Bilginin Sınırları Yoktur
Bilgilerin doğruluğu ya deneysel bulunur ya da yaşananlardan elde edilir. Bu süreklidir. Doğrular bir süre sonra şartlar değiştiğinde yanlış olabilir bunu da yeni bilgiler ortaya çıkarır.
İnsan gerçek bilgiye gözlem ve deney yaparak ulaşır, gözlem ve deney olanağı yoksa gözlenmiş ve denenmiş bilgiler rehberliğinde kuramsal ve mantıksal izahlar yaparak ulaşır. Buna en iyi örnek atom çekirdeğidir. Mikroskop altında görülmez, bizlerin atom çekirdeğiyle ilgili gördüğümüz fotoğraflar kuramsal görsellerdir ama biz atomu hissedebildiğimiz için kuramsal atom varlığını ve görselleri gerçek kabul ederiz.
Bilinçsel örüntülerin verimli olmasının nedeni iyice belirlenmiş örüntüleri başka olaylara nakledebildiği içindir. Örneğin yapay zekayı insan zekâsı karşında bir adım öne çıkaran bu örüntüleri depolama ve işleme hızıdır.
Bilginin cehaleti. Bazen bilmek körü körüne gittiğimiz bir yoldur, çakıl taşlarıyla dolu olsada bildiğimiz için yürürüz bu yolu, oysa bilmediğimiz öyle çok yol var ki, farklı sapaklar, kestirme ya da asfalt yollar... keşke arada reset atabilsek tüm bildiklerimize o zaman bilmediğimiz doğrulara da yer açılırdı, bizede.
Fazla bir şey bilmeyen insanlar bile hayatta bir şekilde hedefe ulaşıyor. Bazılarıda bin bir çabayla aynı sonuca ulaşırken tekdüze ve basit işlem ile detaylı işlemin sonucu aynı oluyor, burada uğraşan mı akıllı, kısa yoldan başaran mı, sivri zekâ olmak mı, zekanın hünerlerini sergilemek mi? Neyi nasıl dediğin ya da ne yapsanda diyemediğin önemli olan, matematikte bunun ispatlara dayalı en net tamlayanı.
Bilinçli insan çözüm ve çare odaklı olur. Bilinç kazanan birey çevresinde olan bitene karşı sorumluluk kazanır. Eyleme geçerek yanlış gördüğü durumları düzeltmek için çaba harcamazsa ruhu karanlıkta kalır. Üzüntünün en büyük kaynağı eylemsizliktir. Gerçekleri halının altına süpürmek ise en kötüsüdür.
Bilinç bilimsel bilgiye dayalı olmayan günlük hayatın gözlemlenmesinin ön belleğe kaydıdır. Dolayısıyla kişi kötüye odaklanırsa yani ruh hali pesimistse umutsuzluğa kapılır. Ama kişi ruh hali ne olursa olsun bilimsel veriye dayalı gözlem yapıyorsa bilinçli uyanık ve akılcı olur, sorgulayıcı olur, bu kişiler ümitsizliğe kapılmazlar, çünkü ümit hayat demektir, her şey demektir, var oluş demektir, ümit biterse her şey biter.
Bilinçli insanın bir tek bakış açısı olmaz. Farkındalığı arttıkça bakış açısı genişler, umudu ve umutsuzluğu görür, sonrasında her kavramın göreceli olduğunu sadece bu dünyada kullanılmaya yarayan anlamsız araçlar olduğunu anlar ve neredeyse sonsuz olasılıklar olduğunun bilinciyle hareket eder.
Kültürün az olduğu toplumlarda dev aynaları çok olur. İnsan kendini geliştirdikçe ufku genişler ve daha çok şey öğrenmek ister, başardıkça daha çok şeyi başarmak ister. Bilginin sınırları yoktur, araştırırsanız öğrenirsiniz, öğrendikçe yeni bilinmeyenler çıkar karşınıza. Biliyorum diyen insan büyük bir yanılgı içindedir. Düşünen ve araştıran biriyseniz her gün karşınıza yeni bilinmeyenlerin çıktığını görürsünüz.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder