Her şey karşılıklı...


Dik duranlar hayatı yeterince tanımış, görmüş, geçirmiş ve dik durmak zorunda kalmıştır. Büyüdükçe, olgunlaştıkça, yükseldikçe insanlara saygıdan eğilirler ezik oldukları için değil. Ve bilirler ki kendi ellerinden başka tutunacak el yok nereden ve nasıl bakarsa bakılsınlar.

İnsanın annesi bile onu karşılıksız sevmezken bunu bir yabancıdan nasıl bekleriz. İdeal aşk beklentisi buysa hayal kırıklıkları kaçınılmaz ama yine de başka türlüsü kabul edilemez geliyor. Aslında kimse karşısındakini maskesiz görmek istemez, bu çirkinliğe kimse katlanamaz, gerçeğine tahammül edemez.

Bir çok insan var ailesine rest çekip ayrı evde yaşayan, birbirlerini yıllardır görmeyen, üç karış toprak, üç kuruş para için birbirini silmiş ebeveyn, evlat ve kardeşler. Tüm iyi şeyleri sadece bir olay silip harcıyor, onlarca yaşanmışlıkları sonlandırabiliyorsun ve buna getirilebilecek bir açıklama yok. Hepimiz bir gün öleceğiz ama hiç ölmeyecekmiş gibi kalp kırmaya, zarar vermeye devam ediyoruz.

İnsanların gerçek yüzleri genellikle bize dönük olmayandır. Kim bir başkasının gerçeğine gerçek anlamda tahammül edebilir. Kişi zamanın akış hızına ters orantılı şekilde kendisini bulur, kendisini bulurken değişmez gerçek kendisi olur. Bu durumda insan kendisini tanımadan bir başkasını nasıl tanıyabilir. Dürtüler ve diğer koşulların dayatması zorunluluğuyla hareket ederken bir de kendi oluşumu söz konusu olunca denklem iyice bozuluyor. Artık insanlara istediklerini vermek gerekiyor ki, istediklerini alabilesin. Kimse kimseyle çok yakın değil sadece uyumlu bir alışveriş ve her şey bir zaman sonra bitiyor ve maskeler düşüyor.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir