Kayıtlar

Ağustos, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kim dürüst?

Resim
Dürüstlük insanlığın gereği olmalıydı ama günümüzde hızla tükendiği için çok değerli hale gelip ilave bir özellikmiş gibi ele alınarak hediye sıfatına ulaştı. Halbuki dürüstlük bir meziyet veya ayrıcalık değil, insanın genel özelliklerinden biri olmalıydı. Dürüst insanlar için en kötü şey itibarlarının kaybolmasıdır. Bir inançsızlık başladığı zaman öyle gider buna ortam sağlamamak gerekir. İçeride ışık varsa dışarıdaki karanlıktan korkulmaz. Ve yıldızlar çok parlak gözükmese de varlığı ile yolumuzu aydınlatır. Hiçbir yararı olmayacağını bildiğiniz halde insan kalmanın önemli olduğunu düşünürseniz işte oradan onları yenersiniz. Ama günümüzde dürüst insanların değeri yok, dürüstlük sadece kaybettiriyor. Ne kadar dürüst olursanız olun karşınızdaki kendisinden başkasını düşünmüyorsa dürüstlüğünde anlamı kalmıyor. Ameller niyetlere göredir, konuşulan değil bizim ne niyetle yaptığımızdır önemli olan. Birilerinin yaptığı yanlış sizin yaptığınız yanlışı haklı çıkarmaz. Ne onların yap

Atatürk analitik düşünmeyi öğretiyor.

Resim
Arkamda büyük bir kara tahta vardı. Atatürk “Kalk bakalım genç profesör tahtaya” dedi. Tahta başına vardığımda bana üç kelime yazdırdı. “Su, tuz, deniz”. Şimdi bu üç kelimeden Türkçe’de, Fransızca’da, Almanca’da kaç cümle yapılabiliyordu? Böyle bir soru ile hiç karşılaşmamıştım. Şaşkınlığım geçince aklıma gelen cümleleri sıralamaya başladım. 1) Denizin suyu tuzludur. 2) Suyu denizin tuzludur. 3) Tuzludur denizin suyu. 4) Suyu tuzludur denizin. 5) Denizin tuzludur suyu. Şimdi bu üç kelimeden Fransızca’da ve Almanca’da ancak ikişer cümle çıkarılabiliyordu. Atatürk sordu. Bu durum Türkçenin lehine mi, aleyhine mi? Hafif bir irkintiden sonra dedim ki “Efendim, bir bakıma bu bir söyleyiş zenginliğidir.” Çünkü kurduğumuz beş cümle arasında küçük farklar vardır; bu bir çeşit nüans zenginliğidir.” Atatürk “evet ama” dedi “Bunun büyük bir sakıncası var.” Sonra ilave etti. “Milletler arası antlaşmalar niçin Fransızca yazılır?” Doğrusu bu soruya da hazır değildim. Fransa'nın büyük

Her şey karşılıklı...

Resim
Dik duranlar hayatı yeterince tanımış, görmüş, geçirmiş ve dik durmak zorunda kalmıştır. Büyüdükçe, olgunlaştıkça, yükseldikçe insanlara saygıdan eğilirler ezik oldukları için değil. Ve bilirler ki kendi ellerinden başka tutunacak el yok nereden ve nasıl bakarsa bakılsınlar. İnsanın annesi bile onu karşılıksız sevmezken bunu bir yabancıdan nasıl bekleriz. İdeal aşk beklentisi buysa hayal kırıklıkları kaçınılmaz ama yine de başka türlüsü kabul edilemez geliyor. Aslında kimse karşısındakini maskesiz görmek istemez, bu çirkinliğe kimse katlanamaz, gerçeğine tahammül edemez. Bir çok insan var ailesine rest çekip ayrı evde yaşayan, birbirlerini yıllardır görmeyen, üç karış toprak, üç kuruş para için birbirini silmiş ebeveyn, evlat ve kardeşler. Tüm iyi şeyleri sadece bir olay silip harcıyor, onlarca yaşanmışlıkları sonlandırabiliyorsun ve buna getirilebilecek bir açıklama yok. Hepimiz bir gün öleceğiz ama hiç ölmeyecekmiş gibi kalp kırmaya, zarar vermeye devam ediyoruz. İnsanlar

Eleştirel düşünme!

Resim
Eğitimin amacı öğretmek olacaksa eğer bu insanlara sorgulamayı ve araştırmayı öğretmek olmalı. Bilgiyi ahlaki çerçeve içerisinde kullanabilme yetisine sahip bireylerin yetişmesi için zorunlu olarak verilmesi gereken bir ders gerekiyor geleceğimize. Kimin alim, kimin zalim olacağına karar verenlerin aslında alimden zalim, zalimden de alim yapmaya çalışmalarından kaynaklı yaşanan her şey. Hiçbir makam ve mevki insandan daha değerli olmadığı gibi makam mevkilerde insanlar içindir. Bilgi, beceri ve yeteneklere göre sınıflandırmalar da birbirinden farklı karakterlere, zeka seviyesine, refah düzeyine ve farklı bölgesel kültürlere sahip çocukların aynı bilgileri almasının faydalı olup olmayacağı, işe yarayıp yaramayacağı tartışılır. Özgür düşünceli ve kendi kararlarını kendisi verebilecek bireylerin yetişmesi siyasi partilerin, cemaat ve grupların, yanıltıcı reklamlarla ürün ve hizmet satan sermayenin işine gelir. İletişim araçlarında amaç, iletişimin kendisi araç olur. Sığ düşü

Ayrıntılar güveni ve inancı azaltır!

Resim
Toplumun kabul etmeyeceği şeylere bile saygı duymayı öğrenmesi gerekiyor, dogmatik fikirlerden, sorgulanmamış ve üzerinde düşünülmemiş batıl inançlardan kurtulması gerekiyor. Çünkü bunlar varoluşa karşı bir yanılsama ve aldatmacadır. Gerçeğe sahip olduğunu düşünen bir insanın sorgulamaya ihtiyacı yoktur. İsrail 1948'de kuruldu. Bugüne kadar savaş ve şiddetle ölen Müslüman sayısı 12 milyona yakın, İsrail ve Hristiyanların öldürdüğü Müslüman sayısı 50 binden az, yani Müslümanın kendi Şii, Sünni, Alevi vs. mezhep savaşında ölen Müslüman sayısı 11 milyondan fazla. ABD ve Avrupa ülkeleri çıkarlarına ters düşen ülkelerle rekabeti engellemek için o ülkelerde dinci gericiliği körükler. Böylece sorgulama kabiliyeti olmayan insanları kendi çıkarları doğrultusunda yönetmek daha kolay hale geliyor. Ayrıntılar güveni, inancı azaltır paranoyak bile yapabilir. Bütün çirkinlikler ve güzellikler ayrıntılardadır ince düşünür mutlu ve mutsuz olursunuz. Müslüman, Hristiyan, Musevi vs. inan

Adalet rüzgar gibidir!

Resim
Ahlak kavramını din ile ilişkilendiren bir toplum her türlü ahlaksızlığa kılıf uydurur. Akıl, bilim, vicdan gibi kavramlarla bağı kopmuş basit kurnazlıklar üzerine hayatlar yaşar böyle toplum insanları. Adalet rüzgar gibidir küçükleri yıkar, ezer geçer, büyükleri ise deviremez itaat eder. Kendisinde olduğunu söylediği namus ve dürüstlükle övünen kişilerin belki de telaşla örtmeye çalıştığı günahları ve dolapları vardır. Avrupalı Türkler aslen cahil ve geri kalmış Türklerdir. Yaşadıkları yerlerdeki kurallara uyup Türkiye'ye girdikleri andan itibaren özlerine dönerler. Her türlü kural dışı davranış, trafik kurallarına uymama, sağa sola çöp atma vs. hemen uygulamaya geçerler. İnsanın mayasında varsa ne yapsa, nereye gitse, ne okusa da değişmiyor bir şey. Avrupa ülkelerinde kanunlar oldukça katı uygulanır, kim olursanız olun kaçarınız yoktur. Çünkü devletler insanını terbiye ediyor, etmeli de. İnsan haklarını savunan sözde Müslümanların para için yapamayacakları artistlik, üç

İnsan nedir?

Resim
İnsanlar üzerine günümüze kadar bir çok araştırma yapılıp kitaplar yazılmış ama yine de insan nedir sorusuna tam olarak cevap verilememiştir. İnsan dediğimiz canlı bir organizmadır, tarih boyunca aşağılanmış ve yüceltilmiştir ama kimse ortasını bulamamıştır. İnsan Allahın en muhteşem eseri mi, yoksa yaradılışından beri cennetten kovulan, gözünü kırpmadan kendini şeytana satabilecek canlı mı, düşünen, akıllı bir varlık mı, yoksa ezbere yaşayan bildiğinden, inandığından şaşmayan sabit fikirli canlı mı? Konuşabilen, düşünebilen bir varlıktır insan. Hayvanlarda düşünür peki onların insanlardan farkı nedir? Hayvanlar içgüdüsel ve imgesel düşünürler, insanlar ise kavramsal düşüncelerini dile getirebilen, gerçekleştirebilen canlılardır, bu yüzden kimse düşünceyi onu ifade eden sözcüklerden ayıramaz insan bunlardan ibarettir çünkü. İki eli olan, iki ayağı üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan (bu özellik her insana mahsus değildir) canlı türüne insan denilir.

Hayatın içinde var, hayatın dışında yok!

Resim
İnsan gerçeklerle yüzleşse bile onu aşacak erdeme henüz sahip değil, çünkü zayıf canlılarız. Çözüm öneremiyorsanız problemin bir parçası olmayın, kendinize saygılı olun yeter. Dönemsel değişen olgular insanı bir yere vardırmıyor, ayrıca sizi anlayabilen bir kitlenin olması gerekiyor. Yarışa aynı pozisyonda başlamış olmanız aynı şartlarda yarışacağınız anlamına gelmez. Bu durumu tam anlamıyla kavramak sürekli algısı değişen bir bilince sahip olduğumuz içinde zordur. Teknik olarak sadece bulunduğumuz an içinde bunu tam olarak anlayabiliriz. Çünkü ben anladım sende anla ihtiyacı insan tarafımızın dışa vurumudur. Algı değiştikçe hayattan algıladığımız her şeyde farklılaşacağı için hayatı da tam anlayamayabiliriz. Yani tam anlamıyla anlamanın ölçüsü yok, hayatın içinde var hayatın dışında yok. İnsanlar farklı kişilik ve görüştedir. Birisi herkesi sevecek, onun kişilik özelliklerine değer verecek diye bir durum yok ki, olması da normal değil zaten. Hepimiz aynı özelliğe farklı değe

Anlamadığı şeylere hayrandır halk!

Resim
Dünyada bir şeyleri başarmaya kalkarsan düşman edinirsin. İnsanlar büyümeni istemezler, bir şeyleri başarmanı istemezler. Düşünün kim bir konuda devrim yaptıysa sonu hep kötü bitmiş. Toplumcu, gerçekçi doğrularımız çok ama içinde bulunduğumuz toplum veya toplumlar henüz buna hazır seviyeye ulaşmış değiller. Oku ve cehaletle savaş, cehaleti yenen kendini kazanmış olur. Cehaletin en büyüğü kendini okuyamamak ve bilmediğini bilmemektir. İnsan topluluklarını biçimlendirebilmek için o kitleyi maniple etmek gerekir. Ortak bir inanç sistemi yada toplumdaki insanların ortak bir şekilde uyum sağlayabilecekleri bir takım ideoloji sistemi ve bugün bunları din, siyaset vs. şeklinde görüyoruz. İçten hasta bir toplumu düzeltmeye çalışmak gibi bir seçenek söz konusu olmadığı gibi böyle bir eyleme girişilse bile toplumdan görülecek tek davranış biçimi cehaletle harmanlanmış şiddet olacaktır. Halkın değerlerini halkın anlamayacağı şekilde eleştirenler birde halktan saygı görüp sempati toplu

Her an tektir ve özeldir...

Resim
Biraz sabır, haklılık, işi bilme başarıyı getirir. Yaşanan kötü günün sabahında yeniden yola çıkacak gücü bulan insan güçlüdür. Bazen bir orkestra şefi gibi olmak, sırtımız seyirciye dönük kim ne derse desin hayatı yaşamak, doğrularınla yürümek gerek. Kısacık hayatımızda kendimize birini örnek alarak gerçek beni yok saymamak gerek. Sadece kendimiziz bir başkası değil ama herkes başkasının hikayesinde kahraman ve kendi hikayesinde çaresiz. Artık kimse küçük şeylerden mutlu olmuyor. İyi bir şey görüp yaşadıklarında biraz daha istiyorlar. İstedikleri şeyleri aldıklarında da tümden bir mutsuzlukla baş başa kalıyorlar. Anı yaşamak için bir çaba göstermek gerekmediğinden belki de farkına varamıyoruz. "An" kavramı beynimizde farklı anlamlarla karşılanıyor, anı oluşturan parçalar hiç beklemediğimiz bir anda bir araya gelerek uyum içinde yükseliyor, bedenimiz ve ruhumuz yoğunlaşan duygularla doluyor. Böyle bir anda plan ve hesap yapmak yerine bir süreliğine kendimizi salabilme

Hayat belki kendimizi düzeltmemiz için yarınları vermiştir!

Resim
Ve insan hiçbir zaman layık olduğu yerde değildir. Hayat belkide hatalarını düzeltebilmesi için yarınları vermiştir ona ama insanın yarının bir fırsat olduğunun bilincinde olması gerekir. Farkına varmışsa zor gelen ağırlık yerine göre hafifleyebilir. Aklı başına gelen insanların çoğu yaptıklarından çok yapmadıklarından, yapamadıklarından dolayı pişman olur. Bu da öğretilmiş çekimser davranışlar ve durumunun verdiği kısıtlamalar nedeniyle olabilir. Hiçliği hissedip hissettiği kadar tanımlayabilir yoktan var olan, yokluğu bilen. Bütün tanımların ötesindedir hiçlik. Bazı insanlar vardır hissetmekten uzak, hissedenlerin tanımlarını hemen sahiplenmeye çalışıp ardından daha ilerde olduğu izlenimi vermeye çalışan. Bazıları çevrelerindeki herkesi, her şeyi ayna olarak görür. Annesi, babası daha sonra çevredeki her şey aynadır onlar için. Bu aynalar ile başlarlar işitmeye, görmeye, okumaya, ezberlemeye bir yandan da üç beş kitap aynası ile birlikte gelgitler içinde kalırlar. Aklına ge

Bilmediğini bilmeyen insana bilmediği bildirilebilir mi?

Resim
Bir şey yaşantı yoluyla açık değilse onu duyacak kulakta olmaz. Ham olduğunu reddedip her şeye vakıf olduğunu sanan dogmatik fikirlere hiçbir şeyi aşılayamazsınız. Olduğundan daha iyi görünmek, hak ettiğinden daha iyi ve daha fazlasını istemek ve elde etmeye çalışmak. Haklılık haksızlık değildir susturmak, baskıyla egonun tatminidir. Evren zıtlıklar üzerine kurulu ve insanoğlu da evrenin bir parçası. Haklı, haksız olan rasyonel bir düşünce ile algılandığı zaman makul olan elde edilir ve haklı da, haksız da ortadan kalkar. Bilmenin olgunluğu önemli olan, bildiğini bilmek bilmediğini bilmek. Haksız kişi bilmediğini bilmez, bilmediğini bilmediğine göre de bilmeden savunma cesareti gösterir. Henüz bilmediğini bilme, bildiğini bilme olgunluğuna eremediği için susmaz. Yaşamımızda önemli olan dengeyi bulabilmek çünkü her şey o dengeye doğru bir akış içerisinde. Yaşamın kuralı olan dengeyi bulma gereği haksız olan kişilerinde gerçeği bulana kadar konuşması gerekiyor ki, gerçeklerle kar

Değişim devam ediyor!

Resim
İnsanoğlu emekleme döneminde bu yüzden çok hata yapıyor. Dünyanın onu büyütebilmesi için daha vakti var, yeter ki insan öğrenmek istesin. Dünya evrim değiştirmiyor belki ama bir süreçten geçtiği kesin. Ama bir çok şey içinde geç, kimsenin elinde sihirli değnek yok çünkü. Dolayısıyla bu değişime ayak uydurmak gerekiyor. Bir karınca orman yangınını söndüremez bunu oda bilir ama yine de yuvasına ağzıyla su taşır. Karıncanın tarafı bellidir. İnsanlar ise her tarafta at oynatır. Tarafı olmayanın sahneye geçmesi mümkün değildir. En büyük virüs milyarlarca yıldır evrim üstüne evrim geçirip bugünün insan şekline büründü. En son Irak ve Suriye'de yirmi milyona yakın insanı öldürdü. Afrika'da bir milyar insanı aç susuz bırakıp bütün madenlerini eritti. Çin'de üç milyar Asyalının çok düşük bir parayla iş güçlerini kullanıp, emeğini sömürdü. vs. Yerküre kabuğunu milyonlarca yıl içinde belkide binlerce kez değiştirdi. Değişim devam ediyor. Bilim adamlarının insan yaşamı için

Emperyalizm kapitalizmin ilk aşamasıdır!

Resim
Yoksulluğun kaderle bir alakası yok. Dünyadaki yoksulluğun sorumlusu emperyalizm. Emperyalistler sömürdükleri ülkelerin devamlılığı için gelişmesini istemez olabildiğince geri bırakırlar. Emperyalizm kapitalizmin ilk aşamasıdır. Kapitalizmde hakim sınıf burjuvazi yani üretim araçlarının sahipleri zenginlerdir. İnsanlar yaşayabilmek için temel gereksinmelere ihtiyaç duyarlar. Kapitalizmde işçiler üretim araçlarından yoksundur, emeğini satarak burjuvazinin yani zenginlerin fabrikalarında çalışırlar. Temel gereksinmeleri için alın terlerini satar, sömürülürler. Kapitalistler yaşayabilmek için işsiz bir kitle bırakırlar, bütün kapitalist ülkelerde işsizlik vardır. Para biriminin yarattığı esarette refaha ulaşmak için paranın şart koşulmasından dolayı insanlar iyi şartlar altında yaşayabilmek uğruna kapitalizmin mecbur kölesi olup vakitlerinden çaldırıyorlar. Bu durumların düzelmesi ise adil düzen ve yasalarla mümkün ama kapitalizmin ve hukuksuzluğun dibine vuran ülkelerde bu duruml

Gerçeğin analizi...

Resim
Düşünüp sorgulamak zor geldiğinden doğru bildiklerimize sarılıp savunuyoruz, çünkü inanmak düşünmekten daha kolay geliyor. Çocukluktan itibaren empoze edilmiş düşüncelerin terk edilmesi oldukça zorlu ve irade gerektiren bir işlemdir. Bireyin yaşamındaki ilk otorite ailesidir. Ailelerde genellikle fikir, düşünce ve inançlarını tek doğru olarak bireye aktarırlar. Düşünme ve sorgulama noktasından uzak olan birey ise şüpheden uzaktır. Düşüncelerinin ve inandığı değerlerinin tek doğru olduğuna inandırılan, hayatı boyunca tek sözde gerçeklerle yaşayan birey, karşısındaki gerçek doğru olsa bile kendi düşüncelerini ölümüne savunur. Ona öğretilen, dayatılan cehalettir aslında ve değiştirmesi çok zordur. Bir insanın kendi düşüncelerinden şüphe edebilmesi için düşünebilme ve şüphe edebilme noktasında olması gerekir, bunlar ise ona öğretilmemiş olgulardır. Savunduğu görüşler kendi bedeninden bir parçaymış gibi gelir. Güvendiği insan olmayan veya insanlar ile iletişime geçemeyen kişi savund

Kanada’dan Müslüman yaşayanlarına bir mektup...

Resim
Müslüman ana, babalar, bir Montreal banliyösünün tüm okul kantinlerinde domuz etinin kaldırılmasını talep ettiler. Montreal banliyösü Dorval belediye başkanı bu talebi reddetti ve kasabada yaşayan tüm ana babalara bunun nedenini açıklamak için bir mektup gönderdi. İşte o mektup: SAYIN... "Müslümanlar, Kanada'ya ve Quebec'e, geleneklerine, göreneklerine ve hayat tarzlarına adapte olmaları gerektiğini anlamalıdır; çünkü göç etmeyi seçtikleri yer burasıdır. "Quebec'teki yaşama entegre olmak ve buradaki yaşamı öğrenmek zorunda olduklarını anlamalılar. "Yaşam biçimini değiştirmesi gereken kişilerin, onları cömertçe bağırlarına basmış olan Kanadalılar değil, kendileri olduğunu anlamak zorundalar. "Kanadalıların ne ırkçı ne de yabancı düşmanı olmadığının farkında olmalılar. Kanadalılar müslümanlardan önce şimdiye kadar birçok göçmen kabul ettiler (ama bunun tersine, Müslüman devletler gayrimüslim göçmenleri hiçbir zaman kabul etmemektedirler).

Zaman bizi harcıyor!

Resim
Zaman geçiyor insanlar tükeniyor, bir kısır döngüde yaşıyoruz ve zaman devam ediyor sadece insanların isimleri değişiyor, zaman yaşadıklarımızdan insan ise doğum ve ölümden ibaret kalıyor. Merhametten yoksun tek gerçektir zaman. Her an, her saniye, her dakika kaybetme korkusuyla yaşayarak kıymeti bilinir değerlerin. Çözemediğiniz şeyleri bırakın zaman çözsün en iyi çözümü o bulacaktır. Kendi aklın ve mantığınla kararını verip, uygulayıp, sonucuna da katlanacaksın. Kimse iyi bir şeyini çekemiyor, kötü olunca da sevinenler çok oluyor. Zarar veren, verecek olan şeylerden vazgeçmek gerekiyor bazen, sonunda istediğimizi elde etsek bile harcadığımız zamana değmiyor, ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyoruz. Olayları bir süzgeçten geçirip iyi ve kötüyü öncesinde anlamak gerekiyor, kaybederekte kazanabiliyor bazen insan, bunu anlamak için yine biraz zaman gerekiyor, yaşamın içindeki gerçeklerdir insanı tutuk yapan bazen. Endişe duyduğumuz durumların %75'i gerçekleşmezmiş yani yaşa

İnsanın boyu topuğundan ölçülür!

Resim
Zeki olmanın en kötü tarafı kısıtlı bir çevreyle bir şeyleri paylaşmaya çalışmaktır. Kişi kendisinde yok, yaşadığı toplumda var olmalıdır. Büyüdükçe küçülmeli, elle tutulmalı, gözle görülmeli, sırda sır olmalıdır ve unutulmamalıdır ki, ne kadar yüksekte olunursa olunsun insanın boyu topuğundan ölçülür. Başkalarını bilen zeki, kendini bilen aydınlanmıştır. Her şeyin mahvedilmesini sükutla izliyoruz. Nasıl bir toplum olduk, ne çabuk kabulleniyoruz her şeyi. Bunca şeye ses çıkarmayan, tepkisiz kalanların, her şey yok olduktan, değerlerimiz, güzelliklerimiz yok edildikten sonra, bitirildikten sonra tepki göstermesini nasıl bekleriz. Artık toplum kör, sağır, ruhsuz, sevgisiz ve tüm güzelliklere düşman; bilime, sanata, eğlenceye, doğaya, hayvanlara en kötüsü de insanlara düşman. Ne kadar çok ezersen ve aldatırsan alışıyorlar. Aldatmadığın, ezmediğin vakitte şaşırıp aptallaşıyor ve inanamıyorlar, bir çok insan tekmeye alışmış durumda, iyi davranan kişi kötü anlaşılıyor. Yozlaşma yetişil

Bildiklerine çok güvenen geveze olur!

Resim
Kendi başarısızlıklarına çözüm bulamayanların davranışıdır yakınındaki kişinin başarısızlığından keyif almak. Karaktersizliğin bir basamak daha altı olsa gerek bu durum. İnsanların zor zamanları olabilir önemli olan düşeni kaldırmak, zor zamanlarında ona yardım etmek en azından köstek olmamaktır. Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene, cahil ne gelirse söyler diline. Sözün gümüş olduğunu bilmeyen sükutun altın olduğunu anlayamaz. Cehalet kadar tehlikeli hiçbir bomba yoktur, insanların başına ne gelirse cahilliği sayesinde gelmiştir, cahil toplum yöneticilerin işine gelir istedikleri gibi at oynatırlar, kandırılması, susturulması kolay olur. Bazı insanlara düşüncesinin yanlış olduğunu anlatmak istediğimizde hemen bizi susturmak için bağırarak konuşurlar böylece haklı görüneceklerini düşünürler. Başkalarını aşağılamaya çalışırken kendilerinin konuşma ve anlama özürlü olduğunun farkında bile olmazlar. Onlara göre herkes aptal ve suçlu onlar her zaman akıllı ve bir numaradır. Kimse

Işık saçan insanlar!

Resim
İyiler asla yıkılmazlar sadece bazen sallanırlar. Ama herkesin o köprüyü görmesini bekleyemeyiz. Öncelikle fikri güzel, eylemi güzel olabilmeli, kendi hayatında figüranlığa soyunanların doğruyu, yanlışı ayırt etmesi biraz zordur. Bazı insanlar vardır ki onlar gerçek birer ışıktırlar ve o ışığı kimse görmek istemez. Görmek istemeyenlerin çoğuda negatif insanlardır, öyle suretleri vardır ki gülümseme içinde, sevimli görünürler. Işık olanın ışığını sünger gibi emerler, asla istemezler ışık saçmasını ve böylece gerçek ışık kapanır, kapattırılır. Gerçek ışık açığa çıkmak, parlamak ister tekrar yine izin vermezler. Işık ister izin verin ışığımı yansıtayım, bakar olmuyor hiç olmayı seçer, hiçlik mertebesi boyutuna erişir, yaşar. Hiç sanılır hiç kimse, öyle görürler, görmek isterler. Bilmezler, bilemezler, bilmek istemezler, bilmemeyi seçerler, o hiç olan bir ışıktır. İnsanın içindeki potansiyeli açığa çıkarması elinde olmuyor bazen ve kendisini insanlara teslim etmek zorunda kalıyor

BEYİN GÖÇÜ

Resim
Ülkedeki devlet opera ve balesi rağbet görmediği ve ödeneklerini ödeyemediği için kapatılıyor. Tübitak tarafından kabul görmeyenlerin yurt dışında birinci olduğu bir ortamdayız. Dünyada başarılı Türk asıllı kişilerden hiçbiri bu ülkede kalıp bir şeyler başaramamışlar. Sonuç olarak yurt dışında Türkiye değerlerine girmek gösteriyor ki, her başarı yurt dışından geçer. Ama acı olan bu insanların ülkesi dışında büyük işler başarmış olması yani beyin göçü. Ve neredeyse hiçbiri Türkiyeyi temsil etmez, ülkede o kadar az değer görmüş ve hor görülmüşlerdir ki, zekalarının farkına varan ülkeleri temsil ederler. Çok uzun zamandır acımasızca beyin göçü veren bir ülkeyiz, bu da acı bir tablo. Ülkede akıllı, kültürlü, üreten insana tahammül yok, birilerinin gözü açılır millet gerçekleri görür falan filan. Başarılı olabilmek için imkan ve teşvik lazım ama bize çok uzak bunlar. Ülkemizde kalarak dünyaya kendini kanıtlamış olan biri var mı Atatürk dışında. Zihniyeti ve beyni gelişmemiş bir toplum

Her şeyin sorumlusu bizleriz!

Resim
Gerçekler her zaman çok güçlü bir tokat olarak çarpar o yüzden inkarcıların işlerine gelmez. Demagoji (bir kimsenin yada topluluğun duygularını kamçılayarak, okşayarak, ona yada onlara gerçek dışı şeyler söyleyerek onu yada onları kendine çekmeye çalışma) gerçek düşünceyi sonsuzlukla çarpar ve her soru başka bir soruya açılır, aklın alamayacağı sonsuzluk. Güç yer çekim kuvvetine benzer. Yalancı, üçkağıtçı ve yalakalar hep aynı ortak paydada paydan pay alırlar. Kitaplarla yüz yüze gelmemiş, diliyle söyleyip yazar ama uygulamaz çünkü kısa yoldan emek harcamadan, çalışmadan, ter dökmeden zenginliğe ulaşmaktır amaçları. Düşünce ve davranışlarımızın %80'i bilinçaltımız ile ilgili. Dolayısıyla aldığımız bilgileri bilinçaltımıza gönderip oradan bilincimize gelene göre değerlendirip kendi doğrularımızı oluşturuyoruz yani doğru görecelidir. Amacımız gerçeğe ulaşma çabası olmalı, bu nedenle aykırı fikir diye bir şey olamaz saldırgan olmak anlamsız. Bilginin gerçeğe uygun olması g