Elin varsa başını kaşırsın!
Eski zamanlarda insanlık vardı. Adam gibi adamlar, kadın gibi kadınlar vardı. Şimdi her şey sahte, sevgisiz ve saygısız.
Yalnızlık bir nevi özgürlük, tek başınalık ise tutsaklıktır. Yalnızlık seçim, tek başınalık ise yoksunluktur. Yalnızlık insanın iç dünyasına doğru çıktığı bir keşif yolculuğu, zihinsel ve toplumsal şartlanmalardan özgürleşmek için bir arınma sürecidir.
Üçkağıtçı, ikiyüzlü, yalancı ve çıkarcı insanların rahat, huzurlu ve mutlu yaşadığı günümüzde artık dürüst olmak huzurunu kaçırabiliyor insanın. Şimdilerde ne dürüstlükten anlayan var, ne de iyi olduğun için kıymet bilen.
Her şeyi an da yaşıyoruz, devamlılığı olmayan haller. Yalnızlıkta bir tercih değil daha çok mecburiyet oluyor. Sorunlar içinde tek başına yaşaması zordur, bir yere kadar egonuzla yaşarsınız ama bir an gelir tıkanır kalırsınız. Kendi kendinize konuşmaya, yemeye, içmeye başlamışsanız yalnızlık derinleşiyor demektir.
Hevesi kırılan insanın yalnızlığa düşkünlüğü de artar ve tek tabanca olup çıkar. Küçüklüğümden beri her işimi kendim hallederim, çevrem bu durumu sindiremese de değişmeyecek bir durum bilirim, elin varsa başını kaşırsın çünkü.
Kendi içimizde siyah olmak yerine içimizi karartanları hayatımızdan çıkarabilsek dünya rengarenk olurdu. Yine de her şeyden önce kendini aydınlatmalı insan. Olduğum gibi davranıyorum çünkü kimsenin umurunda değil nasıl olduğum, kimse de benim umurumda değil. Her şey gidiyor ömür, zaman değişen sadece iklimler, yitirilen yıllar ve hatıralar.
Bencilliğimiz asıl acı olanı. Empati kurmadan yaşıyor, her şeye göz yumarak oynuyoruz ama aslında göz yumuyor gibi davranıyoruz. Hiç kimse sağır değil, gerçek sağırlar bile hissedebiliyorsa olup biteni, duyan kulaklarımızla bu umursamazlığımızın nedeni, doğru söyleyeni gerçekten de dokuz köyden kovdukları içindir.
HÜLYA ÇAKICI
http://www.hthayat.com/blog/haber/1051797-elin-varsa-basini-kasirsin
Yorumlar
Yorum Gönder