Eskiden Ve Şimdi, Ne değişti?

Eskiyle, yeniyle alakası yok, insanın mayasında ne varsa insan odur. Bozulmuş insan kadar kötü hiçbir şey yok. Eskiden de pisti, şimdi de pis dünya. Sayısı arttı sadece bozulmuş insanların. Bugün olan ne varsa eskiden de vardı, bugün olupta eskiden olmayan tek şey ileri teknoloji. Sosyal medya, internet, diziler, filmler yalanlarla dolu. Toplumlarda insanları uyaracak ve örnek olacak önderler kalmadı.


Şeytana hizmet eden insanların yarattığı cehennemde can çekişiyoruz. Kötülükler o kadar gözümüze sokuluyor ki, insanlar görmedikleri, duymadıkları, bilmedikleri zamanları arıyorlar.


Üç maymunu oynayan insanlar yüzünden iyi insanlarında artık dermanı kalmadı. İyiler sesini yükseltmediği için kötüler çoğalıyor. Eskiden dediğimiz zamanda edep vardı, şimdiki zamanda ise edepsizlik öz güven oldu.


Doğru söyleyeni, hak koruyanı ve kendi olanı sevmiyor insanlar, tek istedikleri kendi mutlulukları, dünya yansa umurlarında değil, kendi menfaatleri için her şeyden vazgeçebilirler. Menfaat, bencillik bunlar hep ön planda geliyor, empati duygusunu kazanmamız gerekiyor. Kendimize kötülük yapılmasını istemiyorsak çevreye de aynı hassasiyeti göstermemiz gerekiyor. Bencillik denen kavram esir aldı birçok kişiyi.


Beyin anlamlandırmak isteği bir şeyin boşluklarını geçmişte deneyimlediği şeylerle dolduruyor.


Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla tartışınız, zaman geçtikçe o tartışma size komik gelmeye başlar. Barışınca öyle yaptık, böyle dedik diyerek gülersiniz. Geri gelmeyeceğini bildiğimiz için eskileri gülümseyerek hatırlar ve özleriz.


İnsan büyüdükçe hayattaki rolü değişiyor, ağırlaşıyor, sorumsuz çocukluğun keyfinden sorumlu yetişkinlerin keyifsizliğine doğru ilerliyor. Biz çocukken bayram öncesi ailemiz bize bayramlık alırdı, yeni kıyafetlerimizi, ayakkabımızı düşünerek heyecanla yatardık. Ebeveynlerimiz ise onca masrafın altından kalkmaya çalışır, belki canları sıkılır ama belli etmezlerdi. Şimdi biz çocuğumuza hediye alıyoruz, aynı heyecanı, sevinci o yaşıyor ama artık bize bayramlık alan yok. Biz bugün ebeveynlerimizin o günkü halini yaşıyor ve çocuklarımıza bayramlığı biz alıyoruz, sevinen taraf olmaktan sevindiren tarafa geçti rolümüz. Devrin ve yaşantının aslında pek değişmediğini binlerce yıl önce yazılmış kadim kitapları okuyunca anlayabiliyoruz.


Önceden kuşak farkı olması için en az yirmi yıl gibi bir zamana ihtiyaç vardı, şimdi ilk çocuk ile üçüncü çocuk arasında bile kültür, nesil farkı yaşanıyor, dünya o kadar hızlı ilerliyor ki, artık beş yıl öncesi ve sonrası arasında kuşak farkı yaşanıyor. Eskiden ebeveynlerimizden önde, çocuklarımızdan geride kalıyorduk, şimdi ise iki çocuğumuz birbirinden önde ya da geri de kalabiliyor. Bu hıza yetişemiyoruz. Nesil o kadar hızlı gelişim karşısında iletişim problemleri yaşıyor.


Hoşlanmadığımız durumlar karşısında en sık başvurduğumuz çözüm yöntemlerinden birisi kaçıştır. Kaçmak bir sorun çözme yöntemi olmamasına rağmen sıkça kullanılan bir savunma biçimidir. Çoğu kişi kaçarak sorunlarından kurtulduğuna inanır. Sorunu kabul etmediğimiz sürece sorun büyümeye devam eder. Ne zaman ki kaçsa da sorunu kafasının içinde kaçtığı yere götürdüğünü fark eder o zaman hata yaptığını anlar.


Hakimiyet ve güç alanımız sınırsız olsaydı herkes kendisi için en güzel olanı, en değerli olanı seçer yaşardı. Üzülecek, kaygı duyulacak, sorun olacak, eksik kalacak hiçbir şey yaşamazdı.


HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir