ın adına yemin olsun ki, İsm-i Azam'ı köre okudum göz­leri açıldı, sağıra okudum duydu, ölüye okudum dirildi. Fakat ah­mağın gönlüne yüzlerce kere okudum fayda vermedi. - Bunun hikmeti ne? Neden ahmağa tesir etmiyor? - Ahmaklık Allah'ın kahrıdır. Hastalık, körl

ADALET MİTİNGİ

Resim
Fark fark edilir. Ne ellerindeki bayrağın üzerinde namaz kıldılar, ne aykırı bir slogan attılar, ne kendinden olmayanları taciz ettiler, ne haremlik selamlık yaptılar, ne de çöplerini bırakıp gittiler... Çoluk çocuk 7'den 70'e Maltepe'de kendi imkanları ile kimseden katılmaları karşılığında para, yiyecek vs. almadan hür vicdan ve adalet istekleriyle geldiler. Yaşlılar bile sıcağa rağmen katılıp, mutluyuz adalet eninde sonunda yerini bulacak dediler. TV kanalları vermese bile ADALET mitingi amacına ulaşmıştır. Bir gün herkes için adalet lazım olacaktır. Oyun içinde oyun olsada Türk Milleti bu oyunu bozacaktır. Adalet yürüyüşünün verdiği mesajlar; Demokrasi, laiklik, bağımsız yargı, çağdaş eğitim, Atatürk ilke ve İnkılaplarının korunması ve tekrar yürürlüğe konulması vs. gibi tam ihtiyacımız olan şeyler. Sosyal Adalete inanan, din ve vicdan özgürlüğüne inanan, Cumhuriyete ve demokrasiye inanan, Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve inkılaplarının yolunda olduğunu s